Sohbet -33 Ocak 2010

SUNUCU: İyi günler, iyi Pazarlar. Adnan Oktar’la Başbaşa programına hoş geldiniz. Evet Hocam, hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, sen de hoş geldin. Oktar Hocam, ne anlatmak istersin bugün bize?

OKTAR BABUNA: Estağfurullah Hocam nasıl uygun görürseniz. 2009 yılı, Darwinizm’in ezildiği, sizin de bütün dünyaya tebliğ yaptığınız bir yıl oldu maşaAllah. Amerika’dan, Avrupa’dan tutun Uzak Doğu’ya kadar maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, Darwinizm konusunu anlatıncaya kadar bir hayli uğraştık ama sonunda Müslümanlarda da, diğer inananlarda da inanmayanlarda da çok büyük etkisi oldu, anladılar inşaAllah.

OKTAR BABUNA: MaşaAllah, 30 sene önce tek başınıza başlamıştınız ama 30 sene sonra bütün dünya çapında yerle bir oldu maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bir kere dünyada Darwinizm’in hakim olmadığı devlet sayısı, yani bir elin parmaklarını geçmez. Bütün dünyada devletlerde resmi ideoloji. Devlet ideolojisi, devlet onun üzerine kurulmuş, yani devletin sistemi onun üzerine kurulmuş. Bundan dünyanın haberi yoktu. Birçok Müslüman ülkesi sosyalistlerin kontrolündeydi, yani Darwinistlerin kontrolündeydi. Bunu da unutmuşlardı. Müslümanlar kendi evlerinde tespih çekip, namaz kılıp, deccalin onları boğmasını bekliyorlardı, bir anlam da veremiyorlardı. Yani niye bu kadar biz eziliyoruz, niye bu kadar paramparçayız, kökenini bulamıyorlardı. Buluyorlar da anlamazdan geliyorlardı. Sonunda biz bak dedik, bu deccal, sizi boğan sistem bu işte dedik. Darwinizm dedik, materyalizm dedik. Üniversitelerde çektiğiniz acıların kökeninde bu var, dünyanın birçok yerinde horlanmanızın kökeninde bu var, dedik. 350 milyon insanın öldürülmesine, şehit edilmesine bu sistem sebep oldu. 1. Dünya Harbi’nin, 2. Dünya Harbi’nin çıkmasına bu sistem sebep oldu, komünizmin, faşizmin çıkmasına bu sistem sebep oldu, dedik. Ondan sonra herkes uyandı. Fakat Müslümanlarda bir korku damarı var, bu çok tehlikeli, yani bundan çok yeniliyorlar ve acı duyuyorlar. Mesela bir kızın 3-5 çocuğu oluyor, mutlu, ailesinin içerisinde yaşamak istiyor. Evinin içerisinde, evini kale ediniyor adeta. Evinden dışarı çıkmıyor. Dış alem onu ilgilendirmiyor, hatta televizyon da seyretmiyor, radyo da dinlemiyor. E kardeşim, seni gelir evinin içinden alır götürürler. Nitekim öyle oldu, Müslümanları caminin içinde taradılar, delik deşik ettiler. Evlerinin kapılarını kırıp içeri girip onları kurşunladılar. Eğer evde oturmak çözüm olmuş olsaydı, onlara hiçbir şey olmaması gerekirdi. Demek ki ne cami, ne içinde durmaları, ne evlerinde durmaları onları kurtarmaz. Dolayısıyla yani bu korkaklık Müslüman aleminde -ki büyük bir bölümünde var ve Müslümanların çoğunluğunda- var, yani az kısmında bir yiğit bizim milletimiz vardır, Türk Milleti vardır. Ki bizim milletimizin içinde bile ürkek, korkak Müslümanlar bayağı var. Bunun ortadan kalkması lazım. Yani sanki tek sorun onun ailesi, çoluğu çocuğu, işiymiş gibi konuşuyorlar. Halbuki Allah bunu ayette açıklıyor. Şeytandan Allah’a sığınırım, “evleriniz, eşleriniz, çocuklarınız, yarım kalmasından korktuğunuz ticaret, aşiretiniz, babalarınız,” Allah uzun bir liste halinde sayıyor Cenab-ı Allah. “Eğer” diyor “Allah’tan, Resulü’nden ve Allah yolunda mücadele etmekten daha faydalı ve daha sevimli geliyorsa size” diyor, “bekleyin” diyor. Bu çok büyük bir tehdittir, “bekleyin”. Yani mutlaka canınızı yakacağım demektir bu. Belanızı vereceğim demek istiyor Cenab-ı Allah. Bekleyin, yani belanızı bekleyin, diyor Allah. Böyle şey olmaz.

SUNUCU: Çünkü daha önceden saydıkları şey, söylediği Cenab-ı Allah’ın çok önemli şeyler.

ADNAN OKTAR: Tabii, yani çünkü biz buraya mutlu aile yaşantısı yaşayıp, yiyip içip yan gelip yatıp, ölüp gitmeye gelmedik. Biz buraya imtihan olmaya geldik. Burada şehit de olunur, gazi de olunur, Allah yolunda mücadele de edilir. Malları, oğulları, çoluğu çocuğu... Allah hepsinin üzerindedir. Onu bize veren Allah. Ona böyle takılıp kalıp Allah’ı unutmak, Allah’ın gazabına mucip olur. Tabii nankörlük olur. Onu uyanıklık zannediyor birçok insan, yani onu akıllı bir hareket olarak zannediyorlar. Bu böyle değil, Allah’ın intikamı çok şiddetli olur, şedit olur. Ama bu sene inşaAllah, daha atak bir yıl olacak inşaAllah. Bu sene görecekler Müslüman kardeşlerimiz. 2010, 11 ve 12 de çok heybetli yıllar; 2011, 2012. İnşaAllah hep birlikte onları da idrak edeceğiz Allah’ın izniyle. Ama bu yüzyıl İslam ahlakının hakim olduğu yüzyıl olacak. Defalarca söylediğim için çok hoşuma gidiyor, çünkü dediğimin aynısı olduğunu görecek insanlar. Yani birkaç kere dersem, akıllarında flu kalırdı. Ama yüzlerce, binlerce kere söyledim, bakın bağıra bağıra İslam geliyor. Bakın, Mehdi (as) çıkacak dedim, bir kere demedim, iki kere demedim, on kere, yüz kere de demedim. Hatta olay da oldu, “sen mehdilik mi iddia ediyorsun?”, şu bu, buna benzer şeyler. Hiç önemli değil, istediklerini söylesinler. Mehdi (as)’ı da görecekler ve çok önemli bir müjde ile müjdeledim onları. Dedim ki; Mesih (as)’ı da göreceksiniz bu yüzyılda. Çünkü ben buradayım, yani İstanbul’dayım ve insanların yüzüne bakıyorum. Adam bana sormaz mı, hani dediğin ne oldu, demez mi? Ben bunu açıkça söylüyorum, bunu görecekler. Ve her şey bu yüzyılda bitecek.

