Sohbet -2022 Ocak 2010

SUNUCU: İyi akşamlar, her akşam canlı olarak yayınlanan Adnan Oktar’la Başbaşa programına hoş geldiniz. Yanımda birbirinden kıymetli konuklarımız var: Beyin Cerrahı Oktar Babuna ve tüm dünyada kitapları büyük bir ilgiyle takip edilen Sayın Adnan Oktar, hoş geldiniz. Nasılsınız?

ADNAN OKTAR: Sen de hoş geldin. Çok iyiyim çok teşekkür ederim, sen nasılsın?

SUNUCU: Teşekkürler iyiyim. Hocam nasıl başlamak istersiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel bir konuşma ile başlayalım inşaAllah. Oktar Hocam dün neler anlattınız ben yokken?

OKTAR BABUNA: Hocam sizin yokluğunuzda olmuyor, herkes sizi özledi. Sizinle bambaşka oluyor program.

ADNAN OKTAR: Estağfurullah, ama imani konularda paspas gibi çiğnediniz, maşaAllah.

OKTAR BABUNA: Sizden öğrendiklerimizle Hocam inşaAllah. Allah razı olsun. Hocam geçtiğimiz günlerde de basın toplantısı oldu. Sizin vesilenizle dünyaya bambaşka bir bakış açısı geliyor inşaAllah, tamamen Kurani, Kitap Ehli’ne bakış açısı, dünyaya barış ve huzur getirecek böyle, İsrail devleti de elçilerini size gönderdi bu yüzden inşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, devlet görevlileri, bir kısmı dini görevliler, onlar bizim yeddi emanımızda inşaAllah. Türk İslam Birliği olduğunda inşaAllah onların canı, malı, ırzı, namusu hepsi Müslümanlardan sorulacak. Sahabe döneminde böyle bir durum var mıydı?

OKTAR BABUNA: Vardı Hocam inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Vardı. Osmanlı döneminde vardı. Hep şefkat ve sevgi gördüler, ilgi alaka gördüler. Bu konuda Kuran ayetleri var, biraz oku bu Kuran ayetlerinden. İnşaAllah bilmeyenler de öğrensin.

OKTAR BABUNA: Kuran’da Ehl-i Kitab’a karşı hoşgörü, şeytandan Allah’a sığınırım.

ADNAN OKTAR: Şimdi hoşgörü yanlış bir söz. Hoşgörü demek ne demektir biliyor musun? Bir adam bir anormallik yapar, onu anlamazdan gelirsin. Öyle bir şey olmaz, haram bir fiil varsa engellersin, konuşursun. Hoşgörü değil. Ehl-i Kitab’a karşı saygı ve şefkat inşaAllah, hoşgörü sözü pek normal bir laf değil. Çocuk bir anormallik yapar ona hoşgörüde bulunursun. Öyle şey olmaz inşaAllah. Şimdi oku.

OKTAR BABUNA: Kuran’da Ehl-i Kitab’a karşı sevgi ve şefkat. Şeytandan Allah’a sığınırım. De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim. Eğer yine yüz çevirirlerse deyin ki, şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız” (Al-i İmran Suresi, 64)

ADNAN OKTAR: Şimdi bu her ayeti okuduğunda bir dur. Şimdi bu Cübbeli’nin işte hata yaptığı yer, Üstad Bediüzzaman için diyor ki, “Hıristiyanların dininde bir tasaffi olacak”, düzelme olacak diyor, bu yanlıştır diyor. Allah ne diyor Hıristiyan dininde tasaffi olması, saflaşma ve düzelme olması için onları uyarın. Tek Allah inancına onları davet edin, insanları da Rabler edinmemeleri konusunda uyarın. Ve bu konuda ittifak elde etmeye çalışın diyor. Demek ki Bediüzzaman doğru söylemiş. Cübbeli cehaletinden dolayı bu konuda yanlış söylemiş. Bir daha Bediüzzaman’ın adını ağzına alırken bir ağzını şöyle güzelce bir yıkasın ondan sonra adını ağzına alsın, demek ki yanlış konuşmuş.

OKTAR BABUNA: “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kendilerine Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir. Mü'minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.” (Maide Suresi, 5)

ADNAN OKTAR: Ehl-i Kitap’tan demek ki hanım alınıyormuş. Musevilerden ve Hıristiyanlardan değil mi hanım alınıyor, evleniliyor. Çoluk çocuğa karışılıyor. Eşi oluyor adamın ömür boyu beraber yaşıyor, sırdaşı oluyor, arkadaşı oluyor. Konuşuyorlar dolayısıyla bir yakınlık oluyor yani boğmuyorlar, pırasa gibi de doğramıyorlar. Kuran böyle bir şey emretmiyor. Bilakis şefkati, saygıyı emrediyor. Ayrıca yemekleri yenir diyor. Çünkü Museviler tek Allah’a inanıyorlar. Hıristiyanlardan da tek Allah’a inanan çok fazla kişi var, mesela o gün toplantı da konuşan rahip tek Allah’a inandığını söyledi. Bir sivri akıllı da çıkmış diyor, çelişik konuştu Hoca diyor. Niye diyor, işte hepsinin tek Allah’a inandığını söylüyor, diyor. Adam söylüyor işte tek Allah’a inanıyorum, diyor. Duyuyorsun orada kulağında eğer bir sorun yoksa Museviler de tek Allah’a inanıyorlar. Ben de diyorum tek Allah’a inanıyorlar. Şu anlamda mesela Türkiye’de şimdi Müslümanım deyip de tek Allah’a inanan adamlar var. Müslümanım diyor tek Allah’a inanıyor tamam ama hiç Allah’a inanmayan adamlar var. Şimdi, biz Türkiye’deki insanlara Müslümanlar tek Allah’a inanıyor dediğimizde biz inananları kastetmiş oluruz. Tek Allah’a inananları kastetmiş oluruz. Müslüman olup da çok Allah’a inanan da olabilir. Hiç Allah’a inanmayan da olabilir. Ama nüfus cüzdanında Müslüman yazar. Değil mi bak, burada da bir mantık bozukluğu var o şahıslarda. Hıristiyanım der adam tek Allah’a inanır, çok fazla Hıristiyan vardır tek Allah’a inanan. Yani her Hıristiyan teslise inanıyor diye bir konu yoktur. Biz tek Allah’a inanan Hıristiyanları kastediyoruz. Teslise inananları da eleştirdik zaten anlattık. Teslis inancı yanlıştır. Çünkü Cenab-ı Allah diyor "gökler parçalanacak neredeyse" diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Şiddetli haramdır ve şirktir. Üçleme teslis yok, tek Allah inancı var. Ama bütün Hıristiyanları hepsi teslis inancına inanır diye töhmet altında bırakmak bu doğru bir hareket olmaz. Tek inançlı tek Allah’a inanan çok fazla Hıristiyan var, bunları da bilecekler.

OKTAR BABUNA: “Şüphesiz, Kitap Ehli’nden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir.” (Al-i İmran Suresi, 199) Hocam bu ayette tam sizin dediğinizi teyit etmiş oluyor. Kitap Ehli’nden diyor Allah’a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gösterenler olarak- inananlar vardır, diyor Allah, dediğiniz gibi.

ADNAN OKTAR: Evet bunu da o ilginç şahıslar duyarsa bu ayetleri iyi olur, inşaAllah. Devam et.

OKTAR BABUNA: "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir biçimde mücadele et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir." (Nahl Suresi, 125)

ADNAN OKTAR: En güzel biçimde değil mi, borunun içine dinamit doldurup kafalarına at demiyor, Kuran. Git evlerini ocaklarını bombala, çoluğunu çocuğunu yak da demiyor, değil mi? Evlerini kundaklayın da demiyor Cenab-ı Allah. Ne diyor, en güzel biçimde tartış, şefkatle, saygıyla, gönüllerini alarak değil mi, ikna etmeye çalışarak, güzel öğütle ne diyeceğiz tek Allah’a çağıracağız. Tasaffi etmesini isteyeceğiz. Düzelmelerini isteyeceğiz. Kabul ederse, etmezse; senin dinin sana, benim dinim bana diyeceğiz. Dolayısıyla arbede çıkartmak, orayı burayı bombalamak, evleri yakmak yıkmak yok değil mi, o Kuran ayetlerinde, evet.

OKTAR BABUNA: “Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: "Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir.” (Maide Suresi, 82)

ADNAN OKTAR: Şimdi o rahip değil miydi?

OKTAR BABUNA: Rahipti Hocam.

ADNAN OKTAR: Ne diyor ayet? Kuran’da şu an?

OKTAR BABUNA: “İman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak”

ADNAN OKTAR: Müslümanlara en yakın olarak.

OKTAR BABUNA: "Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun.” Çünkü mütevazı olduklarını söylüyor.

ADNAN OKTAR: Hıristiyanlar, Müslümanlara yakındır diyor Cenab-ı Allah. Biz bunu söyleyince bir kısım cahil cühela, sen nasıl Hıristiyanlarla konuşursun? Nasıl rahiple muhatap olursun? Onlar Müslümanların düşmanı diyor. Cenab-ı Allah ne diyor? Size yakındır diyor onlar. Demek ki biz Kuran’ın hükmünü açıkça görmüşüz ve Kuran’a uymuşuz. Cahil cühelanın sözüne göre hareket etmeyiz. Şefkat gösteriyoruz, nitekim onların gösterdiği saygı, sevgi de çok aşikar görüldü.

OKTAR BABUNA: Size karşı da çok hürmetlilerdi Hocam. Hatta sizin için, öyle kelimeler kullandı ki maşaAllah. Sizdeki o şefkati, merhameti ve Kuran ahlakını gördüğü için. Buraya ilk geldiğinde, yani canlı yayına çıktığında nur saçıyorsunuz dedi sizin için. Dünyanın lideri olduğunuzu söyledi. Gönlünde o şekilde olduğunu ifade etti. Daha sonra da Hz. Peygamber (sav)’i övdü konuşmada. Ve sizin de bu dönemde, onun gibi, onun ahlakını taşıdığınızı işaret eden sözler söyledi basın toplantısında.

ADNAN OKTAR: Bu cahil cühela da, toplasınlar adamları dövsünler, ağzını burnunu kırsınlar, çoluk çocuğunu da yaksın, kiliselere, sinagoglara bombalayıp yerlebir etsinler. Ne yapıyorsunuz diyor? Cehd ediyoruz diyor. Bu cehd etmek değildir. Bu yaptıkları fiil, haram. Yani Kuran’a aykırı bir eylemdir. Kuran, doğrusunu anlatıyor işte bu şekilde hareket etmeleri lazım. Bu tevil edilecek gibi değil, çok açık, net.

OKTAR BABUNA: “İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere, Kitap Ehli’yle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik; bizim İlahımız da, sizin İlahınız da birdir ve biz O'na teslim olmuşuz.”

ADNAN OKTAR: Biz de ne dedik onlara? Tek Allah’a inanıyoruz, dedik. Nasıl öyle şey söylersin, diyor. Kardeşim tabii tek Allah’a inanıyoruz yani Musevilerin Allah’ı da bir, Hıristiyanların Allah’ı da bir, Müslümanların Allah’ı da bir. Teslis inancını, o ayrı kendi günahı o. Şirke giriyor. Ama tek Allah’a inanan çok fazla Hıristiyan var. Değil mi mezhepler var? Türkiye’de çok çok fazla var. Evet devam et.

OKTAR BABUNA: “... Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır. Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.”

ADNAN OKTAR: Kitap Ehli’nden. Devam et.

OKTAR BABUNA: “... gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar.” Allah vardır, diyor.

ADNAN OKTAR: Demek ki bak böyle gizli Müslümanlar olanlar da var. Evet maşaAllah.

OKTAR BABUNA: Bu size gelen hahamlardan da Hocam, cami de cemaatle namaz kılanlar olmuştu maşaAllah. “Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” “Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever.”

ADNAN OKTAR: Ne orada arkasındakiler?

OKTAR BABUNA: Ehl-i Kitab’a sevgi ve şefkat ile ilgili hadisler ve alimlerin yorumu.

ADNAN OKTAR: Tamam devam et.

