Sohbet -1010 Ocak 2010

SUNUCU: Hayırlı günler değerli izleyenler ve dinleyenler. Adnan Oktar’la Başbaşa programına hoş geldiniz efendim. Evet bugün yine birbirinden değerli iki konuğumuz stüdyomuzdalar, öncelikle değerli Hocamız Adnan Oktar’la başlamak istiyorum. Hocam hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Efendim, sizler de hoş geldiniz.

SUNUCU: Teşekkür ederim. Evet Hocam nasıl başlamak istersiniz?

ADNAN OKTAR: Ne yapalım?

OKTAR BABUNA: Hocam Kuran okuduğunuz zaman çok güzel kalplere ferahlık oluyor. İslam ahlakının hakimiyetini müjdeliyorsunuz, muazzam oluyor.

ADNAN OKTAR: Yalnız İslam ahlakının hakimiyeti çok üzerinde durulması gereken, Müslümanların gece gündüz namazla beraber sürekli gündemde tutması gereken hayati bir konudur. Kuran ahlakını Cenab-ı Allah bu yüzyılda dünyaya hakim edeceğini bizlere vaat etmiş. Hadislerden bunu anlıyoruz. Onun için bu konuyu böyle ikinci bir mevzuymuş gibi veyahut ehemmiyetsizmiş gibi göstermek Kuran’a saygıya uygun olmaz. Hatta haram olur çünkü İslam ahlakının dünyaya hakimiyeti için gayret etmek farzdır. Her Müslüman için farzdır. Vakti de gelmiştir, şartlar da oluşmuştur. Bu konuda gevşek davranmak Müslüman’a yakışmaz. Bismillah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “De ki: "Gördünüz mü” diyor Cenab-ı Allah Kasas Suresi 71’de; “söyleyin; Allah, Kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa,” yani sürekli gece olsa “Allah'ın dışında size aydınlık verecek İlah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?" Mesela Dünya etrafında dönmeyebilirdi, bir tarafı sürekli gündüz olurdu, bir tarafı sürekli gece olurdu, bu ölüm demektir. Tabii yani çünkü bir tarafta ısı sıfırın altında çok küçük değerlere düşecekti. Öbür tarafta da akılalmaz bir sıcaklık meydana gelecek, kavuracaktı. “Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için, dinlenmeniz ve O'nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz.” Allah isterse gece gündüz yapmazdı, sürekli gündüz olurdu. Ama gece ve gündüz her gün hayatı tazeliyor. O bir nimet; insanlarda bir monotonluk meydana getirmemek için Allah renklendirmiştir. Gerçi mesela şimdi öğlen vakti var, ikindi vakti var, akşam vakti var değil mi, hepsi bir heyecan vesilesi. Mesela sabah oldu kalkalım diyorlar, öğlene geliyoruz diyorlar, akşam oldu diyor. İşte bu hafta bitti diyor, bir dahaki hafta başladı diyor, hafta sonu geldi diyor. Ahirette ise sürekli tek gündüzdür. Sürekli gündüz vardır, ama orada da tekdüzelik yoktur. Orada sürekli heyecan var, çok zevkli, neşeli rahat bir ortam var. Evet, ben o zaman Kuran’dan böyle okuyarak devam edeyim. Ne anlatayım? Oktar Hocam.

OKTAR BABUNA: Estağfurullah Hocam. İnşaAllah ayrıca ebcedlerle açıklıyorsunuz ayetleri, ahir zamana bakan. Katlamalı anlamlarını açıklıyorsunuz çok güzel oluyor maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Kuran’daki bu ebcedleri bir kitap haline getirelim, inşaAllah. Çünkü çok hayret verici şekilde, bir tane iki tane değil. Şeytandan Allah’a sığınırım. Hicr Suresi 91. “Ki onlar Kuran’ı parça-parça kıldılar.” Ahir zamanda Müslümanların bir kısmı Kuran’ın bir bölümünü uygulayacaklar. Dolayısıyla sapkın düşünceler ortaya çıkacak. Mehdi (as) da bunu ortadan kaldıracak. “Rabbine andolsun, onların tümüne (bunu) soracağız” diyor Allah, Kuran’ı parça parça yaptıkları için. “Yapmakta oldukları şeyleri”, şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırış etme. Şüphesiz o alay edenlere (karşı) Biz sana yeteriz” aynı zamanda bu Mehdi (as)’a da bir hitaptır. Mehdi (as)’la da o devirde kendilerince kendini bilmez adamlar güya alay etmeye kalkacaklardır fakat sonunda Mehdiyet galip gelecektir. Her asırda bu olmuştur. 13. ayet Nahl Suresi. “Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de faydanıza verdi. Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır” renkleri Allah yaratıyor, dışarıda renk yok. İnsanın beyninde yaratılıyor.

OKTAR BABUNA: Bir seyircimiz Hocam Sad Suresi’ni rica etmiş, 38. sureyi.