Mesela, şimdi bak bakıyordum, Bakara Suresi, 129. “Rabbimiz”, şeytandan Allah’a sığınırım, “Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder.” Bak, “Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder.” Ayete bakıyoruz, harf sayısına bakıyoruz, net 1980. Bakın ben günlerden beri sayıyorum. Sırf bu ayetlerde, yani İslam ahlakının hakimiyetini anlatan ayetlerde 1980, 1990, 2000, 2010, 2011 yılları veriliyor. Öbür Kuran ayetlerine bakıyoruz 3918, 9000 mesela 9871, 727 yani hiç alakası olmayan rakamlar çıkıyor. Peki burada bir fevkaladelik yok mu? Mesela, yine bakıyorum. Diyor ki; “cehd” mücadele “hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı.” Yani insanlar bundan kaçınıyorlar, tembellik ediyorlar. “farz kılındı. Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır ve olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir.” Mesela evinde oturmak çoluk çocuk birlikte, adam mesela sakallı adam, sakalı ta göbeğine gelmiş birlikte bakla ayıklıyor karısıyla. Dışarıda kan gövdeyi götürüyor, o evde salata yapıyor, öbürü soğan doğruyor bilmem ne, bununla vakit geçiriyor.

SUNUCU: Onu belki hayırlı görüyor ama onun için şer.

ADNAN OKTAR: Tabii, onu çok faydalı görüyor. Allah bak diyor ki, “olur ki sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir” diyor. “Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Ebcedine bakıyoruz, 2010 yılını veriyor. Evet, 2010. Yani bir tane, iki tane, üç tane, dört tane değil, evet.

Oktar, sen bir şeyler anlat. Ben sana sonra bir şeyler anlatmaya devam edeceğim.

OKTAR BABUNA: Tamam Hocam, inşaAllah. Bir kuş var, dişisinin ilgisini çekmeye çalışan bir erkek kuş. Bakın, normal hali bu şekilde kuşun. Dişisini görünce bakın ne hale gelecek.

ADNAN OKTAR: Dans ediyor hazret. Evet, başka ne var Oktar gösterebileceğin?

OKTAR BABUNA: Kuran mucizesi göstereyim Hocam. Bakın, şeytandan Allah’a sığınırım. Kuran’da bu Ay kelimesi Kamer oluyor Arapçası, Kamer kelimesi Kuran’da tam 27 defa geçmektedir. Ay’ın da Dünya etrafındaki dönüş süresi tam 27 gündür, bir Allah’ın mucizesi olarak. Tabii bu sadece 1400 sene önce Allah tarafından bilindiği için, Allah bu mucizeyi işaret etmiş Kuran’da. Bir diğeri, Kuran’da fosillere de işaret var. Bakın -şeytandan Allah’a sığınırım- Allah bir ayette şöyle buyuruyor. “Dediler ki: “Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz.” Allah diyor, devam ediyor, “De ki: “İster taş olun, ister demir...” Bakın bu ifade çok önemli, altı çizili olan bölüm, şeytandan Allah’a sığınırım, devam ediyor Allah, “ya da göğüslerinizde büyümekte olan veya büyüttüğünüz bir yaratık olun. Bizi kim hayata geri çevirebilir, diyecekler. De ki: Sizi ilk defa Yaratan. İster taş olun, ister demir.” Buna baktığımız zaman, hakikaten fosil demek taşlaşmış hali demek canlıların. Taş haline geliyor, gerçekten taş haline geliyor. Aynı zamanda canlıların vücutlarında, mesela insanlarda var bu. Demir atomu var, karaciğerde depolanıyor. Mesela fosillerin içerisine bakıyorsunuz, demir aynen korunuyor. Yani taş ve demir halinde korunuyor canlıların, tam ayette işaret edildiği gibi. Allah fosillere bu şekilde dikkat çekmiş oluyor. Ayrıca başka bir ayette Allah şöyle buyuruyor. “Sonra gök yarılıp, yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman”. Bakın bu fotoğraf, yeni çekilmiş fotoğraflarından biri gökyüzünün. Bulutlu gaz kütleleri Nebulalara verilen isim. Nebula oluşmadan önce bir yıldız; ve bu yıldızlar da çok büyük oldukları için, içten gelen basınç ve yüksek sıcaklığın etkisi ile uzay boşluğuna gaz salarlar. Daha sonra bu gazlar yakınlaşarak 15.000 derece sıcaklıkta bir gaz bulutu oluştururlar. Kuran’da da Nebulaların bir çeşidi olan Rosetta Nebula’ya dikkat çekilmektedir. Çünkü kıpkırmızı bir gül ifadesi geçiyor. Bakın, hakikaten bakıyorsunuz, görüntüleri bu Nebulaların kıpkırmızı bir gül gibi, maşaAllah. Ayrı bir mucize olarak.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Mesela Bakara Suresi’nde Cenab-ı Allah diyor ki, “Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu” yani Resulullah (sav)’i “çocuklarını tanır gibi tanırlar.” Şimdi, ayetin ebcedine bakıyoruz, ahir zamana bakan. Bakın, “Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (Peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar.” Mehdi (as)’a da işaret ediyor. 1959’u veriyor ebcedi. Çünkü Said Nursi, Mehdi (as) Hicri 1400’de zuhur edecek diyor. 1400’de 30 ve 40 yaşları arasında olması gerekiyor hadislere göre, o zaman Mehdi (as)’ın çocukluk yıllarına bakıyor 1959. Bak ayet diyor ki, “Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu (Peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar.” Yani o alametlerden, onu çıkarırlar. Biz Mehdi (as)’ı mesela şimdi görsek tanırız. Kaşından, gözünden, boyundan, posundan, alametlerinden tanırız. Biliyorsun değil mi Mehdi (as)’ın dış alametlerini? Oradan bir insan onu nasıl tanırsa, bak bu, burada da 1959’u veriyor. Bunu biz nereden düşünüyoruz? Çünkü Said Nursi’nin izahlarından anlıyoruz. Said Nursi ne diyor? Mehdi (as) Hicri 1400’de zuhur edecek. Rivayetlerde Mehdi (as), zuhurunda 30 ve 40 yaşlarında olduğuna göre, 1980’den geriye doğru alırsak, yaklaşık bu tarihlere geliyoruz. İnşaAllah. O yönüyle de Kuran’ın yine burada bir işari mucizesi var. Çünkü bak, bir tane ebcedi var, ikinci bir ebcedi yok. Yani sadece 1959 tarihini veriyor. Başka tarih yok. Mesela sadece 1980 veriyor. Yahut sadece 2010 tarihini veriyor. 2011 tarihini veriyor, tabii. Mesela bak, ayet yine.

