Sohbet -2224 Ocak 2010
SUNUCU: Hayırlı günler değerli izleyenlerimiz ve dinleyenlerimiz. Yine bir pazar gününde daha Adnan Oktar’la Başbaşa programından sizlere sesleniyoruz. Bugün yine çok değerli Hocamız Adnan Oktar ve Sayın Dr. Oktar Babuna’ylayız. Hoş geldiniz Hocam.
ADNAN OKTAR: Sen de hoş geldin, sefa geldin, hoş bulduk.
SUNUCU: Çok sağ olun Hocam, çok teşekkür ederim. Evet Hocam yine bugün ahirzamansohbetleri@hotmail.com’dan gelen pek çok sorumuz var. Ama öncelikle siz nasıl başlamak istersiniz Hocam?
ADNAN OKTAR: Benim üstünde durduğum önemli konulardan bir tanesi, Müslüman kardeşlerimiz dünya çapında sevecen ve mülayim, halim olsunlar. Cenab-ı Allah Hz. İbrahim (as) için “halimdi” diyor. Yani insancıl, sakin, güzel değerlendiren, hayra yoran. Müslüman kardeşlerimin internet sitelerine giriyorum, küfredenler, kavga edenler, birbirini tekfirle suçlayanlar, bağıranlar çağıranlar yani bu Müslüman’a yakışmaz. Çok ayıp, günah, Müslüman ahlakına hiç uygun değil, internet sitelerine biz girdiğimizde sevgi, hilm, estetik, güzellik, nezaket, şefkat, merhamet bunları göreceğiz. İnternet sitelerinde kardeşlerimizin bu konuları düzeltmesi için, internet sitesi sahipleri kardeşlerim uyarı yazıları koysunlar. Böyle rezalet olmaz, birçoğu kavga ortamı gibi. Bir de Hıristiyanlara ve Musevilere nefret, Şiilere nefret, Vahabilere nefret efendim nefret, nefret, nefret hatta kendi tarikatının kendi cemaatinin dışındakilere nefret, Sünni bile olmuş olsa, bu bir rezalettir. Bunu bıraksınlar, böyle şey olmaz. Bak küfür nasıl ittifak halinde, Allah diyor ayette; “kafirler birbirlerinin velisidir”. Şeytandan Allah’a sığınırım. Dünyanın neresinde olurlarsa olsun birbirlerini acayip koruyup kolluyorlar. Ateist masonu, komünisti, iddia edilen Ergenekon örgütü mensupları şu bu falan. Akıl almaz bak mesela görüyoruz Türkiye’de de; bir listeye bakıyoruz tam takımlar yani, halbuki birbirini tanımaz bilmez, bir kısmı da birbirini bilir tanır, kimi mason, kimi komünist ama hepsi aynı noktada birleşiyorlar: Müslüman düşmanlığı, Türk düşmanlığı. İslam’a karşı haşa bir nefret, Türklüğe ve Türkçülüğe karşı bir nefret, Türk milliyetçiliğine karşı bir nefret, Atatürk’e karşı bir öfke ve bu konuda ittifak halindeler. Bu konuda Müslümanların, Türk milliyetçilerinin tam ittifak halinde olmaları gerekiyor. Birbirlerine saygılı, sevecen, halim olmaları gerekiyor. İlk internet sitelerinden bir başlayalım, bu internet siteleri bir düzelsin. Öyle küfürler, ağız bozukluğu, münasebetsizlikler Müslüman internet sitelerinde gezmeyecek. Bunları bir silelim, böyle bir kampanya başlatalım. Bütün Türkiye çapında internet sitelerimizi temizleyelim diye, kiri kaldıracağız. Oralarda küfrün yeri yok, azgınlığın yeri yok, saldırganlığın yeri yok. Şimdi diyorlar ki kardeşim “İsrail’i yeryüzünden silelim, oradan söküp atalım”. Kardeşim adamlar nereye gitsin? Bir yer söylesinler bana ben anlayayım nereye gidecekler. Amerika’ya gitseler, orada da istemiyorlar adamları. Kanada’ya, orada da istemiyorlar. Olur mu kardeşim? Allah’tan korkun, peygamber neslidir. Anormallik yaparsa, zulüm yaparsa kanun var, hukuk var, yakasına yapışılır. Her ülke için bu geçerlidir. Ama bütün bir toplumu anormal görmek, hepsine birden düşman olmak çok büyük bir zulümdür ve acımasızlıktır. Çocuklara, kadınlara karşı bile acayip bir zulüm anlayışı, her gördüğü yerde Musevilerin öldürülmesi gerektiğine, Musevilerin öldürülmesi gerektiğine inananlar var. Kardeşim o da derse ki; her görüldüğü yerde Müslüman öldürülmesi gerekir, ne yapacaksın? Akıl almaz fitne olur kardeşim. Şu akıl mı? Ve ne gerekçeyle yapacaksın sen bunu, yani Kuran’a göre ne gerekçe bulacaksın? Ne yapmış adam sana? Evinde oturuyor, ibadetini yapıyor. Kendi halinde, Allah birdir diyor, Peygamberlere inanıyor, değil mi, İslam’ı hak din olarak kabul ediyorlar. Yani bir kısmı kabul ediyor. Ama bir kısmı da yani bir kısmı derken hemen hemen tamamı da Müslümanları Ben-i Nuh olarak görüyorlar. Yine hak din içerisinde görüyorlar inşaAllah. Onun için Peygamberin sünnetine göre hareket etmek lazım. Peygamber (sav) ne yapıyordu, Asr-ı Saadet’te Musevilere nasıl davranıyordu, aynısı; durup durup bilmişlik yapıp, münasebetsizlik yapmaya gerek yok, yeni yeni kanunlar çıkarmaya gerek yok. Resulullah (sav)’in karakterinin ahlakının aynısını alacağız. O nasıl davranıyordu? Son derece sevecen davranıyordu. Bak cübbesini çıkarıp altlarına sermiş Ehl-i Kitab’ın değil mi, Hıristiyan, Musevi üstüne oturuyorlar. Yemeklerine gidiyor, beraber yemek yiyorlar Resulullah (sav) ile beraber Museviler, Hıristiyanlar. Cenazelerine gidiyor, düğünlerine gidiyor değil mi? Onlarla sohbet ediyor. Bilgilerinden istifade ediyor. Müslümanlardan Musevilerle evlenenler var. Hıristiyanlarla evlenenler var. Kuran ayeti var, "yemeklerini yiyebilirsiniz" diyor Cenab-ı Allah. Kestikleri de yenir fakat tek Allah’a inananlar olması şartı, mesela Museviler de tek Allah’a inanıyorlar, olur. Hıristiyanlarda da çok fazla tek Allah’a inanan var, onlar da olur. Ama tek Allah’a inanmıyorsa yani mesela haşa Hz. İsa (as) adına keserse yenmez o, öyle olmaz. Allah adına kesecek inşaAllah. Bu bir, bakın tehlikenin büyüklüğünü de görsünler, bütün küfür diyorum ittifak halinde, ayrı ayrı iken Müslümanlar mağlup oluyorlar. Ama Museviler, Hıristiyanlar, Müslümanlar ittifak ederse dünyanın her yerinde çok rahat ederler. Ne kiliseler yakılır, ne sinegoglar, ne camiler, ne minareleri yıkmaya kalkarlar, ne de kiliselerin kulelerini yıkmaya kalkarlar. Herkes ibadetini özgürce yapsın. Hepsine ibadet özgürlüğü verildiğini uzun uzun dün okudun, var mı yanında o yazılar, biraz sonra bakarsın, oradan alırız. Bir de bu iddia edilen Ergenekon örgütü olayında eğer işi sıkı tutarsa milletimiz çok ferahlayacaklar, rahatlayacaklar; bambaşka bir şey olacağız. Türk İslam Birliği süratle kurulacak. Tam bir özgürlük, hürriyet gelecek. İstedikleri gibi fikirlerini anlatacaklar, komünist komüniste istediğini açık anlatacak, mason masona istediği gibi anlatır. Müslüman Müslümanlığını istediği gibi anlatacak. Bizim tepemizde duran, bize üstten bakan, bizi kendince haşa koyun gibi gütmeye kalkan bunaklar olmayacak. İddia edilen Ergenekon örgütünün bunakları bizi kendilerince yöneteceklerini zannediyorlar. Böyle monşer takılıyorlar yolda yürümekten aciz, iki lafı bir araya getiremeyen zır cahiller, Darwinizm’in D’sini bilmez. Kulaktan dolma oradan buradan biraz bilgi edinmişler az bir şey ama zulmü çok iyi biliyorlar. Nasıl bombalama yapılır, nasıl adam öldürülür, asma, kesme, öldürme; bunun kitabını öğrenmişler, ahlaksızlığın kitabını öğrenmiş. Ama sevgi, şefkat, merhamet, dostluk, kardeşlik bu yok adamlarda. Böylelerine Türk milletini teslim etmeye kalkan zihniyet çok akılsızdır. Türk milleti onurlu, haysiyetli, şerefli, dik başlı bir millettir, delikanlı millettir. Allah’tan başka da üstünde bir güç kabul etmez, inşaAllah. Devletini kutsal bilir, milletini kutsal bilir, bayrağını kutsal bilir. Huzurlu, mutlu, rahat yaşamak istiyoruz biz vatanımızda. Barış içerisinde, çevremizdeki ülkelerle de barış içinde yaşamak istiyoruz biz. Kavga istemiyoruz, biz Türk İslam Birliği’nin lideri olan bir ülkeyiz. Türk İslam Birliği içerisinde Allah bize bütün Hıristiyanları emanet verdi, yed-i emanımızdalar. Bütün Musevileri Allah bize emanet verdi, yed-i emanımızdalar. Onların burnu kanasa bizden sorulur. Bizim onlara bir düşmanlığımız yok, düşmanlığı olanlara da müsaade etmeyiz. Fatih devrinde, Osmanlı döneminde hep böyleydi bu, sahabe döneminde hep böyleydi. Bazı aptallar sadece onların ezilmesi gerektiğine inanıyorlar. Resulullah (sav)’in yapmadığını, Kuran’ın emretmediğini, ecdadın yapmadığını siz nasıl yapmaya kalkıyorsunuz? Ne cüret, ne mantık bu? Osmanlı döneminde olağanüstü rahat etti Museviler, Hıristiyanlar; hep şefkat, sevgi gördüler. Hep saygı gördüler, hep korunup kollandılar.
OKTAR BABUNA: Anlattınız İspanya’dan getiriliyorlar hatta.
ADNAN OKTAR: Bakın İspanya neresi, Türkiye neresidir? Oranın teknolojisini, o zamanki teknolojiyi düşünün, gemilerle ne kadar zor ortam. Eksiksiz, kusursuz hepsini alıp getirdiler buraya, İstanbul gibi yere başkente, o zaman başkentti, sonradan başkentliği kalktı. Güzel, mutena semtlere yerleştirildiler ve müthiş zengin oldular. Bereket, bolluk içerisinde yaşadılar, ecdadımız bilmiyor muydu nasıl davranılacağını, Resulullah (sav) bilmiyor muydu? Haşa. En güçlü şefkati, en güçlü merhameti gösteren insandır Resulullah (sav). Dolayısıyla Kuran ve sünneti esas alanlar, zulmü esas alamazlar. Zulme milleti teşvik etmesinler. İsrail’de bir zalim varsa kardeşim bu sorulmaz ki, Amerika’nın zalimi de var, Türkiye’nin de zalimi çıkar, İspanya’nın da zalimi çıkar kimse o zalim gidip yakasına yapışırsın. Alakasız adamlarla ne alaka işin var yani? Çoluk çocuk, kadınlar ne alaka yani gidip 5 yaşında sabiyi bombalıyorsun. Genç kızları kan revan içerisinde bırakıyorsun. Ne yapmış çocuklar sana. Kim yaptıysa git onun yakasına yapış; bu da böyle kafasına estiği gibi olmaz. Bunun bir usulü adabı vardır, devlet kanalıyla yapılacak olaylardır. Yani şahıs devlet değildir. Ben karar verdim, ben yargılarım, ben hükmünü veririm olmaz. Devlet kanalıyla yapılması gerekir. Bu, Mehdi (as) devrinde olacak olaylardır ayrıca. Mehdi (as) zamanında zaten Musevilere Tevrat’ın aslıyla, Hıristiyanlara İncil’in aslıyla, Müslümanlara Kuran ahlakıyla Hz. Mehdi (as) hüküm verecek ve onları koruyup kollayacak. Az bir şey kaldı. Gayret edin, eğer samimiyseniz gayret edin hakikaten istiyorsanız böyle bir güzelliği. İstemiyorsan o zaman niye fitne çıkarıyorsun? Hz. Mesih (as) geldiğinde de zaten bütün dünya Müslüman olacak, Kuran’ın vaadi var. Az bir şey kaldı ona da. Şimdi Cübbeli’de yeni bir şey daha çıktı; 570 yıl diyordu, 200 yıla indirdi yeniden.
OKTAR BABUNA: Neye göre Hocam?
ADNAN OKTAR: Bilmiyorum. Şimdi karar değiştirdim diyor, 200 yıl diyor. Önce yüzlerce sene var, dedi. Sonra aklına esti 100 yıl var dedi, hicri 1500 küsurlarda gelecek Hz. Mehdi (as), dedi. Bu yüzyılda değil de bir dahaki yüzyılda gelecek dedi.
OKTAR BABUNA: 96 yılında da her an çıkabilir diyor.
ADNAN OKTAR: 96 yılında da her an çıkabilir diyordu, yani şu anda da, şu an her an çıkabilir, bugünlerde çıkabilir diyordu, tabii, bandı var. Teyp bandı var eğer varsa yayınlasınlar. Her an çıkabilir diyor, Hz. Mehdi (as) diyor. Sonra bak hicri 1500’lerde çıkacak dedi. Sonra 570 yıl aldı, sonra geri getirmiş, şimdi 200 yıl diyor. İyi sıhhatte olsunlar, hayırdır inşaAllah. Kardeşim yani panikten Allahualem, sanki şuuru kapandı.
OKTAR BABUNA: Bu 7000 yıl hadisine önce yok dedi, sonra var dedi, Arapçasını söyledi Hocam, onu da kabul etmiş oldu.