OKTAR BABUNA: “Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Bir zimmiyi yani sorumluluk altına alınan kişi haksız yere öldüren kişi cennetin kokusunu duyamaz. Halbuki o, onun kokusunu kırk yıllık yoldan duyabilir.” (Buhari, Cizye, 5)

ADNAN OKTAR: Demek ki gidip bir Hıristiyanı, bir Museviyi bombalamak, öldürmek değil mi zulmetmek haram. Bunu Peygamber (sav) söylüyor, ayette de açık. Peygamber (sav) de açıkça ifade ediyor.

OKTAR BABUNA: "Kim bir muahime zulmeder veya gücünün üstünde bir iş yükler ya da zorla ondan bir şey alırsa Kıyamet günü ben onun hasmıyım." (Ebu Davud, Harac, 31-33)

ADNAN OKTAR: İşte bakın o teröre meraklı olanlar bunu okusunlar. Evet. Bu hadisleri.

OKTAR BABUNA: “Kim bir zimmiye zulmetse veya gücünün üstünde bir mükellefiyet yüklese, ben onun hasmıyım.” Ebu Yusuf’tan bu hadiste. (Kitabu'l-Harac, Matbaatu's Selefiye, 1397 h. Kahire, s. 135)

ADNAN OKTAR: Bu eseri okuyabilirler.

OKTAR BABUNA: İnşaAllah. “Onlara; Allah'ın zimmeti altında oldukları için zimmi denmiştir. Bu konuda Peygamberimiz (sav)’in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Kim bir zimmiye eziyet ederse ben onun davacısıyım. Ben kime (bu dünyada) davacı olursam, Kıyamet gününde de davacı olurum." (Acluni, Keşfu'l-Hafa' II, 218)

ADNAN OKTAR: Bak, eziyeti bile kabul etmiyor Peygamberimiz (sav). Değil ki kafalarına roket atmak, bomba atmak değil mi. Ayrı, bak ben şunu da söyledim dedim ki; teröre karşıyım. Ferdi teröre de karşıyım, devlet terörüne de karşıyım dedim. Bir kısmının kulakları böyle kirden tıkanmış. Onları o kulaklarını biraz arada sırada banyo yaptıklarında yıkayıp temizlerseler iyi olur. Bak devlet terörüne de karşıyım, dedim. Bunu söylüyorum, anlamayanlara, şahsi teröre de karşıyım. Bak bu çok açık yani, bu çapı nettir. Devam et.

OKTAR BABUNA: Bir de dediniz ki Hocam, kan dökmenin hiçbir haklı yönü yoktur dediniz.

ADNAN OKTAR: Tabii. Bak iki taraf için de dedim, açıkladım. Kan dökmenin hiçbir meşru açıklaması olamaz dedim. Tartışıyorlardı, tartışmayı kestim. Her iki taraf içinde dedim, kan dökme de meşru hiçbir açıklama getiremezsiniz dedim. Ve sustular.

OKTAR BABUNA: Sustular. Herkes rahatladı, ferahladı ve çekildi.

ADNAN OKTAR: Tabii. Böyle kulağında, kirden tıkanma olan tipler var. Böyle 15 günde bir yıkanan tipler. Onlar kulaklarını açarlarsa anlarlar dediklerimi. Evet.

OKTAR BABUNA: “Hz. Peygamber buyuruyor: "Sakının. Kim, böyle insanlara (yani kendileriyle anlaşma yapılmış olanlara) zalim ve sert olursa, onların haklarını kısarsa veya tahammül edebileceğinden fazlasını yüklerse veya hür iradeleri dışında onlardan bir şey alırsa, hüküm günü onlardan ben davacı olacağım." (Ebu Davut, Cihat; İslam’da Devlet Nizamı, Ebu-l A'la-El Mevdudi, Hilal Yayınları, 1967, s. 71)

ADNAN OKTAR: Böyle anarşiye, acımasızlığa yatkın olanlara Resulullah (sav) Allah’ın hükmünü hatırlatıyor. Zulme yatkın olanlara. Böyle adam mesela komünist, Darwinist, materyalist. Nüfus cüzdanında Müslüman yazıyor. Ee, ne istiyorsun? Ben anarşi, terör çıkaracağım, bombalayacağım. Komünistlere soruyoruz siz ne istiyorsunuz? Biz de anarşi çıkaracağız, terör çıkaracağız bombalayacağız. Bu PKK’nın komünistlerine soruyoruz, Stalinistlerine. Siz ne yapacaksınız? Biz de diyorlar bombalayıp yakıp yıkacağız. Aynı kafa. Peygamber (sav)’in sözüne göre hareket edecekler, kendi kafalarına göre değil. Stalin’in izahlarına göre değil, Ho Chi Minh’nin izahlarına göre değil, Che’nin izahlarına göre değil. Peygamber (sav)’in izahlarına ve Kuran ayetlerine göre hareket edecekler. Devam et inşaAllah.

OKTAR BABUNA: “Hz. Peygamber (sav)'in birtakım gayrimüslim gruplarla yaptığı anlaşmalarda da canları ve mallarının güvenlikte olduğu hususu özellikle vurgulanmıştır." (Cüheyne kabilesi ile yapılan anlaşma Hamidullah, Vesaik, no. 151) "Hz. Peygamber (sav) tarafından Hıristiyanlara sunulan mabet garantisine dair ilk ifadeleri Necranlılarla yaptığı anlaşmada görüyoruz. Anlaşmada Allah'ın himayesi ve peygamberi Seyit'in zimmetinin Necranlıların mabetlerinin üzerine olduğu belirtilerek ibadethaneler garanti altına alınmıştır.” (İbn Sa'd, I, 288, 357-58)

ADNAN OKTAR: Demek ki gidip sinagoglar, kiliseler bombalanmıyormuş. Yed-i emanındadır Müslümanlık inşaAllah. Devam et.

OKTAR BABUNA: “Anlaşmanın Ebu Davud'daki rivayetinde ise kiliselerin yıkılmayacağı ifadesi yer almaktadır.” (Ebu Davud, Harac, 29-30) “Hz. Peygamber (sav) Beni Haris b. Kab üskufu ile Necran üskuflarına gönderdiği emannamede de mabetler hakkındaki garantiyi tekrarlamıştır.” (İbn Sa'd, I, 266) “Hayber Yahudileri bir defasında Hz. Peygamber'e gelip ürünlerinin bazı Müslümanlar tarafından izinsiz şekilde alındığını söyleyerek şikayette bulunmuşlardır. Bunun üzerine Hz. Peygamber, Müslümanları mescitte toplamış ve onlara kendileriyle muahede yapılanların mallarının haram olduğunu ilan etmiş ve yaptıkları şeyin doğru olmadığını açıklamıştır.” (Müsned, IV, 89; Vakıdi, II, 691; Serahsi, Siyer, I, 133, IV, 1530)

ADNAN OKTAR: İşte kafası çalışanların yeterli bilgi var burada, ama kafası çalışmıyorsa yapacağımız bir şey yok. Evet devam et.

OKTAR BABUNA: “Hz. Ömer (ra) zamanında fethedilen ülkelerin hiçbirinde, tek bir ibadet yerine bile, hiçbir zaman saygısızlık ve tecavüz edilmemiştir. Ebu Yusuf yazıyor: "Bütün ibadet yerleri olduğu gibi bırakıldı. Ne onlar yerlebir edildi, ne de mağluplar eşya ve mallarından yoksun bırakıldı." (Ebu Yusuf, Kitab-ül Harac; İslam’da Devlet Nizamı, Ebu-l A'la-El Mevdudi, Hilal Yayınları, 1967, s. 74) Hz. Ali, “Her kim ki bizim zımmimizdir. Onun kanı bizimki kadar kutsaldır. Malları bizim mallarımız kadar tecavüzden masumdur” dedi. Başka bir kaynakta Hz. Ali’nin şöyle dediği naklediliyor. "Zımmi durumunu açıkca kabul edenlerin malları ve hayatları yani bizim Müslümanların ki gibi kutsaldır." (İslam’da Devlet Nizamı, Ebul Ala El Mevludi.) Peygamberimiz (sav) İslam davetini engellemeyen ve genel kurallara uyan herkes ile iyi ilişkiler içinde olmuş ve hiçbir zaman diğer din mensuplarının dinlerine müdahale etmemiştir. Ehl-i Kitab’ı toplumun birer ferdi olarak kabul etmiş ve onların bazı davetlerine icabet etmiştir. Resulullah (sav)’in Ehl-i Kitab’ın düğün yemeklerine katıldığına, cenazelerini taşıdığına, hastalarını ziyaret ettiğine ve onlara ikramda bulunduğuna dair rivayetler bulunmaktadır. Hatta Nejan Hıristiyanları Onu ziyaretlerinde Resulullah (sav) onlara abasını sermiş ve oturmalarını söylemiştir. İslam Müslüman olmayan toplulukların dinlerini istedikleri gibi yaşamalarına izin vermiş ve bunu engelleyenleri de cezalandırmıştır. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: Peygamberimiz (sav) abasını seriyor değil mi, Hıristiyanlar otursun diye.

OKTAR BABUNA: Evet. Cenazelerine gidiyor.

ADNAN OKTAR: Cenazelerine gidiyor, düğünlerine gidiyor, yemeklerine gidiyor. Evini ocağını kundaklama gibi bir konu yok. Bu terör merakı, bu yakıp yıkma merakı Lenin’in, Stalin’in, Müslümanların bir kısmına öğrettiği kötü şeyler. Arap alemini, İslam alemini bir ara komünistler sarmıştı ta Angola’ya varıncaya kadar her yer komünistlerin eline geçmişti. Libya, Fas, Tunus, Cezayir, Mısır, Suriye, Irak hep komünistlerin kontrolündeydi, ve Darwinist ve materyalist o devirden kalma bu kafa. Ehl-i Kitab’ı gördün mü kes, dağıt, bombala. Hıristiyan ise evini yak. Ondan sonra işkence yap gibi böyle açıkca haram fiilleri teşvik ettiler. Haram ne demektir; cehennemde karşılık alacak bir eylem demektir. Allah’ın yasakladığı eylem demektir. Müslüman Kuran’a göre hareket edecek. Resulullah (sav)’in hadislerine ve fiili uygulamalarına göre hareket edecek. Evet, devam et.

OKTAR BABUNA: Ayrıca İslam, Ehl-i Kitab’ın yemeklerinden yemenin caiz olduğunu söylemiş. Kestiklerinin helal olduğunu söylemiş ve onların kadınları ile Müslüman erkeklerin evlenebileceklerini söylemiştir. Evlendikten sonra da kadının kendi dinini serbestçe yaşayabileceğini ve ona herhangi bir baskı yapılamayacağını belirtmiştir.

ADNAN OKTAR: Tabii, mesela Hıristiyanlardan tek Allah’a inanan olduğunda onun kestiği yenir. Museviler zaten tek Allah’a inanıyor. Onun da kestiği yenir. Hıristiyan, Musevi bayanlar ile de evleniliyor.

OKTAR BABUNA: "Nejan Mekke ile Yemen arasında bir yerdir. Nejan Hıristiyanlarının temsilcileri Medine’ye geldiklerinde Hz. Peygamber (sav) ve eshabı henüz ikindi namazını kılmışlardı. Onlar da ibadet vakitleri geldiği için mescide gidip doğu istikametine yöneldiler ve ibadet etmeye hazırlandılar. Ashab-ı Kiram onlara mani olmak istedi. Ancak Resulullah (sav) onların serbest bırakılmalarını ve ibadetlerini yapmalarına müsaade edilmesini emretti. Onlar da doğuya doğru yönelerek ibadetlerini yaptılar." (İbni Hişam.) MaşaAllah, Müslümanlar gayri Müslimlerden herhangi birinin himaye edebileceği gibi kendisi de onlardan himaye talebinde bulunabilir. Nitekim Taif dönüşü Hz. Peygamber’in Mutim bin Adiyy Habeşistan’a ilk hicret esnasında Hz. Ebu Bekir (ra)’ın İbn'd-Dağinne'nin Habeşistan’dan ilk dönme sırasında ise Osman b. Maz’un’un azgın müşrik Velid bin Muğire’nin himayesine girdikleri bilinmektedir.

ADNAN OKTAR: Bir daha oku bunu baştan.

OKTAR BABUNA: Müslümanlar gayri Müslimlerden herhangi birisini himaye edebileceği gibi kendisi de onlardan himaye talebinde bulunabilir.

ADNAN OKTAR: Tamam. Devam et, oku.