ADNAN OKTAR: Allah Allah, neden merak etti acaba, evet, Sad Suresi çok hikmetlerle dolu bir sure, Sad Suresi 33’ten okuyorum. Hz. Süleyman (as) bahsi, Hz. Süleyman (as) direkt Mehdiyet’ten bahseder. Dolaylı yoldan inşaAllah. "Onları bana getirin" (dedi).” Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Sonra (onların) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı.” Hayvan sevgisinde temas da çok önemlidir. Mesela kediyi seviyorken başını okşar onun, değil mi her tarafını okşar. Hz. Süleyman (as)’ın da içinin ne kadar coşku dolu olduğunu ne kadar sevgi dolu olduğunu Allah detay olarak belirtiyor. Mesela boyunlarını okşuyor atların, bacaklarını okşuyor, Allah’ın tecellisi olarak onları çok seviyor. Bakın Hz. Süleyman (as)’ın özelliği. Diyor ki; “Şeytanları da; her bina ustasını ve dalgıcı” Hz. Süleyman (as)’ın emrine şeytanlar da veriliyor. Her bina ustasını; yani işin doğrusu buradaki anlatım, masonlar. Her bina ustası, masonlar da Hz. Süleyman (as)’ın emrine giriyorlar. Bakın şeytanlar da yani Mehdi (as) devrinde de ateist masonlar da Hz. Mehdi (as)’ın emrine gireceklerdir. Şeytanları da Allah’ın dini için onların hepsini kullanacaktır. Ve hepsini faydalı hale getirecektir. İslam’a hizmet ettirecektir. Ve dalgıcı da diyor yani deniz altında her türlü faaliyetin yapılacağı belirtiliyor. “Ve (kötülük yapmamaları için) sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini” demek ki Mehdi (as)’ın istihbarat ağı dünyanın en güçlü istihbarat ağı olacak. Yani kimin ne yaptığını hepsini tespit edebilecek, yani dünyada görülmemiş bir istihbarat ağı oluşmuş olacak. Tabi bu insanların lehine. Peygamberimiz (sav)’de olduğu gibi “hayır kulağı” olarak yani insanların özgürlüğünü kırmak için değil, insanlara özgürlük vermek için mükemmel bir istihbarat ağı olacağı anlaşılıyor. Ki bu ağ içerisinde şeytanları ve masonları bile İslam’ın lehine kullanılacağı açıkça anlaşılıyor. "İşte bu, bizim vergimizdir. (Ey Süleyman) Artık sen de hesaba vurmaksızın, ihsan et ya da tut." Bu özellik kimin özelliğidir aynı zamanda? Mehdi (as)’ın özelliğidir değil mi, bak. “Hesaba vurmaksızın” aynısı ile hadis-i şeriflerde belirtildiği gibi bakın, “ihsan et veya tut”, aynı Mehdi (as)’a hitap edildiği gibidir. Hz. Süleyman (as) ile aynı. 41; “Kulumuz Eyyub'u da hatırla” Eyyub (as). “Hani o: "Herhalde şeytan bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti”, bakın en sonunda Allah’a sesleniyor. Gidip orada burada millete anlatmıyor; “acı çekiyorum, rahatsızım, sıkılıyorum, bunalıyorum” demiyor. Dayanamayacak hale gelince ne diyor, "Herhalde şeytan bana kahredici bir acı ve azap dokundurdu" diye Rabbine seslenmişti” diyor. Demek ki onu çok sıkan bir rahatsızlık oluşmuş. Cenab-ı Allah ne diyor; "Ayağını depret” hareket et, spor yap. “İşte yıkanacak ve içecek soğuk (su, diye vahyettik.).” Bakın stresi tamamen gideren özellikler, bir spor hareketlilik, iki yıkanmak duş almak, üç içecek su. İnsan susuzluktan sıkılır, yani sıkıntı verir insana, bunaltı verir. Banyo yapmamak da insanda ağırlık verir, banyo yaptığında bir hafifler insan. Spor yaptığında tamamen açılır. Kuran bu mühim hususlara 42. ayette dikkat çekmiş. “Katımız'dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini de bağışladık.” Hz. Eyyub (as)’a Mehdi (as)’ın benzerliği hadislerde belirtilmiştir. Hz. Süleyman (as)’a da benziyor Hz. Mehdi (as). Hatta Peygamberimiz (sav) diyor; dünyaya iki mümin hakim olmuştur, Hz. Süleyman (as) ve Zülkarneyn. İki tane kafir, Nemrut ve Buhtunnasr hakim olmuştur. Yere beşinci olarak benim evlatlarımdan Mehdi (as) hakim olacaktır, diyor. Ama, bütün yeryüzüne bütün dünyaya. Halifetullah olarak inşaAllah. Eyyub (as) gibi zorluklar yaşayacağı ve acı çekeceği hadis-i şeriflerde belirtilmiştir. Sabredecektir Mehdi (as). Bakın, bu sabrın sonunda Eyyub (as)’a Cenab-ı Allah’ın verdiği nimet, “Katımız'dan ona bir rahmet ve temiz akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir benzerini daha bağışladık.” Cenab-ı Allah ailesini ona geri ihsan ediyor, bol bol mal ve mülk veriyor, imkan veriyor. Ama sonuna kadar sabrediyor o. “Adn cennetleri; kapılar onlara açılmıştır” diyor 50. ayette. “İçlerinde dayanıp yaslanmışlardır,” koltuklara dayanıyorlar. “Orada birçok meyve ve şarap istemektedirler.” Yalnız cennet şarabı, bildiğimiz bu kokusu da rahatsız eden, içildiğinde sarhoşluk veren, baş ağrısı veren şarap gibi değil. Cennet şarabı, içti mi insanı açan, daha da ferahlandıran, neşesini daha da arttıran, büyük zevk veren; Allah aşkını yaşadığı bir içki inşaAllah. “Ve birçok meyve” Meyvelere elini uzatırsın, o dal böyle uzanır gelir, alırsın yersin meyveyi, dal yine gider. Yine gel dersin yine gelir aynı şekilde. Hiç meyvesi tükenmez. Ayette diyor Allah, tükenmez diyor. Ağaca da gel desen gelir, git dersen gider. Bütün cisimler akıllıdır, bütün hayvanlar, bitkiler her şey akıllıdır. “Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş yaşıt kadınlar vardır.” Allah hep bakışın üstünde duruyor. Çünkü akıllı bir insanın bakışı çok etkileyicidir. Onun için Kuran’da bakın, “yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş” ve iffet, temizlik. “Sadece eşlerine çevirmiş” Çünkü herkese ait olan bir kadın kimseye etki etmez. Helali olması için sadece kendine ait olması lazım. “Ve yaşıt kadınlar vardır” diyor. Tabii yaşlılıkta acz meydana geldiği için kadın da erkek de aynı yaşta olacaklar cennette inşaAllah. Ahirette diyorlar ki: “Ve derler ki: Bize ne oluyor ki,” diyor 62. ayette “kendilerini şerir (kötü)lerden saydığımız adamları göremiyoruz." Mesela, niye diyorlar burada Mehdi (as) yok, niye haşa Peygamber (as) yok. Onlar çok kötüydü, diyorlar haşa. Yani o nefretle devam ettikleri için, o nefretleri ahirette de devam ediyor. Niye göremiyoruz onları, diyorlar. Halbuki onlar cennetin en yüksek tabakalarındalar. “Biz onları bir alay konusu edinmiştik;” diyorlar, ki Mehdi (as)’ı da peygamberleri de alay konusu edinmişlerdi. “yoksa gözler mi onlardan kaydı?" Acaba bizim gözlerimiz mi görmüyor onları, diyorlar. Buralarda göremiyoruz mu yoksa, diyorlar. Yani delilikleri yine devam ediyor. “Bu, cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir” diyor Allah. Sürekli mücadeledeler, hem ağız dalaşı ağız kavgası, hem fiziki fiili kavga. Sürekli böyle it gibi boğuşuyorlar. Zümer Suresi 27. “Andolsun, Biz bu Kuran’da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik.” Demek ki Kuran’da her türlü bilgi var. Kuran’da yoktur diyor adam, eksik diyor. Bak Allah diyor ki “insanlar için her bir örnekten verdik.” Demek ki her türlü bilgi var. “Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir,” 22. ayet. Allah ona bir nur nasip ediyor. Aklında, fiilinde, fiziğinde, ruhunda bir ferahlık bir aydınlık meydana geliyor. 36. ayet “Allah, kuluna yeterli değil mi? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar” diyor. Ben cezaevindeyken, o ilk tutuklandığımda 86’da, “Kuran’dan açayım, hangi sayfa gelecek acaba” dedim; yani çok üstüme varıyorlardı o zaman. Zaten tutuklandım, buna rağmen olaylar devam ediyordu. “Ne yapsam acaba, yani kimlerle bağlantıya geçeyim, ne yapayım” falan diye düşünüyordum. O arada Kuran’ı açtım bu ayet çıkmıştı. “Allah kuluna kafi” İnşaAllah, maşaAllah. “Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici yoktur. Allah kimi hidayete erdirirse” yani Mehdilik verirse, Mehdi (as) vasfı verirse, “onun için bir saptırıcı yoktur.” Yani, ona deccal etki etmez artık. Deccalin kılıcı onu kesmez. “Allah intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir?” Allah, Ben intikam alacağım diyor, inşaAllah. 45. ayet Zümer Suresi. “Sadece Allah anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalbi öfkeyle kabarır.” Allah birdir diyorsun, Allah var diyorsun, adamı kan boğuyor adeta bunalıyor yani Allah’tan bahsedince. Aman bana müsaade, diyor. “Oysa O'ndan başkaları anıldığında hemen sevince kapılırlar.” Öyle modadan şundan bundan televoleden falan bahsettin mi onlar açılır diyor, içleri açılır, ferahlarlar diyor Allah ayette. 42. ayet; “Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda” demek ki insanların uykusunda da canları alınıyormuş. Hz. İsa (as)’ın da uyku halinde göğe alınmasında canı alınmıştı. “Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanın ruhunu tutar,” mesela adam uyuyor, ölüm kararı verildiyse onun ruhunu Allah bırakmıyor. Sabaha ölüdür o. “... öbürünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir.” Sabah uyandıysa canı geri verilmiş. “Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır” diyor Allah. Evet mesela, Fussilet Suresi 4; “Bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak. Ama çoğu yüz çevirdiler. Artık onlar dinlemezler.” İnsanların çoğu yüz çevirirler, dinlemezler. Buna şaşırmamak lazım çünkü Allah “Ben böyle yarattım” diyor. Adam diyor ki; anlatıyorum anlatıyorum anlamıyorlar, diyor. Kardeşim, sana ne? İmtihan başka türlü olmaz zaten, imtihan ortamı böyle olur. “Bir müjde verici ve uyarıcı olarak.” Evet, Şura Suresi 24; “Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir).” Bakın, “eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler” diyor Peygamber Efendimiz (sav)’e. “Yoksa onlar Allah’a karşı yalan uydurdu mu diyorlar” Peygamber (sav)’e. “Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler.” İsterse Cenab-ı Allah senin bütün benliğini yok ederim, diyor Allah; gücünü yok eder. “Allah, batılı yok edip ortadan kaldırır ve Kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir.” Ebcedi kaç; 2014. Bak, “Allah, batılı yok edip ortadan kaldırır” batılı, darwinizmi, materyalizmi, ateizmi ortadan kaldırır, “ve Kendi kelimeleriyle” Kuran ile, Mehdi (as) ile, Mehdi (as)’ı vesile ederek, “hakkı hak olarak pekiştirir.” İslam ahlakı tam anlamıyla hakim olur. Pekişmek ne demektir; tam oturması demektir. Ebcedi, 2014. 27. ayet, “Allah, kulları için rızkı sınırsızca geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı” diyor Allah, sapıtırlardı diyor Allah. Onun için ekonomik yönden kısıyorum, diyor Allah. O zaman Allah’a şükrederler, diyor. O zaman normal olurlar, diyor. Yoksa ekonomik refahta diyor, sapıtırlar diyor Allah. Evet, 44. ayet mesela Tur Suresi; “Eğer gökten bir parçanın düşmekte olduğunu görseler bile: "Üst üste yığılmış bir buluttur" derler.” Bunu daha önce de okumuştum. “Öyleyse sen onları (dayanılmaz azapla) çarpılacakları” çarpmanın olacağı, “günlerine kavuşuncaya kadar bırak.” 45. ayet, ne demek? 1545’e işaret ediyor inşaAllah. Çünkü bakacaklar uzaya, “yok” diyecekler “ya o göktaşı falan değil, başka bir şey o, hiçbir şey olmayacak” diyecekler. İşte “bilmem kaç kilometre öteden geçecek, çok rahat olun” diyecekler. Tahmin ettikleri gibi olmayacak. Dünya birden çekiverecek üstüne inşaAllah. 2120’de inşaAllah bekliyoruz. “Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.” 56. ayet. Necm Suresi, 53. ayet. “Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.” Yani bu da, nasıl peygamberler geldi, mürşidler geldi, Mehdiler geldi, onlardan bir kişidir. Ebcedi 2031. Dünya hakimiyeti tarihini veriyor. Bak, “Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır.” 56. ayet. Aynı zamanda 1956’ya da bakıyor. Risale-i Nur’un telifinin serbest bırakıldığı tarih ve Said Nursi diyor; “münafıkane sistemin çökmeye başladığı tarihtir” diyor. Bu tarihten itibaren çökmeye başlayacak artık diyor, inşaAllah. Ve ebcedle tarih veriyor o da yine, değil mi inşaAllah. Bakın Kamer Suresi’nde Cenab-ı Allah diyor ki; “Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak',” zillet yani, yüzlerini zillet bürümüş ve dehşetten gözleri artık açılmış. “’olarak’ sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar.” Birden topluca çıkacaklar diyor, hepsi, insanlar. “Boyunlarını çağırana doğru uzatmış”, çağırıcı, “buraya gelin” diyor, uzaktan bir insan, “boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." Çok zorlu bir gün diyorlar. Hepsi topluca o tarafa doğru koşmaya başlıyorlar. “Kendilerinden önce Nuh kavmi de yalanlamıştı; böylece kulumuz (Nuh)u yalanladılar ve: "Delidir" dediler.” Akıl hastası bu, diyorlar. Bütün peygamberlere, aşağı yukarı hepsine deli diyorlar. Bizim Peygamberimiz (sav)’e de deli demişlerdir. Said Nursi Hazretleri’ne de deli dediler, biliyorsunuz. “... 'baskı altına alınıp engellenmişti.'” Tutukluyorlar, hapsediyorlar, iftira ediyorlar, tarassut altında tutuyorlar, faaliyetlerini durduruyorlar, ekonomik yönden, maddi yönden çökertmeye çalışıyorlar ve “delidir” diyorlar. “... o baskı altına alınıp engellenmişti.” Evet, 50. ayet, Kamer Suresi. “Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.'” Hani evrim vardı? Biz bir kere emrederiz diyor, “Ol” dedim mi hemen olur diyor Allah. “Hiç şüphesiz muttakiler, cennetlerde ve nehir (çevresin)dedirler.” Böyle sular, cennet nehirlerinin kenarlarındalar. Suya karşı Allah bir muhabbet yaratmıştır insanın kalbinde. 37. ayet Rahman Suresi. “Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman;” Geçen günler televizyonda gösterdin değil mi internetten? Kıpkırmızı bir gül görünümünde. 33. ayet, “Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz,” yani atmosferi aşıp yerçekiminden kurtulup gidebiliyorsanız, “hemen aşın; ancak 'üstün bir güç olmaksızın aşamazsınız.” Yani roket olması gerekiyor ve çok hızlı olması gerekiyor yerçekiminden kurtulması için. Yani normalin çok çok üstünde bir hıza kavuşması gerekiyor. 29. ayet, “Göklerde ve yerde olan ne varsa O'ndan ister.” Herkes Allah’tan ister diyor her şeyi. “O, her gün bir iştedir” diyor Allah. Her gün yaratır, her an yaratır. “Denizde koca dağlar gibi yükselen gemiler O'nundur.” Gemiyi kim yapıyormuş? Allah yapıyormuş. Tersanede gemi yapılmaz. Tersaneyi Allah vesile eder, gemiyi yapan Allah’tır. “(Yer) Üzerindeki her şey yok olucudur;” hepsi yok olacak diyor Allah. “Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) baki kalacaktır.” Allah Cebrail (as) ve Azrail (as) dahil, hepsini yok ediyor önce. Sonra hepsini yeniden diriltiyor. Rahman Suresi’nde “Çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' sahiptirler.” Cennet, bakın “çeşit çeşit 'inceliklere ve güzelliklere' sahiptirler.” Çok ince desenler var her yerde, her şeyde. “İkisinde de her meyveden iki çift vardır.” Meyveler hep çift çeşit olarak. Mesela kiraz çift çeşit, elma, armut, karpuz ve cennet meyveleri de. Mesela hiç görmediğimiz meyveler de inşaAllah.

SUNUCU: İnşaAllah Hocam, Allah göstersin.

ADNAN OKTAR: İnşaAllah. “Orada bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş kadınlar vardır.” Bakın Cenab-ı Allah yine bakışa dikkat çekiyor. Yani olağanüstü ruhu etkileyen bir gücü vardır mümin kadının ve mümin erkeğin. İmanın derecesine göre olur bu. “Bundan önce kendilerine ne bir insan, ne bir cin dokunmuştur.” O da iffetin önemini gösteriyor, inşaAllah. “Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.” Cennet için diyor ki; “alabildiğine yemyeşildirler” diyor. Bütün cennete uzaktan bakıldı mı yemyeşil bir ortam olarak görünüyor uzaktan bakıldı mı. Bütün, tabii tamamına yeşil hakim. Hatta cennet kıyafetleri var, onlar da yeşildir. Ama cennet yeşilinin ne olduğunu ahirette göreceğiz. Yani en çok hoşumuza giden renk olacak İnşaAllah, en beğendiğimiz renk olacak.