ADNAN OKTAR: Onda da adeta şuuru kapandı, önce evet dedi, 7000 yılı ile ilgili hadis yok dedi. Çünkü 7000 yılı kabul edince Hz. Mehdi (as)’ın vakti çıkacak çünkü 5600 yıl geçti diyor Peygamberimiz (sav), Hicri 1400 net olmuş oluyor o zaman, 1400 ile 1500 arasında başka vakit kalmıyor. Sonradan da baktık evet dedi, 7000 yılı ile ilgili bir hadis var dedi. Arapçasıyla da söyledi. Ama bundan hesap çıkmaz dedi bu sefer de. O şimdi 5600 yılla ilgili İmam-ı Hanbeli’nin söylediği sahih hadisi almıyor. Yani ondan habersiz gibi gösteriyor kendini. Allah hidayet versin, Allah aklını açsın ne diyelim, bilgisini artırsın.
OKTAR BABUNA: Bu Peygamberimiz (sav)’in Kitap Ehli ile ilgili hadislerini buldum Hocam inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Oku birkaç tane.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur; "Bir zimmiyi (sorumluluk altına alan kişi)...”
ADNAN OKTAR: Şimdi zimmi deyince insanlar anlamayabilir. Zimmet altında olan yani Müslümanların korumasında, yed-i emanında olan Hıristiyanlar ve Museviler, Ehl-i Kitap.
OKTAR BABUNA: Haksız yere yani bir "zimmiyi (sorumluluk altına alınan bir kişiyi) haksız yere öldüren cennetin kokusunu duyamaz. Halbuki onun kokusunu kırk yıllık yoldan duyabilir". (Buhari)
ADNAN OKTAR: Cennetin kokusunu duyamaz ne demek biliyor musun?
OKTAR BABUNA: Cennete giremez.
ADNAN OKTAR: Sonsuza kadar cehennemde kalır, demek. Adam ibadet biliyor Hıristiyanı, Museviyi öldürmeyi. Peygamberimiz (sav) ne diyor? Sonsuza kadar cehennemde kalır diyor.
OKTAR BABUNA: “Her kim zimmiye yani sorumluluk altına alınan kişiye zulmeder veya taşımaktan aciz olduğu yükü yüklerse o kimsenin hasmıyım.” diyor Peygamberimiz (sav).
ADNAN OKTAR: Bak zulüm de yok. Hatta zor bir görev de verilemiyor. Zimmilik her seferinde Ehl-i Kitap; Museviler ve Hıristiyanlar.
OKTAR BABUNA: "Kim bir muahime zulmeder veya gücünün üstünde bir iş yükler ya da zorla ondan bir şey alırsa Kıyamet günü ben onun hasmıyım." Ebu Davut.
ADNAN OKTAR: Evet. Ebu Davut, sahih hadis kitabı.
OKTAR BABUNA: Sahih hadis kitapları evet. "Kim bir zimmiye (yani Ehli Kitab’a) eziyet ederse ben onun davacısıyım. Ben kime (bu dünyada) davacı olursam, Kıyamet gününde de davacı olurum." "Sakının. Kim, böyle insanlara (yani kendileriyle anlaşma yapılmış olanlara) zalim ve sert olursa, onların haklarını kısarsa veya tahammül edebileceğinden fazlasını yüklerse veya hür iradeleri dışında onlardan bir şey alırsa, hüküm günü onlardan ben davacı olacağım." Ebu Davut.
ADNAN OKTAR: Şimdi bak Hz. Mehdi (as) Hz. Resulullah (sav)’in torunu. Onun terbiyesinde yetişmiş bir insandır. Üslubu aynen onun üslubu olacaktır. Şimdi Hz. Mehdi (as) zuhur ettiğinde aynı sözleri söyleyecektir. Ehl-i Kitab’a laf söyletmeyecektir. Kim ki diyecektir, Hıristiyanlara, Musevilere zulmetmeye kalkarsa beni karşısında bulur diyecek. Ve ahirette de ondan davacı olurum diyecek. Resulullah (sav)’in üslubunu kullanacak. Evet inşaAllah.
OKTAR BABUNA: “Hz. Ömer (ra) zamanında fethedilen ülkelerin hiçbirinde, tek bir ibadet yerine bile, hiçbir zaman saygıda kusur edilmemiştir. Ebu Yusuf yazıyor: "Bütün ibadet yerleri olduğu gibi bırakıldı. Ne onlar yerlebir edildi, ne de mağluplar eşya ve mallarından yoksun bırakıldı." Ebu Yusuf, Kitab-ül Harac.
ADNAN OKTAR: Malına mülküne de el konamıyor. Bunu en güzel bizim ecdadımız uygulamıştır Osmanlı döneminde. II. Beyazıt zamanında da öyledir, Fatih Sultan Mehmet zamanında da öyle, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman. Bütün Osmanlı padişahları döneminde Ehl-i Kitap hep sevgi, şefkat, merhametle yaşamıştır. Ve çok iyi korunup kollanmışlardır. İsrail’de de Museviler orada son derece rahat yaşamışlardır. Yani o zamanda da vardı yine orada Musevi, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Cübbeli ne diyor? Mehdi (as) her an çıkabilir.
OKTAR BABUNA: Çıktığında da diyor, alışmışsın diyor bidatlere diyor, tanıyamam korkarım ki tanıyamam onu diyor. Alışmışsın tabii bidatlere diyor.
ADNAN OKTAR: Alametleri oluşsa bile, değil mi alametleri olsa bile, gözü görmediği için, bidatlere de alıştığı için kafa eğer yeterli derecede de çalışmıyorsa bir insanın veyahut cahilse veyahut ön yargılıysa veyahut hasutsa, hasetten böyle perişan vaziyetteyse, kıskançlıktan, anlamazlıktan gelecek demek ki Hz. Mehdi (as)’ı. Farkına varamamış gibi yapacak. Bu, onu kurtarır mı? Hz. Mehdi (as)’ın çıkışını engeller mi?
OKTAR BABUNA: Engellemez Hocam.
ADNAN OKTAR: Türk İslam Birliği’ni engeller mi?
OKTAR BABUNA: Hiçbir şekilde Hocam.
ADNAN OKTAR: Engellemez.
OKTAR BABUNA: Allah’ın kaderinde Hocam hiçbir şey değiştiremez inşaAllah.
ADNAN OKTAR: EvelAllah, evelAllah.
OKTAR BABUNA: Siz demiştiniz Hocam, söke söke inşaAllah Hz. Mehdi (as) görevini yapacak demiştiniz inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Osmanlı, ecdadımız mezardan hayran olacak İslam ahlakının bu yeni hakimiyetine. Tabii bak üç kıtaya hakim olmuşlardı, şimdi hakim olmadık kıta kalmayacak. Nefesleri kesilecek ecdadın inşaAllah. Bediüzzaman diyor; mezardan seyredeceğim diyor, şükrederek diyor inşaAllah. Sevinçle, inşaAllah.
SUNUCU: Evet Hocam, tam da konumuzla ilgiliydi Hz. Mehdi (as) ile alakalıydı. Yeşim Halıcıoğlu Erzincan’dan sormuş: “Hocam, Hz. Mehdi (as) döneminde düşmanlığın ortadan kalkacağı ve tamamen barışın hakim olacağıyla ilgili bilgiler tarif eden bir hadisi sizinle paylaşmak istiyorum. ‘Hz. Mehdi (as), döneminde düşmanlık ve kini kaldıracaktır. Kap su ile dolu olduğu gibi, yeryüzü barışla dolacaktır. Din birliği de olacak, artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır. Savaş da ağırlıklarını bırakacaktır.’ (Süneni İbn-i Mace, cilt 10). Hocam, bize bu hadisi detaylı açıklar mısınız?” demiş.
ADNAN OKTAR: Süneni İbn-i Mace, sahih hadis kitabı. Evet. “Hz. Mehdi (as), döneminde düşmanlık ve kini kaldıracaktır.” Ne Müslümanlar arasında düşmanlık var, ne mezhep kavgaları var, ne de Ehl-i Kitap ile Hıristiyan ve Musevilerle. Dünyadan kaldırıyor düşmanlık ve kini. “Kap su ile dolu olduğu gibi, yeryüzü”; bak yeryüzü, bir yer demiyor. Belirli bölge demiyor hadiste. “Yeryüzünün tamamı barış ile dolacaktır.” Yani bombalama, terör, anarşi, devlet terörü, şahsi terör hiçbir şey yok. “Din birliği de olacak.” Sadece İslam dini kalıyor. “Artık Allah’tan başkasına tapılmayacaktır.” Sadece Allah’a tapılıyor. “Savaş da ağırlıklarını bırakacaktır.” Yani bütün silahlar kaldırılıyor. Tank, top bilmem ne hepsi eritilecek, sanayiide kullanılacak. Buzdolabı, çamaşır makinesi, elektrik süpürgesi onlar yapılacak. (Süneni İbn-i Mace, cilt 10). Yeşim kardeşimize cevabımız budur. Yeşim Halıcıoğlu, Erzincan. Bütün Erzincan’ın yiğitlerine de selam ediyoruz buradan inşaAllah.
SUNUCU: Orhan Pak Yozgat’tan sormuş. “Muhterem Hocam, Yecüc ve Mecüc ileriki zamanlarda çıkacak mı?”
ADNAN OKTAR: Yecüc ve Mecüc. Benim kanaatim Yecüc ve Mecüc 1. Dünya Harbi ve 2. Dünya Harbi’dir çünkü Kuran’ın tarifine uygun. Her bir tepeden akın ederler diyor ve katliamın çapı çok yüksek: 350 milyon kişi. Şimdi bu katliam, mesela 35 bin kişi olsaydı değil derdik, 350 bin kişi olsa gene değil derdik. Ama 350 milyon kişi, o zaman bir dururuz. Yani bu çok büyük bir alamettir. Çünkü değil mi çok sarsıcı bir alamet 350 milyon kişi. Yani böyle bir olayı Kuran’ın haber vermemesi mümkün değildir. Büyük her olay Kuran’da işaret edilmiştir. Dolayısıyla hadis-i şeriflerde bunun belirtilmemiş olması mümkün değil. Yecüc ve Mecüc denilen olay, 1. Dünya Harbi ve 2. Dünya Harbi’dir. Ama bu, zaman zaman tekerrür edecek hareketlerdir çünkü mesela Hz. Mehdi (as)’ın vefatından sonra, Hz. İsa (as)’ın vefatından sonra Yecüc Mecüc azgınlığı en şiddetli şekilde ortaya çıkacaktır. Mançur ve Moğol kabileleridir diyor Said Nursi Hazretleri. Doğru, oradan da çıkar, oradan da çıkacaktır. Yani, sel gibi kan akıtacaklar. Ama dünyanın her yeri Yecüc ve Mecüc ile dolacak. Bütün dağ, tepe anarşist ve terörist kaynayacak. Her yerde kan akacak. Dolayısıyla büyük bir Yecüc Mecüc zuhuru olmuş olacak. Ama bu Yecüc Mecüce karşı da yapılacak bir şey olmayacak yani birbirlerini yiyip bitirecekler. Yani Yecüc Mecüce karşı, Yecüc Mecücler. Mesela Yecüc’e karşı Mecüc. Mecüc’e karşı Yecüc. Yani tez, sentez, antitez diyor ya komünistler, o tarz yani; o onu, o onu, o onu. Mesela Yecüc komünistlerse Mecüc faşistler olarak çıkacak. Mecüce karşı gene Yecüc çıkacak, komünistler çıkacak. Kıyamet’e kadar birbirlerini kırıp geçirecekler. Ama kastedilen, 1. Dünya Harbi ve 2. Dünya Harbi’dir Yecüc Mecüc diye kastedilen. Ama muhtelif zuhurları olacaktır diyor Said Nursi zaten. Geçmiş zamanda da diyor, mesela Cengiz fitnesi ve Hülagu fitnesi. Mesela milyonlarca Müslüman’ın kanını döktüler ama sayısı gene az. Cinayet sayısı az. En yüksek 1. Dünya Harbi ve 2. Dünya Harbi’nde oldu. Bütün dünyada sel gibi kan aktı. Bunu vurguluyor Kuran. Ama Yecüc Mecüc muhtelif ataklar yapan bir sistem, Kuran’ın işaret ettiği budur. Dolayısıyla, Hz. Mehdi (as)’dan, Hz. Mesih (as)’dan sonra devam edecektir bunlar.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam. Hocam, bugün de bir internet sitesinde, siz bu konuyu gündeme getirdikçe bir numaralı konu oldu zaten inşaAllah. İnternet Haber, bir internet sitesi. Kıyamet ne zaman kopacak? Herkesin merak ettiği, ama cevabını sadece Allah’ın bildiği bir soru. Kıyamet’in ne zaman kopacağı tam olarak bilinmese de alametleri Kuran’da belirtilmiştir. Kıyamet’in büyük ve küçük alametleri vardır diyor ve bunları saymış Hocam resimli olarak. Bir demiş; Hz. Mehdi (as) gelecek, demiş. Buradaki devam eden resimlerde. İki; Hz. İsa (as) gökten inecek. Yecüc Mecüc’ün çıkacağı...
ADNAN OKTAR: Nerede, yazmıyor mu? Göster, görelim.
OKTAR BABUNA: Burada Mehdi (as) gelecek diyor. Birinci alamet. Mehdi (as)’ın başı hizasında bir bulut olacak. Buluttan bir melek.
ADNAN OKTAR: Bu Mehdidir, sözünü dinleyin diyecektir, diyor. Evet, doğru böyle bir şey olacak. Ama bu melekler aleminde görülen bir olay olacaktır. Yani mesela bulutlarda melek var, gökyüzünde melek var ama biz göremiyoruz. Şu anda da yanımızda melekler var fakat göremiyoruz.
OKTAR BABUNA: Devam ediyor Hocam. deccal gelecek diyor. Hz. İsa (as) gökten inecek diyor. Devam ediyor, dabbet-ül arz çıkacak diyor. Yecüc ve Mecüc çıkacak diyor. Duhan çıkacaktır diyor inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet var mı başka?