OKTAR BABUNA: Nitekim Taif dönüşü Hz. Peygamber (sav)'in Mut'im b. Adiyy'in, Habeşistan'a ilk hicret esnasında Hz. Ebubekir (ra)'ın İbn'd-Dağinne'nin, Habeşistan'dan ilk dönme sırasında ise Osman b. Maz'un'un azgın müşrik Velid b. Muğire'nin himayesine girdikleri bilinmektedir. Hz. Peygamber (sav)’in ve O’nu izleyen Raşid Halifeleri’nin çeşitli Hıristiyan, Musevi ve diğer dini gruplarla yaptıkları anlaşma metinleri bugün birer vesika olarak korunmaktadır. Mesela Hz. Peygamber (sav) Hıristiyan olan İbn Harris b. Ka’b ve dindaşlarına yazdırdığı anlaşma metninde: “Şarkta ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları, ırzları ve malları Allah’ın, Peygamber’in ve tüm müminlerin himayesindedir. Nasraniyet dini üzere yaşayanlardan hiç kimse kerhen İslam'a icbar edilmeyecektir. Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar" maddelerini yazdırdıktan sonra: "Ehl-i Kitap ile ancak en güzel yöntemlerle mücadele edin. Şeytandan Allah’a sığınırım. Ankebut Suresi, 46 ayetini okudu.” (İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, (v. 218/834), es-Siretü'n-Nebeviyye, Daru't-Turasi'l-Arabiyye, Beyrut, 1396/1971, IV/241-242; Hamidullah, el-Vesaik, s. 154-155, No. 96-97; Doğu Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama, s. 95) Birçok kaynaktan bildirilen.

ADNAN OKTAR: Bak işte onlar buradan konuları da öğrenecekler.

OKTAR BABUNA: “Medine Site Devleti Sözleşmesi’nin 17. maddesi: "Yahudilerden bize tabi olanlara yardım edilip iyi davranılacaktır. Onlardan hiçbiri haksızlığa uğramayacak, düşmanlarına yardım edilmeyecektir." “25. madde: Beni Avf Yahudileri müminlerle birlikte tek bir ümmettirler. Onlar kendi dinlerine, Müslümanlar da kendi dinlerine göre yaşayacaklardır.” “36. madde: Müslümanlarla Museviler arasında yardımlaşma, nasihat ve iyilik olacaktır." (İbn Kesir, es-Sire, Hamidullah, el-Vesaik) “Taberi ve Zemahşeri'nin değişik rivayetlerde naklettikleri haberlere göre, Mekke'de demircilik yapan, İncil ve Tevrat'ı çok iyi bilen ve Hz. Peygamber'in kendisiyle görüşüp sohbet ettiği Hıristiyan bir adam yaşıyordu.” (Et-Taberi; Doğu ve Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama) "Zımmiler diye İslam Devleti’ne sadık kalacağını ve itaat edeceğini söyleyerek burada yaşama niyeti gösteren bütün gayrimüslimlere denir... İslam, bütün bu çeşit vatandaşlara, hayatlarının, bedenlerinin, mallarının, kültür, inanç ve namuslarının korunacağına dair bir garanti verir. Onlara da sadece memleket kanunları uygulanır ve bütün medeni meselelerde Müslümanlarla eşit haklara sahip kılınır.” (İslam’da Devlet Nizamı, Ebu-l A'la-El Mevdudi) “Ünlü müfessir Fahreddin-i Razi, Tefsir-i Kebir'inde: "Din ve iman müstesna tutulmak kaydıyla, bir Müslüman’ın bir gayr-i müslimi hafife almasını, ona karşı böbürlenmesini caiz görmemekte ve insanların iman ve küfür haricinde diğer övülen sıfatlar itibarıyla müşterek olduğu" ifade edilmektedir.” (Fahreddin-i Razi, Tefsir-i Kebir, c. 28, s. 138)

ADNAN OKTAR: Evet şimdilik bu kadar yeterli.

SUNUCU: İsterseniz seyircilerimizden gelen sorulara geçelim Hocam. Serra Kahraman adlı seyircimiz. “Hocam Nihat Hatipoğlu geçenlerde bir televizyon kanalında Hz. Mehdi (as) gelecektir. Ben buna inanıyorum. Ama dünyanın sonunda gelecektir. Buna da çok uzun bir zaman var. Mehdi (as) ile ilgili hadislere inanıyorum. Gelecektir ama gelmesine çok var. Mehdi, Mesih, Yecüc, Mecüc gerçektir. Ben bütün hadislere inanıyorum. Kendim bizzat hadis konusunu araştırıyorum diye söyledi. Siz bu konuşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?”

ADNAN OKTAR: Hoca güzel konuşmuş da yalnız niye illa Hz. Mehdi (as) yüzyıllar sonra gelmesi gerekiyor? Niye geçmişte olması gerekiyor? Ya geçmişte ya çok uzak gelecekte, ya şahsı manevi veyahut ruh görünmüyor. Ama illa ki bir Mehdi (as)’dan kurtulma isteği var. Yani Hz. Mehdi (as) olmayacak, bir şekilde olmayacak. Ya çok uzağa atıyorlar. Nihat Hatipoğlu Hocamız güzel, efendi bir insan. Peki Hz. Mehdi (as)’ın bütün alametlerinin çıktığını bildiği halde bu sözü nasıl söylüyor? Ümmetin ömrünün, değil mi, dünya ömrünün ne kadar süreceğine dair Peygamber (sav)’in sahih hadisleri var. Suyuti’den gelen değil mi mesela. Dünyanın ömrü 7000 yıldır diyor. Bunun 5600 yılı geçmiştir diyor. O zaman hicri 1400 ile 1500 arasında bir vakit var. Başka da bir vakit yok. Nasıl daha ileriye yönelik bir açıklama oluyor? Ve Hz. Mehdi (as)’ın bütün alametleri çıktı.

SUNUCU: Başka hangi alametlerini yaşıyoruz şu an?

ADNAN OKTAR: Oktar say bakalım hangi alametler var?

OKTAR BABUNA: Bir kere kanlı bir Kabe baskınından bahsediyor. 1979 yılında gerçekleşti bu. Büyük bir ateşin parlayarak yanacağı. Independenta patlaması oldu 1979 yılında, Hz. Mehdi (as)’ın zuhur alameti, çıkış alameti olarak bildiriliyor. Hicri 1400’e denk geliyor.

ADNAN OKTAR: İstanbul’da oldu. İstanbul’da dev bir duman sütunu. Hadiste ne diyor? “İnsanlar gündüz oldu diyecek” diyor. Gazetelerde ne yazıyor? Halk diyor gündüz oldu dedi diyor.

OKTAR BABUNA: Uyuyan uyanır, diyor. Ayakta olan oturur.

ADNAN OKTAR: Halkla röportaj yapıyor, adam uyuyordum uyandım diyor. Ayaktaydım heyecandan oturmak mecburiyetinde kaldım, diyor.

OKTAR BABUNA: Bütün İstanbul aydınlanmıştı Hocam kızıl bir şekilde, bir yada iki...

ADNAN OKTAR: Tabii. Canları ve malları alır götürür diyor bu ateş diyor. 3 veya 7 gün devam eder diyor ve büyük bir duman sütunu olacağını söylüyor. Bunun tamamı oldu. Kabe’de baskın 1400 seneden beri ilk defa oldu ve Kabe yolu kapandı. İlk defa oldu. Hac kapandı. Hacıların kanları Cemret’ül Akabe üzerine akar diyor. Orada, Kabe’de kanlı baskın oldu. Ve aynı şekilde bu Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alametidir. Başka?

OKTAR BABUNA: Afganistan’ın işgal edileceği bildiriliyor. Yazık oldu Talikan’a diye bildiriliyor. 1979 yılında gerçekleşti bu. İran-Irak Savaşı bildiriliyor hadislerde, 1980 yılında gerçekleşti. Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulmaları olacağı bildiriliyor. İki sene üst üste 15’er gün arayla. Tam bu şekilde 1981 ve 1982 yıllarında, ikisi de Ramazan ayında, 15’er gün arayla hem Güneş hem Ay tutulması oldu. Irak’ın işgal edileceği bildiriliyor, Bağdat’ın alevler içinde kalacağı, bir ordunun çölde kaybolacağı, para biriminin, parasının değersiz hale geleceği, para biriminin değişeceği.

ADNAN OKTAR: Bir ordu çölde kayboldu. Nasıl? Gazeteler ne dedi? Irak ordusu bir gece içinde kayboldu dedi gazeteler. O günkü gazetelere baksınlar. Yok oldu dediler Irak ordusu. Hakikaten adamlar araziye geçtiler, yok oldular. Irak’ın para birimi kalktı. Gazeteler yazdı. Hadiste Irak’ın para birimi kalkacak diyor o dönemde diyor.

OKTAR BABUNA: Irak üçe bölünecek diyor. Tam o şekilde oldu.

ADNAN OKTAR: Peygamber Efendimiz (sav) söylüyor. Irak üçe bölünecek diyor. Bölümler olarak, o da oldu, üçüde oldu.

OKTAR BABUNA: Kuyruklu yıldızlardan bahsediliyor. Birinci kuyruklu yıldız 1986 yılında çıktı, Dünya’yı geçen Halley kuyruklu yıldızı. İkincisi de şöyle tarif ediliyor. İki dişli, iki çift boynuzlu, normalden daha parlak ve bütün hareket eden gök cisimlerinin aksine doğudan batıya gideceği bildiriliyor. Tam bu şekilde 2009 yılı Şubat ayında Lulin kuyruklu yıldızı çıktı. Tarif edildiği gibi önce ve arkada kuyruğu vardı, boynuz görüntüsünde. Normalden 6 kat daha parlaktı ve doğudan batıya hareket ediyordu bütün diğer yıldızların ve gök cisimlerinin aksine. Ekonomik kriz olacağı bildiriliyor. Şu anda ekonomik krizin içerisindeyiz zaten inşaAllah. Ondan önce bir kuraklıktan bahsediliyor. Kuyruklu yıldız çıktıktan sonra bol yağışlardan, hakikaten bu kuyruklu yıldız çıkana kadar bir kuraklık dönemi vardı. Hatta global ısınma olduğunu iddia ediyorlardı. Birdenbire müthiş bir yağmur yağmaya başladı. Hadislerde ise insanların artık yağmurdan şikayetçi olacağı bildiriliyor. Tam o şekilde oldu. Sürekli yağmur yağıyor şu anda, global ısınmaya bağlı olmadığı anlaşıldı zaten, bu şekilde olduğu. Binalarda ve zinalarda artma olur diyor. Hakikaten binalarda müthiş bir yükselme oldu, tarihte hiç olmadığı şekilde, gökdelenler yapılıyor biliyorsunuz. Azerbaycan’ın işgali bildiriliyor. 1990 yılında Azerbaycan işgal edildi. Teknolojik ilerlemeler olduğu gibi tarif ediliyor. Hz. Mehdi (as)’ın bulunduğu yerden sesleneceği, herkesin evine geleceği, bu televizyonlar…

ADNAN OKTAR: Hepsini şerh ederek açıkla ki anlaşılsın.

OKTAR BABUNA: İnşaAllah. Bütün insanların Hz. Mehdi (as)’ı bulundukları yerden hatta yattıkları yerden görecekleri, herkesin evine gireceği bildiriliyor. Bu televizyon teknolojisine işaret eden bir hadis, bu şekilde televizyon var ahir zamanda. Ellerine bakarak konuşur Hz. Mehdi (as) diyor talebeleriyle diyor. Bu cep telefonuyla gerçekleşti hakikaten. Bu 3G sistemiyle özellikle görüntülü konuşma başladı, avuç içine alınan telefonlarla biliyorsunuz. İnternet olduğu gibi tarif ediliyor. Bu şekilde dünyanın her tarafına, doğuya da batıya da ulaşır diyor ve saniyeler içerisinde yerin üstüne de altına da. Tam tarif edildiği şekilde internet teknolojisi çıktı ahir zamana mahsus. İnsanların kamçısının ucuyla konuşacağı, hakikaten cep telefonlarının tarif edildiği böyle antenli ve kordonlu telefonlar ahir zamanda gerçekleşti bu şekilde. Bütün teknolojik olaylar, yapı, ahlaksızlıktaki artış, ahlaki çöküntü, insanların Allah’ı alenen inkar ettiği bir dönem diyor. Hakikaten Darwinizm ve materyalizm hiç olmadığı biçimde dünya çapında Allah’ın inkar edildiği bir dönem yaşandı, bu şekilde ahir zamanın ilk bölümünde olduğu bildiriliyor. Ayrıca Hz. Mehdi (as)’ın fiziksel özellikleri tarif ediliyor, bütün olduğu gibi. Hz. Muhammed (sav)’in soyundan olacağı, seyit olacağı bildiriliyor. Saçlarının siyah olacağı ve sakalının siyah olacağı, güzel saçları olacağı, geniş bir alnının olacağı, alnında bir yara izi ve lekenin olacağı, küçük ve düzgün bir burnunun olacağı, yanağında incimsi yıldız olarak tarif edilen yani şunu anlıyoruz siyah değil, açık renkli bir ben olacağı yanağında, yüzünün nurunun saçının siyahına vuracağı, nurlu bir yüzü olacağı, parlak bir cildinin olacağı, geniş omuzlu olacağı, geniş karınlı olacağı ve uyluklarının da geniş olacağı, geniş bir insan olarak tarif ediliyor. Orta boylu olacağı bildiriliyor. Sırtında Hz. Peygamber (sav)’in sırtındaki bene benzer bir ben olacağı, ayrıca ikinci bir benden bahsediliyor. Mersin yaprağı ve reyhan yaprağı, böyle yaprağa benzer, ciltten kabarık, yaprak şeklinde bir ben tarif ediliyor. Yürürken adımlarını dışarı atacağı bildiriliyor. Konuşurken sağ elini özellikle vurgulayacağı konuşma sırasında...