Evet, Vakıa Suresi, “Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,” 4. ayet, “ Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,” 4 ve 5 bir araya gelince ne olur? 1545. Bak, “Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,” Kıyamet, inşaAllah.

Vakıa Suresi, 13. ayette, “nimetlerle-donatılmış cennetler içinde, birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,” 13, 14’ü, “birazı da sonrakilerden.” 14. yüzyılda, Hicri 14. yüzyılda, Mehdi (as) devrine işaret ediyor inşaAllah. Bakın, "birazı da sonrakilerden." 14. “'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler.” Hani evrim oluyordu cennette. Mücevher tahtlar evrimle olur mu?

OKTAR BABUNA: Olmaz İnşaAllah.

ADNAN OKTAR: Usta da yapmıyor onu, kim yapıyor? Allah yaratıyor. “Karşılıklı yaslanmışlardır.” Demek ki sohbetten de müminler derin zevk alacaklar. “Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.” Yeni bir yaratılışla yarattık diyor Cenab-ı Allah. “Onları hep bakireler olarak kıldık,” Her seferinde kadınlar bakire oluyorlar tertemiz, hiç dokunulmamış hale geliyorlar. “Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,” tutkunun önemine Allah dikkat çekiyor, sevgi. Sevgi ve tutku olmadıktan sonra kadın et ve kemik yığınıdır, erkek de et kemik yığınıdır. Sevgi ve tutkuyla bir anlam kazanır. O da Allah sevgisiyle olur. Allah aşkıyla sevilecek insanlar. Küfür için, cehennem ehli için; “hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,” hücrelerinin içi yanacak, “ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.” Meraklılar ya onlar kapkara dumana falan yani kapkara duman yani sürekli onların ilkel atmosfer dedikleri, dünyanın ilkel şeyi diyorlar, ilkel çorba, gerçi Kuran’da var bu. İlk yaratılışta her yer dumanla kaplıydı, diyor Cenab-ı Allah ama, onlar tesadüfen oldu diyorlar. Cenab-ı Allah da her yeri duman kaplı hale getirecek, cehennemin özelliğidir. “Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımarmış olanlardı.” Varlığa şükretmek, varlığı artırır. Ama şükredilmedi mi Allah nimetini alır ve cezalandırır. “(Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme,” bak “(Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde inşa etme konusunda.” Yani fizik kanunlarıyla, kimya kanunlarıyla alakası olmayacak şekilde yeniden yapacağım, diyor Allah. Onun için bilemezsiniz, diyor. Bilemeyeceğiniz bir şekilde yapacağım, diyor Allah. Bak diyor ki 61. ayette Vakıa Suresi, “sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde inşa etme konusunda. Andolsun,” diyor, “ilk inşa (yaratma)yı bildiniz;” bunu gördünüz, araştırdınız, fosillere baktınız, molekülleri incelediniz, atomun yapısını araştırdınız ve ilk yaratmayı bildiniz diyor Allah. “… ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?” diyor, 62. ayette. Demek ki bilim adamları, Müslüman alimler, olmayanlar da onların ilminden, eğitiminden istifade ederek ilk yaratmanın nasıl olduğunu araştırıp anlayacağız. Yani atomu nasıl yaratmış, molekülleri nasıl yaratmış, proteinleri nasıl yaratmış Cenab-ı Allah, bunları bileceğiz. Dolayısıyla fosillerin yapısından da değil mi yaratılışın bir gerçek olduğunu göreceğiz inşaAllah. Evet, bana soru sormak istiyor musun?

SUNUCU: Tabii, Hocam. Dilerseniz meraklı sorularımız var. Evet ilk sorumuz Giresun’dan gelmiş. “Hocam Amerika’da bir kadın, Twitter’da yazarken oğlu havuza düşüyor. Onu kurtarmak yerine, kişilerle yazışmaya devam ediyor. Diğer oğlu polis ve ambulans çağırıyor. Sonuçta anne bilgisayarın başından kalkmıyor, çocuk vefat ediyor. Sonrasında da anne çocuğunun ölü halinin fotoğraflarını Twitter’a koyuyor. Bu haber benim kanımı iliğimi çekti. İnsanlar nasıl bu kadar duyarsız olabiliyorlar Hocam?” demiş Ergin Dağaçan.

ADNAN OKTAR: Normalde bu suçtur, kadının tutuklanması gerekiyor. Bilmiyorum oranın kanunları nasıl da. Böyle vicdansızlık, böyle psikopatlık olmaz tabii. Ama ateist düşünce, Darwinist düşünce bunu getiriyor. Adam ne çocuğuna, ne ailesine, ne kardeşlerine karşı bir sevgi ve koruyuculuk hissi duyamıyor. Dolayısıyla Allah korkusunun olduğu bir yerde bu olmaz. Allah sevgisinin olduğu bir yerde bu olmaz. Enfal Suresi, “Gerçekten Allah kafirlerin hileli-düzenlerini boşa çıkarıcıdır.” İstediği kadar düzen yapsınlar, istedikleri kadar oyun oynasınlar, ne yaparsa yapsınlar, “boşa çıkarıcıdır” diyor Allah. Ebcedi 2017 tarihini veriyor, İslam ahlakının hakimiyeti inşaAllah. “Ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan bir fitneden korkup sakının.” Yani bakın garibanlara da gelir, halka da gelir yani büyük bütün dünyayı kaplayan bir bela gelir, diyor Allah. Büyük bir sıkıntıya girersiniz. Tamam sen belki ilgilenmiyorsundur, insanlara tebliğ yapmıyorsundur fakat namaz kılıyorsundur, oruç tutuyorsundur. Hepinize gelecek olan bir, isabet etmekle kalmayıp bak diyor, “ve sizlerden yalnızca zulmedenlere isabet etmekle kalmayan” dünya çapında, “bir fitneden korkup-sakının. Bilin ki, gerçekten Allah (ceza ile) sonuçlandırması pek şiddetli olandır.” I. Dünya Savaşı’nın tarihini veriyor, 1913. I. Dünya Harbi’nde adamlar alakasızlar da, alakalılar da hepsi belanın içine girdiler çünkü onlar tebliğ yapmadılar, insanları sakındırmadılar, böyle bir tehlikeye karşı insanları uyarmadılar. “Uyarmaları gerekmez miydi?” diyor Allah zaten diğer bir ayette. O zaman herkese dokunur diyor Allah, gelen bela. Yani susana da dokunur diyor, susmak da bir suçtur çünkü.

SUNUCU: Serpil Durmuş İzmir’den sormuş. “Adnan Hocam, Fatır Suresi 42. ayeti sormak istiyorum. “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı-korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair, Allah'a and içtiler. Ancak onlara bir uyarıcı-korkutucu geldiğinde (bu,) nefretlerinden başkasını artırmadı.” Hocam bu ayeti açıklar mısınız?” demiş Serpil Durmuş.

ADNAN OKTAR: Fatır Suresi’nde, biz daha öncesinden gelelim ayet başlangıcından gelelim, oraya doğru gidelim. “Sen, yalnızca bir uyarıcısın” diyor Fatır Suresi 23’te. “Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” Bak “biz seni hak ile” Kuran ile “bir müjdeci”, İslam ahlakının dünyaya hakimiyetini müjdeleyen, cennetle müjdeleyen, Müslümanlara ferahlık, zenginlik, bolluk, güzellik ve Allah’ın rızasını ummayı müjdeleyen bir üslupla “müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” “Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” 1983 ebcedi. Bakın bu kadar Kuran ayetlerinin hemen hemen tamamında bu böyle; bu ayetlerde hep Mehdi (as)’ın devrine bakıyor olması ebcedinin, bu olağanüstüdür. Yani bir tane, iki tane, üç tane, dört tane, beş tane, altı tane değil. Bu çok şaşırtıcı. “Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın.” Bu da 2026’yı veriyor tarih, dünya hakimiyeti inşaAllah. 33, “Adn cennetleri (onlarındır); oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler.” Altın bilezikler evrimle olmuyor. Süslü, Allah yaratıyor. “Ve incilerle süslenirler.” İnci tabi, cennet incisi bildiğimiz inci gibi değil, göz kamaştırıcıdır. “Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.” Saf ipek, cennet ipeği ayrıdır, bildiğimiz ipek gibi değil. 34, “Derler ki: "Bizden hüznü giderip yok eden Allah'a hamd olsun;” İnsanların dünyada başına Allah bir imtihan olarak hüzün vermiştir. Efendim, bahçede çiçeğe solmuş görür ona hüzünlenir, bir laf söylersin ona hüzünlenir, sabah kalkar aynaya bakar tipini beğenmez hüzünlenir. Sonbahar gelir hüzünlenir, saçında bir kaç tel beyazlanır hüzünlenir, yüzünde bir kırışıklık görür hüzünlenir. Cennette bu yok diyor Cenab-ı Allah. “Yeminlerinin olanca güçleriyle, kendilerine bir uyarıcı korkutucu gelecek olsa, ümmetlerinin herhangi birinden mutlaka daha doğru olacaklarına dair Allah'a and içtiler.” Bir muslih, bir Mehdi ve bir mürşit bekliyorlar ve biz diyorlar, eğer gelirse çok mükemmel olacağız, çok iyi olacağız diyorlar. “Ancak onlara bir uyarıcı korkutucu geldiğinde” Mehdi (as) geldiğinde “bu, nefretlerinden başkasını artırmadı.” Hani bekliyordun sen Mehdi (as)’ı? Peki bu arkadan gelen nefret ne? Bu öfke ne? Bu kin ne? Kuran buna işaret ediyor. Hep peygamberleri kastediyor ama Mehdi (as)’a da ikinci işari anlamı olarak bakıyor. Evet, yine sorularını bekliyorum.

SUNUCU: Tamam Hocam. “Muhterem Hocam, nurunuz her gün bizleri aydınlatmaya devam ediyor. Allah sağlığınızı artırsın. Atatürk’ün güzel ahlakını ve dindarlığını sizin vesilenizle öğrendik. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan, Diyanet dergisi de Atatürk’ün camide minbere çıkarak cemaate hutbe okumuş ilk ve tek Cumhurbaşkanı olduğunu yazmış. Çankaya’ya sık sık hafız çağırdığını, dinine bağlı bir Müslüman olduğunu söylemiş. Artık küçük büyük her insan bu gerçeği biliyor. Hocam, ben Atatürk’ün başarılı ve büyük bir devlet adamı olabilmesinde, imanının etkili olduğunu düşünüyorum. Siz, ne dersiniz bu konuda?” demiş Keriman Zileli, Antakya’dan.

ADNAN OKTAR: Keriman doğru söylüyor, Atatürk’e Hızır (as) yardım etmiştir. Mehdi (as)’ın geleceğini, İslam ahlakının dünyaya hakim olacağını da vasiyetnamesinde bildirmiştir. Ama ne hikmetse daha hala açılmadı o vasiyetname. Herhalde Mehdi (as)’a nasip olacak inşaAllah.

OKTAR BABUNA: 2014 gibi açmayı düşünüyorlar inşaAllah.