OKTAR BABUNA: Var Hocam inşaAllah devam ediyor. Güneş batıdan doğacaktır inşaAllah. Ateş çıkacaktır. Hicaz’dan çıkacak olan büyük bir ateş insanları önüne katarak sürecek diyor. Yer çökecek.
ADNAN OKTAR: Doğuda, batıda ve Arap yarımadasında olmak üzere üç bölgede çökme olacak diyor, evet.
OKTAR BABUNA: Kabe yıkılacak. Kıyamet koparken dünya şimdiki yörüngesinden çıkıp başka bir yörüngeye girer. Daha sonra dağlar hallaç pamuğu gibi atılır.
ADNAN OKTAR: Tamam peki yeterli. Küçük alametler neler diyor? Onları da göster.
OKTAR BABUNA: Göstereyim Hocam. Fırat nehrinin suları çekilecek, nehir yatağından altın çıkacak. Fırat’ın suyunun kesilmesini söylemiş inşaAllah. İlim ortadan kalkacak, cehalet yerleşecek.
ADNAN OKTAR: Tamam yeterli, peki.
OKTAR BABUNA: Dünyada bir numaralı konu haline geldi Hocam maşaAllah. Herkes bu konuyu konuşuyor. Hz. Mehdi (as)’ın gelişi, Hz. İsa (as)’ın inişi.
ADNAN OKTAR: Evet. Burada dabbet-ül arzdan da bahsetmiş. Dabbet-ül arzı daha önce izah etmiştik. Bilgisayara tam uyuyor. Yerden mamul olması değil mi, neler var yerde, hangi maddeler var?
OKTAR BABUNA: Silisyum, bakır, demir, alüminyum, bilgisayarda kullanılan tüm maddeler var Hocam inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Yerden mamul. Çünkü Cenab-ı Allah diyor ki; canlı olan her şeyi sudan yarattık. Ama bu topraktan mamul diyor Allah. Bilgisayar da tamamen topraktan yapılan bir madde. Her eve girmesi, “her eve girecek” diyor. Çünkü böyle bir hayvan, tarif edildiği gibi bir hayvan olmuş olsa zaten bir ayağı Suudi Arabistan’da bir ayağı Türkiye’de o hayvanın tarif edildiği şekliyle. Başı bulutlarda, yani böyle bir hayvan olmayacağı belli. Bir de böyle bir hayvan evlere nasıl girsin. Akıl var, izan var, olmayacağı belli. Bir elinde mühür var diyor, bütün insanları damgalar. Her insan ölür öyle bir şey, hayvan evin içine girse zaten evi yıkar yani, eve nasıl girecek?
SUNUCU: Evet olağanüstü bir şey olur o da.
ADNAN OKTAR: Tabii, yani çünkü cesameti dehşetli büyük bir şey olmuş oluyor. Yani yüzlerce kilometre boyunda boyu.
OKTAR BABUNA: Bir canlandırma vardı Hocam o şekilde.
ADNAN OKTAR: Tabii yaklaşık 3000 km falan boyu. Tabii, gökyüzü, atmosfere kadar da başı değiyor. Böyle bir şeyin olmayacağı belli. Her eve girecek dediğine göre Resulullah (sav) ve her türlü rengi taşır diyor. Bilgisayarın her türlü renk var içinde.
OKTAR BABUNA: 16 milyon renk var.
ADNAN OKTAR: Evet. Gözü diyor, domuz gözü gibidir diyor. Bilgisayarlarda bir göz var. Küçük bir göz var.
OKTAR BABUNA: Kamera.
ADNAN OKTAR: Kamera, bu görüyor. Duyuyor da. Yani söyleneni anlattığında banda alabiliyorsun, başka yere nakledebiliyor. İnsanlara hitap ediyor. Yani bir konu olduğunda hem sözlü, hem görsel Kuran hakkında insanlara bilgi veriyor ve insanlara hitap etmiş oluyor, inşaAllah. Hızı da olağanüstü. İstediği an, istediği yere ulaşıyor. Bir anda ulaşabiliyor. Böyle bir hız zaten mümkün değil. Yani o tip bir hayvan, öyle bir şey olması. O hayvan zaten yürümüş olsa dünyada depremler olur, yer yerinden oynar yani. Hiçbir ülke kalmaz. 3000 km boyunda bir varlık değil mi, başı atmosferde, yüzlerce kilometre eninde bir varlık, yani dünyada gezinse hoplaya zıplaya ne olur öyle bir dünya?
SUNUCU: Hocam hala insanlar buna ciddi ciddi inanıyorlar mı yani?
ADNAN OKTAR: İnanıyorlar tabii ki. Sorun bu. Cübbeli Ahmet mantığında aynen bu şekilde inanıyorlar. Açık açık söylüyor adam, deccalin eşeği de gökyüzünde diyor, 300 metrelik eşek olacak diyor. Bacaklarını aşağı sarkıtıp, anırarak eşek havada uçacak diyor. İstanbul üstünde gezecekmiş eşek. Kulakları da 30’ar metre açacak diyor. Halbuki orada uçak kastediliyor, açıkça belli. 30 metre kulağı olan bir eşek nedir? Bir taşıt belli yani süratle giden. Ve diyor bir adımda uzun mesafeler katedecek. Bir adımda diyor ufka ulaşır diyor. Bu nedir? Uçakla oluyor bu. Sesini herkes duyar diyor, gökyüzünde konuştuğunda. Uçaklar mesela kuleyle irtibat kurabiliyor uçak. Telefonlar da var. İstediği gibi bağlantı kurabiliyorlar. Bu kastediliyor. Ahir zaman teknolojisi.
SUNUCU: Çok bariz aslında Hocam.
ADNAN OKTAR: Ahir zaman teknolojisi. Ama git Cübbeli Ahmet’e bir sor bakayım ne diyor? O eşeği, hatta o eşek alçak iniş yapıp böyle Atlas Okyanusu’ndan deccali alacak diyor. Deccal diyor bin küsur seneden beri zincirlerle bağlı, Atlas Okyanusu’nda bekliyor diyor. Amerikalılar bulamıyor onu diyor hayret diyor, değil mi, ona benzer bir şeyler söylüyor. Atlas Okyanusu’nda bir odada bekliyor diyor deccal diyor. Eşek böyle anırarak inecekmiş, oradan deccalin başına koyacakmış, deccal ile beraber uçacak, ondan sonra İstanbul’a gelecek, Cübbeli Ahmet’in üstünden geçecek. O da, Cübbeli Ahmet de gösterecek halka onu. Bak deccal geldi diye.
OKTAR BABUNA: Hocam Allahualem kendi de inanmıyor bu söylediklerine. Yani bilhassa yapıyor olabilir mi böyle?
ADNAN OKTAR: Bilmiyorum ki.
SUNUCU: Hocam bu olağanüstü olaylar olsa zaten herkes bir anda iman eder herhalde diye düşünüyorum.
ADNAN OKTAR: Aklın ihtiyarı kalkar. İman teklif diyor Said Nursi, ihtiyar dairesinde bir olaydır diyor. Eğer teklif olmazsa, aklın ihtiyarı da alınırsa imtihan olmaz ki zaten. Hz. Ebu Bekirler ile Ebu Cehiller aynı konuma gelir diyor Said Nursi. "Bir müsabakadır", diyor. "Öyleyse" diyor, "derin tetkik ve tecrübeye muhtaç olan nazari meseleler bedihi olmaz" diyor. İster istemez herkes tasdik edecek kadar zaruri olmaz diyor. 5. Şua’nın girişinde bu konular çok geniş, detaylı anlatılmıştır. Açsın baksınlar. Onları okuruz, izah ederiz. Biraz sonra Şualar’dan da bakabiliriz. Ve böylece işte milyonlarca Müslüman Darwinist, materyalist, ateist yapıldı. Mısır sosyalistlerin eline geçti, Filistin sosyalistlerin eline geçti. Fas, Tunus, Cezayir, Libya hep sosyalistlerin eline geçti, yani komünistlerin eline geçti. Daha yeni yakalarını kurtardılar. Yani Darwinizm’i biz ezdikten sonra deccalin dişinden onları kurtardık. Tabii. Yoksa bütün Arap alemi aşağı yukarı komünistlerin eline teslim olmuştu. Çünkü buna bir insanın inanması mümkün değil ki. İman etmiyorlardı, inanıyor gibi görünüp iman etmiyorlardı. Ve geniş bir münafık kitlesi de oluşmuştu. Bediüzzaman’ın, Allah ondan razı olsun, güzel, akılcı açıklamaları, Kuran’a uygun açıklamalarıyla olaylar netleşti ve anlaşılır hale geldi.
SUNUCU: Yine Hz. Mehdi (as) ile ilgili sorumuz: “Muhterem Hocam Hz. Mehdi (as) zuhur ettiğinde Hz. Musa (as)’ın kavminden olan iman sahibi, Allah’a karşı samimi olan Musevilerle bağlantı içinde olacağını ve bu kavimden bir gurup insanın onunla birlikte hareket edeceğini anlatan Şeyh el-Müfid’in El-İrşad adlı kitabında yer alan bir hadiste şöyle diyordu: ‘İmam Mehdi ile birlikte Musa kavminden bir halk olacaktır.’ Hocam anladığım kadarıyla Hz. Mehdi (as)’ı tanımanın bir yolu da, samimi Musevilerle bir arada olacak olması. Sizin düşüncelerinizi de öğrenebilir miyim?” demiş Leman Alkan İzmir’den.
ADNAN OKTAR: Evet, Musevilerden bir cemaatin Hz. Mehdi (as)’a uyacağı rivayetlerde var. Kuran’da da Musa kavminden adaletle iş gören bir gruptan bahsedilir, Kuran ayetidir. İnşaAllah muhtemelen bu ekip, bu topluluk inşaAllah Hz. Mehdi (as) ile ittifak edeceklerdir. Ayrıca Hıristiyan ruhanilerle de Hz. Mehdi (as) ile ittifak edecektir. Bunu Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı’nda çok detaylı anlatır. Hıristiyan ruhanilerle ittifak ederek deccaliyete karşı bir mücadele verecektir. İnşaAllah Mehdi (as) zuhur ettiğinde görürüz. Kimlerle, nasıl bir faaliyet yaptığını anlayacağız inşaAllah.
SUNUCU: Hocam diğer sorumuz da Trabzon’dan Tuğba Demir’den gelmiş: “Hocam facebookta İsveçli Müslüman bir arkadaşımı Filistin’de barışın sağlanması için İsrail ile diyalog kurulması gerektiği konusunda ikna edemiyorum. Sizi ve çalışmalarınızı çok seviyor ama İsrail’e karşı. Hocam bu arkadaşıma Kitap Ehli ile dostluk konusunu nasıl anlatmam gerekir?”
ADNAN OKTAR: Şimdi Filistin’deki kardeşlerimizde çok can kaybı olduğu için, çok acı çektikleri için tabii onlara böyle bir konunun ikna edilmesi o kadar kolay olmaz. Ama Hz. Mehdi (as) devrinde konu kökten hallolacağı için dua etsinler, Allah’a tevekkül etsinler ama bir barış çağı gelecektir. Bir güzellik çağı, bir huzur çağı gelecektir. Onun vakti de geldi yani çok az bir vakit var. Allah’a dua ederlerse Mesih’i görmek için, Hz. Mehdi (as)’ı görmek için, Hz. Mehdi (as)’a talebe olmak için; Cenab-ı Allah onların yolunu açar inşaAllah.
SUNUCU: İnşaAllah. Kemal Seymenoğlu Diyarbakır’dan: “Hayırlı günler Hocam. Allah’ın her yerde olması konusunu açıklar mısınız?”
ADNAN OKTAR: Onu bir kısım insanlar tam kavrayamıyor. Müslüman aleminde ben böyle bir sorun olduğunu bilmiyordum, sonradan öğrendim. Israrla Allah’ın gökyüzünde, haşa bir yerde, bir mekanda bulunduğuna inanıyorlar. Yani inanılır gibi değil böyle bir şeye inanmaları, akıl alacak gibi değil. Yani Allah’a bir mekan izafi ediyorlar, bir yerde diyorlar gökyüzünde Cenab-ı Allah. Oradan bizi gözlüyor, uzaktan. Çok uzaklarda Allah diyorlar. Allah, ayette diyor ki bak, muhkem ayet: “Ben size şah damarınızdan daha yakınım.” Şah damarı nerede? Bizim içimizde. “Ben ondan daha yakınım” diyor. Bu ne demektir? Allah her yerde demektir.
SUNUCU: Evet Hocam. Hatta yukarı bakıp dua ediyorlar. Böyle Allah ile diyalog gibi.
ADNAN OKTAR: Tabii, Allah gökyüzündedir hadisini bana gösterdiler. Dediler ki işte bir kız çocuğu varmış. Resulullah (sav) sormuş: Allah nerede demiş? O da gökyüzünde demiş, Peygamberimiz (sav) de ses çıkartmamış. O hadisi delil olarak söylüyorlar. Doğru, Allah gökyüzünde. Her yerde; Merih’te, Venüs’te, Uranüs’te, Plüton’da, Venüs’ün kuzey kutbunda, güney kutbunda, ekvator bölgesinde, sağında, solunda her tarafında. Dolayısıyla göğe elini kaldıran insan atmosferde olsa, mesela Ay’da, Merih’te, Venüs’te, Plüton’da elini göğe kaldırıp dua ederse, her yönünde ama üst tarafında mesela, kuzey kutbunda, güney kutbunda ve ekvator bölgesinde herkes elini havaya kaldırırsa bu, her taraf olmuş olmuyor mu? Bak bunu akledemiyorlar. Bunu ilk defa ben söyleyince aklettiler. Bu, akıllarına gelmedi bu. Gökyüzü deyince oturduğu yere göre ayarlıyor. Diyor, bir ben varım, bulunduğum yer var, bir de gökyüzü var. Yani ben bunu söyleyince bir daha bunu söylemediler artık. İnternette yoksa yoğun olarak bu konuda muhalefet vardı. Tamam dedim ben doğru. Gökyüzüne elimizi kaldırırız. Peki, kuzey kutbuna giden elini kaldırmıyor mu? Güney kutbuna giden, Afrika’da, Yeni Gine Bissau’da, Tayland’da, her yerde insanlar elini havaya kaldırıyor. Bu ne demektir? Küre gibi her yön demektir. Kainatın her yerinde melekler de ellerini göğe kaldıracaklarına göre, cinler ellerini havaya kaldıracaklarına göre her yer demektir. Dolayısıyla Cenab-ı Allah her yerdedir. Allah’ın olmadığı hiçbir yer yoktur. Her yere ve her şeye hakimdir.