SUNUCU: Neden sağ peki?

OKTAR BABUNA: O şekilde tarif edilmiş, bir özelliği, fiziksel bir özelliği. Her insanın kendisine has özellikleri vardır. O şekilde bir özelliği olarak bildirilmiş. Alnında tek kaş çatma çizgisi bildiriliyor. Normalde biliyorsunuz insanlarda çift kaş çatma çizgisi mesela bende çift kaş çatma çizgisi var. Belki sizde de öyledir bilmiyorum. Tek kaş çatma çizgisi olduğu bildiriliyor. Parlak beyaz dişlerinin olduğu bildiriliyor. Çok güzel bir insan olduğu, Ben-i İsrail ricalindedir diyor, çok heybetli bir görüntüsünün olduğu bildiriliyor. Depremler çoğalır diyor. Hakikaten hiç olmadığı şekilde tarihte depremlerde artış oldu, doğal afetlerde artış olacağı bildiriliyor. Doğal afetlerde de bu şekilde artış oldu, fırtınalar, kasırgalar biliyorsunuz, seller, dünya çapında. Gökten, Güneş’ten büyük bir alamet bildiriliyor. Biliyorsunuz Güneş’teki en büyük patlamalar geçtiğimiz dönemde yaşandı. 1996 yılında, ayrıca büyük Güneş tutulmaları oldu. Bir de geçtiğimiz günlerde bu yüzyılın en uzun Güneş tutulması yaşandı. 1999 yılında da bir Güneş tutulması olmuştu, biliyorsunuz Türkiye’den de izlenen. Geçtiğimiz günlerde de 21. yüzyılın en uzun Güneş tutulması yaşandı ve izlendi. Bunlar da gerçekleşti. Yani bunun gibi 150’ye varan hadisin tamamı gerçekleşti.

SUNUCU: Birçoğunu yaşadık yani.

OKTAR BABUNA: Birçoğu değil, tamamı gerçekleşti. Baktığımız zaman ayrıntılı olarak böyle çok büyük alametler. Hepsi bunların özelliği mesela büyük savaşlar, belli ülkelerin işgal edilmesi, 1400 senedir hiç olmamış ama tam ahir zamanda 20 ile 30 senelik bir zaman aralığında tamamı gerçekleşmiş yani bunun tabii tesadüfle hiçbir şekilde açıklanacak bir tarafı yok. Mesela Kabe baskını deniyor. Hiç olmamış, 1979 yılında gerçekleşiyor. Keban’ın suyu kesilecek diye bildiriliyor. Biliyorsunuz 1976 yılında, 1975 yılında Keban Barajı’yla Fırat’ın suyu tarihte ilk defa kesildi. Yani çok net, kesin alametlerle bu dönemde yaşadığımız çok açık. Bir tanesi olsa zaten, bir tanesi sadece Keban’ın suyu kesilecek, sırf bu alamet yeter. Ya da Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulmaları olacak. 1400 senedir hiç olmamış. 1981 ve 82 yıllarında iki sene üst üste oluyor. Peki bir teki bile yeterli olduğu halde, Allah’ın dilemesi tabii, Peygamberimiz (sav)’in de mucizesi, 150’nin üstünde alamet gerçekleşti bu şekilde. Hz. Mehdi (as)’ın hangi şehirden çıkacağını soruyorlar. Medine’den çıkacaktır diyor Peygamberimiz (sav). Medine şehir anlamına geliyor. Hangi Medine diye soruyorlar? Hadiste bildirildiği şekliyle: Konstantiniyye yani İstanbul olduğunu bildiriyor. Evet. Hicri 1400 yılında insanlar, Hz. Mehdi (as)’ın etrafına toplanacaktır deniyor. Başlangıçta tanınmayacağı, onun insanları göreceği ama insanların onu göremeyeceği, 30-40 yaşlarında faaliyete başlayacağı, zamanla çok sevecekleri ve bütün dünyanın seveceği, kabul edeceği bir insan olarak inşaAllah. Türk İslam Birliği’ni kuracağı bu dönemde bildiriliyor. Vazifeleri bildiriliyor. Aynı şekilde Hz. İsa (as)’ın geleceği bildiriliyor hadislerde, döneceği. Bu Kuran’da da bildiriliyor. “O Kıyamet için bir alamettir.” diyor Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. Yani Kıyamet’e yakın bir dönemde, hadislerde de bu şekilde Hz. İsa (as)’ın döneceği en büyük alametlerinden biri ahir zamanın. Hz. Mehdi (as)’ın çıkışıyla birlikte. Birlikte dünyada, İslam ahlakının hakim olacağı. Hz. İsa (as)’ın da Hz. Mehdi (as)’ı imamlığa geçireceği, sırtından iterek namazda imamlığa geçireceği bildiriliyor bu şekilde.

ADNAN OKTAR: Evet şimdi bu alametleri gördüğü halde bu Hoca Efendiler, görmezlikten geliyorlar. Farz edelim onların dediği gibi 400 yıl sonra bu alametler oluştu, yeniden bir daha oluştu. Bundan gelen 400-500 sene daha ileri atacaklardır tarihi. Yani çünkü alametin çıkması ilgilendirmiyor ki. Alamet ilgilendirmiyorsa, Hz. Mehdi (as)’ın çıkması niye ilgilendirsin? Peygamber (sav) niye bildiriyor alametleri? Bu alametler çıktığında Hz. Mehdi (as) çıkmış demektir diyor. Anlamı bu. Siz onu başlangıçta göremeyeceksiniz, tanıyamayacak, anlayamayacaksınız. Ama alametlerini göremeyeceksiniz demiyor Peygamber (sav). Şahsını göremeyeceksiniz diyor başlangıçta.

SUNUCU: Kendisini somut olarak görebileceğiz.

ADNAN OKTAR: Evet sonra göreceksiniz ama en sonunda. Ama alametlerini en başında göreceksiniz diyor. Alametlerini en başında gördüklerine göre ve bu kişileri de ilgilendirmediğine göre, 400 yıl sonra, 500 yıl sonra bu alametler yeniden olduğunu farz edelim. Bütün alametler topluca şimdi 30 yıl içerisinde, bu alametlerin tamamı oldu. Bunlar diyor ki, 400 yıl sonra bir daha olacak diyorlar. Aynısı sıradan, hepsi bir daha olacak diyor. Hayır kardeşim bir daha olduğunu farz edelim, seni yine ilgilendirmeyecek ki. Sen zaten ileriye atmaya kafaya koymuşsun. Hz. Mehdi (as) ile bağlantı kurmamaya, Hz. Mehdi (as)’ı kabul etmemeyi kafaya koymuşsun. Ve ona da bir bahane bulmuşsun. Kimi diyor ki işte görünmez bir ruhtur. Hz. Mehdi (as) nerede? Burada işte ruh. Yok yani pratikte asla gelmeyecek bir Hz. Mehdi (as)’dan bahsediyorlar. Bak bir gelecek olan gerçek Hz. Mehdi (as) vardır, bir de asla gelmeyecek bir Mehdi (as) vardır. Bunlar asla gelmeyecek olan Mehdi (as)’ı anlatıyorlar. Ruh olarak Hz. Mehdi (as). Yani “sokakta, her yerde, çarşıda var” diyor Hz. Mehdi (as). Nerede? “İşte ortada, gözüne görünmüyor demek ki” diyor, her yerde var diyor. Bu ne demektir, Hz. Mehdi (as)’ı külliyen reddetmek demektir. “Çok eskide, geldi geçti Hz. Mehdi (as)” diyor bir kısmı da. “Hz. Mehdi (as), zamanında oldu bitti” diyor, “o konu kapandı” diyor. Bir de 400 yıl, 500 yıl ileriye erteleyenler var. Yani bunlar sürekli ertelemeci zaten, sürekli ertelerler. Maksat Hz. Mehdi (as)’ı kabul etmemek. Şimdi bunlar Mehdi (as)’ı kabul etmeyince Mehdi (as) gelmeyecek mi? Şimdi bunlar kabul etmediği halde Mehdi (as)’ın alametlerinin tamamı çıktı mı? Kabul etmediler ama çıkarttı Allah. Bunlar kabul etmedikleri halde Hz. Mehdi (as) faaliyetlerini durdurdu mu? Durdurmadı. Bunlar kabul etmedikleri halde Hz. Mehdi (as) çıkmayacak mı? Çıkacak. Az bir şey kaldı, biraz daha beklerlerse. Zaten bu feryat ve panik ondan. Kardeşim, niye heyecanlanıyorsunuz gelmeyecekse. Ben tarihin hiçbir döneminde bu kadar Hz. Mehdi (as) gelmeyecek denildiğini duymadım. Tarihte hiç olmamıştır bu kadar. Önüne gelen Hz. Mehdi (as) gelmeyecek diyor. Sakin olun kardeşim, gelmeyecekse sakin olun, bir şey yok. Oturun yerinize, bir şey yok. Bir çay kahve için, bir kendinize gelin. Yani sizin gelmeyecek demenizle, Hz. Mehdi (as) gelmezlik etmez. Mehdi (as) geldi zaten. Gelmeyecek diye bir konu yok, geldi. Bu konunun bu kadar gündem olmasının, bu kadar panik olmasının nedeni de bu. Mehdilik iddia eden o kadar çok insan olmuştur ki, şu an Türkiye’de benim tanıdığım yani en az yüz kişi sayarım Mehdilik iddia eden, alenen, açıkça ve hakikaten binlerce taraftarları var. Hiç kimse bu konuda panik duymuyor, duymamıştır, tarih içinde de hiç duyulmamıştır. Ama ne olduysa oldu, bunların birisi dikkatlerini çekti. Yani paniğin de üstünde bir panik. Akıl almaz bir heyecan. Sakin olun kardeşim. Bir on yıl bekleyemiyor musunuz, bu kadar beklemişsiniz. Hayır bekledikçe de dediklerim tek tek çıkıyor, daha da panikleri artıyor. Çünkü vizeler kalktı, aynısıyla söyledim. Çünkü her vize kalkan devlet Türk İslam Birliği’nin tabii üyesi. Baktılar, Museviler, Hıristiyanlar her yer ayaklanmaya başladı, onları da bir heyecan sardı. Panik daha da arttı. “Hıristiyanları mı dost ediniyorsun?”, “Musevileri mi dost ediniyorsun?” Peygamber (sav) ne yapmış? Onlarla sohbet etmiş, onlarla evlenmemizi Cenab-ı Allah söylüyor, evlenme, eşi oluyor artık, yani çoluğu çocuğu oluyor, eşiyle yaşıyor. Değil öyle pırasa gibi doğrama, eşi oluyor ve onun himayesinde oluyor. Eşi ne demektir bir insanın?

SUNUCU: Neslini devam ettiriyor sonuçta.