ADNAN OKTAR: 2014 gibi. Hadi bakalım inşaAllah. Halis muhlis bir Müslüman evladıdır Atatürk, tam bir Türk milliyetçisidir, vatanseverdir. Anti komünisttir, anti masondur. Yaratılışı savunur, imanlı bir insandır. Zuhruf Suresi 61. “Şüphesiz Hz. İsa (as), Kıyamet saati için bir alamettir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın” Yani şüphe etmeyin diyor Allah. Ebcedi kaç; 2026. Tam Hz. Mesih (as)’ın vakti. İnşaAllah.

SUNUCU: “Hocam, Darwinist mantıkta insanlara hiç değer verilmediğini daha önceki röportajlarınızda anlatmıştınız. Danimarkalı karikatürist evinde saldırıya uğramış, bu sırada evinde olan torununu salonda bırakıp, kendisi güvenli bir yere kaçmış. Darwinist ve dinsiz olan bu kişinin torununa değer vermediği anlaşılıyor.” demiş Nevzat Ak.

ADNAN OKTAR: Şimdi bu adamdan başka bir şey beklenmez zaten, bu tarz yani. Şarapçı kılıklı bir tip, şaraptan morarmış adam, o da beyinde bir tahribat yapmış anladığım kadarıyla çok uzun süre kullandığı için. Çünkü şarabın etkisi öyledir yani, uzun süre kullanıldığında beyinde ciddi çöküntü yapar. Bir de adamda yaratılıştan da bir bozulukluk var, yani normal bir tip değil. Onun sonucunda böyle hezeyanlar meydana getiriyorlar. Bakın kendi canının derdine düşüyor, o çocuğa bir şey olsa ne olacak? Oraya gönderdikleri adam da yine kendi adamlarıdır, yani Müslüman adam oraya girmez. Pislikle ne muhatap olacak, zaten iki ayağı mezara sallanmış onun, zaten cehennemde onun hesabını verecek o. Müslüman niye öyle bir pislikle oturup uğraşsın. Değil mi, niye muhatap olsun? Dolayısıyla onu yapanlar da yine, o ekibin kendi adamları oluyor fakat ben Müslümanım diyor. Bakıyorsun Darwinist, materyalist eğitimden geçmiş adamlar, Müslümanlara yani saldırgan gösterecek güya. Müslüman öyle bir pisliğe tenezzül eder mi? Muhatap dahi olmaz yani onun yüzüne bile bakmaz, adam yerine bile koymaz onu. Onunla muhatap olmaya ne gerek yani değil mi, tabi.

OKTAR BABUNA: Hocam, Hugo Chavez’den delikanlı bir hareket daha olmuş Hocam onu gösterelim mi?

ADNAN OKTAR: Ne diyor?

OKTAR BABUNA: Mısır’a konvoy gönderiyormuş maşaAllah. İkinci konvoy da Chavez’den. Filistin’e Özgürlük Konvoyu Mısır’a George Galloway’in isteği üzerine - İngiliz parlamenter bu- Venezuella Devlet Başkanı Chavez de Filistin’e bir yardım konvoyu gönderdi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim mesela bu adam komünist. Ben böyle komünisti başımın üstüne koyarım. Helal olsun yani adam delikanlı. Demek ki komünizm, mesela mason da olsa yine başımın üstüne koyardım ben bu adamı. Mehdi (as) geldi diyor, Hz. İsa (as)’ın gelmesi an meselesi diyor Chavez, bu Hugo Chavez. Müslümanların yanında içi coşku dolu, bana ne onun komünistliğinden yani. Ben buna bakarım yani, adam sağlam maşaAllah. Fetih Suresi, 10. ayet “Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir.” 2025, yine Mehdi (as)’ın devrine bakıyor. Hz. Mehdi (as)’a biata bakıyor inşaAllah. “Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır.” Bütün ordular Allah’a aittir.

SUNUCU: “Değerli Hocam, Obama uluslararası diplomasi ve dünya halkları arasında iş birliğini kuvvetlendirmek için gösterdiği çaba ve bombasından arınmış dünya için yaptığı çalışmalardan ötürü 2009 yılında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülmüştü. Bu konu hakkında görüşlerinizi alabilir miyim” demiş Trabzon’dan Baran Uslu.

ADNAN OKTAR: Obama tabii diğer eski liderlere göre daha ılımlı, yani çünkü Evanjelik bazı arkadaşlar, Müslümanları deccal olarak görüyorlar. Dolayısıyla da hepsinin yok edilmesi gerektiğine inanıyorlar. Mesela George Bush Evanjeliklerin etkisinde kaldı, mesela bir avuç ekipti onlar. Ateist masonlar kışkırtıyorlar. Halbuki kardeşim Müslümanlar, Evanjelikleri deccalin ağzından aldılar. Deccal bunları boğuyordu, yok olacaklardı. Dünyanın yaratılışını 6000 yılın içine koyuyorlar, 6000 yıl olmuş zaten burada mağlup olmuş oluyor iş bitiyor. Her yerde eğleniyorlardı bunlarla, eğlence unsuruydu bunlar, eziyorlardı. Biz Darwinizm’i, materyalizmi yıkıp deccalin ağzından elimizle çekip çıkarttık bunları kurtardık. Nerenin deccali? Deccal onu yutacaktı, bitiyordu parçalıyordu. Dolayısıyla baktılar masonlar, Müslümanlar İslam ahlakını dünyaya hakim edecekler, Hıristiyanlar da gerçekten dindarlaşıyor, Museviler de dindarlaşıyor. Ne yapalım, bunları birbirine düşürelim dediler. Bir kısım Evanjelikleri kandırdılar, işte Müslümanlar deccal ordusudur diye. Hadi bakalım Afganistan’a, hadi bakalım Irak’a. İşte Mehdi (as) çıkacak hepinizi kesecek, doğrayacak dediler ve onları kandırdılar. Kardeşim dedik, nerenin kesmesi? Mehdi (as) kesenleri durduruyor. Mehdi (as) şefkat, merhamet insanıdır. Kan akıtmayacak, uyuyan kişiyi uyandırmayacak. Damla kan akıtmaz diyor Resulullah (sav). Muhbir-i Sadık’tı Resulullah (sav). Bunları anlattıktan sonra sakinleştiler.

OKTAR BABUNA: Evet, siz en önde gelenleriyle konuşmuştunuz. Hatta John Richardson.

ADNAN OKTAR: Evet sakinleştiler. Dolayısıyla da Obama da daha sakin bir insan yani şu an daha ılımlı. Fakat Obama’nın yapacağı bir şey yok. Obama’dan hiçbir şey beklemesinler, Obama sadece o ortamı ılımlı nötr tutabilir. Asıl Müslümanlardadır. Müslümanlar diyecekler ki gece gündüz, “arkadaşım ben Türk-İslam Birliği’ni istiyorum.” “Ya Rabbi” diyecekler, “İslam’ı dünyaya hakim et” diyecekler. Biriyle karşılaştıklarında da; “bu yüzyılda İslam ahlakının dünyaya hakim olması mümkün, var gücümüzle gayret edelim” diyecekler. Bakın diyorum ki, bunu bütün Müslümanlar derse, İslam kısa sürede dünyaya hakim olacak görecekler. Demezlerse ne olur? Yine hakim olacak. Yani Allah insanlara muhtaç değil, insanlar Allah’a muhtaçlar. İnşaAllah.

OKTAR BABUNA: Bu Diyanet İşleri Başkanımız bir açıklama yapmış Hocam, tam sizin söylediklerinizin doğrultusunda. Siz Müslümanların kültürlerini arttırmasını, bilgilerini arttırmasını söylemiştiniz, demiş ki Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu: “Camilerimizi aynı zamanda okuma salonlarına dönüştürmek, din görevlilerini bir kültür elçisi yapmak istiyoruz” demiş.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Ali Bardakoğlu maşaAllah iyi, yani samimi bir insana benziyor. Yani böyle yönlendirilip hani zorla konuşturulan, içinden gelmese de demeçler verdirilen bir tip değil. Değil mi, dürüstçe içinden geleni konuşuyor. İnşaAllah böyle gider. Saf Suresi, şeytandan Allah’a sığınırım. “Fakat o” O müslih, o Mehdi, o mürşit, o elçi. Bakın diyor ki, 6. ayet, “Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti.” Bu aynı zamanda Mehdi (as)’ın da müjdecisi olduğunu gösteriyor Hz. İsa (as)’ın. Ayetin birinci anlamı Peygamberimiz (sav)’e bakmakla beraber, Mehdi (as)’a da baktığını anlıyoruz. Çünkü Muhammed Mehdi’dir Mehdi (as)’ın ismi. Ahmed, Mahmud, Muhammed hepsi aynıdır. Aynı anlamdadır, hamd eden. "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. “Fakat o,” Peygamberimiz (sav) ki ahir zamana bakan bir yönü de var onu da anlatacağım. “Fakat o,” yani Mehdi (as) “onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler.” Yani göz boyuyor, aslı yok dediler diyor. Ebcedi 2011. Yine Mehdi (as)’a bakıyor. 9. ayet “Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur.” Cenab-ı Allah’tır. Bak elçilerini, mehdilerini “hidayet ve hak din üzere gönderen”, hidayet demek “hadi” “Mehdi” kelime kökenleri aynı. “Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen” Kuran’la, İslamla “gönderen O’dur.” 1993 ebcedi. Açıp baksınlar. "Onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır." Ebcedi 1990. Tek din İslam kalacaktır, diyor inşaAllah. Mehdi (as)’ın dönemine bakıyor, inşaAllah. 13. ayet “Ve seveceğiniz bir başka nimet daha var:” diyor Allah, müjdeliyor. “Seveceğiniz başka bir nimet daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele.” Ebcedi kaç? 1981. Açsın baksınlar. “Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih.” Ebcedi 1981.

OKTAR BABUNA: Mehdi (as)’ın ortaya çıkış yılı.

ADNAN OKTAR: Evet inşaAllah. Yine bir soru sor.

SUNUCU: Tabii Hocam. “Sayın Adnan Bey. Amerika’da geçenlerde havalimanında bir yolcunun güvenlik kontrolünden geçmek istememesi üzerine ciddi bir panik yaşanmış. Washington yönetimi bunun üzerine ülke çapında sert güvenlik önlemleri almış. Amerikalıların içinde bulundukları bu korku ve endişeyi Obama yönetimi dindirebilir mi sizce?” Nazan Aksu.

ADNAN OKTAR: Şimdi bu korku ve endişeyi dindirecek olan Mehdi (as)’dır. Onun dışında asla huzura kavuşamazlar. Dünyanın her yerinde insanlar hop oturup hop kalkacaklardır. Ekonomik kriz bir yandan, hastalıklar bir yandan, anarşi bir yandan, terör bir yandan, güvensizlik sevgisizlik bir yandan dünyayı kasıp kavuracaktır. Ta ki Resulullah’ın soyundan Muhammed Mehdi (as) zuhur edinceye kadar. Bu yüzyıl Mehdi (as)’ın yüzyılıdır, Bediüzzaman bunu çok açık seçik, çok net olarak anlatmıştır. Geçenlerde bir Nur talebesi ağabeyimiz -rahmetli Allah gani gani rahmet etsin çok değerli bir ağabeyimiz-, onun yazdığı bir kitapta, Mehdi (as)’ı yine şahs-ı manevi olarak sayfalarca anlatmış mübarek. Ne kadar zorlama ve ne kadar gereksiz açıklamalar yani, dini konuları tenzih ederim. Yani, Üstad’ın üslubu açıkken -gereksiz derken şahs-ı manevi iddiası gereksiz, o anlamda diyorum- bunu kapatmaya ne gerek var? Nereden biliyorsunuz Mehdi (as)’ın gelmeyeceğini, niye korkuyorsunuz? Biraz rahat edin, biraz Allah’a güvenin, Peygambere (sav) güvenin, Resulullah (sav)’e bir güvenin. Yani hepsini tenzih ederim, samimi inananları tenzih ediyorum ama yani şüphe ettiği için bunu söylüyorum. Bu hiç yakışık alacak bir şey değil. Yani Müslüman bu ruhta olmaz, bu tavırda olmaz.