Şeytandan Allah’a sığınırım, Bakara Suresi yine, “Onlara, Peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi." Bakın burada “Allah size Talut’u gönderdi.” Kelimesinin karşılığı 1998. Ebced karşılığı. Tek, başka bir tarih çıkmıyor, 1998. Ve net Mehdi (as)’a bakıyor. Peygamberimiz (sav) ne diyor? Allah size Mehdi (as)’ı gönderdi, diyor. Burada ne diyor? “Allah size Talut’u gönderdi.” Yani bir idareci, bir veli, bir mürşit olarak gönderdi, aynısı. Bakın, mesela ayette yine, bu ayetin devamında. Talut için, o lider için diyor ki, “Doğrusu Allah size onu seçti”, aranızdan onu seçti “ve onun bilgi ve bedeni gücünü artırdı.” Yani bedenen de kuvvetli, bilgi olarak da akıl olarak da kuvvetli. Ebcedine bakıyoruz, tek bir tarih çıkıyor, 1996. Yani bunlar bir tane, iki tane, üç tane, beş tane, on tane değil ki. Yani Kuran’ın neresine baksak, liderden bahseden, hakimiyetten bahseden ayetler hep ahir zamanın tarihini veriyor. 1980, 85, 90, 2000, 2010. Hep Mehdiyet’in safhalarını veriyor. Bu yönüyle çok harika.

OKTAR BABUNA: Dediğiniz gibi Hocam, on binlerce rakam ihtimalinden hep 20-30 senelik bir dönem çıkıyor. Sadece o ahir zamana işaret ediliyor.

ADNAN OKTAR: Tabii, çok geniş rakam verebilecekken -daha az, daha çok- verebilecekken böyle rakamlar çıkması çok manidar. Mesela diyor ki rivayette, “Allah Konstantiniyye’yi, İstanbul’u çok sevdiği dostlarının eliyle feth edecek.” Allah, Mehdi (as)’ı ve talebelerini çok seviyor ve hadiste de bu belirtilmiş. “Onlardan hastalığı ve üzüntüyü kaldıracak.” Yani hasta olurlarsa, Allah onların hastalığına şifa verecek, mucize olarak. Bak, “onlardan hastalığı ve üzüntüyü kaldıracak.” Neşeli olacaklar, ama hastalandıklarında da mesela ölümcül bir hastalık olursa, Allah onlara şifa verecek. Böyle bir mucize meydana gelecek. Kuran buna işaret ediyor. Tabii, bakın, hastalığı ve üzüntüyü kaldıracak. Kıyamet Alametleri, Berzenci gibi büyük bir alimin eseri, ehl-i sünnet alimlerinden. “Beldeler onun emrine girer. Allah-u Teala onun elinde Konstantiniyye’nin fethini müesser kılar” İstanbul’u alır, manen. Kim diyor bunu? Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman isimli eser, sayfa 56. “Muhtelif ülkelerden birçok alim, dünyanın birçok ülkelerinden muhtelif alim, birbirlerinden habersiz şekilde Mehdi (as)’ı aramak üzere yollara çıkacak.” Dünyanın her yerinde hakikaten şu an Mehdi (as) aranıyor. İran’da da var, Türkiye’de de var. “Ve her birisine 310 kadar insan refakat edecek.” Yani onların lider olduğu, önemli insanlar olduğunu açıklıyor hadis. Yani birçok kişiyi temsilen gelecekler anlamında. “Sonunda hepsi de Mekke’de buluşurlar ve birbirlerine, buraya niçin geldiklerini sorduklarında, hepsi de, bu fitneyi önleyecek” yani dünyadaki kargaşayı, ölümleri, acıları, sıkıntıları önleyecek "ve Konstantiniyye’yi (İstanbul’u) fethedecek olan Mehdi’yi arıyoruz. Çünkü biz onun; babasının, annesinin, ordusunun isimlerini öğrendik” diyorlar. Yeni öğrendik, diyorlar. Hani biliniyordu? Cübbeli diyor ki, ben biliyorum ismini diyor. Bilinmiyor. Çünkü Peygamberimiz (sav) diyor; “adı adıma benzer, adı adıma denktir” diyor. Adı şudur demiyor. Öyle olsa direkt derdi, adı şudur derdi. Nitekim alimler ne diyor yine bakın ki seçkin alimler: “Çünkü biz onun” diyor, “babasının, annesinin, ordusunun isimlerini öğrendik.”

SUNUCU: Öğrendik dediğine göre, yeni öğrendik. Öğrendik de geldik.

ADNAN OKTAR: Tabii, öğrendik tabii. Alim olsa bilir zaten, bunu demeye gerek yok, bir müjde olarak veriyor bunu. Yani yeni bir bilgi olarak veriyor; “öğrendik”. “Şeklinde cevap verirler.” Hz. Mehdi (as)’ın annesinin ismi de var. Onu bir başka programda söylerim. Şimdi Cübbeli’yle bir daha uğraşmak istemiyorum. Şimdi olan aklı da gider, ben söylersem. Annemin ismine çok benziyor ismi.

SUNUCU: Gerçekten mi? MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: Hz. Mehdi (as)’ın annesiyle, ismi evet çok benziyor. Birkaç harfle ayrılıyor, yani çok benziyor. Ama benim öyle bir iddiam yok. Yani şimdi Cübbeli bizi seyrediyordur, sakın öyle kendi kendine teşhisler koymasın. Öyle bir iddiamız yok. Yemin ettim çünkü. “Mehdi Konstantiniyye ve Deylem Dağı’nı fethedecektir.(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27) “Dünyadan hiçbir zaman kalmayıp da ancak tek bir gün kalsa bile”, çünkü dünyanın ömrü 7000 yıl diyor Resulullah (sav), 5600 yılı geçmiştir. (Hicri) 1400 kalıyor. O zaman Allah’ın işte 1400’ün sonuna kadar uzatacağı anlaşılıyor. Hicri 1500’e kadar. “Dünyada hiç zaman kalmayıp”, demek ki zaman kalmayacak. “Ancak tek bir gün kalsa bile, o gün de benim soyumdan bir zatın” yani seyit olan, “Hz. Mehdi (as)’ın Deylem Dağı’na ve Konstantiniyye şehrine (İstanbul’a) sahip olması için Allah (cc) muhakkak o günü uzatacaktır” diyor Allah. Gün uzayacak, diyor. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman) Hz. Mehdi (as)’ın döneminde halife olmayacak, Müslümanların halifesi olmayacak. Cumhuriyet döneminde halifelik kaldırıldı. Dolayısıyla da halife yok. Bakın ne diyor. Bu ne demektir; daha önce hiçbir şekilde halife gelemez, yani Bediüzzaman da dahil olmak üzere. Çünkü Hz. Mehdi (as)’ın olduğu zamanda hiçbir şekilde halife olmayacak. Bediüzzaman zamanında halife vardı ve daha önceki bütün alimler döneminde de vardı. “Dünyada ismi geçecek bir halife kalmayıncaya kadar Hz. Mehdi (as) çıkmayacaktır.”