ADNAN OKTAR: Tabii. Hanımı oluyor, ailesi oluyor. Yemeğini yiyor, “Peygamber” diyor, “cenazelerine katılır, düğünlerine katılır” diyor, “sohbet ederdi” diyor. Değil mi, Müslümanlar oturup sofra kuruyorlar, birlikte yemek yiyorlar. Hıristiyanlar, Museviler, Müslümanlar. Fakat tabii tek Allah’a inanan Hıristiyan olması gerekir. Yani bu çok fazla şu an, Allah’a çok şükür. Gün geçtikçe de sayısı artıyor, tek Allah’a inananların. Museviler, zaten onların kestiği yenir. Çünkü kesin tek Allah’a inanıyorlar. Dolayısıyla “Hz. Mehdi (as) gelmeyecek” sözleri Mehdi (as)’ın geleceği alametidir. Çünkü Peygamberimiz (sav) söylüyor, diyorlar ki “Mehdi’nin gelişinden ümit kesilir”, “Mehdi gelmeyecek sözleri yayılır” diyor Peygamber (sav), “tam o sırada Mehdi gelir” diyor. Onlar farkında olarak veya olmayarak Hz. Mehdi (as)’a hizmet ediyorlar. Mehdi (as) gelmeyecek denmesi zaten Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alametidir. Ve bunun yoğunlaşması zaten çok elle tutulur bir alamet oluşmuş oluyor. Televizyonlarda bağıra bağıra söylüyorlar. Habertürk çıkıyor, bilmem ne çıkıyor, Cübbeli’yi çıkarıyorlar, çeşit çeşit Hocaları çıkarıyorlar, koro halinde, birisi elinde çubukla idare ediyor, “Mehdi gelmeyecek, Mehdi gelmeyecek”. Böyle toplu tempo tutuyorlar heyecanla. Slogana gerek yok, heyecanlanmaya da gerek yok. Bir on sene, fazla değil, biraz sabrederlerse, zaten yüzde 80-90’ı tamamlandı gibi, biraz daha beklerlerse Hz. Mehdi (as)’ı karşılarında görecekler inşaAllah. Hz. Mehdi (as)’ın bekar olması, bak diyor ki “her imam ölmeden önce mutlaka evladını görür”, Mes'ûdî şöyle nakletmektedir: "Ali b. Hazma, İbn-i Sirâc ve İbn-i Ebi Said, bir ara İmam Rıza'nın huzuruna vardıklarında Ali B. Hazma İmam'a şöyle arzetti: "Ey Resulullah'ın oğlu, biz, siz (Ehl-i Beyt imamların)dan şöyle nakletmişiz ki; her imam ölmeden önce mutlaka evladını görür. (Acaba bu doğru mudur?) İmam (as) cevabında şöyle buyurdu: "Şunu da hadise eklediniz mi, Peygamber (sav)’in sözüne şunu da eklediniz mi? "Kâim (Hz. Mehdi (as)) hariç." Bir tek onun çocuğu olmayacak diyor. “Hz. Mehdi (as) dünyada gönül bağlamaz ve bunun için de taş üstüne taş yığmaz”. “Hiç malı olmayacak” diyor Mehdi (as)’ın. Yani üstüne kayıtlı bir malı olmayacak Mehdi (as)’ın. El-Mehdi Mevut, cilt 1, sayfa 280. “İki defa kaybolacak” diyor, “kardeşi az olandır”. En az kardeş nedir, bir tanedir. En az kardeş. Bir tane kardeşi olacağı anlaşılıyor. “Kardeşi az olacak” diyor. “Evde doğumu olacak” diyor, “gizlidir doğumu” diyor, Mehdi (as)’ın.

OKTAR BABUNA: Kafkaslar üzerinden seyit olduğu bildiriliyor.

ADNAN OKTAR: Evet seyittir.

OKTAR BABUNA: Gözleri hafiften çekiktir.

ADNAN OKTAR: Evet gözleri çekiktir, burnunda hafif bir bombe vardır diyor üst kısmında, alnında da hafif bir çukurluk vardır diyor, hafif bir çukurluk. Hapsedileceği de belirtiliyor Hz. Mehdi (as)’ın.

OKTAR BABUNA: İsmi adı adıma denk düşer diyor Mehdi (as)’ın.

ADNAN OKTAR: Evet, Hz. Mehdi (as)’ın takip edileceği, “o devrin görevlilerince takip edilecek” diyor. Yani iddia edilen Ergenekon örgütü tabii bu. Deccal çıkınca ona karşı müminlerden bir şahıs Mehdi (as)’a yönelir ve der ki o mümin kimseye Hz. Mehdi (as)’a silahlar deccalin gözetleme yapan silahlarına karşı çıkarlar. Yani gözetleme yapan silahları olacağı belirtiliyor deccalin. “Oraya Hz. Mehdi (as)’ın yanına giden herkes ondan bereket kazanacaktır”. Berekete sebeptir Mehdi (as), bulunduğu memlekete, bulunduğu çevreye bereket gelecektir. “Geceleri ibadetle meşgul olup, gündüzleri gizli olacak.” Gündüzleri ortada olmuyor Mehdi (as) genelde. Geceleri ortaya çıkacak. Geceleri halka görünecek inşaAllah. “Kutsal emanetler de çıkacak” diyor. Hepsi burada zaten İstanbul’da kutsal emanetlerin, o da Hz. Mehdi (as) da İstanbul’da, kutsal emanetler de aynı yerde. “Mehdi (as) zamanının en hayırlısı olacaktır.” “Muhammed ümmetinin en hayırlısı, sizin zorlukları gideren veliniz olan kimseye katılın, o Hz. Mehdi (as)’dır.” Devrinde yeryüzünün en hayırlısı Hz. Mehdi (as) olacaktır. “99’da mülkleri zail olacak.” 99’da bir deprem olacağı belirtiliyor. 1999’da deprem oldu. Bakın net. El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar. “99. senede” diyor “mülkleri zail olacak.” 99’da deprem. Bu durum 7 yıl devam edecektir ancak onun her senesi sizin 20 senenize bedel olacaktır. Yani son derece süratli hareket edecek diyor, yıldırım hızıyla.

OKTAR BABUNA: Hocam, bu basın toplantısı ile ilgili bazı basın haberleri vardı. Onları göstermem uygun olur mu?

ADNAN OKTAR: Bakayım, tamam.

OKTAR BABUNA: “İsrail’li Hahamlar, Adnan Oktar’dan ricada bulundu” diye. İsrailli bir grup Haham, Adnan Oktar’dan, Hamas ile İsrail arasında esir krizini çözmesini istedi, diyor. Ayrıca devlet yetkililerinin de aynı şekilde. Oktar: “İsrail ile aramızda bir gerginlik yok.” Milli Değerleri Koruma Vakfı Fahri Başkanı Adnan Oktar, İsrailli yetkililerle birlikte düzenlediği toplantıda, iki ülke arasında hiçbir gerginlik olmadığını belirterek, “Bu suni bir olaydır. İki tarafta da bu konuyu körüklemek isteyen insanlar var” dedi. İki tarafta da.

ADNAN OKTAR: Doğru.

OKTAR BABUNA: Bunlar resimleriniz. Sağ tarafta, yani bize göre sağ tarafta bulunan Eyup Kara Bey Efendi, İsrailli İmar Bakan yardımcısı, hükümet görevlisi. Onun bir arkasında bulunan kişi de Başbakanlık Baş Danışmanı Efraim Lahav, strateji danışmanı Başbakan’ın, Netanyahu’nun. Bu da İsrail Basını’ndaki haber. Türk din adamı diyor, yakında diyor iyi haberler olacak diyor. Shalit ile ilgili, tutuklu olan askerleri. Gilad Shalit ile ilgili olarak yakında iyi haberler alacaksınız şeklinde bir başlık atmış. Adnan Oktar, İsrail ile hiçbir gerginliğimiz yok, maşaAllah. İsra Haber, “Gilad Shalit bizim evladımız”, şeklinde bir başlık atmışlar. Sizin Delegasyon ile birlikte toplu resminizi basmışlar aynı zamanda. Yine İsrail’in en büyük haber sitesi Walla’da, arka arkaya birkaç gün bunu haber yaptılar, en büyük haber sitesi. Bu haber sitesinden görüntüler, resimli olarak. Toplantı ile ilgili çok geniş yer buldu İsrail Basını’nda da. Çünkü Delegasyon’da zaten İsrail’in çok tanınmış iki gazetecisi vardı. Biri Maarif Gazetesi’nde çok tanınmış bir köşe yazarı. İsrail’in en tanınmış köşe yazarlarından bir tanesi ve en büyük haber sitesi Walla’nın da editörü ayrıca misafir olarak geldiler Delegasyon ile birlikte. Dolayısıyla İsrail basınında da ve dış dünya basınında da geniş yer buldu, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet, maşaAllah. Ehl-i Kitab’a nasıl davranmamız gerektiğini hadislerde ve Kuran ayetlerinde gördük. Özellikle Resulullah (sav) devrindeki pratik uygulamalar, çok açık.

OKTAR BABUNA: Siz Hocam, zaten bu şekilde bir bakış açısı bütün dünyaya hakim olmaya başladı. Bunun en somut örneği, siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah, İran’ın Cumhurbaşkanı Sayın Ahmedinejad, İsrail’i yeryüzünden sileceğiz şeklinde bir demeç vermişti. Daha sonra sizin devreye girmenizle ve gönderdiğiniz haberlerle, yani uyarmanızla daha doğrusu, onların Kitap Ehli olduğu, atom bombasının haram olduğu, nükleer silahların haram olduğu, orada samimi Hıristiyanların, Müslümanların ve Musevilerin yaşadığı, dolayısıyla kan dökmenin kesinlikle Kuran’a uygun olmayacağını söyledikten sonra Sayın Ahmedinejad da tam aksi yönde bir açıklama yaparak, İsrail, bizim karşı olduğumuz İsrail değil, ateist siyonizimdir, atom bombası kullanmak haramdır diye haber yaptı bütün dünya basını, Birleşmiş Milletler’de söyledi bunu. Hürriyet gazetesi de burada hatta haber yapmıştı. Ayrıca sizin gönderdiğiniz mesaja dayanarakta Hz. Mehdi (as)’ın çıktığını bildirdi Ahmedinejad. Tabii bu İsrail’i çok rahatlattı arkasından ve ondan sonra hükümet kendi görevlilerini ve delegasyonu gönderdi buraya, Hocamız’a ricacı olmak için, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Endülüs Emevi Devleti’nin topraklarında yaşayan Museviler için, tarihi kaynaklarda şu ifadeler yer almaktadır. Endülüs Emevi Devleti, biliyorsunuz Müslümanların yönetimindeydi o zamanlar, İspanya. Musevilerin Gırnata’daki muhteşem yaşamlarını görmeyenler, görkem nedir bilmiyorlar demektir. O dönemde Gırnata, Museviler için dünyanın en güvenli topraklarıdır. Müslümanların yönetiminde son derece rahat ettiler. Sonra da, Hıristiyanların yönetimine geçtikten sonra, Musevilere muazzam zulüm yapmaya başladılar. Museviler de bunaldılar, 2. Beyazıt zamanında değil mi, bizim ecdadımız onları aldı gemilerle, İspanya’dan getirdi. İstanbul’da yerleştirdi, ev ocak sahibi yaptı, onlara iş buldu değil mi, imkan sağladı ve buna karşı da hiçbir şey almadı, Allah rızası için yaptı. Sevgi ve şefkat gösterdi. Bizim de yaptığımız budur işte. Ecdadın uygulamalarına uyuyoruz. En başta Kuran’a, Resulullah (sav)’in izahlarına uyuyoruz, uygulamalarını uyguluyoruz. Bilmeyen adamlar da cahilce kendi kafalarına göre bazı sözler ediyorlar, bu çok yanlış. Evet, Oktar Hocam ne anlatalım şimdi?

OKTAR BABUNA: Estağfurullah Hocam, nasıl uygun görürseniz.

SUNUCU: Eğer izniniz olursa benim de cevabını öğrenmek istediğim bir soru var burada. Yöneltmek istiyorum: “Sayın Adnan Hocam. Türk İslam Birliği’nin oluşması için her gün Allah’a dua ediyorum. Bu Birliğin en hızlı şekilde oluşması için bir Müslüman olarak benim ne yapmam gerekir, bana yol gösterirmisiniz?” Konya’dan Atila Caferoğlu.