OKTAR BABUNA: Bir seyircimizden öyle bir soru gelmiş Hocam.

ADNAN OKTAR: Ne geldi?

OKTAR BABUNA: Diyor ki “Selamun aleyküm sevgili seyit Adnan Hocam, Peygamber dahi -Allah’ın selamı üzerlerine olsun- şahs-ı manevi değilken Hz. Muhammed (sav)’in benim torunum dediği Hz. Mehdi (as) nasıl şahs-ı manevi olabilir? Selam ve dua ile” Diyarbakır’dan Bilal Yavuz.

ADNAN OKTAR: Ve Aleyna Aleykum Selam ve Rahmetullahi ve Berekatuhu, canım kardeşim. Doğru söylüyor. Bakın Said Nursi, kardeşim bir Mümin kardeşimiz bu bakın, dünya tarihinde ne zaman bir Mehdi şahs-ı manevi olarak geldi? Ne zaman olmuştur yani? Nereden çıkarıyorsunuz böyle bir şeyi? Peygamberimiz (sav) vardı, sahabeleri vardı ve bir şahs-ı manevisi vardı. Hz. Süleyman (as) vardı, talebeleri vardı ve şahs-ı manevisi vardı. Zulkarneyn (as) vardı, etrafındaki insanlar vardı, şahs-ı manevisi vardı. Mehdi (as) olmadan şahs-ı manevi olur mu kardeşim? Mehdi (as) gelecek, talebeleri var, onunla beraber o yapılan faaliyete deniyor, yani olay budur. Mehdi (as) vefat etmiştir diyorlar, şahs-ı manevisi dünya hakimi olacak. Hadiste öyle değil, Üstad’ın açıklamalarında da öyle değil. Mehdi (as) sağken bunlar olacak. Yani dünya hakimiyeti Mehdi (as) sağken, yani onun özelliği orada zaten. Vefatından sonra hakimiyet yok. Diyanet, siyaset ve saltanat alemlerinde Mehdi (as) olacak diyor, 3 görevi birden yapacak diyor Said Nursi, net konuşuyor. Yani “ben diyanet görevini yapacağım, siyaset ve saltanat görevini de sizler yapacaksınız, sonra şahs-ı manevi olarak bunu yapacaksınız” demiyor Said Nursi. Yani bunu demek zor muydu? Yani derdi Said Nursi, “ben diyanet yönünde faaliyet yapacağım, talebelerim de sonradan siyaset ve diyanet yönünde şahs-ı manevi olarak görev yapacaklar” derdi. Ama ben Mehdi (as) değilim derdi. Yani yüzlerce sayfa niçin yalan söylesin Said Nursi. Bu inatlarını yeniden gözden geçirmeleri lazım. Çok mahcup olurlar, çok utanırlar, yani çok yanlış yapıyorlar. Bakın diyor ki: “Bu hakikatten anlaşılıyor ki, sonra gelecek o mübarek zat” Sonra, ne demektir kardeşim?

OKTAR BABUNA: Ondan sonra, bir zaman sonra.

ADNAN OKTAR: Mübarek zat, “zat” şahs-ı manevi olur mu kardeşim? Mübarek şahs-ı manevi, derdi. Yani Osmanlıcası çok güçlü olan bir insan, Türkçesi de çok güçlü, bu sözü bilmeyen bir insan mı? Hayır, kim ne diyebilir ayrıca? Mesela Mehdi (as) mısınız diyorlar, “hayır, değilim” diyor Üstad, bu kadar, yani bunu, Mehdi (as) değil sözünü vurgulamak için 200 sayfa yalan söylemesi mi gerekiyordu Said Nursi’nin. Yani niye 200 sayfa yalan söylesin böyle bir şey için. Değilim der, konu biter, değil mi. Yok diyorlar, siz öyle dediğine bakmayın. Kardeşim o zaman nereye varılır? Risale-i Nur’un tamamından şüphe edersin o zaman. Bak, "bu hakikatten anlaşılıyor ki" diyor, "sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur Külliyatı’nı," bakın, bu Risale-i Nur Külliyatı’nı, “bir program olarak neşr ve tatbik edecek.” Risale-i Nur programından istifade ederek, insanlara konuları anlatacak. Yani sırf Risale-i Nur demiyor zaten Said Nursi. Birçok eserden istifade edecek, diyor. Mesela Darwinizm’e ve materyalizme karşı faaliyetinde, bir taifenin diyor, uzun tetkikatı ile yaptıkları eseri kendisine hazır bir program olarak alır, diyor. Onlardan da istifade eder diyor ve Risale-i Nur Külliyatı’ndan da istifade edeceğini belirtiyor. Sonra geleceğini de açıkça söylüyor. Bakın, “hakiki beklenen ve bir asır sonra gelecek o zat,” hakiki beklenilen, yani hakiki beklenen ne demek? Orada bir vurgu yapıyor ki iyice anlasınlar diye, gerçekten beklenen. Ve bir asır sonra, o hicri 1300’de gelmiş Said Nursi, 1400’de gelecek. Bir asır ne demektir? 1300’de olan bir insana desen, bir asır sonra, ne anlar? 1400. “Bir asır sonra gelecek o zat” diyor, “dahi bu zamanda gelse” diyor. Halbuki ahir zamanın o büyük şahsı Al-i Beyt’ten, seyit olacak diyor Said Nursi. Ben seyit değilim, diyor.

OKTAR BABUNA: Ayrıca seyit olup da seyit değilim demenin, seyit olmayıp da seyitim demenin haram olduğunu da söylüyor.

ADNAN OKTAR: Said Nursi bunu Risale-i Nur Külliyatı’nda söylüyor. Bak diyor ki -Said Nursi itiraznamesi- “ben seyit değilim.” Mehdi (as) Peygamberimiz (sav)’in soyundan olacak diyor, diyor. “Fakat çiçekler baharda gelir, öyle kudsi çiçeklere zemin hazır etmek lazım gelir ve anladık ki, biz bu hizmetimiz ile o nurani zatlara zemin izhar ediyoruz, hazırlıyoruz.” Mehdi (as)’a zemin hazırlıyorum, diyor. Zaten onun pişdar bir neferiyim diyor, öncü bir neferiyim diyor Mehdi (as)’ın. “Elbette o kuvvet-i azîmedeki (büyük kuvvette) bir hamiyet-i aliye, yüce bir gayret, feveran edecek,” coşacak Müslümanlar diyor. Bütün Müslümanlar coşacak ve Hz. Mehdi (as) başına geçip tarik-i hak ve hakikata sevk edecek. Kardeşim, şahs-ı manevi başa geçer mi? Yani niye, desin de Hz. Mehdi (as) başına geçecek diyor, şahs-ı manevinin başa geçmeyeceği belli. Şahs-ı manevi, bütün İslam alemindeki manevi ruhun adı, nasıl başa geçsin yani. İktidar olacak diyor, başa geçecek diyor. “Tarik-i hak ve hakikata sevk edecek. Her asırda hidayet edici bir nevi Mehdi ve müceddid geliyor ve gelmiş,” yani ben de bir nevi Mehdi’yim diyor Said Nursi. Abdülkadir Geylani de, İmam Rabbani de hepsi de Mehdi’dir diyor. Gelmiştir diyor şu ana kadar. “Fakat her biri” diyor, “üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibariyle”, bak Abdülkadir Geylani imani konuda çalışmıştır diyor. Ben geldim imani konuda çalıştım, bir cihette yaptım ama, diyor. O da bir cihette yaptı, diyor. Yani bütün dünyaya şamil olmadı diyor. Bütün dünyayı etkileyecek derecede olmadı. Mesela siyaset aleminde de Mehdi Abbasi diyor mesela. Siyaset aleminde gelmiştir, o da bir cihette, o bölgede yapmıştır, diyor mesela. Hakikaten de öyledir. Mehdi Abbasi, mesela o da siyaset aleminde, ama bir cihette yapmıştır, diyor. Fakat diyor, her biri üç vazifelerden birisini bir cihette yapması itibariyle. Demek ki, birisi siyaset aleminde yapmış, biri diyanet, biri saltanat ama bir cihette yaptılar diyor. Bütün dünyaya şamil olmadı, bu şekilde. Şimdi bak, “ahir zamanın büyük Mehdi’si unvanını o yüzden alamamışlardır” diyor. Ahir zamanın büyük Mehdi’si ayrıdır, diyor. “Bu ayrı ayrı rivayetlerin bir tevili açıklaması şudur ki: Büyük Mehdi (as)’ın çok vazifeleri var. Ve siyaset aleminde, diyanet aleminde, saltanat aleminde, cihad alemindeki çok dairelerde icraatları olduğu gibi”, bakın, Büyük Mehdi (as)’ın, bunların tamamını yaptığını söylüyor Said Nursi. Vefat etmişken değil, sağken. O zaman yani Abdülkadir Geylani’nin talebeleri halen şu an devam ediyor, Kadiri şeyhi. O zaman denir ki mesela, o diyanet aleminde görevini yaptı ama talebeleri siyaset aleminde görev yapıyor şu an dense, biz de Abdülkadir Geylani’yi seviyoruz şu an, biz talebesi değil miyiz? Bütün Müslümanlar talebesi. O zaman, Abdülkadir Geylani, siyaset aleminde de görevini yapmış oluyor şu an, değil mi, saltanat aleminde de görevini yapmış oluyor. Dolayısıyla Mehdi olmuş oluyor o anlamda, ahir zamanın Mehdi’si olmuş oluyor. Oldu mu şimdi bu açıklama? Vefat etmiş.

OKTAR BABUNA: Şu an ahir zaman, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabii. Diyor ki bak, “ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek,” demek ki ahir zamanda -ki asrımızda müminlerin hakikaten dalalete düşme riskleri vardı. Yani mesela Türkiye’de iman tırmandı ama muazzam bir hizmet yapıldıktan sonra iman tırmandı. Ehl-i imanı dalaletten muhafaza etmek, doğru yoldan sapmalarını engellemek ve “bu vazife hem dünya hem her şeyi bırakmakla, çok zaman tedkikat ve meşguliyeti iktiza ettiğinden (sürekli araştırma gerektirdiğinden) Hz. Mehdi (as)’ın o vazifesini bizzat kendisi görmeye vakit ve hal müsaade edemez.” Yani zaten Mehdi (as) ümmi bir insan. Arapça’yı da pek bilmez diyor hadiste Peygamber Efendimiz (sav). Ve ledün ilmi var, vehbi ilmi var ve Allah onu bir gecede ıslah eder diyor, hadis var. Olağanüstü ilimlerle Allah onu donatıyor. Bak o zat, Mehdi (as), “bütün ehl-i imanın yardımları ile,” kardeşim, şimdi yardım edilmesi için ortada bir insan olması gerekiyor. O insana herkes yardım edecek diyor Mehdi (as)’a. “Ve ittihad-ı İslam’ın muavenetiyle,” İslam Birliği’nin desteği ile yardımlaşması ile “bütün ulema ve evliyanın ve velilerin ve bilhassa Âl-i Beyt'in neslinden, çok sayıda bulanan seyyidlerin iltihaklarıyla,”, kime iltihak ediyorlar?