SUNUCU: Evet. Diğer sorumuz da Adana’dan Ömer Gültekin’den gelmiş: “Adnan Hocam, Usul-u Kafi kitabından okuduğum bir hadiste Hz. Mehdi (as)’ın vehbi ilimlere sahip olacağı yazıyor. ‘Hz. İmam Cafer Sadık (as) şöyle buyurmuştur: İmam Hz. Mehdi (as) bir şeyi bilmeyi irade ettiği zaman Allah Teala o şey hakkında onu haberdar eder.’ Hocam, Hz. Mehdi (as) vehbi ilmini ve ledün ilmini nasıl uygulayacak?
ADNAN OKTAR: Hz. Mehdi (as) hakkında rivayetlerde; o diyor "Arapçayı pek bilmez". Arapçayı bilmez, demek ki o konuda Peygamber Efendimiz (sav) gibi ümmi. Vehbi ilim, yani Cenab-ı Allah’ın kalbine ilham ettiği ilim demektir. Bir de batın ilmine de vakıf olacaktır Mehdi (as), Hz. Hızır gibi olacaktır. Yani insanlar kavrayamayacak. Mesela bir şey yapacak, “çok yanlış yaptı” diyecekler. Halbuki en doğrusunu yapmış olacak. Gene bir şey yapacak, “çok hatalı hareket etti” diyecekler, gene doğrusunu yapmış olacak. İnsanların yanlış zannettiği şeylerin hepsi doğru olmuş olacak. Onun için, Mehdi (as) için Peygamber Efendimiz (sav) diyor; asla yanılmaz, hataya düşmez, ahkamda masum hadis-i şeriflerde var. Yani şimdiye kadar gelmiş hiçbir imamda bu görülmemiştir, bir tek Mehdi (as)’a mahsustur. Çünkü hata yaptığı yerde onu doğrultan bir meleği vardır diyor Peygamber Efendimiz (sav). İlhamla doğru hareket edecektir. Yani yanlış zannettiğimiz hareket, mutlaka doğru olmuş oluyor. Mehdi (as)’ın masum olduğu, yani ahkamda masum olduğu bilinir. Hz. Ebu Bekir (ra)’dan ve Hz. Ömer (ra)’dan daha üstündür diyor Resulullah (sav). Hatta diyor, bazı Peygamberlerden de üstündür diyor. Birçok Peygamberden de üstündür diyor Hz. Mehdi (as). Yani olağanüstü bir insandır. Çünkü Hz. İsa (as) gibi ulul azim bir Peygamber ona vezir olarak görevlendiriliyor, veziri oluyor yani düşünün. Ve dünyanın sonuna hatemi veli olarak, dünyanın hatemi olarak geliyor. Dünya onunla bitiyor ve dünyaya din ahlakının hakimiyeti onun vesilesiyle yapılıyor.
OKTAR BABUNA: Siz diğer halifelere Resulullah “Halifetül Resulullah” diyor, ama Mehdi (as) için de “Halifetullah” diyor diye isim taktığını söylemiştiniz Hocam.
ADNAN OKTAR: Evet. Allah’ın halifesidir diyor. Hadis-i şeriflerde öyle geçiyor. Diğerleri için, şu ana kadar olan hepsinin mesela Hz. Ebu Bekir (ra), Ömer (ra), Osman (ra) hepsi için Halifetul Resulullah deniyor. Halifetul Resulullah, Resulullah’ın halifesi. Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi (as) için; "O" diyor, "Allah’ın halifesidir" diyor. Halifetullah’tır diyor, inşaAllah.
SUNUCU: Evet Hocam. Arif Kalaycı, Erzincan’dan sormuş: “Değerli Hocam, Yüce Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği emirlere uygun bazı anlatımların, Tevrat’ın tahrif olmayan kısımlarında hala var olduğunu gösteren, Tevrat’tan birkaç cümle yazmak istiyorum. “Düşmanın acıkmışsa doyur, susamışsa su ver.” (Süleyman’ın Meselleri Bab 25-21). “Zayıfın ve yetimin davasını görün. Düşküne ve yoksula adalet edin. Zayıfı ve fakiri çekip kurtarın, onları kötüler elinden azat edin, özgür kılın.” (Mezmurlar Bab 82, 3-4). Hocam, eğer Musevilerden Tevrat’ta yer alan bu pasajlara uyanlar varsa, samimi iman edenler olabilir mi?”
ADNAN OKTAR: Tabii, buna uyması çok önemli. Fakat tabii asıl istenen, Peygamberimiz (sav)’in de hak Peygamber olduğunu kabul etmeleri, Kuran’ın Hak Kitap olduğunu kabul etmeleri. Ben böyle Museviler çok gördüm. Buraya gelen Musevilerden de bu şekilde iman eden Museviler var. Açık açık bunu bu şekilde söylüyorlar ve Müslümanları da Ben-i Nuh olarak görüyorlar yani hak din mensubu olarak görüyorlar. Böyle bir güzel yönleri var. Ama Hz. Mesih (as) zamanında zaten hepsi İslam dinine girecektir, hepsi Müslüman olacaktır. Hz. Mesih (as)’ın çıkışına çok az var. Hz. Mehdi (as)’ın çıkışına da çok az var. Ama hep barışı, sevgiyi ve kardeşliği savunmak esastır. Yani kavgayı, savaşı savunanlar Müslümanları helak edip, yok etmeyi düşünüyorlar. Hem Hıristiyanları, hem Musevileri birbirine düşürüp; Şiileri, Sünnileri birbirine düşürüp kendileri de monşer koltuklarından seyredip neticelendireceklerini düşünüyorlar. Bu işin içinde Müslüman görünümlü ajanları var. Orada burada görevli ajanları var. Bunlara para temin ediyorlar, bir şeyler temin ediyorlar. Bunları destekliyorlar işte basın yoluyla destekliyorlar, başka yollarla destekliyorlar. Bunları hücre olarak hazır tutuyorlar. Yarın bir gün bir olay olduğunda, bunları mesela Müslümanları ayaklandırmak için de kullanabilirler. Mesela Sünnileri Şiilere, Şiileri Sünnilere karşı saldırtmak için kullanabilirler. Olay çıkartmak için kullanabilirler, idi. Ama bu ahmakların hesap etmediği bir şey oldu, Hz. Mehdi (as)’ı hesap etmediler. Hz. Mehdi (as) çıktığı için hiçbir halt edemezler. Mıh gibi çakıldı kaldılar yani mıh gibi böyle. Şu an, bakın dikkat ederseniz, nefes alamıyorlar. Ne ileri ne geri ne sağa ne sola hiçbir yere dönemiyorlar. Çünkü Mehdiyetin zıl ve gölgesi bütün dünyayı kapladı. Ne savaş çıkarabilirler bundan sonra ne Müslümanları birbirine düşürebilirler. Hiçbir şey yapamazlar bundan sonra inşaAllah.
SUNUCU: Serkan Eroğlu İstanbul’dan sormuş: “Değerli Hocam, bir hadis sormak istiyorum. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Ben bu ümmetin ilkiyim Hz. Mehdi Aleyhisselam bu ümmetin ortasında, Hz. İsa Aleyhisselam ise sonundadır. Aranızda ise sahtekar yaşlı bir adam vardır.” (Bihar ül Envar, 51. cilt) Hocam hadiste belirtilen yaşlı adam kimdir?”
ADNAN OKTAR: Darwin. Dünyanın en büyük sahtekarı. Gelmiş geçmiş en büyük sahtekar. 350 milyon insanın öldürülmesine sebep oldu. Binlerce şehrin yakılmasına, insanlardan sevginin, şefkatin, merhametin alınmasına, egoist ve bencil olmalarına sebep oldu. Hatta bütün İslam alemi de neredeyse, tamamı neredeyse komünistlerin eline geçmişti. Yani bakın adamın deccalliğinin damgası bu. Yani İslam alemini, artık oraya hiç olmazsa dokunulmaması gerekiyordu. İslam alemini de boydan boya komünist yapmıştı bir ara büyük bölümünü. Çok az ülke kurtulabildi Türkiye dahil. Hep komünist oldular. Dolayısıyla hadis-i şerifte böyle bir insanın belirtilmiş olması çok makul. Ahir zamanın büyük olaylarını Peygamber (sav) bildirir. Deccal de çok hayati bir olaydır. O yaşlı şahıs deccaldir. Zaten saçı sakalına karışmıştır diyor, kum gibi dağılır diyor rivayetlerde. Bütün boyunu, posunu falan hepsini tarif etmiş. Tam Darwin’e uygun. Yani saçı sakalına karışmıştır diyor böyle, kırçıldır diyor. Çirkin görünümlüdür diyor. Hakikaten görünümü de çirkin. Her yönden tam mutabık ve Hz. Adem (as)’dan bu yana dünyada bu derece büyük bir fitne hiç olmamıştır. Darwinizm gibi bir fitne hiç olmamıştır. Yani üniversiteleri, okulları, devletleri yüzde 99 neredeyse ele geçiren böyle fitne hiç görülmemiştir. Çünkü milyarlarca insana hakim oldu. Milyarlarca insanı akılalmaz bir fitneyle ikna etti, kandırdı, robotlaştırdı, insanlıktan çıkarttı, birbirlerine düşürttü, 350 milyon insanı birbirine öldürttü, şehirleri yıktırdı, insanlardan mutluluğu sevinci aldı ve kafası ezildikten sonra da geri çekildi. Allah bizleri vesile etti kafasını ezmede ve hiç ummadılar. Kardeşim ne feryat haberler çıktı Avrupa’da, şu Atlas gittikten sonra. Çok büyük olay bu. Atom bombası etkisi yaptı diyor. Felaket, Avrupa’da felaket, gökten felaket yağıyor diyor. Deprem etkisi yaptı, diyor bak. Gökten felaket yağıyor diyor kitaplar için. Avrupa’nın yerlebir olduğunu söylüyor. Bir medeniyet yıkıldı Avrupa’da diyor. Yani tam anlamıyla dehşet. Binlerce haber. Bir tane, iki tane, on tane değil.
OKTAR BABUNA: Avrupa Konseyi toplandı Hocam. Madde madde yazmışlar.
ADNAN OKTAR: Böyle bir atom bombası etkisi yaptı, sonra radyasyon etkisi onun çok çok daha fazlası oldu. Daha hala o radyasyon etkisi altındalar ve nasıl böyle ani oyuna geldiler ve aniden böyle kıskıvrak yakalanıp sırtları yere geldi daha hala anlayabilmiş değiller. Çünkü bunların tepmez devrilmez imparatorlukları vardı. Bütün dünyayı kaplamışlardı. Bütün dünya üniversiteleri bunların emrindeydi. Yani yüzbinlerce profesör, doçent bunların emrindeydi. Katrilyonlarca liralık sermayeleri vardı. Devletler resmi ideolojilerini, devlet ideolojilerini bunun üzerine kurmuşlardı. İslam ülkelerinin de büyük bölümünün resmi ideolojisi Darwinizm üstüne kurulmuştu. Mısır dahil, Libya dahil, Fas, Tunus, Cezayir dahil. Hepsi Darwinizm üstüne kurulmuştu büyük bölümü. % 90’ı diyebilirim. Birdenbire bütün kemiklerini kırdık. Boş bulundular. Deliye döndüler. Nereden vurulduğunu da bilemedikleri için plekonik hareketlere başladılar. Havaya yumruk atıyor, böyle sağa sola atıyor, delirdiler. Sonra debelenip yere düştüler. Çünkü vuruşun nereden geleceğini tahmin edemediler ve böyle bir vuruş yapılacağını da tahmin etmediler. Allah diyor: “Onlar bir tuzak kurdu, ben de bir tuzak kurdum” diyor. “Benim tuzağım daha çetindir” diyor Allah. Tabii. Allah’ın tuzağına düştüler. Kardeşim yani 300 milyonun üzerinde fosil olduğunu hiç kimse, dünya bilmiyordu. Tek bir tane arafosil olmadığını kimse bilmiyordu. Milyonlarca arafosil olduğunu zannediyorlardı. Bir tane yok. 10 trilyon vereceğim deyince olay açıklığa çıktı. Hatta şimdi dedik ki; kardeşim fosile de gerek yok, fotoğrafını getirin kabulüm dedim. Bak fotoğraf, sahte fotoğraf getirsinler onu da kabul ediyorum dedim. Yine para vereceğim, sahte... Sahtesini de yapamazlar. Yani kafa o yönde çalışmıyor çünkü. Onu da yapamazlar. Fotoğraftan ispat ederim sahte olduğunu yani. İnşaAllah.
SUNUCU: Hocam evrim teorisinde bilimsel amaçlardan çok siyasi amaçlar mı güdülmüştü yani sizce? Bir plan diyoruz başından beri.