ADNAN OKTAR: Türk İslam Birliği’nin en önemli özelliklerinden bir tanesi, Hıristiyanlara, Musevilere ve bütün insanlara şefkat ve koruma hisleri içerisinde olmak, saygı göstermek, onlara hürriyet sağlamak, onlara insanca yaşama hakkı sağlamaktır. Türk İslam Birliği’nin ana hedeflerinden bir tanesi budur. Dolayısıyla Türk İslam Birliği’nin oluşması için Musevilere ve Hıristiyanlara şefkat de temel sebeplerden bir tanesidir. Musevi düşmanlığıyla, Hıristiyan düşmanlığıyla, bombalamakla, saldırmakla olayları halledeceğini düşünenler Türk İslam Birliği’ne zarar verirler. Türk İslam Birliği şefkat, merhamet, koruma, kollama, sanat, estetik, bilim, demokrasi, insancıllık, sevecenlik demektir. Türk İslam Birliği adım adım oluşacak demiştik, bakın hangi aşamaya geldik. Bütün Avrupa ve Amerika zaten şu an onun heyecanı içinde. Türk İslam Birliği oldu-oluşacak onu diyorlar. Eskiden kimse ağzına dahi almazdı, böyle bir konu yoktu değil mi, iki yıl önce, sonra birden olaylar tırmandı. Önümüzdeki günlerde yine ani bir tırmanışa daha geçecek. Ama tabii şu iddia edilen Ergenekon örgütünün azgınlıkları da yatışması gerekiyor, o da çok önemli. Milletimiz bu konuda hükümete yardımcı olması lazım. Hükümeti seyretmek çok tehlikeli olur. Adamların gözü kara, adamlar psikopat. İddia edilen Ergenekon örgütü, kan ile, bomba ile, irin ile yoğurulmuş bir örgüttür. Bunlar şeytana tapıyorlar ve bunlar dinsiz imansız takımı, çok tehlikeli adamlar ve Müslüman düşmanı bunlar. Türk milliyetçilerinin düşmanı. Türkiye’yi 20’nin üzerinde eyalete ayırmak, Türkiye’ye komünizmi getirmek istiyorlar ve komünist oldukları da her geçen gün daha da açık görülüyor. Baasçı ve Stalinist bir sistem peşindeler. Yani adamlar sıfır numara komünist. Bir de İsrail bayrağını da taklit etmişler, İsrail’in güya desteğini alacaklar. Halbuki İsrail de bunların ne olduğunu biliyor. Ateist masonların desteğini almak için de, mason sembolleri koymuşlar. Bunlar gece gündüz kan muhabbeti yapan, kandan, irinden bahseden psikopatlar. Nasıl adam kesecek, nasıl bombalayacak, nasıl doğrayacak, nasıl işkence yapacak, gece-gündüz ahlaksızlık peşinde olan tipler. Bir kısım insanlarımız da hükümeti seyrediyorlar, devleti, olmaz yani, var güçleriyle devlete yardımcı olmaları lazım. Yani hükümeti desteklemeyebilirsin ama bu konuda desteklemek gerekir. Burada hayat memat meselesi yani. Adamların şakası yok. Adamlar 3 milyon kişiyi katledeceğiz diyorlar. Adamların psikopatlığı tescilli. İnsan sevgisi yok, merhamet yok, şefkat yok, kütük oğlu kütük adamlar. Varsa yoksa adam kesmek, nasıl işkence yapılır, işkence yöntemleri nasıl yapılabilir, nasıl adam öldürülür, nasıl pusu kurulur, nasıl bombalama yapılır, bunların peşinde adamlar. Böyle insanlık düşmanı, şeytana kendini satmış psikopatlara karşı suskun durmak, yani her türlü belayı kabul etmek anlamına gelir. Bu safhaya gelmişken, var gücümüzle devlete yardımcı olmamız lazım. Polise, savcılara. Kalben nefretimizi ifade etmemiz lazım böyle bir duruma. Protestomuzu belli etmemiz lazım. Mesela ben hayret ediyorum. Adam diyor ki; ben diyor Uğur Mumcu’yu seviyorum diyor. Ama diyor, Uğur Mumcu’nun katillerini de çok seviyorum diyor. Kardeşim sen manyak mısın, deli misin sen, ne konuşuyorsun sen? Deli gibi Uğur Mumcu’nun katillerini savunuyor, onların methiyesini düzüyor, aynı zamanda da ben Uğur Mumcu’yu da çok seviyordum diyor. Ahlaksızlık yapma. Ya Uğur Mumcu’yu sevmiyorsun, yahut başka. Burada bir oyun var, bir anormallik var. Bahriye Üçok’lar değil mi, say say bitmez, başbakanlar, milletvekilleri, bunlar kana doymayan mahluklar, bunlar yarasa gibi yani. Kan içici adamlar, kan ile besleniyor. Daha da olmazsa kendini öldürmek istiyor adam, çoluğunu çocuğunu öldürmek istiyor. Yani psikopatlığın da ötesinde bir şey bu, şeytana ruhlarını sattıkları için tam delirmişler. Bunlara karşı aklı başında, Müslüman tavrı gösterip tam bir ittifakla milletçe tavır almamız gerekiyor. Şeytan bir kere bunların kanına girmiş. Şeytanın beşinci kolu milletimizin damarlarına sirayet etmek istedi. Buna karşı susmak olmaz. Devlete, askere, polise tam destek olmamız lazım, inşaAllah. Seyretmek, bunu desteklemek olur. İnananlar tam ittifak içinde olacaklar. Bölünme parçalanmaya karşı çok dikkatli olmak lazım. Mezhep ayrılıklarını da bu iddia edilen Ergenekon örgütü çok teşvik ediyor. Alevi Sünni çatışması, iddia edilen Ergenekon örgütünün en büyük hedeflerinden bir tanesidir. Hıristiyan ve Musevilere saldırılması, Alevilere saldırılması, Alevilerin Sünnilere saldırması, Türkiye’nin savaşa sokulması, Türkiye’nin böyle kan revan içinde bırakılması bu psikopat örgütün ana hedeflerindendir. Kendileri de böyle hayganoş gibi, böyle kokoş şeyler gibi, bazı varlıklar gibi, izbelere saklanıyorlar. Milletin kanını döktükten sonra da bunlar ne oldu, bir şey mi oldu diye ortaya çıkıp etrafı seyretme yanlıları. Yani hem kahpeler, böyle hem korkak gizleniyor, ama kan dökecek sistemi kuruyor. Bombayı da koyuyor, bombayı da patlatıyor, sonra ne oldu burada, bir şey mi var diyor. Bir de bakıyorsun, sanki hiçbir şey yapmamış gibi de arkasından konuşma yapıyor. Bunlar, zavallı insanlar. Bunlara karşı milletimizin net tavır alması, birbirlerine kenetlenmesi hayatidir. Biraz daha gayret ederlerse, Türk İslam Birliği’nin karşısında olan bu şeytani örgütlenme tamamen yıkılmış olacak. Biraz daha dirayet, biraz daha sabır gerekiyor. Çünkü askerimiz elinden geleni yapıyor. Polisimiz elinden geleni yapıyor. Mahkemeler elinden geleni yapıyor ama bu it-kopuk sürüsü bir türlü temizlenmedi şu ana kadar. Daha hala mesela yargı içerisinde çok güçlüler. Buna çok dikkat etmek lazım, özellikle yargı içerisinde. Ben aylar öncesinde söyledim, dedim ki; bu adamlar yargıyı sarmışlar. Yargı içerisinde çok büyük bir tehlike bunlar, dedim. Pek sözümüzü dinlemediler. Anayasa’da değişiklik yapılması gerekiyor. Gerekirse referanduma gidilmesi gerekir. Bu konularda cesur adımlar atılması lazım, başka çözüm yok, inşaAllah. Bütün Atatürkçüler, milliyetçiler, vatanseverler omuz omuza olacaklar, birlik halinde tabii. Bu fitneyi, bu fücuru devirecekler inşaAllah. Çünkü herkesi tehdit ediyor bunlar. Hakimleri, askeri, polisi herkesi tehdit ediyor. Yani kendileri de, kendilerinden korkuyorlar. Birbirlerini de öldürüyorlar, yani böyle manyak bir örgütlenme, böyle deli bir örgütlenme hiç duymadım. Her yerinden kan akıyor adamların. Tabii, daha da olmazsa kendinizi öldürün diyor adamlar tabii, öyle bir kafadalar. Bunlara karşı cesur, tevekküllü, akıllı, Kuran ahlakına uygun net tavır konması gerekiyor. Atatürkümüzü de, bunlar şehit ettiler. Kinin vererek, böyle kinin, kinin, kinin kilo hesabıyla kinin verdiler. Onu yalnız bıraktılar, bunların özelliğidir bu. Mesela Abdülhamit’i de deviren bunlardır. Yani birçok Osmanlı padişahını zehirlemişlerdir, birçoğunu katletmişlerdir. Halen de bu azgınlıkları devam ediyor ve eder de, seyretmeye gerek yok. PKK belasını başımıza sardıran da bunlar. Tabii, yani net, PKK iddia edilen Ergenekon örgütünün yapılanmasıdır, tabii. Türkiye’yi komünist yapamadılar. 12 Eylül öncesinde yapamadılar, bunaldı bunlar. Oradan şey yapıyorlar, buradan şey yapıyorlar bir türlü bunu beceremediler. Bakın, 100 yıldan beri uğraşıyorlar komünist yapmak için Türkiye’yi. Yani ne mübarek milletmiş ki yerinden bile oynatamadılar, Allah’a çok şükür.

OKTAR BABUNA: Siz de Hocam o batıl dinlerini yok ettiniz elhamdülillah. O vesile ile bu duruma geldiler, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet. Darwinizm’in yıkılması bunları manen yıktı. Bunların hepsi çok ekabir, çok bilmiş, çok tepeden bakan kişilerdi. Milleti beğenmez bunlar. Milleti hiç adam yerine koymaz, kendilerine göre, haşa, bizim mübarek milletimizi. Üç beş tane böyle yolda yürümekten aciz diyelim bunak, kendilerini Türk milletinin çok çok üzerinde görüp onları imha etmenin yolunu arıyorlar. Kardeşim, açıklanacak gibi değil, izah edilecek gibi değil. Ben böyle manyaklık, böyle delilik, yani romanlarda bile okumadım, yani bu kadar azgın manyaklık. Kendi kendilerine de düşmanlar. İnanılır gibi değil. Hayır, Türkiye’yi bölüp, neyi amaçlıyorsun, herkesi komünist yaparak. Ve bunlar hep önce dediler ki; yok Türkiye’de komünist tehlike yok, komünist tehlike yok. Bir de baktık ki, komünist tehlike yok diyenler iddia edilen Ergenekon örgütünün komünistleriymiş. Yani biz de diyeceğiz, komünist tehlike yok, rahat duralım. Ben dedim, bak komünizm Türkiye’de hortluyor, çok dikkatli olun dedim. 20 yıl öncesinden bildirdim. Büyük bir tehlike komünizm Türkiye’de dedik. İddia edilen Ergenekon örgütü, Stalinist dev bir komünist örgüttür. Yani şu ana kadar dünya çapında görülen en büyük komünist yapılanmadır. Çünkü PKK onun bir kolu. Dev bir komünist yapılanma, ama millet imanlı olduğu için güçleri yetmiyor. Kahraman ordu, imanlı millet onların karşısında.

OKTAR BABUNA: Siz 1990’lı yıllarda kitaplarınızda işaret etmiştiniz iddia edilen Ergenekon örgütüne.