OKTAR BABUNA: Hz. Mehdi (as)’a.

ADNAN OKTAR: Kardeşim belirli bir kişi yoksa kime iltihak edilir?

OKTAR BABUNA: Evet, şahs-ı maneviye iltihak olmaz.

ADNAN OKTAR: Şahs-ı maneviye zaten iltihak etmiş vaziyette. Yani şu an şahs-ı manevi’ye iltihak etmeyen insan var mı? Ama burada bir şahsa iltihaktan bahsediyor. Biz zaten Müslüman olarak hep kardeşiz, zaten şahs-ı manevide iltihak var. Ama burada bir şahısa iltihaktan bahsediliyor. O vazife-i uzmayı, büyük görevi yapmağa çalışır, diyor Mehdi (as). O vazifeyi yapmaya çalışır o zat, diyor. O zat Mehdi (as)’a, bakın kaçıncı, 29. tekrar. 29 kere tekrarlıyor Said Nursi.

OKTAR BABUNA: MaşaAllah, bir kere değil, iki kere değil.

ADNAN OKTAR: Mehdi (as)’ın ismini 29 kere, “o zat” diye bakın. O zat, şahıs, tekil kullanıyor. Bir o, o ne demektir; şahıs. Zat ne demektir; şahıs yine, tek kişi. “O vazifeleri, onun cem’iyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiye’den bekliyoruz.” Cemaatinin de çok küçük olduğunu söylüyor Said Nursi. “Her ne kadar az da olsalar” diyor, “manen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar” diyor. Çok azdır sayıları, diyor. Nur talebelerinden bahsetmiyor. Ayrı bir gruptan bahsediyor burada. Zaten Risale-i Nur’un gerçek sahibi Mehdi (as) ve talebeleridir, diyor. Yani Nur talebeleri sahibidir, demiyor Risale-i Nur Küliyatı’nın. Ben de sahibi değilim, diyor Said Nursi. Yani bana yazdırıldı, diyor. İlham etti Allah, diyor. Nur talebeleri de değildir, diyor. Hz. Mehdi (as) ve şakirtleridir, diyor. Açıp baksınlar. Hayır yalansa, yanlışsa söylesinler, sana bildirsinler; buradan ben doğrusunu öğreneyim yani. Burada adresimiz belli.

OKTAR BABUNA: Hocam bir seyircimiz yine bu yönde bir görüş bildirmiş. “Selamun Aleykum sevgili Hocam, Oktar Hocamız ve kıymetli sunucu kardeşimiz. Aleykum selam. Şimdi Hak Teala’nın izniyle bir şahıs olmadan, şahs- ı manevi oluşmaz. Yani biz bir yerden duman görüyorsak, orada bir ateş oluşmuş, demektir. Şahs-ı maneviyi oluşturan şahıslardır. İnşaAllah sabır, selamet üzere kalmanız dileği ile, Selim Sabancı.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, doğru söylüyor kardeşimiz.

OKTAR BABUNA: Evet, çok net değinmiş bu konuya inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bak diyor ki; “Belki nur-u imanın ışığı ile (dikkatiyle), O eşhas-ı ahir zaman tanınabilir.” Kardeşim, imanın nuru ile şahs-ı manevi tanınır mı, etmeyin, gözünüzü seveyim yani. Bakın, Said Nursi diyor ki: Mehdi (as) ve Hz. İsa (as) için, imanın nuru ile tanınabilirler o kişiler diyor, belki diyor. Çıktığında kendisi dahil kendini bilmez, diyor. İnsaf kardeşim. Benden sonra gelecek, seyyid olacak diyor. Buranın neresi şahs-ı manevi? Allah Allah, kabus mu görüyorum ben? Bakın, “belki nur-u imanın dikkatiyle, o eşhas-ı ahir zaman tanınabilir.” Hz. Mesih (as) için de diyor. Yakın talebeleri, seçkinleri onu imanın nuru ile tanırlar, diyor İsa (as)’ı. Şimdi Mehdi (as)’ı şahs-ı manevi yapınca, tabi bir de İsa (as) konusu var. Onun için de yine karmakarışık izahlar getiriyorlar. Hz. İsa (as) da gelmiş, birkaç tane Nur talebesi abi gömmüşler Hz. İsa (as)’ı, ölmüş. Kardeşim, bunlara ne gerek, etmeyin. İslam ahlakı dünyaya hakim olacak. Hz. Mesih (as) gelecek, Üstad söylüyor. Bütün dünya onun zamanında Müslüman olacak diyor. Kuran söylüyor. Ayete de mi inanmıyorlar artık yani. “Sana inanmadık Ehl-i Kitap’tan hiçbir fert kalmayacak” diyor Cenab-ı Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. Herkes iman edecek, diyor. "Seni sevenleri Kıyamet’e kadar üstün getireceğim" diyor, hakim edeceğim diyor. “O, Kıyamet için bir ilimdir”, alamettir diyor. O alamet, niçin söyler Allah, alameti göreceğiz ki onun için söylüyor. Yani görünmeyen alamet olur mu? Değil mi ? “O, Kıyamet için bir alamettir” demek ne demek; gelecek göreceğiz.

OKTAR BABUNA: Kıyamet’ten önce gelecek.

ADNAN OKTAR: Tabii. Yakın talebeleri, havassı, seçkin talebeleri onu imanın nuru ile tanırlar, diyor. Ve tam diyor, Hıristiyanlık Müslümanlığa inkılab etme, yani Müslümanlığa dönme istidadındayken, Mehdi (as) devrinde, gökte diyor, cism-i beşerisi ile, beşeri cismi ile bulunan şahs-ı İsa (as)’ın, bakın şahıs, şahs-ı manevi değil, şahs-ı İsa (as)’ın semavi nüzulü, inmesi, kat’i olmakla beraber diyor, kesin inecek diyor, Hz. İsa (as) diyor. Hatta gerçekten ölseydi ve gerçekten diyor, ahiretin en uzak köşesine gitseydi diyor, -hani bu konuyu kapatmak isteyip yalan söyleyenlere kökten konuyu bitirmek için Said Nursi- o durumda da yine gelecekti diyor. Yani Cenab-ı Allah’ın yine gücü dahilindedir. Fakat diyor, hem Cenab-ı Allah vaat etmiştir Kuran’da, hem Muhbir-i Sadık hadiste belirtmiştir diyor. Hz. İsa (as) gelecektir, geldiği vakit diyor, havassı ve seçkinleri onu imanın nuru ile tanırlar diyor. Kardeşim, şahs-ı manevi imanın nuru ile tanınır mı? Zaten görünüyor şahs-ı manevi yani, değil mi, herkes biliyor yani. Ve o devirde diyor Said Nursi, önce Hıristiyanlıkta bir arınma olacak diyor, yani yanlışlarından arınacak diye Kuran ayeti ona bakıyor. Cübbeli onu eleştiriyordu geçen gün, yanlış biliyor onu Cübbeli. Çünkü Allah’ın birliğine Allah Kuran’da davet ediyor Hıristiyanları. Önce bunu deyin, diyor Allah. Değil mi, geçen günler okumuştuk. Evet, bunun arkasından diyor Said Nursi Hazretleri, bütün insanlık, Hz. İsa (as)’ın vesilesi ile yani bütün Ehl-i Kitap hepsi Müslüman olacaklar, diyor. Ve Hıristiyanlık Müslümanlığa inkılab edecek diyor, Müslümanlık. Ayrı ayrı iken diyor, mağlup olan İslamiyet ve Hıristiyanlık, bu ittihat birleşme neticesinde galip olacak istidadında iken diyor işte. Cism-i beşerisi ile diyor, semavatta bulunan şahs-ı İsa (as), inişi kat’i olmakla beraber diyor, inecek göreceksiniz, diyor. Hıristiyanlık ve Müslümanlık birleşecek, İslam’dan başka din kalmayacak, diyor. Kardeşim, oldu mu bu, olmak üzere. Bunun arefesindeyiz. Onun için bak, Üstad ile karşılaşırlar ahirette, çok utanırlar. Resulullah (sav)’in karşısında çok utanırlar. Resulullah (sav)’in hadislerini de inkar etmiş oluyorlar o zaman. Bediüzzaman’ın izahlarını da inkar etmiş oluyorlar, aklı da inkar etmiş oluyorlar, mantığı da inkar etmiş oluyorlar, çok anormal bir durum olmuş oluyor.

OKTAR BABUNA: İnşaAllah, siz daha iyi bilirsiniz, hiçbir izahı da yok. Üstad’a saygı böyle olmaz, tam aksine saygısızlık oluyor. Onu doğru söylememekle itham etmiş oluyorlar o zaman, böyle bir iddiada bulunanlar.

ADNAN OKTAR: Tabii, sanki iyilik yapmış oluyorlar. Yani Üstad’ın beğendiği, sevdiği, ben onun pişdar bir neferiyim, onun öncüsüyüm dediği bir insanı yok hükmünde saymak, bu ne demektir? En sonunda daha da dayanamazlarsa, tamam diyorlar, bir Mehdi gelecektir ama Üstad daha büyüktür. Allah Allah, kardeşim onu Allah’a bırakın, size ne? Tamam diyorlar, birisi gelecek diyorlar yani. Yani böyle illaki bir şey, muhalefet olsun yani. Kardeşim sen o gözle bakarsan sana Allah onu nasip eder mi o zaman? Bu nasıl bir anlayıştır? Sen saygıyı Resulullah (sav)’den daha mı iyi biliyorsun? Sevgiyi Resulullah (sav)’den daha mı iyi biliyorsun? Bediüzzaman’dan daha mı iyi biliyorsun? Bediüzzaman ne diyor, ben onun pişdar bir neferiyim diyor. Öncü bir askeriyim, diyor. Niye akıl veriyorsunuz?

OKTAR BABUNA: Hem çok övüyor, hem de kabrimizden seyrederiz sonra diyor.

ADNAN OKTAR: Kabrimden seyredeceğim ben, diyor. İnşaAllah. Bu evirip çevirmenin pek açıklaması yok inşaAllah, ve yakışmıyor. Biraz ayıp yapıyorlar yani bir de niye okunmaması gerekiyor bu bölümlerin? Risale-i Nur Külliyatı’nda, ben mesela eskiden olurdu; ağabeylerle karşılaşırdım, aman aman aman okumayın, o konuya girmeyelim. Niye girmiyoruz? O zaman Risale-i Nur Külliyatı’na niye koydu Said Nursi Hazretleri. Hayır, mahrem risaleler var mesela, okumayın bunları diyor, tamam okumuyoruz onu. Benim daha hala bilmediğim risaleler var. Mesela mahrem diyor, okunmasın diyor. Ben diyor has talebelerim için yazdım diyor, bir kısım talebelerim için, o onlarda kalsın diyor. Tamam, ama bunlar okunsun diyor, yazmış Risale-i Nur Külliyatı’na. Hayır, Bediüzzaman da diyor ama Resulullah (sav) zaten en başta demiş.

OKTAR BABUNA: Evet. Siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah, siz dün de söylemiştiniz, talebesi Seyyid Salih Özcan, “benim başıma vurarak söyledi” diyor Hz. Mehdi (as)’ı.