SUNUCU: O zaman da bu zaman.

ADNAN OKTAR: Tabii. (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 54. sayfa) “Onun çıkacağı yıl, insanlar Hacca başlarında bir emir (halife) bulunmadan gideceklerdir.” Emir yok başlarında. Kıyamet Alametleri, sayfa 168. “İnsanlar başlarında halife bulunmaksızın Hacc ederler.” (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celalettin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Mehdisi’nin Alametleri, sayfa 35.) Evet. “Mehdi tıpkı Zulkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir” diyor. Kuran’daki Süleyman ve Zulkarneyn ile ilgili kıssalar hep Hz. Mehdi (as)’a bakar. Ebcedleri de hep 1980, 1990, 2000, 2010 yıllarını veriyor. Nerede Süleyman ve Zulkarneyn ile ilgili bir hadis varsa açıp baksınlar, hep öyledir maşaAllah. “Yeryüzüne” diyor Resulullah (sav) “dört kişi malik oldu. İkisi Mümin, ikisi kafir idi. Müminler Zulkarneyn (as) ve Hz. Süleyman (as), kafirler ise Nemrut ve Buhtunnasr’dır. Beşinci olarak Ehl-i Beytimden birisi (Hz. Mehdi) gelecek ve o da dünyaya malik olacaktır” diyor Resulullah, son. (Kitab'ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 10) “Peygamberlere dair olan kitaplarda, ‘Mehdi’nin işi zulüm ve kötülük değildir’ şeklinde işaret edilmiştir.” Nerede geçiyor; Tevrat-ı Şerif, Tevrat’ta. Tevrat’ta Hz. Mehdi (as) çok detaylı anlatılır. Çok çok fazla, aynı hadislerdeki gibi çok kapsamlı anlatılmıştır. Nitekim bak Peygamberimiz ne diyor (sav); “Peygamberlere dair olan kitaplar da.” Bir tek Tevrat’ta değil, Zebur’da da geçiyor. "Mehdi’nin işi zulüm ve kötülük değildir" şeklinde işaret edilmiştir.” Yani kan akıtmaz, kötülük yapmaz, kimseye zulmetmez, acı çektirmez, baskı yapmaz. El-Kavlu'l Muhtasar yine bu da. Bakın Resulullah (sav)’in açıklaması, diyor ki Resulullah (sav); “Ben Mehdi’yi peygamberlerin sayfalarında şöyle bulurum”, peygamber kitaplarında. “Mehdi’nin amelinde ne zulüm ne de ayıp vardır”, hep doğru hareket eder. İnşaAllah. (Ali Bin Hüsameddin El Muttaki, Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Mehdisi’nin Alametleri.) Bakın nitekim, “Andolsun, Biz zikirden sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık.” Ebcedi ne zamanı veriyor; yine Hz. Mehdi (as)’ın zuhur tarihini veriyor. Tabii. Bakın “Andolsun, Biz zikirden sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır...", dünyaya hakim olacaklar diyor, bir kişi vardır hakim olacak zaten Hz. Mehdi (as)’dır. “... diye yazdık.” (Enbiya Suresi 105.) İslam alimleri bu ayeti şu şekilde tefsir etmişlerdir, İmam-ı Bakır ve Caferi Sadık rivayet etmektedir. “Buradaki ayette bildirilen salih kullar, Mehdi ve talebeleridir” diyor. Zaten başka türlü anlaşılacak gibi de değil. Çünkü, “zikirden sonra Zebur’da da:’Şüphesiz Arz’a salih kullarım varisçi olacaktır.” Peygamber Efendimiz (sav) zamanında hakim olunmadığına göre, geriye bir tek Mehdi (as) kalıyor. İnşaAllah. Evet, burada Tevrat’tan da bölüm verilmiş çok uzun. “Davud soyundan biri sadakatle krallık yapacak.” Hz. Mehdi (as) aynı zamanda Hz. Davud (as) soyundandır. Tabii Hz. Ali (ra) Hz. Davud (as) soyuna dayanıyor aynı zamanda. O da onun soyundan olduğu için, hem Adnanidir, hem Davud soyundandır, Hz. Davud (as) soyundandır. “Davud soyundan biri sadakatle krallık yapacak” diyor bak Tevrat’ta. “Yargılarken adaleti arayacak.” Çok adaletli olacak evet. “Doğru olanı yapmakta tez davranacak.” Hiç beklemeyecek. “Emzikteki çocuk kobra yılanının yuvasının yanında oynayacak, sütten yeni kesilmiş çocuk kara yılanın deliğine elini uzatacak. Benim kutsal dağım üzerine hiçbir kötülük yapılmayacak, artık hiçbir zarar verilmeyecek. Çünkü denizin dibi nasıl onu örten sularla dolu ise, yeryüzü de Rabbin bilgisiyle dolu olacak.” Yani Kuran ahlakı bütün dünyaya hakim olacak diyor. İnşaAllah. İşaya 11-19. Mesela İncil’de de bakın “Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyunca korkmayın.” 1. Dünya Harbi, 2. Dünya Harbi. “Bunların olması gerek ama, bu son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete karşı savaş açacak.” Ne zaman oldu bu; 1. Dünya Harbi’nde, 2. Dünya Harbi’nde oldu. Herkes birbirine savaş açtı. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açtı. “Yer yer depremler, kıtlıklar olacak” Oldu mu depremler? Sıklaştı mı depremler? En çok şu an oldu. Bu son dönemde oldu. Kıtlık, ekonomik kriz başladı mı? “Bunlar doğum sancılarının,” yani Mehdi’nin çıkışının sancılarıdır diyor “başlangıcıdır.” İncil’de Markos 13-5,8. “Onun kumandanları insanların en hayırlılarıdır.” Mehdi (as)’ın kumandanları insanların en hayırlılarıdır diyor. “Onun yardımcıları Yemen ve Şam ehlinden olacaktır” Zuhuru vakti inşaAllah. “Önlerinde Cebrail arkalarında Mikail, yeryüzü emniyetle dolacak, hatta birkaç kadın yanlarında hiçbir erkek olmaksızın rahatlıkla Hacca gidebileceklerdir.” (El-Kavlu’l Muhtasar, sayfa 47.) “Allah Mehdi’yi üç bin melekle destekleyecektir.” Ama görünür şekilde değil, gizlice. “Doğu tarafından birtakım insanlar çıkıp Hz. Mehdi (as)’ın saltanatını hazırlayacaklardır.” (El-Kavlu’l Muhtasar’da.) “Şark’tan bir cemaat çıkar, Hz. Mehdi’nin saltanatına yardım eder.” Bunlar Nur talebeleridir, efendim Nakşi kardeşlerimizdir, Kadiri kardeşlerimizdir, bütün Türk Milleti’dir. Ondan sonra, İslam aleminin diğer bütün samimi Müslümanlarıdır, Şiilerdir, Caferilerdir. “Şark’tan bir cemaat çıkar” diyor, Şark doğu; bütün işte Şiiler, Caferiler hepsi dahil. “Mehdi binaenaleyh Kudüs’e inecektir, Hz. Mehdi (as) için saltanat hazırlayacaklardır.” Kudüs-ü Şerif alınacak inşaAllah, manen. İsrail tarihinde ilk defa bu kadar rahat edecek. Ben-i İsrail, onların beklediği Hz. Mesih (as) Hz. Mehdi (as)’dır. O geldiğinde İsrail ilk defa bütün dünyada huzur içinde yaşayacak. Bereket, bolluk... O Kenan diyarında istedikleri gibi yaşayacaklar. Bütün millet, bütün Müslümanlar huzur içinde yaşayacaklar. Suikastler, bombalamalar hiçbir şey olmayacak. İlk defa ben-i İsrail huzur içinde ibadet edebilecek. İlk defa rahat yaşayabilecek. Hz. Mesih (as) geldiğinde de hepsi Müslüman oluyorlar. Kuran’da açık ayet var. İnşaAllah. “Ashab-ı Kehf Mehdi’nin yardımcıları olacaktır.” Ne demektir? Kehf Suresi Mehdi (as)’a bakıyor demektir. Kehf Suresi zaten bir avuç gencin konusuyla başlar. Ailelerden ayrılıyorlar, onun yanına gidiyorlar. Yani Mehdi (as)’ın yanında da aynı şekilde olacaktır. Ailelerinden ayrılıp çocuklar yanlarına gelecekler. Resulullah (sav)’de de öyle olmuştur. Ailelerinden ayrılıp yanına gelmişlerdir. Bir kısım, aileleri izin vermeden gelmiştir, bir kısmı ailelerine isyan ederek gelmişlerdir tabi. Asla kabul etmemişlerdir. Sonra Hızır (as)’la karşılaşması var Hz. Musa (as)’ın. Hz. Mehdi (as)’ın da Hz. Hızır (as)’la karşılaşması olacaktır. Ledün ilmini bilecektir. Hızır (as) diyor, "ben" diyor "bir şey yaptığımda sen acayip karşılarsın" diyor. "Ve aklın bir türlü yatmaz, sana söyleyeyim" diyor Hz. Musa (as)’a. "Ve her sözüme itiraz edersin" diyor "ama, bana söz verirsen" diyor "itiraz etmeyeceğine, seni yanıma talebe olarak alacağım" diyor. "Söz veriyorum hiçbir şey demeyeceğim," diyor. Daha bismillah ilk olayda hemen itiraz ediyor Hz. Musa (as). Çünkü böyle garibanlara ait bir gemi var. Bu İstanbul’da olan bir olay Allahualem. Geminin tahtalarını kırıyor alt alta, gemi suya çıkıyor, çöküyor. "Sen" diyor "bu zavallıların gemisini niye batırdın," diyor; "durduk yere, hiçbir şey de yapmadı bunlar," diyor. "Ben sana demedim mi?" diyor; "daha ben sana açıklamadan bana itiraz etmeyeceksin demedim mi?" diyor. "Unuttuğum için" diyor "beni bağışla," diyor. "Beni affet," diyor. "Bir daha yapmayacağım, söz veriyorum," diyor.