ADNAN OKTAR: Siyasi değil aslında, metafizik bu. Bu kimsenin çıkarına da değil. Yani bu kan, irin, gözyaşı, şehirlerin yıkılması, 350 milyon insanın öldürülmesi... En azılı psikopat dahi böyle bir şeyi istemez. Şeytanın ilkasıyla olur. Şeytan orada bir galibiyet elde etti ve şeytan şımarmıştı. Tam neticeye gideceğini zannediyordu. İslam’ı da ortadan kaldıracağını düşünüyordu. Diyordu Karl Marks filan: “Din afyondur. Din doğal süreç içerisinde, diyalektik süre içerisinde yok olup kendiliğinden gidecektir” diyordu. Birden ağızına bir çarpma oldu, ağzı arkaya döndü böyle, kafa aşağı, beli yukarı çıktı ve yüz üstü yere düştü. Neye uğradığını şaşırdı. Yani darbenin nasıl geldiğini tahmin edemedi. Şu anda abandone vaziyetteler. Geçenlerde garibanlar bir kurs açmışlar; evrim kursu açmışlar. İşte evrimin tarihini anlatacağız diye. Arada çay molası diyor. Duruyor duruyor yine çay molası. Herhalde garibanlar, çaya meraklı tipler için var ya kahvelerde sürekli akşama kadar çaya meraklı tipler. Bedava çay içmek isteyenleri herhalde ayarlayacaklar. Onları çayla cezbetmeye çalışıyorlar. Her şeyde çay. Evrimin psikiyatrisi; psikiyatri ile evrimin ne alakası var? Yani tamam biz onu yorumlarız. Anlamlı bir şey çıkıyor da oradan... Moleküler evrim; ne yüzünüz var? Moleküler evrimi ağızına nasıl alıyorsun bu lafı? Bir kere moleküler evrimle daha kapıdan girer girmez kafanı taşa vurmuş oluyorsun sen. Zınk diye sırtının üstüne düşersin orada kafanı çarpıp. Moleküler evrim ne demek? Proteinlerden gideceksin. Proteinlerin oluşabilmesi için proteine ihtiyaç var. Bitti. Yıkıldın gittin sen orada. Sana çay vereceğim diye senin oradaki yalanlarını kim dinleyecek kardeşim?
OKTAR BABUNA: Kimse gitmiyor Hocam.
ADNAN OKTAR: Ama gider, gider. Bedavacılar var böyle keratalar şimdi bu soğuk havada. Bir görseniz buradaydı kağıdı. Her dersin arasında bir çay molası var. Çay, çay, çay, çay... Akşama kadar, çay meraklıları için. Tabii pasta, kurabiye falan da var. Bedavacı takımı böyle. Herhalde kaçırmazlar anladığım kadarıyla. En az 15-20 kişi gidiyor bazen onlara öyle az da olsa ama çok sıkıcı olur herhalde, çok bunaltıcı. Yani yalan dinlemek kadar insanı bunaltacak bir şey olmaz yani. Çayla onun kahrı çekilmez. Ancak yani çok çaykolik bir şey olacak da dayanamayıp gidip artık kulağını tıkayacak, çaya dikkatini verirse o dinleyebilir. Kardeşim şimdi proteinin tesadüfen olması imkansız. Nasıl dinlesin adam onu orada? Maval dinleyeceksiniz. Hikaye anlatacak sana. Kofulları, mitokondrileri, golgi cisimciğini sen nasıl anlatacaksın?
OKTAR BABUNA: Onlara zaten girmiyorlar Hocam siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah. Protein konusuna hiç girmiyorlar zaten.
ADNAN OKTAR: Giriyor canım niye girmesin? Giriyorlar da, uzaylı dostlarıyla bağlantı kuruyorlar. Girmez olur mu adam? Anlatıyor ya işte. Dawkins mi? Nedir o? Elma yanak, kiraz kulak diyelim.
OKTAR BABUNA: Uzaylılar yaptı diyor.
ADNAN OKTAR: O kendince uyanık. Bizimkiler safotorikler bir kısmı. Onlar tesadüfen oldu diyorlar daha hala. O anladı o olmayacağını. Onun için uzaylılar yaptı diyor. Zırcahil takımı da çay içirip böyle milleti kandıracağını zannedenler de daha hala tesadüften gidiyorlar. Sor sorunu hadi bakayım.
SUNUCU: “Adnan Hocam, matematiksel olarak bir proteinin tesadüf oluşma ihtimali 10950’de 1 ihtimal, yani imkansız. İnsan vücudunda 30 bin civarında farklı protein olduğu tahmin ediliyor. Hocam tek bir proteinin bile tesadüfen oluşması imkansızken ve evrimi savunanlar bunu açıklayamıyorken, yaklaşık 30 bin civarında proteinin varlığına nasıl bir açıklama getirebilirler?” Mustafa Seymen, Eskişehir’den.
ADNAN OKTAR: Getiriyorlar işte açıklama. Uzaylılar geldi, proteinleri yaptı diyorlar. Hücreyi de yaptı diyorlar. Birçok şeyi yaptılar, ondan sonra uçup gittiler uçaklarıyla diyorlar.
SUNUCU: Hocam pek çok da film çekildi aslında bunlarla ilgili. Sizce böyle bir amaç güdülmüş olabilir mi bu filmlerde?
ADNAN OKTAR: Uzay?
SUNUCU: Evet.
ADNAN OKTAR: Şimdi Allah’a inanmada zorluk çekiyorlar. Oradan gururları da ağır da basıyor. Çünkü Allah yarattı deyince ağırlarına gidiyor. Yani Allah’ın kontrolünde olmak. Kendilerini Allah’tan daha büyük görüyorlar haşa. Büyüklük hissi veriliyor bunlara, mucize olarak veriliyor. Halbuki her gün acizliklerini görüyorlar sabah kalktıkları vakit. Zavallı varlıklar ve görüntüden ibaret, bunun da farkında değiller. Beyinlerinin içinde bir görüntü olduğunu bilmiyor bunlar kendilerinin, bambaşka, uçuyorlar adeta. Ama inşaAllah Allah hidayetlerini artırır, akıllarının açılacağı bir vakite doğru gidiyoruz inşaAllah. Oktar Hocam, senin anlatacakların var mı?
OKTAR BABUNA: Bir beyaz kedi var Hocam, gösterelim mi?
ADNAN OKTAR: Göster bakayım. Patiyi de kafasının altına koymuş. Tam şeker, kaymak, bal abisi bu. Ben burnunu falan öperim bunun. Ne yapıyor, patiyi mi temizliyor? Bir kere o kulak, mutlaka ısırılmalı onun. Dili de çok şeker, maşaAllah. Bir de ponpon, iyi bir yatak yapmışlar ona. Bakan da iyi bakmış, maşaAllah. Başka ne var?
OKTAR BABUNA: Ses taklidi yapan köpek var, fosiller var Hocam.
ADNAN OKTAR: Bakayım. “I love you” diyor. Gözleri de çok güzel. Coşuyor bu seferde. Yazık hayvana, çok şeker bir şeymiş. Gözleri çok güzel, maşaAllah.
OKTAR BABUNA: Küçük ördekler var Hocam. Ördeklerin ilk uçma tecrübeleri, ördek yavrularının.
ADNAN OKTAR: Yumurtadan çıkıyorlar. Ne ördeği bunlar, yaban ördeği mi?
OKTAR BABUNA: Evet Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Hayret, çok şahane. Bayağı da bir ekip var, arkadaşları, maşaAllah.
OKTAR BABUNA: Şimdi burada ilk uçma deneyimlerini yaşayacaklar.
ADNAN OKTAR: Bu ne, anneleri mi bu? Evet, muhteşem güzeller, maşaAllah. Anneleri ağaç kovuğuna mı koymuş onları? İyi olmuş orası.
OKTAR BABUNA: Oradan atlıyorlar.
ADNAN OKTAR: Hoppala suya. Bak iyi akıl o. Güzelce şöyle banyo yaptılar, iyi.
SUNUCU: Çok güzel maşaAllah.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah, annesi de bayağı bir yavru oluşturmuş. Allah vesile etmiş. Gözleri şahane. Ne tatlı hayvanlar, maşaAllah. Bunların gagasını ısırmak çok sevimli, çok şeker.
OKTAR BABUNA: Fosillerimiz var Hocam, uygun olur mu?
ADNAN OKTAR: Bakayım. Ne fosili bu?
OKTAR BABUNA: 37-48 milyon yıllık çayır sivrisineği Hocam. Tıpatıp, bu fosili, bu da canlısı inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Her zaman dışarıda gördüğümüz. 48 milyon yıl, taşlaşmış.
OKTAR BABUNA: Evet, milimetrik aynı, inşaAllah. En ufak bir değişiklik yok. 55 milyon yıllık ringa balığı. Bütün yüzgeçleri ile, her şeyiyle aynısı Hocam, maşaAllah. Burada fosili. Bu da daha yakın plan çekimdir Hocam. En ufak detaylarına kadar, milimetresi milimetresine kadar en ufak bir değişiklik yok. 50 milyon yıllık ayı kafatası. Bu da aynı şekilde, hiçbir değişiklik yok. Bugün ne ise 50 milyon yıl öncede aynısı. Detaylı çekimleri burada. 65 milyon yıllık Kuzey Amerika cevizi yaprağı. Damarlarına kadar tıpatıp aynısı, burada fosili, inşaAllah. 33 milyon yıllık tavşan. Burada da detaylarını görüyoruz. Hiçbir değişikliğe uğramamış.
ADNAN OKTAR: Dişler aynı. Getir şu tavşanı yeniden bakayım.
OKTAR BABUNA: İnşaAllah. Burada baş kısmı, şurada.
ADNAN OKTAR: Patileri matileri falan aynı, evet.
OKTAR BABUNA: Evet, gövdesi, ayakları hepsi aynı. 360 milyon yıllık eğrelti otu Hocam. En ufak bir değişiklik yok, milimetrik aynı. Tarihte çıktıkları gibi, ilk defa çıktıkları gibi, hiç değişmiyorlar. Bunları Yaratılış Atlası, www.harunyahya.org ‘dan, “Yaratılış Atlası” bölümüne girerlerse inşaAllah hepsine ulaşabilirler. Sizin söylediklerinizin aynılarının çıkması var Hocam. Onları gösterelim mi?
ADNAN OKTAR: Evet, göreyim.
OKTAR BABUNA: Bu, susuzluk haberleri bunlar inşaAllah. Burada görülüyor. “İki yıl sonra 41 kent susuz”, “Dünya ısınıyor, afetler kapıda” diye haberler çıkıyordu daha iki üç sene öncesine kadar.
ADNAN OKTAR: Küresel ısınma var, diyorlardı. Evet.
OKTAR BABUNA: “Kuraklık alarmı”, “Porsuk kupkuru”. Bunlar 2008 haberleri, çok yeni haberler. “Tuz çölü”, “Burası baraj”, kurumuş tamamen. “Barajlar bu hale geldi”, “Kıyamet çok yakın”, “Gröland’dan korkutan erime”, “Asıl felaket 2009 yılında”, diye bu şekilde haberler çıkıyor. “Son 400 yılın en yüksek sıcakları”. Küresel ısınma haberleri yapıyorlardı. “Van Gölü kuruyor”, “İki yıl sonra susuz”. Ardından Hocam inşaAllah, siz açıklamalar yaptınız; bunun böyle olmadığını, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Ne dedim ben?
OKTAR BABUNA: Siz dediniz ki: “Küresel ısınma falan yok. Hadislerde bildirilen Lulin kuyruklu yıldızı çıkmadan önceki kuraklığın olması”. Bu hadislerde bildirilen, ahir zaman alameti.
ADNAN OKTAR: Lulin kuyruklu yıldızının çıkışından iki yıl önce. Bir kuraklık olacak, bu odur dedim. Ve sonra yağmurlar bollaşacak, böyle bir şey yok dedim.
OKTAR BABUNA: Yok, dediniz. Bunlarda o haberler Hocam. İşte siz söyledikten sonra.
ADNAN OKTAR: Aynen dediğim gibi de çıktı. MaşaAllah, bak yüzde 95.5 su oranı. Evet, bir evvelkini göster.
OKTAR BABUNA: “İki yıllık su birikti”.
ADNAN OKTAR: “İki yıllık su birikti”. Ben ne dedim? Bol yağmur olacak dedim. Aynısı oldu. Öbürlerinin atış yaptığı anlaşıldı.
OKTAR BABUNA: Hocam bakın, “6 senelik baraj kapakları kırıldı, 250 milyon metreküp su Akdeniz’e akıyor”. Bu da hadislerde bildirilen, siz söylemiştiniz Hocam.
ADNAN OKTAR: Evet, baraj kapakları kırıldı, 250 milyon metreküp su taşacak diyor. Hatta suyun fazlalığından insanlar şikayetçi olacaktır, diyor hadiste. Aynısı oldu.
OKTAR BABUNA: “Yurda bereket yağdı”, “Barajlarda 9 ay bereketi”.
ADNAN OKTAR: “Barajlarda 9 ay bereketi”. “Bakan’a göre 2020’ye kadar suyumuz var”, doğru. Ama daha önce nereden su bulacağız, bitti diyorlardı, evet. Sonra da “küresel ısınma yalanı” diye haberler çıktı.
OKTAR BABUNA: Evet Hocam, onun yalan olduğuna dair haberler çıktı, inşaAllah. Bu da Hocam, siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah, siz söylemiştiniz. Lulin kuyruklu yıldızının çıkışından önceki haberlerdi. Bu da hadislerde olan, siz açıklamıştınız Hocam, Lulin kuyruklu yıldızının çıkmış hali, çıkması haberleri Hocam inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet, Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alametlerinden. İki uçlu, bak iki ucuda parlak. Ve münevver bir yıldız diyor. Parlak, çok parlak, normalin çok üzerinde parlak. Evet.
OKTAR BABUNA: Bu da yabancı basında çıkan haberler. İki kuyruklu yıldız geldi, diyor. Bu resim Hocam, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet bak, iki uçlu görüyor musun? “İki boynuzlu” diyor İmam Rabbani Hazretleri. Mehdi (as)’ın çıkış alametidir. Bunun farkı ne gidiş istikameti olarak?
OKTAR BABUNA: Bütün gök cisimleri Hocam batıdan doğuya, siz daha iyi bilirsiniz, batıdan doğuya hareket ederken, bu doğudan batıya hareket ediyor. Hadiste işaret edildiği gibi, inşaAllah. Aynı şekilde. Normalinden de 6 kat parlak, siz söylemiştiniz Hocam, hadiste parlak olduğunu.
ADNAN OKTAR: 1000 küsur yılda bir geliyor bu. Bir dahaki gelişi öyle. Buradan bile Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alameti olarak bunun çıkmış olması, Hz. Mehdi (as)’ın bu yüzyılda gelmesinin kesin olduğunun delilidir bu. Çünkü bir dahaki sefere 1000 küsur sene sonra gelecek. Yani hiç kimse Hz. Mehdi (as)’ın 1000 küsur sene sonra geleceğini iddia edemeyeceğine göre. Başka da bir imkan kalmamış oluyor. Buradan da Hz. Mehdi (as)’ın çıkışının bu yüzyılda kesin olduğunun delili bu, inşaAllah.