ADNAN OKTAR: Tabii. Ben bunu kitap olarak da yazdım. Yani aynen kominist tehlikeye de dikkat çektim. Hz. Mehdi (as) devrini bakın Tevrat nasıl açıklıyor. “Ulus ulusa kılıç kaldırmayacaksın. Savaş eğitimi yapmayacaklar artık.” Ben ne dedim, savaşlar bitti. Bak Tevrat ne diyor; “Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar artık.” Yani tatbikatlar da olmayacak diyor. (2:4 Mika). “Savaş arabalarını Efrayim’den, atları Yeruşalim’den uzaklaştıracağım. Savaş yayları kırılacak.” Yani tank, top hiçbir şey kalmayacak diyor. (Zekeriya, 9:10). “O dönemde açlık ya da savaş, haset ya da düşmanlık olmayacak.” (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 12:5). “Silahları yakacaklar. Küçük büyük kalkanları, yayları, okları, sopaları, mızrakları ateşe atacaklar... Yakmak için silahları kullanacaklar.” (Hezekiel, 39: 9-10). “İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar.” Yani sanayide kullanacak artık silahlar diyor. Silah kalmayacak diyor. Biz ne dedik, Hz. Mehdi (as) devrinde silah kalmayacak dedik. Neye dayandırdık, Resulullah (sav)’in hadislerine dayandırdık. (Yeşaya, 2:4; Mika, 4:3). "Herkes kendi asmasının, incir ağacının altında oturacak. Kimse kimseyi korkutmayacak" Hz. Mehdi (as) döneminde. (Mika, 4:4). “Doğruluğun ürünü esenlik, sonucu, sürekli huzur ve güven olacaktır” Mehdi (as) devrinde, esenlik dolu evlerde, güvenli ve rahat yerlerde yaşayacak. (Yeşaya, 32:16-18). Mehdi (as) döneminde “kurtla kuzu birarada yaşayacak, parsla oğlak birlikte yatacak, buzağı, genç aslan ve besili sığır yan yana duracak, onları küçük bir çocuk güdecek.” Bu da yine Mehdi (as)’a bakıyor buradaki bu küçük çocuk Hz. Mehdi (as)’dır. “İnekle ayı birlikte otlayacak, yavruları birarada yatacak... Emzikteki bebek kobra deliği üzerinde oynayacak, sütten kesilmiş çocuk elini engerek kovuğuna sokacak.” Yani en tehlikeli adamlar bile hiza olacaklar diyor, düzelecekler diyor Hz. Mehdi (as) döneminde. “Onu her yandan kuşatan düşmanlarından kurtarıp rahata kavuşturacağım.” Hz. Mehdi (as) döneminin özelliği olarak belirtiyor. (22:9) “kimse zarar vermeyecek, yok etmeyecek...” (Yeşaya, 11:9). “... halimler dünyayı miras alacaklar...” Mehdi (as) ve talebeleri... “Yüzlerinde sonsuz sevinç olacak. Onların olacak coşku ve sevinç, üzüntü ve inilti kaçacak.” Hz. Mehdi (as) devrinde diyor ya rivayette; üzüntü kalmayacak, hastalıklar kalmayacak diye. Ona bakıyor. (Yeşaya, 51:11). “Orada coşku, sevinç, şükran ve ezgi olacak.” Yani mutluluk ve sevinç içinde olacaklar diyor insanlar. “... sevinciniz sonsuz olacak.” diyor (Yeşaya, 61:7). Evet. Oktar Hocam ne anlatayım?

OKTAR BABUNA: Estağfurullah Hocam. Ne uygun görürseniz inşaAllah. Hep zaten müjdeler veriyorsunuz. Çok büyük müjdeler.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Büyük olayların ve hayret verici şeylerin meydana gelmesi. Hz. Mehdi (as)’ın zamanında büyük hadiseler vuku bulacak diyor. Mesela bu iddia edilen Ergenekon örgütü büyük bir vakadır. Haiti’deki deprem büyük bir vakadır. “Onun zamanında...” Mehdi (as)’ın “... zamanında nice hayret veren haller zuhur edecektir.” Hep şaşırtıcı olaylar oluyor. İmam-ı Rabbani diyor ki Mektubat-ı Rabbani’de: “Onun zuhur mebdeleri ve mukaddemeleri...” çıkış alametleri “Resulullah Efendimiz (sav)’in irhasatına benzer.” Resulullah (sav) zamanındaki gibi onun da çıkış alametleri olacaktır. Resulullah çıkmadan önce biliyorsunuz alametleri belirmişti. Onda da öyle olacak. Evet, bana bir soru sor sen.

SUNUCU: Sayın Hocam. Bu akşam haberlerde ABD insanlarının zihinlerindeki olumsuz hatıraları silmeye yönelik bir çalışma yapıldığını duydum. Hocam sizce gerçekten bu insanlara fayda sağlar mı? Yoksa asıl çözüm sizin hep anlattığınız gibi Allah’a tevekkül, kadere iman ve Kuran ahlakını yaşamak mı?

ADNAN OKTAR: Dün müydü? Habertürk’te bir sevimli bir kız var sarışın. Dindar da gördüğüm kadarıyla. İsmini tam hatırlayamadım. Ama böyle dine karşı saygısı sevgisi bayağı var. Zaten dini programlar yapıyor genellikle. Yalnız orada bir oyuna geldi. Ben ona şaşırdım. Dediler ki; tarikatlar yani dini cemaatlar insanları etkilemek için beynin direncini kıran ilaçlar kullanıyorlar. Yani böyle insan zihnine etki edecek, onların direncini kıran, iknaya uygun hale getiren ilaçlar kullanıyorlar. Tarikatların tamamı kullanıyor diyor. Böyle bir oyuna bu nasıl geldi, ben ona şaşıyorum. Kardeşim bir kere ilaçla, köfteyle, bilmem neyle bir adam seni hiza etse bu neye yarar? Yani bu iman mı bu? Adama verdin ilacı adam robot gibi, “Evet sahip”, “ne diyorsan doğru sahip” diyor. Bu mahluk olur. Bu insan değil ki. Onun imanı geçerli olmaz. İlaçla iman olur mu? Ve o insanın sevgisi, saygısı, dostluğu, arkadaşlığı geçerli olur mu? Aklını kaybetmiş o. Artık deli hükmünde o yani. Yok o, ölmüş o. Yani ilaçla adamı sen öldüreceksin. Adamın eti kemiği kalır o zaman. Ceset senin emrinde. Neye yarar o? İslam’da açık şuurlu, açık bilinçte samimi ikrar, samimi kabul esastır. Buna iman denir. Öbür türlü zorla, ilaçla, korkutarak... Bu münafıklık olur ve zaten geçerli de olmaz. İlaçlı olursa zaten onun şuuru kapanır, ona da hiçbir faydası olmaz. Bir de bütün tarikatları, cemaatleri töhmet altında bırakan böyle bir üslup hiç yakışmadı. Peki o zaman ben de derim ki; komünistler, ateist masonlar, milletin kahvesine ilaç koyuyorlar, onları ateist yapıyorlar. Buyurun onlar da açıklasın bakayım. Komünistler de milleti öyle komünist yapıyor derim. İknaya uygun hale getiriyorlar. Çayın içerisine atıyor ilacı ve adam ondan sonra da komünist oluyor deyim. Yani bu nasıl bir mantıksızlıksa, nasıl münasebetsiz bir izahsa, bu da aynı şekilde mantıksız ve münasebetsiz bir izah. Buna inanması da, yani inanıyor gibi görünmesi de yakışık almadı. Dışarıdan yok Amerika milletin kafasını yönlendiriyormuş bu tam anlamıyla safsata. Hadi gelsin de benim kafamı yönlendirsin Amerika. Kardeşim ne alaka? Gelsin. Yedi sülalesi gelsin kafamı yönlendirsin. Beni Allah yönlendirir. Nerede görülmüş böyle şey? Yani böyle garip garip şeylere inanıyorlar çocuk gibi. Bir de bunları savunuyorlar. Bir de ciddi ciddi bunların karşısında geçip dinliyorlar. Bunun aleni bir safsata olduğu belli. O zaman Amerika bütün milletin beynini yönlendirir, hepsini Amerika’ya hizmet ettirir. Adamların hiç asker falan bulundurmasına gerek yok ki. Yok hepsi bir radyo dalgası varmış kafalarında. Sanki FM radyo gibi. Kardeşim artık insaf. Çocuk gibiler. Atan atana, tutan tutana böyle. Herkesin bir frekansı varmış işte FM dalgası gibi. İşte 102. Mesela bilmem kaç. Mesela 99. Frekansı tutturdu mu bitiyormuş iş. Bu kadar basit. Sanki adam radyo. Philips radyo gibi. Biraz kafalarını açsalar iyi olur. O kafalarını başka türlü bir şeylerle etkilemişler anladığım kadarıyla. Bu frekanslar şunlar bunlar falan, aklı başında bir insanın söyleyeceği sözler değil. Yani ciddi ciddi anlatıyorlar. Özellikle Müslümanları böyle töhmet altında bırakacak. Kardeşim ateist masonlar hakkında niye konuşmadın? İddia edilen Ergenekon örgütü yapıyor desene. Milletin kahvesine, çayına onlar katıyor, kendilerine hizmet ettiriyor desene. Niye mazlum Müslümanları hedef gösteriyorsun? Hangi Müslüman bunu yapar? Ben bütün cemaatleri tanıyorum. Hiçbir yerde duymadım böyle bir şey. Ne alaka? Hepsi gariban, mazlum insanlar. Cübbeli de pimpirikli. Ne konuşsak ‘bana söyledin’ diye ortaya çıkıyor. Kardeşim, o zaman hiçbir şey konuşamayız ki. Ben diyorum ki mesela İstanbul’da bir yobaz Hoca çıkacak, Hz. Mehdi (as)’a karşı mücadele verecek. Meşhurdur bu. İmam Rabbani’nin belirttiği sahtekar Hoca. Şimdi çıksa, Cübbeli çıksa sen bana diyorsun dese, ben ne diyeyim. Kimse ben onu kastediyorum. Değil mi, öyle olmaz.