SUNUCU: Ama yine sormadan edemiyor.

ADNAN OKTAR: Tabii. Yine mesela bir yere gidiyor, kasabaya gidiyor. Aynı zamanda Hızır (as) duvarcı ustasıdır. Bakın burada bir işaret var, aynı zamanda duvarcı ustası. Yıkılan duvarı düzeltiyor, diyor ki; "Burada" diyor, "iki yetim çocuğun hazineleri var bunları çıkaracaklar vakti gelince, olgunluk çağı gelince." Kim bunlar; biri Hz. Mehdi (as), biri Hz. İsa (as). Hangi hazineleri çıkaracaklar? Yer altındaki bütün hazineleri, gizlenmiş hazinelerin hepsi çıkacak inşaAllah. Bakın, "olgunluk çağına gelince," diyor. İşaret edilen budur. Hz. Mehdi (as)’ın zamanında şeytanlar da Mehdi (as)’a hizmet edecektir. Çünkü neden biliyor musun? Hz. Süleyman (as)’a şeytanlar hizmet ettiler. Onları hizaya getirdi böyle. Onları öyle bir adam etti ki onun hizmetine girdiler. Ahir zamanda da böyle, iblis ordularını Hz. Mehdi (as) hizaya sokacak ve onları İslam’a hizmet ettirecek. İnşaAllah. “İnsanlar 95. seneye kadar malik olacaklar yani işler iyi gidecek. 97. ve 99. senelerde mülkleri zail olacak.” "Bir rahatsızlık olacak," diyor; yani 99 senelerinde mülkleri zail olacak. Yani "99’da bir olay olacak" diyor Peygamber Efendimiz (sav), 99’da. 99’da mesela deprem oldu.

SUNUCU: Evet aklıma direkt 99’daki deprem geldi.

ADNAN OKTAR: “Mülkleri zail olacak.” Mülk, evler yıkılacak. El-Kavlu’l Muhtasar, bin küsur senelik eser, bin küsur senelik hadis. Bakın tarih veriyor Peygamber, 99’da olacak diyor ve tam dediği tarihte oluyor. Ayrıca Kuran’da da biliyorsunuz, Zelzele Suresi 99 ayettir aynen 99 tam tarihiyle bildiriyor. “Mehdi (as) kimsenin bilmediği,” bakın kimsenin bilmediği “gizli bir gücün sahibi olduğu için kendisine Mehdi denilmiştir.” Bir yönü de bu. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman) “Muhammed ümmetinin en hayırlısı ve sizin zorlukları gideren veliniz olan kimseye katılın.” Onun kim olduğunu açıklıyor Peygamberimiz (sav). O Mehdi’dir diyor. Bak “ümmetinin en hayırlısı ve sizin zorlukları gideren veliniz olan kimseye katılın” yani ekonomik krizi de kaldıracak diyor, savaşları da durduracak, çektiğiniz acıları da dindirecek, ona katılın, diyor. Katılın ne demek, Peygamber (sav) emrediyor yani emir var, Peygamberimiz (sav)’i eğer lider kabul ediyorsa bir insan imam kabul ediyorsa bak imam emrediyor, Mehdi (as)’a katılacaksınız diyor.