OKTAR BABUNA: Bir de onunla ilgili bir hadis var, okuyayım mı inşaAllah? “Hz. Mehdi (as)’ın zuhurunda, çift kuyruklu bir yıldız çıkacak ve öyle parlak olacak ki, dolunay gibi parlayacak. Bu yıldızın çıkışından sonra, öyle çok yağmur yağacak ki, büyük hasar olacak. Fakat halk bu yağmurları sevinç ile karşılayacak, çünkü bundan önceki 3 yılda yağmur yağmamış olacak.” (12. İmam Murtaza).
ADNAN OKTAR: Birkaç yıl önce evet. Evet, birkaç yıl.
SUNUCU: Sorulamızla devam edelim mi Hocam? “Sayın Adnan Hocam. Hayırlı programlar. Benim sizden öğrenmek istediğim şöyle bir konu var. Peygamberlere, elçilik görevi verildiğinde, onlar bunu kavimlerine açıklıyorlar. Allah’ın elçileri olduklarını, kendilerine uyulması, itaat edilmesi gerektiğini bildiriyorlar. Hz. Mehdi (as)’ın, Mehdi (as) olduğu neden tüm mücadelesi boyunca gizli kalacak? Daha doğrusu, kendisinin Hz. Mehdi (as) olduğunu bilecek mi? Bir de Peygamberler vahiy alıyorlar, Hz. Mehdi (as) için böyle bir şey söz konusu olacak mı?” demiş Salih Bey, İstanbul’dan.
ADNAN OKTAR: Mehdi (as), vahiy alır fakat haberi olmaz. Yani Allah kalbine ilham edecek. İlham denilen şey vahiydir. Kalbine ilham edilecek, fakat haberi olmayacak ondan, inşaAllah. Yani onun vahiy olduğunu bilmez. Kendi düşündüğünü zannedecek, kendisi aklettiğini zannedecek, yani öyle gibi olacak. Ama tabii Allah tarafından verilecek inşaAllah. Ahkamda masumluğu öyle oluyor zaten. Yani hata yaptığı yerde, doğuştan bir meleği vardır diyor Peygamber Efendimiz (sav). Mehdi (as)’ın vahiy almaması, mucize göstermemesi, yani şahsi olarak mucize göstermemesi, onun manevi makamı açısından çok daha iyidir. Çünkü mucize gösterse, vahiy alsa, imtahanda o onun için sevabını azaltan bir durum olur. Yani aklın ihtiyari kalktığı için bir anlamda, azaldığı için. Olmaması, bilakis acı ve zorluk içinde olması, baskı içerisinde olması, hakaret görmesi, hapsedilmesi, insanlar tarafından ablukaya alınmış olması, hatta Müslüman’ım diyen bazı kişiler tarafından, hatta Medine’deki, İstanbul’daki o yobaz alime varıncaya kadar, onun karşısına geçip, ona düşman olacaklarını belirtiyor değil mi hadiste? Bütün bunlara rağmen, böyle bir mücadele vermesinden dolayı Peygamberimiz (sav) diyor ki: “Bazı Peygamberlerden dahi daha üstündür” diyor Mehdi (as) için. Bu yüzdendir bu. Yani çünkü harika görmüyor. Mesela Peygamberler mucize görüyorlar. Vahiy alıyorlar. Cebrail (as)’ı görüyor doğrudan. Vahyi doğrudan alıyor, duyuyor, görüyor. Bu harikadır. Bu durumda iman etmek daha kolaydır. Ama tamamen gaybe, yani hiç görmeden, ne vahiy görüyor, ne mucizeyi görüyor, sadece Allah’ın kainattaki mucizelerini görerek Hz. Mehdi (as) hareket edecektir. O yüzden makamı daha üstündür. Yani birçok peygamberden daha üstündür diyor Peygamber Efendimiz (sav). Hatta “Hz. Ebu Bekir (ra) ve Ömer (ra) ondan üstün olamazlar” diyor. Ki onlar çok çok önemlidir, Hz. Ebu Bekir (ra) ve Hz. Ömer (ra), onlardan dahi üstündür diyor Hz. Mehdi (as) için. Ve arkasından diyor, birçok Peygamberden de üstündür diyor, inşaAllah. Sebebi budur. Allah ona, onu yine bir ikram olarak vermiş oluyor, inşaAllah. Bir de vazifesini kolaylaştırmış oluyor. Çünkü Peygamberlik ilan ederek çok zorlu bir ortam meydana getirir, bu yönden de bir kolaylıktır. Mehdiliği gizlenmiş oluyor, perdelenmiş olacak. Çünkü iddia da etmeyecek. Dolayısıyla bir perde içine sarılmış oluyor ve daha rahat faaliyet yapmasını sağlayacaktır. Aleni peygamberliğin de işte zorluğu odur, çok fazla karşı atak olur. Ama Mehdilik, gizlenmesine rağmen, yine Hz. Mehdi (as)’a bütün insanlar saldıracaktır. Dünyanın büyük bölümü Mehdi (as)’a karşı tavır alacaktır. Hatta Müslümanların da birçoğu ona karşı tavır alacaklardır. Bütün bunlara rağmen, eze eze İslam ahlakını dünyaya hakim edecektir Hz. Mehdi (as). Bütün dünyaya ve ilk defa, yani bu kadar geniş çaplı İslam ahlakının dünya hakimiyeti oluyor. Bakın, Hz. Adem (as)’den bu yana, ne Hz. Süleyman (as) zamanında, ne Zülkarneyn (as) zamanında böyle bir olay olmamıştır. İlk defa oluyor. İlk ve son. Ondan sonra da başka yok. Allah, bir ikram olarak da Hz. İsa (as)’ı ona vezir olarak gönderiyor. Yani çok çok büyük bir olaydır bu. Ulul azm bir Peygamber. Ve Said Nursi diyor, "Umumun makbulü bir Peygamber" diyor, umumun. Çünkü Hıristiyan aleminin de makbulu, Müslüman aleminin de makbulü Hz. İsa (as). O veziri olmuş oluyor. Onun vesilesiyle de, inşaAllah birlikte İslam ahlakını bütün dünyaya hakim edecekler, inşaAllah.
OKTAR BABUNA: Sizin depremlerle ilgili söyledikleriniz vardı, onunla ilgili haber gösterelim mi? Siz depremler olmayacak dediniz İstanbul’da, Hz. Mehdi (as)’ın bulunduğu yer için. Sürekli deprem haberi yapan deprem uzmanlarının söyledikleri bunlar. Siz söyledikten sonra, açıklamalarınızdan sonra. “İstanbul deprem haberinde sevindirici haber fos çıktı” diyor, “7.5 büyüklüğünde deprem.”, “Profesör Dr. Ercan: “İstanbul’da depremin eşik yılı 2033”, olmayacak diyor 2033’e kadar. “Türkiye’de depremler durdu mu?” yine bir deprem uzmanının açıklaması. “Türkiye’de depremler durdu mu?” deprem uzmanlarının açıklamaları.
ADNAN OKTAR: Durdu tabii.
OKTAR BABUNA: MaşaAllah. “İstanbul’da korkutacak enerji birikimi yok”. Tam tersini söylüyorlardı siz söymeden önce Hocam.
ADNAN OKTAR: Muazzam enerji birikti, an meselesi diyorlardı depremin olması. Çok büyük bir deprem olacak diyorlardı, hatırlıyorsunuz. Herkes hop oturup hop kalkıyordu. Ben dedim ki deprem olmayacak, Hz. Mehdi (as) var İstanbul’da dedim, zınk kesildi. O deprem dede falan, herkes ortalığı inim inim inletiyorlardı.
OKTAR BABUNA: Hepsi söylüyordu Hocam deprem olacak diye, sonra hepsi birden deprem olmayacak diye açıklama yaptılar, maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet. Hz. Mehdi (as)’ın rengi Arabi, bedeni İsraili’dir. Ben-i İsrail’den bir insan gibi. Hz. İbrahim (as) nesli özelliği göstertiyor. Rengi Arabi, yani kırmızıya çalar beyaz. Cübbeli, koyu esmer diyor. Peygamberimiz (sav)’in rengi Arabi. Koyu esmer miydi Peygamberimiz (sav)? Hayır, kırmızıya çalar beyazdı, tabii. Beyt-ül Mukaddes, Kudüs’e inecektir Hz. Mehdi (as) diyor. Orada inşaAllah Hz. İsa (as) ile beraber namaz kılacaklar. Ahmed İbn-i Hacer-i Mekki’nin, Beklenen Mehdi’nin Alametleri, (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alameti'l-Mehdiyyi'l-Muntazar). Ehl-i sünnetin en önemli eserlerindendir Mehdiyet konusundaki, o kitaptan okuyorum. “İnsanlar hakka dönünceye kadar mücadelesine devam edecektir Mehdi (as).” İnşaAllah. “Ümmetimden Mehdi (as) çıkacaktır, Allah-u Teala Hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir”. Fakirlik kalkıyor Mehdi (as) gelince bak. İnsanları zengin kılacaktır, herkes zengin oluyor. “O zaman, ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatları çok fazla olacak”. Çok fazla bitki çıkacak diyor, hayvanlar da bol olacak diyor. “Hz. Mehdi (as), insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır”. Tam bir sosyal adalet olacak diyor. “Onun ismi, benim ismim olacak. Ahlakı, benim ahlakım olacak. Künyesi de babama benzeyecektir” diyor. Yani adı adıma benzer. “Babasının adı, babamın adına benzer, adı da adıma benzer” diyor hadiste, inşaAllah. Nasıl olabilir böyle bir şey?
OKTAR BABUNA: Sadece soyadı ile olabilir Hocam. Babasının soyadıyla kendi soyadı aynı. Ancak o şekilde olabilir, bir tek şekilde olabilir.
ADNAN OKTAR: Şu an insanlar birbirlerine soyadı ile hitap ediyorlar. Hz. Ali (ra) nasıl hitap ediyordu Peygamber Efendimiz (sav)’e?
OKTAR BABUNA: Mustafa Adnan Peygamber diye.
ADNAN OKTAR: Hadi olan, Hadi, hidayete vesile olan. Mehdi olan diyor, Mustafa Adnan Peygamber diyor, Hz. Ali (ra) Peygamberimiz (sav)’e hitap ederken. Soyadı Adnan olduğu için. Kasidesinde, açsın baksınlar, Hz. Ali (ra)’ın kasidesinde, inşaAllah. Mustafa Adnan Peygamber (sav) diyor. Dolayısıyla babasının da soyadı Adnan’dı ve babasına hitap da yine Adnan’dır. Oğluna da “Adnan” diye hitap edilir, Peygamber Efendimiz (sav)’in kendisine de “Adnan” diye hitap edilir, o devirde. Yani “Muhterem Adnan” mesela, babasına “muhterem Adnan”. Şimdi zamanımızda nasıl diyoruz? Mesela Başbakan Tayip Erdoğan beyefendi, değil mi, ne diyoruz? “Sayın Erdoğan” diyoruz. Oğluna ne diyoruz? “Erdoğan”. Babası olduğunda ne diyoruz? “Sayın Erdoğan” diyoruz. Budur yani kastedilen. Peygamber efendimiz (sav) zaten ismini gizlemesi için Hz. Ali (ra)’a söylüyor, ismini söylüyor ama diyor “Allah onu ortaya çıkarıncaya kadar söylemeyeceksiniz” diyor, “gizli tutacaksınız”. Hadisi okudum geçen gün. Bak, “ismi gizli” diyor, ismini bildiriyor Hz. Ali (ra)’a, “ismi şudur” diyor. “Bana ismini emanet etti” diyor, “ta ki Allah ortaya çıkarıncaya kadar”. Ne zaman ortaya çıkardık? Ahir zamanda Allah ortaya çıkardı. Bizleri vesile etti, inşaAllah. Genel konulardan da biraz konuşalım. Ahir zamanda olduğumuz için Müslümanların birbirlerini çok iyi koruyup kollamaları lazım. Cemaat taassubuyla, grup taassubuyla birbirlerinin aleyhinde bir tavır sergilememeleri gerekiyor. Ama ciddi anormallikler varsa tabii bu konuda eleştiri gerekir. Mesela İslam ahlakının dünya hakimiyetini durdurmaya yönelik bir çalışma çok vahim bir anormalliktir. Bunda sessiz kalamayız veya Kuran’ın bir hükmünü değiştirmeye çalışıyorsa bir insan bunda sessiz kalamayız. Ama bunun dışında birleştirici, dostluğu, sevgiyi, pekiştiren bir üslup içinde olmak gerekiyor. Özellikle ateist masonların iftiralarına, komünistlerin iftiralarına, iddia edilen Ergenekon örgütünün iftiralarına inanmak, Müslüman’ı ahirette sorumlu kılar. Bak, diyor ki Cenab-ı Allah, “bir fasık” diyor, yani Kuran’ın hükmüne uymayan bir kişi, Kuran’a göre hareket etmeyen bir kişi, “size bir haber getirdiğinde”, şeytandan Allah’a sığınırım, "onu araştırın", "tahkik edin, yani gözünüzle görün, kulağınızla işitin, yoksa inanmayın” diyor. Şimdi ama öyle olmuyor. Bakıyorsun bir ateist mason yayın organında bir Müslümanla ilgili bir yazı çıkıyor, “vay neler oluyormuş?” diyor. Ama evde böyle kahvesini höpürdeterek içiyor böyle bacak bacak üstüne atmış, hiçbir riskin içine girmez, hiçbir mücadelenin içine girmez, ondan sonra, bir eli yağda bir eli balda, kendi işinde gücünde, çoluğa çocuğa karışmış, efendim, işleri düzgün gidiyor kendi kafasına göre dünyevi anlamda. Ama öbür tarafta Müslüman kişi Allah rızası için varını yoğunu Allah yolunda harcamış, hayatın bütün sosyal yönlerinden çekilmiş, her türlü tehlikenin içine girmiş, dolayısıyla her türlü iftiraya, baskıya, zulme maruz kalmış. Buna rağmen evindeki o keyif içinde yaşayan adamların gazetelerden öğrendikleri haberlerin muhatabı oluyor. Bir de kendini savunmak mecburiyetinde kalıyor, üstüne üstlük. Bak o tebliğ yapmayan, dini yaymayan adamlar onun hakkında yorum yapıyorlar. O Müslüman da tebliğini durduruyor, onların bu sefer yorumunu da düzeltmekle uğraşıyor. Halbuki orada hiç olmazsa o ehl-i keyif takım, “arkadaş” demesi lazım, “ben bir ibadet yapayım, fasıktan gelen haberi araştırayım, inanmayayım, gözümle göreyim, kulağımla işiteyim” demesi gerekirken, bunu yapmıyorlar. Bunu yapmayınca ne olur? Müslüman’ın aldığı sevap on ise, milyon olur. Sevap kazandırma sebebidir bu varlıklar, yani mutlaka hikmetle yaratılırlar. O olmazsa, o fasığın haberine inanan adamlar olmazsa, Müslüman daha az sevap kazanır. Müslüman’ın sevabını çoğaltan varlıklardır onlar, onun için onlar da hayırla, hikmetle yaratılırlar. Ama doğrusunu bilsinler diye anlatıyorum, ahiret sorumluluğunu anlasınlar diye. Yoksa fayda getiriyorlar o yönüyle. Müslüman’ın mesela gıybetini yaparlarsa, Müslüman daha çok sevap kazanır, değeri artar. Aleyhinde fitne yayarsa, daha da faydalı olur, Müslüman’ın makamı yükselir, Allah’ın yardımı daha çok olur, bereketi daha artar. Hayırdır, çünkü Cenab-ı Allah diyor ki; “onlar bir tuzak kurdu, Ben de bir tuzak kurdum. Benim tuzağım daha çetindir” diyor Allah. O yönüyle çok büyük hayır vardır. Nedir bunlar Oktar Hocam?