ADNAN OKTAR: Dün bizim çocuk, onunla gidip görüşen, biz arada sırada yine ilgileniyoruz onunla, mübarekle. Bazen evine de gidiyorlar çocuklar şey yapıyorlar. Hafif rahatsızlığı vardı, onunla da ilgilenmiştik, çok sevdi bizi. Ben de bizzat gittim evine Seyyid Salih Özcan’ın. Çok şahane bir insan. Geçenlerde çocuğa, bizim çocuk gitti, söyleyin Hocanıza demiş Mehdi (as) geldi demiş, gelecek değil, bak Mehdi (as) geldi. Bir kere daha söylemiş, bir kere daha söylemiş Mehdi (as) geldi diye. Sizler de talebelerisiniz, demiş çocuğa. Şimdi eğer bana inanmıyorlarsa Seyyid Salih Özcan Hocamız yaşıyor halen. Gidip sorsunlar. Telefon da açabilirler. Yani çok net. Ve sır katibidir Said Nursi Hazretleri’nin. Mutlak vekillerindendir. Sungur Abi bir, o iki. İnşaAllah. MaşaAllah. Seyittir yani. Peygamber Efendimiz (sav)’in neslindendir. Suudi Arabistan’da seyitler toplantısı yapılıyor, o toplantılara gidiyor. Çok mühim bir insandır. Allah ömrünü uzun etsin. Bana dedi, diyor. Keçeli keçeli dedi, diyor. Alnıma vurdu; sen Mehdi’yi göreceksin dedi, diyor.

OKTAR BABUNA: Evet, “Ben göremeyeceğim ama sen göreceksin.”

ADNAN OKTAR: Kardeşim şimdi bak; ben görmedim, sen göreceksin dedi, diyor. Bu kadar net ve arkasından bu seyit olan insan diyor ki, Üstad’ın bu sözü söylediği kişi; “Ben Mehdi (as)’ı gördüm” diyor. “Geldi” diyor, “Mehdi (as)” diyor. Peki o zaman talebesine inanmayan, Üstad’a da inanmaz, hiçbir şeye inanmaz. Yani niçin yalan söylesin? Bak Sungur Ağabey de en sonunda o da mübarek konuştu. Önce söylemiyordu. Ben camideyken çok yıllar önce onunla karşılaşmıştım. O zaman bana özel söylemişti. “Hocam” dedim. “Mehdi Nur talebesi mi olacak dedim?” “Bambaşka olacak” dedi. “Üstad öyle dedi” dedi. “Bambaşka olacak” dedi” dedi. Ben müthiş heyecanlandım böyle deyince çünkü bütün Nur talebeleri hep şahs-ı manevi diyorlardı, işte veyahut Bediüzzaman’dır diyorlardı. O şekilde. Ama öyle deyince şaşırdım yani. Bana güvenip o şekilde... Ben fazla da üstüne gitmedim ki şimdi ayıp olmasın diye. Benim adımı soyadımı sordu. Bir ebced hesabı yaptı böyle camide. Çocuklar herkes gördü. Otuz kişi falan vardık camide. O zaman hepimiz kafamızda sarıklarla falan namaz kılıyorduk biz o dönemde. Bir Nüshetiye Camii’ne gidiyorduk, bir Fatih Camii’ne gidiyorduk. Herkesin başında sarıklar, belimizden aşağı sarkıtıyorduk sırtlarımızdan. Böyle kalabalık olarak, o şekilde kılıyorduk. Camide de çok dikkat çekiyordu bizim çocuklar o zamanlar. Yani yıllarca o şekilde devam etmiştik. İnşaAllah. O zaman Sungur Ağabey de gelmişti. O zaman söylemişti. Sonra yıllar sonra da görüştüğümde “Ben görmeyeceğim, sen göreceksin” dedi, dedi. Herkes dondu kaldı öyle. Herkes dondu kaldı öyle. Bu aralar gene bir ziyaretine gitsek çok iyi olur mübareğin. İnşaAllah.

OKTAR BABUNA: Bir izleyicimizden Hocam. Biraz önce gelmiş. “Selamun Aleykum Hocam.”

ADNAN OKTAR: Ve Aleykum Selam.

OKTAR BABUNA: “MaşaAllah bizlere çok güzel müjdeler veriyorsunuz. Araf Suresi ahir zamanı ve Mehdi Aleyhisselamı çok güzel anlatıyor, ama bir ayet çok dikkatimi çekti. Ayet 181, şeytandan Allah’a sığınırım: “Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır.” Bu ayet Hz. Mehdi Aleyhisselam’a işaret olabilir mi?” demiş Hocam. Kayseri’den Mustafa Altınok.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. 128. ayet. Musa kavmine: "Allah'tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah'ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar.” Bak: “Gerçek şu ki, arz Allah'ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar.” Bir bakalım ebcedine. “Musa'nın kavminden hakka yönelten ve onunla adaletle davranan bir topluluk vardır.” Demek ki Ben-i İsrail’den -159. ayet- gizli Müslüman olan bir topluluk var. Müslümanlara gizlice destek veren bir topluluk var. Evet. Bu ayet kardeşimizin dediği ayet doğru. “Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır.” Bu tabii alenen Mehdi cemaatine bakıyor aynı zamanda, ahir zamanda. Üstad Kıyamet kaç yılında kopacak diyor?

OKTAR BABUNA: 1545 inşaAllah. 2120.

ADNAN OKTAR: 2120. Bakın: “Allah’tan yardım dileyin ve sabredin. Gerçek şu ki arz Allah’ındır; ona kullarından dilediğini mirasçı kılar.” Deminki ayet, 128. 2050 ebcedi. Yani İslam’ın tam kamil anlamda hakim olduğu dönem. İnşaAllah. Bak: “Gerçek şu ki arz,” dünya Allah’ındır; "ona kullarından dilediğini mirasçı kılar." Hz. Mesih (as)’ın ve Hz. Mehdi (as)’ın en kamil yılları. En oturduğu yılları yani İslam ahlakının tam hakim olduğu yıllar. İnşaAllah. Bak diyor ki Cenab-ı Allah: "Umulur ki, Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler -egemenler, dünya yöneticisi- kılacak ve böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek." Ne yaptığınızı Allah görecek diyor. Zaten biliyor Cenab-ı Allah fakat bize gösteriyor. İnşaAllah.

SUNUCU: “Sayın Hocam hayırlı günler. Evrimcilerin cevap veremeyeceği bir konu anlatmak istiyorum. İmkansız olsa da ilkel ortamda bir hücrenin oluştuğunu farz edelim. Ancak o ortamda oksijen de var olduğu için bu hücre anında yanarak yok olacaktır. O dönemde oksijen kesin vardır çünkü o dönemden kalma kaya katmanlarında demir oksit bulundu. İlkel ortamda oksjien var ama, yok diyelim. O zaman da ozon tabakası böyle bir ortamda olamayacağı için bu sefer de Güneş’in zararlı ışınları sonucu evrimcilerin iddia ettiği ilk protein hemen yok olacaktı. O zaman canlılık için gerekli olan o ilk proteinin oluşumu nasıl mümkün oluyor? Bu soruya cevap veremeyeceklerini biliyorum evrimcilerin. Ama sizin de neler söyleceğinizi merak ediyorum Sayın Hocam.” Emin Sağlamer, Kocaeli’den.

ADNAN OKTAR: Şimdi, evrim konusunda tartışan arkadaşların artık fosil kullanmalarına da gerek yok. Eskiden 300 milyon adet üstü fosilden bahsediyorduk yaratılışı ispat eden. Delil olarak var. Bunu demelerine de gerek yok. Bir proteinin meydana gelmesi bakın dikkat edin mümkün değil. İmkansız. Yani tesadüfen imkansız. Oluşamıyor. Yani bir proteinin oluşması için hücreye ihtiyaç olması, mitokondriye, kofula ihtiyaç olması. DNA’ya ihtiyaç olması, 60’ın üzerinde enzime ihtiyaç olması. Başka açıklaması yok. Yani konu bitmiş ve adamlar ne diyor biliyor musunuz? “Uzaylılar yaptı arkadaşım” diyor. Yani bu ne demektir? Darwinizm bitti demek. Uzay muhabbetine konu girdiyse konu bitmiştir. Onun için Darwinizm’i tartışan konuşan kardeşlerimiz desinler: Arkadaşım, protein tesadüfen olur mu? Olmaz mı? Olamaz diyorsa, hadi bana müsaade diyecek. O kadar. Ondan sonra biz de onu diyeceğiz. İnşaAllah. O ayetin de ebcedine baksınlar o kardeşimizin dediği deminki ayetin.

OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: Bakın. Yunus Suresi 14. Hicri 14. asra da bakıyor. “... sizi yeryüzünde halifeler kıldık.” Yeryüzüne hakim ettik. Ebcedi 2048. Tam İslam’ın kamil yılları. Tam dünya hakimiyetinin netleştiği, bütün dünyada cennet gibi ortamın olduğu yıllar. 2048 inşaAllah, açıp baksınlar. Mesela Yunus Suresi yine 25. “Allah barış yurduna çağırır” Mehdi (as) ne diyor; barış olsun, savaşlar olmasın, kavgalar olmasın, kan akmasın, bir kişinin bile burnu kanamasın. “... ve kimi dilerse dosdoğru yola yöneltip iletir”, hidayet verir Allah Hadi ismiyle tecelli eder, onu Mehdi kılar ve dosdoğru yola yöneltip iletir. Ebcedi kaç 1998 Mehdi (as)’ın anlı şanlı yılları, inşaAllah. Yunus Suresi 25. Açıp bakabilirler kardeşlerimiz. Saysınlar ebcedini tam dediğim gibi çıkacaktır, inşaAllah. Başka sorun var mı?

SUNUCU: Var Hocam, değişik bir soru gelmiş İzmir’den Şeyda Hanım. “Sayın Hocam İngiliz bir papaz yoksulların büyük mağazalardan ihtiyaçları kadar çalmalarının makul karşılanacağını söyledi. Bu birçok çevrede tartışma konusu oldu, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Fakir olunca hırsızlık yapmak dinen ve ahlaken uygun bir davranış mı?”

ADNAN OKTAR: Rezalet, rezalet, rezalet. Bir de bunu papaz söylüyor inanılır gibi değil. Rezalet üstüne rezalet. Hırsızlık alelen haram ve çok aşağılayıcı çok basit ve şerefsiz bir eylemdir. Zaten Allah simalarına verir, mesela hırsız kılıklı falan suratına çöker hırsız tipi gibi. Çok meymenetsiz, mundar böyle çok itici, aşağılık bir tipte gelir. Aşağılık bir eylemdir. Hiçbir şekilde açıklaması yoktur. Öyle olmaz ama, Müslümanlara ben şöyle dedim; ücretsiz, tenzilat yapılan dükkanlar olsun, çarşılar olsun, pazarlar olsun. Kardeşlerimiz gidip orada ihtiyacı olan -ihtiyacı kadar ama- ücretsiz alsınlar dedik. Allah’a çok şükür öyle mağazalar dükkanlar açılmaya başlandı. Hatta öyle pazarlar açılsın. Sokak pazarı yani sırf garibanlar için, kardeşlerimiz için. Bana arkadaş şuradan meyve ver şuradan sebze. Mesela adamın portakal bahçesi vardır. 2 kamyon gönderir oraya bedava, Allah rızası için. Fakir fukara yesin. Kardeşlerimiz 2 kamyon patates gönderir.