SUNUCU: Onun yolundan gideceksin.

ADNAN OKTAR: Bunda acaba olmaz, katılın deyince katılacaksın.

OKTAR BABUNA: Siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah, ayrıca bir hadiste “karda sürünerek dahi olsa ona gidin” emrini veriyor Peygamber (sav).

ADNAN OKTAR: Emrediyor Peygamber (sav), tavsiye etmiyor, emir. Peygambere uymak farz. Emrediyor. “Devrinde yeryüzünün en hayırlısı Hz. Mehdi (as) olacaktır.” (El-Kavlu’l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 27) “Mehdi, (zamanındaki) insanların en hayırlısıdır.” (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman) “Mehdi Peygamberimiz (sav)’in sancağı, gömleği, kılıcı, işaretleri, nuru ve güzel ifadesi ile yatsı vaktinde çıkar” diyor. Mehdi (as)’ın işi hep akşamdır, genelinde rivayetlerde böyle geçiyor. Bayrak nerede?

OKTAR BABUNA: Topkapı Sarayı’nda.

ADNAN OKTAR: Hırka nerede, Hırka-i Şerif?

OKTAR BABUNA: Eyüp’te.

ADNAN OKTAR: Kılıç nerede?

OKTAR BABUNA: Topkapı Sarayı’nda.

ADNAN OKTAR: Topkapı Sarayı’nda aynı zamanda şeyde de var, Topkapı’da yine hırkası orada da var. Kutsal emanetler nerede ise Mehdi (as) oradadır.

OKTAR BABUNA: Sancak da bir mucize olarak hiç açılmamış Hocam bugüne kadar.

ADNAN OKTAR: “Mehdi (as) geceleri ibadetle meşgul olup,” tebliğ yapacak diyor geceleri ve bakın “gündüzleri gizli olacak,” pek gündüzleri ortada olmaz, diyor rivayet. (Ukayli “En-Necmu’s-sakıb fi Beyanı Enne’l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale’t-Temam ve’l kamal”) uzun devam ediyor. “Mehdi, Resulullah'ın bayrağı ile, insanların başlarına bela üzerine bela yağdığı” şu an asrımızda var mı bu; var. “... ve çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar.” Diyor ki adam, "yok çıkmayacak, yüzyıllar sonra çıkacak." Şimdi diyor ki, "geçmişte çıkmış, gitmiş nereden çıkardınız, Mehdi (as) yok" diyor. Bak diyor ki “insanların üzerine bela üzerine bela yağdığı ve çıkışından ümit kesildiği bir sırada”, artık diyorlar ki; kardeşim 10 yıl geçti çıkmadı, 20 yıl geçti çıkmadı, 30 yıl geçti çıkmadı. Zaten Cübbeli de diyor; 30 yıl geçti kardeşim diyor, çıkmadı diyor. Peygamberimiz (sav) ne diyor? “Çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar,” diyor. Cübbeli ümidi kesmiş. Hayır ümidini kestiğini söylüyor mu? Bak ne diyor, “çıkışından ümit kesildiği bir sırada çıkar. İki rekat namaz kılar.” İki rekat, şükür namazı. “Namazdan dönünce şöyle der: "Ey insanlar. Ümmet-i Muhammed ve bilhassa onun Ehl-i Beyti” yani ben ve benim Ehl-i Beyt’ten olan kardeşlerim. Hz. Hüseyin (ra), Ali (ra) ve ben yani kimse o. Ben, diyorum; şimdi Cübbeli kendini kastetti, der. Aman ben o anlamda demiyorum yani anlatmak için söylüyorum. “Onun Ehl-i Beyti çok belalar gördü” Mehdi (as) hapsedilecek, eza görecek. “Deccalin adamları Mehdi (as) sırtını döve döve genişletirler” diyor. Yani ünü, şanı yayılacak. Mehdi (as)’ın üzerine gidecekler, basın, gazeteler şu bu falan iftiralarla falan sürekli ünü, şanı yayılacak. “Ehl-i Beyti çok belalar gördü ve bizler kahr” bak kahr “ve haksızlığa maruz kaldık." Demek ki haksız yere hapsedilecek, haksız yere iftira edilecek, haksız yere baskı görecek, bunu kim diyor Resulullah (sav) söylüyor. Bakın, kimin diliyle söylüyor; Mehdi (as)’ın diliyle söylüyor. O bunu söyleyecek size, diyor; bizler kahr ve haksızlığa maruz kaldık, diyecek diyor. Haksızlığa maruz kaldığını çıkıp anlatacak Mehdi (as), diyor. Kim, nerede diyor; (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, sayfa 55.)

SUNUCU: Hocam isterseniz size bir mail iletelim. Semih Kutku Bey yollamış. “Saygıdeğer Hocam 4 yıldır namaz kılıyorum ve çevreme de tavsiye ediyorum. Fakat ailemden ve arkadaşlarımdan bazı kişiler çok tepki gösteriyor, bazı arkadaşlarım benimle görüşmeyi kesti. Ne gibi bir yöntem izlememi tavsiye buyurursunuz?”