OKTAR BABUNA: Gerçek kelebek Hocam inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bir göreyim bakayım. Evrimci arkadaşlara ithaf olunur. Şimdi oradaki damarlarda ve kenar süslerinde bir simetri var mı? Mükemmel bir simetri var. Bak, sağda ne varsa solda da aynısı var. Hani mutasyonla oluyordu? Bir de Altın Oran da var. İki. Bak, birbirinin aynısı, bütün renkler, görüntüler, ufacık bir lekesine varıncaya kadar. Sağda ne varsa, solda da aynısı var, küçük siyah noktalar var, onlara varıncaya kadar. Aynısı. Bak keratalara görüyor musun? Hepsi gerçek kelebek. Bak süsünü görüyor musun, abisi? Tıpkısının aynısı, sağda ne varsa, solda da aynısı. Burada da mutasyon olayının olmadığını görüyoruz. Hiçbirinde mutasyon iddiası olacak gibi değil. Mükemmellik ortada. MaşaAllah. Bak, Allah onları nasıl süslemiş, ahirete de insanlar böyle kelebek gibi süslenecekler. Kadınlar da böyle. Allah onlara doğal elbise giydirmiş, gıcır gıcır. MaşaAllah, maşaAllah.
SUNUCU: Biz uğraşsak bu kadarını yapamayız Hocam.
ADNAN OKTAR: Tabii bak çizim gibi, kusursuz mükemmellikte. Sen şu kitabı aç Oktar Hocam herhangi bir sayfasından.
OKTAR BABUNA: Nezir Altınışık, Manisa “Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek, yani iman edenlerin doğru yoldan sapmalarını engellemek, ve bu vazife hem dünya, hem her şeyi bırakmakla, çok zaman tetkikat ile (araştırma ile) meşguliyeti iktiza ettiğinden (yani gerektirdiğinden), Hazreti Mehdi’nin, o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez.” (Emirdağ Lâhikası). Hadis-i şeriflerden ve Bediüzzaman Hazretleri’nin bu izahlarından Hz. Mehdi (as)’ın bir nevi ümmi olduğunu, medrese eğitimi almadığını, medrese hocası olmadığını, özel vehbi ilme sahip olduğunu anlıyoruz. Hz. Ali (ra)’ın rivayetine göre Resullullah aleyhivessellem şöyle buyurdu: “Hz. Mehdi (as), bizden, Ehl-i Beyt’tendir. Allah onu bir gecede ıslah eder (yani tevbesini kabul eder veya feyizler ve hikmetlerle donatır).” (Sünen-i İbni Mace).
ADNAN OKTAR: Özel ilimlerle donatılacak. Allah ona işte bir gecede Allah onu ıslah eder dediği Cenab-ı Allah’ın ona özel ilimler vereceği anlaşılıyor. Said Nursi de “hazır eserlerden istifade ederek faaliyet yapacak” diyor. “Vakit ve hali müsaade etmez” diyor. “Vakti çok dardır Mehdi’nin” diyor. “O eserlerle” diyor, bilim adamlarının hazırladığı eserlerle “kendisi” diyor; “program hazırlayacak”, ondan bazı eserler yapacak onunla “Darwinizm’i, materyalizmi yerlebir edecek" diyor. Kaç sene önce? 70 sene önce söylüyor bunları. Mehdi (as)’ın babası daha yeni yaşıyordu belki o zamanlar. Daha Mehdi (as)’ın esamesi yok o zamanlar. Devam et başka sayfalara geç.
OKTAR BABUNA: Nurşen Gündüz, İstanbul. Hadislerde belirtilen gökten bir elin uzanıp, şu Hz. Mehdi (as)’dır. Ona uyun demesi televizyon ve internette görünecek olan Hz. Mehdi (as)’ın veya Hz. İsa (as)’ın, eli olacaktır. Hadis-i şeriflerde ayrıca yine internet, televizyon, radyo gibi iletişim kanalları yoluyla her toplumun Hz. Mehdi (as)’ın sesini ve görüntülerini kendi konuştukları lisanda tercüme edilmiş olarak, dünyanın her yanından dinleyebileceklerine de işaret edilmiştir. Günümüzde de aynı bu şekildedir bu durum, büyük bir mucizedir. İkdud Dürer’de derki: “Bu ses bütün yeryüzüne yayılacaktır. Her kavim kendi dilinden duyacaktır” (Kitabül Burhan fi Alametil Mehdiyyil Ahir zaman).
ADNAN OKTAR: Tercüme edilmiş olacak. Yoksa Cübbeli’nin dediği gibi 7 milyar melek gökyüzünü kaplayıp, herkese kendi dilinde Fransıza Fransızca, İngilize İngilizce... Mesela Beyazıt’ta turistler var. Japona Japonca, Almana Almanca gökyüzünden melekler konuşmayacaklar. Tercüme olacaklar Mehdi (as)’ın eserleri. Yabancı dillere tercüme olacak ve yabancı dillerden internetten duyacaklar. Bu kastediliyor ve yahut CD’lerden dinleyip anlayacaklar.
OKTAR BABUNA: “Semadan Arz ehline şamil olan bir ses ki, herkes bunu kendi lisanında işitir”. (Muhammed Bin Resul el Hüseyin el Benzenci, Kıyamet Alametleri).
ADNAN OKTAR: İşte bu da tercüme olacağını gösteriyor. Yani Hz. Mehdi (as)’ın eserleri yabancı dillere tercüme olacak bu görülüyor.
OKTAR BABUNA: “Sema’dan bir ses onu ismi ile çağıracak, ve Doğu’da, Batı’da hatta uykuda olan bile bu sesi duyacak ve uyanacaktır.” (Kibabül Burhan fi Alametil Mehdiyyil Ahir zaman). MaşaAllah. Nurşen Gündüz, İstanbul. Cübbeli Ahmet Hoca CD’lerinden birisinde şöyle bir açıklamada bulunuyor; "Buluttan bir münadi", bir Dellal bağırıyor, tabii bu bir melektir. İşte bu zat, bulut altındaki zata, işaretle buluttan da bir el çıkıyor. El, bizim bildiğimiz el var ya biat ettiği zaman bir el bir ele ne yapıyor. El ele tutunarak musavva eder şekilde biat ediliyor. İşte buluttan bir çıkıyor. O el, Hz. Mehdi (as)’a biat edilmesini gösteriyor. Bir yandan sesleniyor, bir yandan gösteriyor. Buluttan bir el çıkacak Hz. Mehdi (as)’a biat edilmesini işaret edecek. "Buluttaki münadi, nida edecek. İşte Allah’ın halifesi olan bu zat’tır, hemen ona uyun”. Bir insanın gökyüzündeki, buluttaki normal bir eli görmesi ne kadar mümkün olabilir. Bu el çok büyük ise o zaman çok büyük vücutlu bir melek olması gerekiyor. Bu elin yerde işaret ettiği insan, eğer kalabalık içerisinde ise o kişi, kendisine işaret edildiğini nereden anlayacak? Buluttan duyulması için gücü çok şiddetli olması gereken bir ses olması lazım. Eğer kişi tek ise, ben böyle bir ses duydum böyle bir el gördüm derse biz bu kişiye inanacak mıyız? Ya bu kişi yalan söyüyorsa? Böyle bir olay hiçbir peygamber döneminde yaşanmamış, gökteki görüntünün melek olduğu nereden anlaşılacak? Eğer anlaşılırsa melekten gelen bilgi vahiy hükmünde olur, uyulması farz olur. Son kitap Kuran-ı Kerim’den başka kitap gelmeyeceğine göre Kuran-ı Kerim’e eklenen yeni bir ayete Müslümanlar uyamaz. Cübbeli bu hadis-i şerifi açıklarken çok büyük hata yapıyor.
ADNAN OKTAR: Bak millet maşaAllah çok uyanık. Buluttan nasıl olsun? Şimdi Beyazıt’ta bir insan falanca Mehdi (as) diyor, bir el diyor. Bulutun içinde insan elinin olup olmadığı görünmez gökyüzünde. Alçakta desek çok büyük bir el olması lazım. Kocaman dev bir el yine kime hitap ettiği anlaşılmaz. Kalabalığın içinde. Mesela bir de aklın ihtiyarını kaldırır böyle bir şey, hiçbir peygamber döneminde olmamış.
OKTAR BABUNA: Her yönden mantığa aykırı inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet ama Cübbeli’ye göre çok mantıklı, buluttan bir el. Bulutun arasından falanca Mehdi (as)’dır diyecek. Mehdi (as) da diyecek ki ben Mehdi değilim, o buluttaki ele inanmayın diyecek. Melek yalan söylüyor diyecek. Yani Cübbeli’nin mantığına göre olacak iş mi bu?
OKTAR BABUNA: Rüştü Çelik, Isparta. “Hem de eşhasın (o şahısların) şahsı manevisine veya temsil ettikleri cemaate ait, asarı azimeyi yani fevkalade eserleri, izleri o eşhasın, yani şahıslarında zatlarında tasavvur ederek öyle tefsir etmişler ki, O eşhası harika, yani Hz. İsa (as), Hz. Mehdi (as), deccal, süfyan çıktıkları vakit bütün halk onları tanıyacak gibi bir şekil vermişler.” (Bediüzzaman Said Nursi, Sözler). Bediüzzaman burada sanki tam Cübbeli tarzı mantığı tarif etmiş. Bu dünya bir imtihan yeri, Allah insanları iman etmeye mecbur olacakları şekilde yaratmamıştır. Dolayısıyla aklın ihtiyarını kaldıracak olaylar hiçbir devirde olmamıştır. Hatta mucize gösteren peygamberler bile mucizelerine kendileri şahit oldukları halde, akıllarını ihtiyarı kalkmaz. Onlarda imtihan olurlar. Bediüzzaman Hazretleri bu konuları çok iyi tarif etmiş. Risale-i Nur Külliyatı’nı her Müslüman’ın çok dikkatli okuması ve iyi anlaması gerekir diye düşünüyorum. Selamlar.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Ne anladın oradan Oktar Hocam?
OKTAR BABUNA: Hocam bu ahir zaman şahıslarını sanki ilk çıktıklarında hemen tanınacaklarmış gibi şekil verdikleri, halbuki böyle olmadıklarını Bediüzzaman söylüyor. Peygamberler bile mucizelerine kendileri şahit oldukları halde akıllarının ihtiyarı kalkmaz diyor. Aklın ihtiyarını kaldıracak bir olay söylüyor.
ADNAN OKTAR: Deccal bilinemiyor başlangıçta, sonradan, icraatından sonra anlaşılıyor. Mesela biz Darwin’in deccal olduğunu icraatından sonra anladık. Başlangıçta nereden bileceğiz? Normal biyolog zanneder adamlar. Sonra anlaşıldı deccal olduğu. Mehdi (as)’ın da Mehdi (as) olduğunu sonra anlayacağız. En son aşamada, başlangıçta anlaşılmıyor. Bediüzzaman bunu kastediyor.
OKTAR BABUNA: Hatta siz söylemiştiniz Hocam, kendisi bile bilmez kendisini ilk çıktığı zaman. İnşaAllah. Devam edeyim mi Hocam? Ramazan Göktürk, Belçika, Brüksel. “Nefsin yedi kudretinde olan Allah’a kasem ederim ki, yırtıcı hayvanlar insanlarla konuşmadıkça, kişiye sesi ve papucu konuşmadıkça, ve ehlinin ne yaptığını onu bildirmedikçe Kıyamet kopmaz.” (İmam-ı Şarani, Ölüm Kıyamet Diriliş). Günümüzde yaygın olarak kullanılan kaset ve CD çalarlarla kişinin sesi kaydedilip, sonra dinlenebilmektedir. Rivayette geçen kişiye “sesinin konuşması” ifadesiyle bu cihazlar kastediliyor olabilir. Kişiye pabucu konuşmadıkça, ifadesiylede istihbarat uzmanlarının ayakkabılarına yerleştirdikleri dinleme cihazları akla gelmektedir. Özellikle soğuk savaş dönemlerinde Romanyalı istihbarat uzmanlarının geliştirdikleri, ayakkabı topuğuna yerleştirilen dinleme cihazları Batılı diplomatlar tarafından kullanılıyordu. “Kişiye ehlinin ne yaptığını ona bildirmedikçe” ifadesi ise, internet kameraları, görüntülü telefonlarla uzak mesafelerde ailelerin arkadaşların birbirleriyle iletişim kurup, birbirlerinin ne yaptığından haberdar olmalarını işaret etmektedir. Harun Yahya Hocamız, Resulullah Efendimiz (sav)’in hadis-i şerifesini çok güzel açıklamış. Bu konu Resulullah (sav)’in ahir zamanda zuhur eden bir mucizesidir. Cübbeli Ahmet Hoca olsa kim bilir nasıl açıklardı? Harun Yahya Hocamız’dan Allah razı olsun. Milyonlarca insanın imanına vesile oluyor. Cahil din alimleri de insanları dinden çıkarıyorlar veya imanlarına zafiyet veriyorlar. Selamlar, saygılar. Hürmetler.”