OKTAR BABUNA: Siz söyledikten sonra olmaya başladı Hocam, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah bak, aşevinde sahip çıkalım diyor. Tabii, gitsin yemek yesinler.

OKTAR BABUNA: Muhtaçları giydirecek sosyal market tanıtıldı. Muğla ilçesinde bulunan sosyal marketin tanıtımı.

ADNAN OKTAR: Bak, elhamdülillah ben bunu söyledikten sonra çığ gibi Türkiye’de yayılmaya başladı.

SUNUCU: Ne güzel Hocam.

ADNAN OKTAR: Belediyeden fakirlere bedava alış veriş mağazası, yani bak elhamdülillah şimdi söyleyince demek ki yerde kalmıyor söz. Allah’a şükür oluyor. Diyor ki adam, ben söyleyince ne olur? Kardeşim oluyor işte. Bu dua mahiyetinde.

OKTAR BABUNA: Hocam, siz evinizde oturuyorsunuz ama fikirleriniz iktidarda maşaAllah. 800’ün üzerinde böyle “ne demişti ne oldu” diye... Böyle hepsini söylediklerinizin hepsini Allah birer birer çıkartıyor. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Yusuf Suresi 22. Yusuf Suresi baştan sona Mehdiyete bakar. Geçenlerde bir kardeşimiz nereden bağlantısı var, dedi. Hadis-i şeriflerde belirtiliyor. Hz. Mehdi (as) diyor bütün peygamberlere benzer diyor Peygamberimiz (sav), çeşitli yönlerden onlara benzer diyor. Hazreti Yusuf (as)’a hangi yönden benzer ya Resulullah, diyorlar. Zindan yönünden benzer, diyor. Demek ki Hz. Yusuf (as)’a olduğu gibi ona da bir kadın vesilesiyle iftira atılacak. Bir namus iftirası atılacak, bir kadına karşı tavrından dolayı. Güya iddia edilecek ve Mehdi (as) mağdur durumda bırakılmaya çalışılacak ve hapse konulacak. Anlatılan bu inşaAllah ve diğer işte diğer yönlerden de Hz. Yusuf (as)’a benzeyeceği anlaşılıyor. Benzer, diyor çünkü. Hazreti Süleyman (as)’a da benzer diyor.

SUNUCU: Hocam, bütün peygamberlerle bir ortak özelliği olacak yani.

ADNAN OKTAR: Evet, “bütün peygamberlerin özetidir” diyor Mehdi (as) için. Aslında Mehdiyet dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük olaylarından bir tanesidir. En büyük olayıdır. Yani bu tarz bir olay yok dünyada. Dünya tarihinde hiç yoktur. Hiçbir peygamber döneminde yani bu kadar dünya çapında İslam ahlakının dünyaya hakimiyeti hiç yoktur. Süleyman (as) zamanında belirli bir bölgede olmuştur İslam ahlakının hakimiyeti. Küçüktü dünya zaten o zaman. İnsan sayısı da çok azdı. Zulkarneyn (as) zamanında da çok az bir insan vardı. Yani Peygamber Efendimiz (sav) zamanında da çok az insan vardı. Ama şu an 7 milyar insan var, hepsi birden iman edecek. Yani çok büyük olaydır Mehdiyet. Dünya yüzyıllardan beri Mehdiyet’e hazırlanıyor. Hiç ummadıkları bir insan Mehdi (as) olarak zuhur edecektir. Kuran’da o kadar çok ki Mehdi (as)’a işaret yani yüzlerce yerde işaret ediyor. Mesela Süleyman kıssaları baştan sona Mehdi (as)’ı anlatır, Yusuf Suresi Mehdi (as)’ı anlatır, Kehf Suresi Mehdi (as)’ı anlatır. Gençlerden oluşması, önce küçük bir genç topluluğu sonra iki denizin birleştiği yerde İstanbul’da buluşma yani Hızırla buluşma. Ledün ilmi. Sonra dünya hakimiyeti ve ebcedleri de zaten baştan sona hep ahir zamanı veriyor. Bütün ebcedler ahir zamanı veriyor. Mesela bak, Yusuf Suresinde. “Allah emrinde galip olandır.” Allah yani sonunda galibiyeti meydana getirecektir. Dünya hakimiyetini meydana getirecektir. Mehdi (as)’ın hakimiyetini meydana getirecektir. Mehdi (as)’ı galip hale getirecektir. Mehdi (as) üstün gelecektir. Mehdi (as) küfrü yenecektir. “Allah emrinde galip olandır.” 21. ayet Yusuf Suresi, 2014 tarihini veriyor ebcedi. “Allah emrinde galip olandır.” Peki bak, ben size günlerden beri sayıyorum. Bu olağanüstü bir şey. Hepsinin ahir zamanı vermesi. Mehdi (as) devrini vermesi.

OKTAR BABUNA: Siz daha iyi bilirsiniz, inşaAllah. Bilmeyenler için ebcedi, her harfin bir sayı değeri var Arapça’da hem anlamları ahir zamana bakıyor, hem de o sayıların toplamının ebcedlerinin bu dönemi vermesi tabii imkansız kere imkansız bir şey. Allah’ın dilemesiyle inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Yani, Peygamber Efendimiz (sav)’in zamanında rakam yok. Arap harfleriyle hesap yapılıyor. Mesela elif’in karşılığı 1, öbür harflerin karşılığı hep bir rakam karşılığı olarak oluşturuluyor. O harflerle yapılmış hesaplar. Sonradan bu rakamlar çıktı. Kuran’da da o harfleri topladığımızda bir tarih çıkıyor. Bir zaman veriyor.

SUNUCU: Çok enteresan.

ADNAN OKTAR: Tabii o yönden çok manidar. MaşaAllah. Oktar Hocam görelim resimlerinden.

OKTAR BABUNA: Estağfurullah, inşaAllah Hocam.

ADNAN OKTAR: Bak dişlerine leblebiler dizilmiş abisi bunun, minik leblebilerden oluyor dişi. Bunları daha önce göstermiştin ama yine de göstermekte fayda var çok güzeller çünkü maşaAllah. Allah’ın Cemal isminin, Rahman ve Rahim isminin tecellileri bunlar. Günahsızlığın insanda nasıl bir güzellik meydana getirdiğini de Allah böylece göstermiş oluyor. Cenneti de daha iyi kavramamıza vesile oluyor. Cennet halkı da böyle bu çocuklar gibi, böyle masum ve tertemiz olacaklar inşaAllah. MaşaAllah. Her birini ayrı bir görünümde, her birini ayrı bir kişilikte Allah yaratıyor, tabi. Gözle görülmeyen bir kromozomun içinde bunların bütün güzellikleri saklı, Allah yazmış.

OKTAR BABUNA: Şeytandan Allah’a sığınırım, Allah “sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel-temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabbiniz Allah budur.”

ADNAN OKTAR: Evet. Şeytandan Allah’a sığınırım. Enbiya Suresi. "Andolsun, biz Zikirden sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. Yani dünyaya hakim olacaktır diyor salih kullar. Dünya hakimiyeti ahir zamanda ne zaman olacak o?

OKTAR BABUNA: İnşaAllah Hicri 1400’de başlayarak inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Ama kimin zamanında olacak?

OKTAR BABUNA: Hz. Mehdi (as)’ın zamanında.

ADNAN OKTAR: Başka zaman yok inşaAllah, hadislere göre öyle. "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır, diye yazdık." Ebcedi 2051’i veriyor, tam dünya hakimiyeti. Diyor ki 107. ayette de Allah, Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik. Peygamber Efendimiz (sav) için söylenmiş bir ayettir. “Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.” Aynı zamanda Mehdi (as)’a bakıyor. Çünkü alemler, bütün dünya kastediliyor. Rahmettir Mehdi (as)’ın gelişi, ebcedi 1431’i veriyor. Yine İslam’ın hakimiyet yılları inşaAllah.

SUNUCU: “Hocam yakın zamanda Fidelmo Oleri adlı bir nöroloji profesörü, Katoliklikten İslam’a geçti. İslam’la nasıl tanıştığını kendi sözleriyle şöyle anlatıyor: Bir radyo programını dinliyordum. Telefon eden bir izleyici ‘madem İsa (as) Allah’ın kendisi, nasıl oluyor da Allah’a ibadet ediyor anlayamıyorum’ diye sordu. Kafamda bir şimşeğin çaktığını hissetmiştim. Bulmacanın tüm parçaları birden aynı anda yerli yerine oturmuş gibiydi. Gerçekten de bir Hıristiyanın tüm hayatı boyunca kendisine bu soruyu sormuş olmaması mümkün müdür Hocam?” Şahin Doğru.

ADNAN OKTAR: Yani Hıristiyanlıkta zaten o konuda mantık yok. Teslis inancı Hıristiyanlığın içerisine sokulmuş, Hıristiyanlığa verilmiş en büyük zarardır. Ve milyonlarca insanın dinsiz olmasına sebep olmuşlardır bu sebeple. Çok büyük bir fitnedir. Çok büyük bir acıdır. Hz. İsa (as)’a da yapılmış bir iftiradır. Mesela İncillerin sıralamasına baktığımızda ilk İncillerde böyle bir izah yok. Ama ileriki yıllarda, en son yapılan İncil’de var. İlk İncillerde yok, Barnabas İncili’nde hiç yok zaten bilakis… Hz. İsa (as) sürekli Allah’a dua ediyor, hep insanları Allah’a çağırıyor, Allah’ın birliğinden bahsediyor İncil’de. Nereden çıkarıyorsunuz teslisi? Yani niçin buna gerek duydular böyle bir şeye, niçin yaptılar Allah’ın bir hikmeti. Şeytanın ilkasıyla oluşmuş bir durum. Tertemiz bir peygambere böyle bir iftira atılması çok büyük bir zulümdür. Allah diyor “gökler neredeyse parçalanacak, bu sözlerinden dolayı” diyor. Ama inşaAllah Hz. Mesih (as) geldiğinde “ben böyle bir şey demedim” diyecek. “Ben sizi Allah’ın birliğine çağırdım” diyecek. Yine onları Allah’ın birliğine çağıracak ve İslam ahlakı bütün dünyaya hakim olacak inşaAllah. Furkan Suresi 56, 25. suredir biliyorsunuz. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Biz seni yalnızca bir müjdeci ve uyarıp korkutucu olarak gönderdik.” Ebcedi 1981 yılını veriyor.

OKTAR BABUNA: MaşaAllah, Hz. Mehdi (as)’ın çıkış yılı.

ADNAN OKTAR: 56. ayet, 25. sure. 56 ile 25’i çarptığımızda Hicri 1400’ü veriyor. Yine aynı tarih. “De ki; Ben buna karşılık Rabbine doğru bir yol tutmayı dileyen insanlar olmanız dışında sizden bir ücret istemiyorum.” Allah rızası için olur. Cübbeli diyor “ben kitaplardan para kazanıyorum” diyor. Allah ne diyor; “De ki; ben buna karşılık Rabbinize doğru yol tutmayı dileyen insanlar olmanız dışında sizden bir ücret istemiyorum”. Müslümanın dini konulardan, dini hizmetten para almaması gerektiğine Kuran işaret ediyor. Bu hizmetler Allah rızası için yapılır.

SUNUCU: Hocam, son dakikalarımızmış. Tüm izleyiciler ve dinleyiciler adına çok teşekkür ediyorum size. Ağzınıza sağlık.