ADNAN OKTAR: Dünyada da -demin söyledim- Türkiye’de korku insanların başına bela oldu. Müslüman bir kere sadece Allah’tan korkacak, insanlardan korkmayacak. Ben mesela Akademiye geldiğimde hiç kimse namaz kılmıyordu. Beni hiç ilgilendirmez. Ölümle de tehdit ettiler, o da beni ilgilendirmez. Ben gayet rahat gidip camide, Molla Camii’ne gidip bitişikteki namazlarımı kılıyordum. Allah’ı açık açık anlatıyordum. Sonra tehdit ettiler işte ölümle tehditler; anlatmayacaksın, dediler. O zaman liderlerinize anlatayım dedim. Buna rağmen yine anlattım, yine durduramadılar yani ölümüne tehdit etmelerine rağmen anlattım. Korkaklık Müslümana yakışan bir tavır değildir. Allah korkaklığı Müslümanlara haram kılmıştır. Dolayısıyla İslam’ı anlatırken de akıllı insanları seçecek. Akıllı her insan İslam’ı kabul eder. Aklı zayıf olan insanlar direnirler. Onları da zaten konuşmalarından, bakışlarından, üslubundan, tavırlarından Müslüman tanır, kısa bir sohbette bu anlaşılır. Yani adam kuş gibi bakıyor, beyin kafa gitmiş adamın; gidip ona İslam’ı, Kuran’ı anlatıyor, Anlamaz tabii ki adam, yani kendinde değil adam. Önce psikolojik yönden normal mi, dengeli mi, şahsiyetli karakterli mi değil mi, kendisine saygısı var mı onlara bir bakması lazım. Adamın kendisine saygısı yok, orada kuş uçsa korkuyor. Adamın aklı fikri geleceğinde; işte para kazanmak, işi, gücü, işte evlensin çoluğa çocuğa karışsın, yesin, içsin iyi bir arabası olsun, iyi bir evi olsun; bitti, bu kadar, onun dünyası o. Onu ahiret, dünya hiçbir şey ilgilendirmez öyle insanları. Ama aklı başında bir insan der ki “ben neyim” der, bir şaşırır, bir durur. Ben pırıl pırıl bir dünya görüyorum, ben bunu nerede görüyorum diye yani en ufak zeka kırıntısı taşıyan bir insan bile bunu bilir. Yani bu nedir, der. Çünkü tam renkli bir görüntü görüyor muyuz biz? Birisi bir görüntü görüyor, şimdi bu normal bir olay mı bu? Yani 3 boyutlu tam renkli görüntüyü birisi seyrediyor, içimizde bir şey seyrediyor. Bu nefes kesecek bir şey, bu ne demek? Yani burada mesela bir kalem olduğunu düşünün, bu kalem durduk yere kendi kendine görmeye başlarsa kalem, “ben kalemim” derse, “etrafımda neler var” derse, bu ne demektir bu? Akılalmaz bir şeydir bu.

SUNUCU: Yani Hocam bize bu kadar şeyi bahşeden Allah’a namaz kılmak, ibadet etmek ne kadar güzel bir şey. Onu kalkıp da hani ailesinin karşı görmesi, arkadaşlarının görüşmemesi ne kadar ilginç bir durum. Bunda nasıl bir kötülük olabilir ki?

ADNAN OKTAR: Arkadaşlarının görüşmemesi büyük bir şereftir, o Müslüman olduğunu gösterir. Zaten öyle arkadaş olmasın, zaten öyle arkadaş mı olur yani. Benimle de birçok insan görüşmüyor, umurum bile değil. Daha önce de görüşmediler, birçok insan kaçtı yıllarca, senelercegörüşmek istemediler. Akılalmaz baskılar yaptılar, hapse atıldım, akıl hastanesine atıldım, basında aleyhimde birçok yazılar çıktı. Bu beni coşturmaktan başka bir şey olmadı yani sadece coştum ben, şevkimi artırdı, heyecanımı artırdı. Bir insanın benimle görüşmemesi Müslümanım diye, iftihar ederim ben yani ne kadar zevkli, ne kadar güzel bir şey. Bu benim değerimi gösterir zaten yani onun orijinalliğini gösterir. Eğer görüşürse o zaman sıkılsın yani görüşmemesine değil de görüşmesinden rahatsız olsun. Yani imanına rağmen onunla görüşüyorsa. Yani imansızsa, dinsizse böyle vicdansız ve zalimse ve ona rağmen gidip onunla görüşüp sen ne kadar iyi insansın diyorsa, onda anormallik vardır zaten o şahısta. Yani onun namaz kılması yeterli değildir orada. Dolayısıyla o bir sıhhat alametidir. Yani iyi insanın yanında kötünün ne işi var değil mi, kötünün yanında da iyinin ne işi var?

SUNUCU: Ayrılması en iyisi.

ADNAN OKTAR: Ayrılacak tabii ki, kavgaya gerek yok ama yüz çevirin diyor Allah ayette. Zaten yüz çevireceğiz ama bu ahir zamanda tam tersi olacak diyor Peygamberimiz (sav); iyilerden insanlar kaçınacak, kötülerin yanına yanaşacaklar diyor. Ahir zamanın özelliği budur, Mehdi (as)’dan insanlar kaçacaktır onun için 313’tür sayısı çok az kalacaklardır. Ama kötülere büyük çapta iltihaklar olacaktır. Kötü olanlara karşı sevgi duyacaklar, korku belasından. Mesela zalimi daha çok sever birçok insan. Mesela bir yere birisi gitsin, psikopatsa, adamın ağzını burnunu kırıyorsa, küfredip dövüp sövüyorsa, ona çok saygı duyarlar. Ama çok nezaketli ise, alttan alıyorsa, saygılı ise ona pek önem vermezler. Bilirsiniz, toplumda bu bilinir, bu bir ahlaksızlıktır bu, bu bir zulümdür. Böyle olmaz. Dolayısıyla kardeşimiz iftihar etsin. Ailesi baskı yapıyorsa 10 misli daha fazla iftihar etsin. Çünkü Resulullah (sav)’in zamanının özelliğini görüyor o zaman. Ne kadar güzel, aileden baskı kat kat daha makbuldür. Çünkü Resulullah (sav) zamanında 16-17 yaşında 15 yaşında çocuklar evden kaçtılar, Resulullah (sav)’in yanına geldiler. Aileleri izin vermedi, aileleri çocukları dövdü, ağızlarını burunlarını parçaladı. Çocuklar “Allah” dedi yine bırakmadı Resulullah (sav)’i, asla bırakmadı. Çocuk daha çocuk yani bunlar. Ashab-ı Kehf nereden ayrıldılar; anasından babasından ayrıldılar. Nereye gittiler; mağaraya sığındılar, bir araya geldiler. Kuran’da Allah onları övüyor. Ashabı Kehf; Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş, Kefeştetayyuş, Kıtmir. Değil mi köpekleri Kıtmir, Yemliha hepsi birlikte idiler. İnşaAllah, mağarada Allah hep beraber onları bir araya getirdi. Nedir bu; bu bir güzellik, Allah bunu beğeniyor. Mehdi (as) döneminde nasıl olacak; yine insanlar, çocuklar, gençler ailelerinin yanlarından ayrılıp ona sığınacaklar. O bir bereket kalesidir.