SUNUCU: Derya Candemir sormuş Hocam. “Sevgili Adnan Hocam, siz Türkleri dünyanın her yerinde çok seviyorlar demiştiniz. Haiti’ye deprem enkazı altından insan kurtarmaya giden Türk ekibinin başarılarından dolayı kahraman ilan ettikleri haberini okuyunca hemen aklıma sizin söyledikleriniz geldi. Haitililerin kendi vatandaşları bile göçük altındaki kendi insanlardan ümit kesmişken, Türkler Allah’tan ümitvar olarak 80 saat sonra enkazdan insan kurtarmayı başarmışlardır. Hocam sizin dediğiniz gibi Türklerin vicdanlı ve güzel ahlaklı olması, onları bu kadar etkili ve güçlü yapıyor.”
ADNAN OKTAR: “Türk İslam Birliği’nde Türkiye niye lider oluyor?” diyorlar. İşte bu sebepten oluyor. Dünyanın her tarafında sevilmelerinden çünkü Türk ordusu da Türk milleti de zaten bir bütün, şefkat, merhamet, sevgi, adalet hiç şaşmadıkları özellikleridir. O yüzden de her yerde seviliyorlar. Allah Türk milletini inşaAllah lider yaptı ve yapacak inşaAllah.
SUNUCU: İnşaAllah Hocam. Diğer sorumuz Samsun’dan İnci Hanım’dan gelmiş. “Hocam selamun aleykum”.
ADNAN OKTAR: Aleykum selam.
SUNUCU: “Hz. Mehdi (as) dünya çapında bütün bir etki oluşturacağına dair yer alan aşağıdaki hadis, çok güzel ayrıntılara değiniyor: ‘Ey inanların efendisi. Bize senin Mehdin hakkında haber ver.’ İnananların efendisi dedi ki; ‘Nesiller gelip geçer ve inananlar azalır. Doğruların takipçileri ve dinin destekleyicileri gider, sonra o, Mehdi gelir. O Mehdi vahalardan oluşan bir dünyayı sulayacak ve tükenmeyecek bir okyanustur’. (Kitab-ül Gaybet, Bihar-ul Envar, c. 51, s. 184). Hadisin açıklamasını sizden dinleyebilir miyiz Hocam?”
ADNAN OKTAR: Evet okyanus gibi, yani bütün dünyaya yetecek bir feyze, berekete vesile olacak. Bütün insanlığı, bütün Müslümanlığı insanlara yaşatacak yani Kuran’ın bütün gerçeklerini insanlara yaşatacak. Bu da Hz. Mehdi (as) ile mümkün olacak inşaAllah. Şu an bu çağa zaten girdik ama netice alınmazsa; 10 yıl, en fazla bu 15 yıl içinde netleşmiş olacak inşaAllah.
SUNUCU: Diğer sorumuz Ahmet Fahrettinoğlu, İzmir’den. “Sayın Hocam, ünlü aktör Michael Hall bir süredir lenf kanseri tedavisi görüyormuş. Hocam bunun gibi haberleri sürekli okuyoruz. İnsanlar ne kadar güzel ve ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar Allah’ın karşısındaki büyük acizlikleri açıkça görülüyor. Düşündüğümde sağlıklı yaşamamızın, kalp atışlarımızın düzenli ve istikrarlı olmasının, hücrelerimizin doğru şekilde defalarca kopyalanarak çoğalmasının ne kadar mucizevî olduğunu görüyorum. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz Hocam?” demiş Ahmet Bey.
ADNAN OKTAR: Allah insanları özellikle acz içinde yaratmıştır. Çok fazla hastalık yaratmıştır. Çok fazla ölüm nedeni yaratmıştır ki çok fazla dünyaya bağlanmayalım diye. Ama insanlar sanki bu hiç yokmuş gibi daha da fazla dünyaya bağlanıyorlar, daha da dünya menfaatlerine bağlanıyorlar. Eğer biraz akılcı düşünürlerse dünyaya bağlanacak bir şey olmadığını göreceklerdir. Görmezden gelenlere de Allah zorla gösteriyor. Bunu görmüş oluyoruz. Oktar Hocam sen bir şeyler anlat.
OKTAR BABUNA: Estağfurullah. Güzel bebekler var Hocam.
ADNAN OKTAR: Bakayım. Ne şeker şeymiş bu böyle maşaAllah. Derin uyku halinde gördüğüm kadarıyla. Çok yakışmış kıyafeti iyi olmuş maşaAllah. Sevimliliklerini bir kat daha artırmış. Zenci çocukları da çok güzel oluyor, Japonlar da çok güzel oluyorlar. Gözler de boncuk gibi. MaşaAllah. Güzel olmuş çiçekle böyle. Bak şu mazlumluğu, temizliği görüyor musun? Nasıl mazlum maşaAllah. Çok dinlendirici yüzleri. Bu da müziğe merak sarmış herhalde. Bu da bilgisayarda olayları inceliyor herhalde. MaşaAllah. Burun da nokta gibi. Bunun da kıyafeti çok yakışmış, maşaAllah bayağı güzel olmuş. Var mı başka?
OKTAR BABUNA: Jüpiter’in Dünya’yı korumasıyla ilgili bir film var. Bakalım mı Hocam ona inşaAllah?
ADNAN OKTAR: Bakalım.
OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ve izni olmadıkça göğü yerin üzerine düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir.” (Hac Suresi, 65). “Göğün ve yerin O’nun emriyle durması da O’nun ayetlerindendir. Göklerde ve yerde bulunanlar, O’nundur. Hepsi O’na boyun eğmiş bulunuyorlar”. Uzayda çok sayıda göktaşı var, siz daha iyi bilirsiniz Hocam inşaAllah. Sayıları o denli fazlaydı ki yaşam hiçbir yerde başlayamazdı. Fakat Jüpiter büyük bir koruma sağlıyormuş inşaAllah. Kendi çekim gücüyle Jüpiter gezegeni, yanına ne yaklaşsa kendine doğru çekiyor.
ADNAN OKTAR: Büyük göktaşlarını.
OKTAR BABUNA: Bunların kesinlikle Dünya’ya gelmesi engelleniyor inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Jüpiter bir elektrik süpürgesi gibi, gökyüzündeki taşları ve büyük meteorları kendine çekiyor ve dünyaya çarpmasını engelliyor. Sürekli yağmur gibi üstüne yağıyor ve çok dev bir yıldız olduğu için ona vız geliyor, gidiyor.
OKTAR BABUNA: Aksi takdirde hepsi Dünya’ya gelecekti ve şehirdeki hayatı bitirecek şekilde.
ADNAN OKTAR: Dünya’ya yağmur gibi yağmur gibi yağacakken meteorlar, göktaşları bu gezegen güzelce hepsini temizliyor. Hakikaten yağmur gibi yağıyor göktaşı, meteor üzerine, adama bana mısın demiyor. Çok dev olduğu için hepsini yiyip bitiriyor.
OKTAR BABUNA: Siz açıklamıştınız Hocam ancak sadece Kıyamet’te inşaAllah büyük bir çarpmanın olacağını bu şekilde inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet, ama Kıyamet’teki göktaşı ayrı... İki tane göktaşı var çarpacak, bir de bir yıldızla çarpışacak, Dünya yani yörüngesinden sapacak bir yıldızla çarpışacak.
OKTAR BABUNA: Bir film hazırlamışlar Hocam. Sizin tarifinize çok uygun maşaAllah. Amerikalılar hazırlamış, çarpma uzmanları. Dünya’nın siz demiştiniz Hocam, “dönüş istikametini değiştirecek ilk çarpma olacak” diye, dönüş istikametini göstermişler, canlandırmışlar. Bir tane göktaşı geliyor Hocam böyle teğet vuruyor, Dünya’nın dönüş istikametini çeviriyor. Teğet vurduğu için, kendi etrafında dönerek bir spin atıyor, gidiyor ve geri dönüyor Hocam ve ikinci bir çarpmayla göbekten giriyor Dünya’ya. Böyle bir çarpma canlandırmışlar filmde.
ADNAN OKTAR: Benim dediğim.
OKTAR BABUNA: Siz iki çarpma demiştiniz Hocam.
ADNAN OKTAR: Evet, Kuran’daki açıklamaya tam uygun. Çarpma ve yeniden bir çekim etkisiyle, yeniden çekiyor Dünya.
OKTAR BABUNA: Bu dönme işleminin etkisiyle, siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah, bilardo toplarında olur böyle; top dönmeyi kendi etrafında yaptığı zaman hakikaten geri gelir. Onu hesaplamışlar ve bu yandan vurduğu için hem dönüş istikametini değiştiriyor, hem de geri dönüyor şeklinde.
ADNAN OKTAR: Bir daha vuruyor. Göbekten vuruyor. Evet, doğru, Kuran’daki açıklamaya uygun bu.
SUNUCU: Hocam bir de Güneş’in erimesiyle ilgili bir şey geçiyor sanırım değil mi Kıyamet alametlerinde?
ADNAN OKTAR: Evet Güneş de dağılıyor. Ay da dağılacak, Dünya da dağılıyor inşaAllah. Çok kapsamlı oluyor Kıyamet. Bütün hepsi birbirine giriyorlar. “Yepyeni bir yaratılışla yeniden yaratacağım” diyor Cenab-ı Allah. Ama biz ahir zamandayız. Müslümanlara yoğun saldırılar olacaktır. Yoğun baskılar olacaktır, iftiralar olacaktır. Bizlere de oluyor, yine bizlere yönelik de olur. Ama bizlere vız gelir, tırıs gider tabiri caizse, inşaAllah. Var gücümüzle Allah için gayret edeceğiz. Sevgiyle, şefkatle Müslümanları kardeş yapmaya, birbirlerine bağlı yapmaya gayret edeceğiz inşaAllah. Sen şu kardeşlerimizi yeniden bir oku istersen.
SUNUCU: Tabii. Ankara’dan bir izleyicimiz; “Değerli Hocam sizin “imanhakikatleri.com”sitesinde siyah çöl karıncalarını okudum. Bu çöl karıncası çöl kumunun sıcağında yuvasından besin aramak için çıkıyor, 200 m uzağa kadar zikzaklar çizerek dolambaçlı bir yol izliyor ve yiyeceğini bulduğu anda hemen yuvasına doğru düz çizgi şeklinde bir yol izleyerek geri dönüyor. Hocam karıncalar çölde yön tayiniyle hiç şaşırmadan yollarını bulabiliyorlar. Allah’ın karıncalarda yarattığı bu muhteşem sistemi evrimciler tesadüfe nasıl dayandırıyorlar?”
ADNAN OKTAR: Evrimcilere yol çok, öyle bir sorun yok ki. Mitokondri tesadüfen diyor, koful tesadüfen, hücre tesadüfen oldu diyor. Her şey tesadüfen oldu diyor. Daha da olmazsa uzaylılar yaptı diyorlar. Çamura yatma tabir ederler böyle olaylarda. Bilim diye bir şey kalmadı zaten onların mantığında. Bilim onları yendi, bilimin altında kaldılar. Yüzlerce bilim dalı şu an Darwinizm’e, materyalizme muazzam vuruş yapıyor. Her yerden allak bullak oldular. Yani bilimin karşısında delik deşik oldu Darwinizm. Bilim her yerden kafalarına vuruyor, her yerden çökertiyor. Ayağa kalkmaya çalışıyorlar yine kafalarına vuruyor bilim. Bilimle baş edemez Darwinistler.
SUNUCU: Yine İzmit’ten Ayten Gülsever; “Sayın Adnan Bey, geçen gün Rusya Başbakanı Putin’in İmam Hatip Liselerini incelediğine yönelik bir haber gördüm. Bu haberde aralarında Rusya Başbakanı Putin’in din danışmanının da bulunduğu bir heyet Türkiye’de İmam Hatip Lisesi modelini inceledi yazıyordu. Bu gelişmeler hakkında sizin görüşlerinizi alabilir miyim?”
ADNAN OKTAR: Putin de yakında Müslüman olur, maşaAllah. Rusya inşaAllah, Türk İslam Birliği’nin mühim bir üyesi olacak. Ermenistan da, İsrail de üyesi olacak, hepsi mutluluk ve huzur içinde yaşayacaklar inşaAllah. Rusya’da İslam ahlakı kısa sürede tam hakim olacak inşaAllah, onu da göreceksiniz.
SUNUCU: Evet Hocam herhalde programımız bitmek üzere.
OKTAR BABUNA: Size çok selam söyleyenler oluyor Hocam onu da bildirelim inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Hepsine aleykum selam. Hepsini çok seviyoruz, hepsi çok sevinsin, rahat olsunlar, adım adım geliyor Türk İslam Birliği inşaAllah. İnşaAllah birbirleriyle sıkı bağlantıda olsunlar, internet bağları kursunlar, dostlukluklarını, arkadaşlıklarını artırsınlar. Benim kitaplarımı çok okusunlar, Allah’a çok dua etsinler, her gün Kuran okusunlar. Her evde mutlaka yemekli, sohbetli toplantılar yapsınlar, her gün. Her akşam birisinin evine yemeğe gitsinler. Mesela 10 kişi anlaşsınlar her akşam bir kişinin evinde yemeğe gitsinler. Her gün yemekten sonra Kuran okusunlar. Biraz da benim kitaplarımdan okurlar. Sohbet edip ondan sonra dağılsınlar, çok zevkli, güzel olur, bereketli olur, inşaAllah.
SUNUCU: Tüm izleyicilerimiz ve dinleyicilerimiz adına tekrar çok teşekkür ediyorum Hocam, ağzınıza sağlık.