OKTAR BABUNA: Tabii ki Hocam inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Birçok kişiden bahsettik, kafası tıraşlı adamdan bahsettik. Şimdi adam dese ki benim kafam tıraşlı, sen benden bahsediyorsun derse, ben ne diyeyim? Bunu Resulullah (sav) söylüyor, ben söylemiyorum. Değil mi mesela sarıklı adamlardan bahsediyor, ahir zamanda deccale uyacak adamlardan bahsediyor. Adam dese ki ben sarıklıyım, sen beni mi kastediyorsun dese ben ne diyeyim? Mesela o siperden fırlayacak bir topaldan bahsediliyor hadiste, adam çıksa benim ayağım topal sen benden bahsediyorsun dese bu da olmaz. Yarası olan gocunacak, onlar kendini bilir zaten. Dolayısıyla birçok kişiden bahsediyoruz biz. Cübbeli’nin durup durup benden bahsediyorsun diye ortaya çıkması mantıksız. Habertürk’te biraz olayı böyle kaşıyor alttan, o da halleniyor bu sefer, hareketleniyor. Gitsin Habertürk’e söylesin, arkadaş desin nereden çıkarttın bunu. Değil mi adam adres vermemiş, efendim isim vermemiş, ülke vermemiş. Eşkal tarifi yapmamışız. Bir de Cübbeli zaten o cemaati içerisinde en geride olan insanlardan bir tanesi. Birçok insan var onun cemaati içerisinde, yani Mahmut Hoca’dan sonra, ki Allah ömrünü uzun etsin, değil mi o cemaati devam ettirmesi muhtemel çok büyük değerli alimler var, birçok kişi var. Cübbeli en son, en sonu olur inşaAllah. “Allah Konstantiniyye’yi, İstanbul’u çok sevdiği dostlarının, Hz. Mehdi (as)’ın eliyle fethedecek. Onlardan hastalığı ve üzüntüyü kaldıracak.” Demek ki herhangi bir hastalık değil büyük hastalıkları kaldıracak. Ve üzüntü de kalkacak. (Kıyamet Alametleri, s. 181). “Beldeler onun, Hz. Mehdi (as)’ın emrine girer.” Bütün Türk alemi, bütün İslam alemi yani Türk İslam Birliği. “Allahu Teala O’nun elinde Konstantiniyye’yi, İstanbul’u manen fethini müesser kılar.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman). “Dünyadan hiçbir zaman kalmayıp ancak tek bir gün kalsa bile”, ki bu 7000 yılla ilgili hadislere uygun düşüyor. Çünkü dünyanın ömrü 7000 yıldır diyor Peygamberimiz (sav). Bunun 5600 yılı geçmiştir 1400, o zaman bu hadise de çok uygun oluyor. “Tek bir gün kalsa bile” 1400, 1500’e kadar. 1400 geçerlidir çünkü 1500’den sonra bitiyor. “O gün de benim soyumdan bir zatın, Hz. Mehdi (as)’ın Konstantiniyye şehrine sahip olması için Allah muhakkak o günü uzatacaktır.” İstanbul’u alacak diyor manen. İnşaAllah. Kitab-ül Burhan’dan. Biz bu fitneyi önleyecek ve İstanbul’u manen fethedecek olan Hz. Mehdi (as)’i arıyoruz diyecekler alimler. Çünkü biz onun babasının, anasının, ordusunun isimlerini öğrendik şeklinde cevap verecekler. Demek ki babasının ismi sonra öğrenilecek, başından bilinen bir isim değilmiş. Öbür hadiste ne diyordu, Peygamberimiz (sav)’in hadisinde, onu bildiriyor değil mi Hz. Ali’ye. Ama bir sırdır ismi, açıkça söylüyor. Allah onu açıklayıncaya kadar o ismi söyleme, diyor. Vakti geldi, şu ana kadar gizledi ve şu an daha anlaşıldı. “Mehdi (as) Konstantiniyye’yi ve Deylem dağını manen fethedecektir.” “İnsanlar başlarında halife bulunmaksızın hac ederler Mehdi (as) zamanında.” Hz. Mehdi (as)’ın zamanında halife yok. Halifelik kaldırıldı biliyorsunuz. “VAllahi sonunda Mehdi (as) mutlaka zuhur edecek ve boynunda hiç kimsenin biatı olmayacaktır.” Hiçbir tarikata bağlı olmayacaktır. Hiç kimseye biat etmiş olmayacak, hiç kimsenin biatı olmayacak diyor. Yani tarikatlara karşı sevgisi olacak, muhabbeti olacak fakat hiçbir tarikata bağlı olmayacak. Yani ne Nakşibendi’dir, ne Kadiri’dir. Ama hepsine karşı sevgisi olur tabii. Hz. Mehdi (as) gayet sükûnet içerisinde yürüyecektir. Sakin yani eze eze, söke söke devam ediyor. (Kıyamet Alametleri, s. 163, 173) “Mehdi Peygamber (sav)’in yolunda gidecek, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, kan da akıtmayacaktır.” Terör yok, anarşi yok, kan akıtmak yok, savaş yok. Hz. Peygamber (sav) en başta İslam’ı nasıl ayakta tuttuysa, Mehdi (as) da en sonunda aynı şekilde İslam’ı ayakta tutacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27) “Mehdi (as)’ın zamanında ne bir kimse uykusundan uyandırılacak, ne de bir kimsenin burnu kanayacaktır.” Teröristler çok bunalıyorlar bu hadisleri duyunca, kan akmadan Mehdi olur mu diyorlar. Sel gibi kan akıtacak, şöyle atların göbeğine kadar gelecek kan diyor. Cahil Müslümanlarda da var bu söz, hem teröristlerde var, hem cahil Müslümanlarda var. Bu cahil Müslümanlardan biri de Cübbeli. Kuş uçacak diyor, kuşun ömrü yetmeyecek cesetlerin üstünden, insan cesetleri böyle yığılacakmış üst üste. Kuş mesela 2000 km, 3000 km, 4000 km uçacak hayvan, fakat cesetler daha hala bitmeyecek diyor. Kardeşim bu ceset, kan merakı nereden çıkıyor bu kadar? Bak, Peygamberimiz (sav) söylüyor, kan akıtmayacak, damla diyor damla, biraz da değil, damla, damla kan akıtmayacak diyor. Naim Ebu Said’den tahric etti, Resulullah buyuruyor (sav), “İsa İbni Meryem Mesih’in arkasında namaz kılacağı kişi bizdendir.” Hz. Mehdi (as)’dır. İbni Ebu Şeybe Musannet’inde İbni Ebu Şeybe’den tahric etti, dedi ki: “ Hz. Mehdi (as) bu ümmettendir ve Hz. İsa (as)’a imam olacaktır.” Yani Hz. Mehdi (as)’ın ne kadar ehemmiyetli bir şahıs olduğunu görüyorsunuz. Bakın ulu'l azm bir Peygamber ahir zamanda Cenab-ı Allah onu geri aldığı gökyüzünden geri gönderecek ve Mehdi (as)’a vezir olacaktır. Mehdi (as)’ın büyüklüğünü ve olağanüstülüğünü buradan anlıyoruz inşaAllah. Naim Bin Hamad’dan Abdullah Bin Arm’dan tahric etti, dedi ki; “Hz. Mehdi (as) İsa İbni Meryem Mesih üzerine ineceği ve arkasında namaz kılacağı kimsedir.” Buhari ve Müslim, sahih hadis kitapları ikisi de biliyorsunuz. Ebu Hureyye’den tahric etti, buyurdu “Meryem oğlu İsa Mesih aranıza indiğinde ve imamınız sizden Hz. Mehdi (as) olduğunda bakalım ne yaparsınız.” (Kitabü'l-Burhan Fi Alameti'l-Mehdiyyi'l Muntazar) Semadan arz ehline şamil olan bir ses ki herkes onu kendi lisanında işitir. Mehdi (as) çıktığında tercüme edilerek her lisanda insanlar duyacaklar. Buna bakıyor. Yoksa Cübbeli’nin dediği gibi gökyüzünün melekler kaplayıp herkese kendi dilinde melekler konuşmayacak. Cübbeli çocuk gibi, Allah hidayet nasip etsin, aklını artırsın inşaAllah. Sonra da Müslüman’ın manevi liderliği yeryüzünün en hayırlısı olan Hz. Mehdi (as)’a evinde otururken gelecektir. Evinde insanlar ona bağlanıp biat ediyorlar. Bir biat daha var. Rükun ve makam arasında inşaAllah. “Bunun üzerine Hz. Mehdi (as) rükun ve makam arasına oturur ve elini uzatarak biatleri kabul eder.” inşaAllah bu en son safhası. “Hz. Mehdi (as) ancak baskıyla başa geçmeye razı olacaktır.” Baskı ile, yoksa kabul etmiyor. El Kavlul Muhtasar’da, sayfa 48. “İnsanlar nihayet Hz. Mehdi (as)’a gelirler. Rükün ve makam arasında kendisi istemediği halde ona biat ederler.” Ben diyor “Mehdi değilim”, “ben lider de olmak iddiasında değilim” diyor. Onlar diyorlar ki; “Sen Allah’ın izniyle O’sun inşaAllah, bizim kanaatimiz o, hüsn-ü zan ediyoruz sana” diyorlar, sana biat edeceğiz diyorlar yani istemesen de biat edeceğiz diyorlar. Yani isteyip istememene bağlı değil diyorlar. Çünkü bütün ümmetin kanı boynuna o zaman diyorlar. Bütün dünyada çekilen acıların, sorumluluğu senin üstüne olsun o zaman diyorlar. Bunu kabul edeceksin diyorlar. Kendisi istemediği halde ona biat ederler, eğer kabul etmezse boynunu vururuz derler diyor, o kadar şiddetli bir kararlılık var. “Yer ve gök ehli ondan razı olur” diyor. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler) Yani çok şiddetli baskı görecektir Hz. Mehdi (as) kabul etmesi için. Hani diyor ya Cübbeli “insanlara kendini kabul ettirmek için uğraşacak” öyle bir şey yok. İnsanlar onun, Hz. Mehdi (as)’ın liderliği kabul etmesi için uğraşacaklar, onu öyle bir şeyi yok. “Semadan bir münadi Hak Al-i Muhammed’dir” şeklinde bağırdığı zaman Hz. Mehdi (as) zuhur eder” televizyonları, radyoları kastediyor. “Herkes sadece ondan konuşur.” Hz. Mehdi (as) şöhret oluyor son zamanlara doğru, bayağı konuşulmaya başlıyor. “Onun sevgisini içer” gittikçe onu çok şiddetli sevmeye başlıyorlar “ve ondan başka bir şey bahsetmezler” ana konu haline gelir diyor bir süre sonra. Celalettin Suyuti’nin Tasnifi’nden Hadisler’de var. “Bir münadi semadan, ‘Hak Hz Muhammed (sav) ehlindendir’ şeklinde bağırmasından sonra.” yani “Seyittir Mehdi (as)” demesinden sonra ki radyo ve televizyonlara bakıyor. “Hz. Mehdi (as)’ın sevgisi insanların kalplerine yerleşecek ve ondan başka bir şeyden bahsedilmeyecektir.” Hz. Mehdi (as), İslam ahlakının hâkimiyeti, Türk İslam Birliği, Allah sevgisi, Allah korkusu, imanı konuların dışında bir şey olmayacak. “Muhakkak ki o insanların karşılaştıkları şerler sebebiyle” yani insanlar öyle bunalıyor ki, iddia edilen Ergenekon örgütü, terör, anarşi, pahalılık, her şey… “Hz. Mehdi (as)’ın kendilerine en sevgilisi olmadıkça çıkmayacaktır.” Müthiş sevecekler, ondan sonra çıkacaktır diyor. Celalettin Suyuti’nin Hadisleri’nden yine bu; “yer ve gök ehli ondan (Hz. Mehdi (as) ) razı olur.” Melekler de seviyor, insanlar da seviyorlar. “Allah bütün insanların kalplerini onun (Hz. Mehdi (as)’ın) muhabbetiyle dolduracaktır” diyor. Bütün dünya sevecek diyor, bütün insanların diyor ama son zamanlarında bu, Hz. Mehdi (as)’ın muhabbetiyle dolduracaktır. “Hz. Mehdi (as) insanlara gelir onu aşk ve muhabbetle kucaklarlar” diyor Hz. Mehdi’yi. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki- Celalettin Suyuti’nin Hadisleri’nden) “Yabani hayvanlar, kuşlar hatta denizdeki balıklar bile Hz. Mehdi (as)’dan razı olacaklar” diyor, onlar bile sevecekler diyor. “Bu fitnelerin en sonuncusu, günahsız insanların öldürülmesidir ki” zaten anarşi, terör de insanların hiç alakası olmayan garibanları öldürüyorlar, “artık o zaman kendisinden herkesin razı olacağı bir gidişatta olan Hz. Mehdi (as) çıkar” herkesin beğeneceği, seveceği bir insandır diyor, Hz. Mehdi (as) o zaman zuhur eder diyor. Celaalettin Suyuti’den yine bu. Çok fazla hadis var bu konuda saysam şimdi. Said Nursi ne diyor; “Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında elbette en büyük bir müctehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem Mehdi, hem mürşit, hem kutb-u azam olarak bir zat-ı nurani gönderecek, o zat da Ehl-i Beyti Nebevi’den Peygamber Efendimiz (sav)’in soyundan seyit olacaktır” diyor. Bak; hem hâkim, hem Mehdi, hem mürşid, hem kutub, en büyük müceddid, hem de en büyük müctehid olarak diyor, gelmiş geçiş en büyük mezhep imamı. Dolayısıyla sadece Hz. Mehdi (as)’ın anlattıkları esas olacağı için bütün mezhepler kalkacak Hz. Mehdi (as) zamanında. Ehl-i sünnet inancında kesin gerçektir bu inşaAllah. O yüzden biraz anlamazlıktan geliyorlar. Çünkü olay büyük olduğu için, dünyayı sarsan bir olay olduğu için biraz anlamazdan geliyorlar ama anlamazdan gelmek pek önemli değil. Evet, kaderde olan bir şey inşaAllah. 2 dakikamız kalmış. Ne yapacağız Oktar Hocam? Bir ayet okuyayım öyle bitirelim. Şeytandan Allah’a sığınırım. 71. ayet “Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler ve sağırlaştılar. Sonra Allah tevbelerini kabul etti. Yine onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.” İnsanlar körleşip sağırlaşmayacaklar. “Andolsun şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih’tir diyenler küfre düşmüştür” diyor Allah. Allah’ı üçleyenler küfre düşmüştür diyor Allah. “Oysa Mesih’in dediği şudur; Ey İsrailoğulları. Benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah’a ibadet edin. Çünkü o Kendisine ortak koşana şüphesiz cenneti haram kılmıştır. Onun barınma yeri ateştir. Zulmedenlere yardımcı yoktur.” Allah Meryem oğlu Mesih’tir diyenler küfre düşmüştür diyor Allah. Bu olmaz. Hıristiyanlar bu zulüm olan düşünceden vazgeçecekler, tek Allah’a inanacaklar. O gün o insan, rahip “ben tek Allah’a inanıyorum” diyor güzel. Birçok Hıristiyan tek Allah’a inanıyor. Bu da çok güzel. Milyonlarca Hıristiyan var tek Allah’a inanan. Allah sayılarını artırsın.

OKTAR BABUNA: Çeşitli radyo, televizyon bağlantılarıyla bütün dünyaya bunların yanlış olduğunu, Hıristiyanlık dünyasına açıkladınız zaten Hocam maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Defalarca açıkladım. Yine açıklıyorum, yine açıklarım inşaAllah. Tamam bugünkü sohbetimiz de bu kadar inşaAllah.