OKTAR BABUNA: Hatta “kaybolsalar kimse aramaz. Onlarla evlenmezler. Hastalansalar kimse ziyaret etmez” diye geçiyor hadiste inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabii bak diyor ki rivayette, “Deccal çıkınca” diyor, deccal. “Mehdi (as)’a karşı yönelir. Derken Mehdi (as)’ı birçok silahlılar, deccalin merkezlerinde gözetleme yapan silahlıları karşı çıkarlar.” Mehdi’ye karşı, yani silahlılar Mehdi (as)’ı gözleyecekler diyor rivayette. Ahir zamanda kim olur bunlar? İddia edilen Ergenekon Örgütü onlar da silahlı pusatlı çete takımı bunlar. Nerede geçiyor? Sahih-i Müslim. Sahih-i Müslim ne? Sahih hadis kitabı inşaAllah. “Hz. Mehdi’nin yanına giden herkes ondan bereket kazanacaktır” diyor. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 26) Dolayısıyla kardeşimiz iftihar etsin yani velilik alametidir arkadaşlarının ondan kaçması, ailesinin ondan kaçması daha da yüksek bir alamettir. Daha da güzeldir. Ama ailesi ile çatışmasına gerek yok tabii, yatıştırmaya çalışacak. Ben namazımı kılacağım, bana güzel davranın, ben de size güzel davranayım, diyecek. Saygılı davranacak. Ama, hayır illa namazını kılmayacaksın, orucunu tutturmayacağız, Kuran okutmayacağız diyorsa; hadi bana eyvallah diyecek, Allah selamet versin, inşaAllah Allah yolunuzu hayırlı etsin diyecek. Anlaşıldı mı? Annem babamsa diyecek, bir zor durumunuz olursa beni çağırın ama ben bu durumda yapamam diyecek yani eğer dövüyor, sövüyorlarsa yahut namussuzluğa, iffetsizliğe itiyorlarsa veya ensest ilişkiye çağırıyorlarsa veyahut PKK’ya katmaya kalkıyorlarsa böyle şeylerde asla ve kesinlikle taviz olmaz. Özellikle genç kızlara söylüyorum, derhal kaçsınlar. Bak, devletimiz güzel bir tedbir daha aldı, ömrünün sonuna kadar bırakmama garantisi veriyor devlet, ömrünün sonuna kadar. Genç kız kaçtı mı evinden, bir daha asla teslim etmeme garantisi veriyor ailesine, yeni kanun.

SUNUCU: Gidip başvurmamaları için bunu anlatmamaları için hiçbir sebep yok.

ADNAN OKTAR: Tabii kardeşim. Baba ensest ilişkiye yaklaştı mı, babalığı düştü bir kere, babalığı bitti bir kere. O aşağılık bir mahlûktur. Baba değil o yani. Ona diyecek ki, mahlûk aşağılık mahlûk diyecek. Bir adam öz kızına tecavüze kalkıyorsa o aşağılık bir köpektir. Bitti onun babalığı, Kıyamet’e kadar bir daha babası olamaz. Bunun özrü olmaz yani ‘afedersin’i olmaz bunun. Bak, hepsinin ‘afedersin’i olur, bunun olmaz. Bu konu kapanmıştır, bitti yani babalığı düştü onun. Onun nüfusundan da düşmesi lazım; gidecek mahkemeye diyecek benim babam yok, ben bunu istemiyorum diyecek. Nüfusundan da çıkarttıracak, öyle baba olmaz. O bir pislik o. Dolayısıyla “babandır olur” diyen adam, o da ayrı bir ahlaksızdır. O da ayrı bir şerefsizdir, öyle şey olmaz, aile dediğin haysiyetine şerefine düşkündür, namusludur, aklı başındadır, fikir özgürlüğü vardır. Hayır komünist de olabilir anne baba, dinsiz imansız da olabilir; o aileden ayrılmaz. Çünkü sen, dinine imanına karışmıyorsa sana ne, adam Allah öyle yaratmış. Mesela Hıristiyan olabilir, gider meyhanede içer, alır sırtına getirirsin eve, ona bir sözün olmaz. Ama o senin dinine ilişmediği müddetçe. Ama senin dinine ilişiyorsa, seni dininden imandan çıkartmaya çalışıyorsa, Allah bunu ayetle açık haram kılmış, olmaz. Orada kabul olmaz.

OKTAR BABUNA: Siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah. Hz. İbrahim (as) da o şekilde babasından ayrılıyor, Hz. Meryem ailesinden ayrılıyor Kuran’da inşaAllah.

SUNUCU: Hocam çok ilginç bir soru var. Başlamadan önce programa soruları şöyle incelerken gördüm. Bu da geçen gün arkadaşlarımla falan otururken birbirimize sorduğumuz bir soruydu. Tuğçe Hanım sormuş Tuğçe Ertürk, Fethiye’den. “Merhaba Hocam, genellikle artık evliliklerin çok uzun sürmediği hatta çok kısa bir dönem sonra sona erdiği bilinen bir gerçek. İnsanların sadakatsiz olmasını ve sevgi yeteneklerinin bu kadar kısa sürmesi ve karşılıklı anlaşmazlıklarının artmasını siz neye bağlıyorsunuz?”

ADNAN OKTAR: Şimdi bir kere evlenirken adam çıkar için evleniyor. Yani kızla evleniyorsa, onun ailesinden biraz bir şeyler kalır diye düşünüyor. İşte ona yemek pişirir, bir şeyler yapar, çamaşırını yıkar falan diye düşünüyor. Bir de bedeninden de istifade edeceğini düşünüyor. Kızcağıza herhangi bir şey oluyor, onun çamaşırını yıkayamıyor yahut bulaşığını yıkayamıyor yahut yorgun oluyor, herhangi bir nedenle yapmıyor. Bir kere adamın sevgisinin, ilgisinin yüzde sekseni oradan bir gidiyor. Geriye vücudundan istifade etmesi kalıyor. Çünkü onu zaten Allah’ın tecellisi olarak görmediği için onu bir çöp kutusu gibi görüyor. Ondan da kısa sürede tiksiniyor tabii. O zaman ne yapması gerekiyor; ona küfretmesi, hakaret etmesi ve kavga çıkartması gerekiyor ki bir an önce boşansın. Direkt de boşanamıyor. Onun için, şiddetli geçimsizlik için de bu gerekiyor. Ondan sonra şiddetli geçimsizlik adı altında boşanıyorlar. Ama eşini Allah’ın tecellisi olarak görüyorsa ister çamaşır yıkamasın, ister bulaşık yıkamasın. Onu alırken sen ahiret arkadaşı olarak alıyorsun sen. Sen çamaşır makinesi almıyorsun, buzdolabı almıyorsun, ütü almıyorsun, değil mi, çöp kutusu da almıyorsun. Allah’ın nur gibi bir tecellisini alıyorsun, ahiret arkadaşını alıyorsun. Ve ondan senin tek istediğin Allah’ın rızasına uyması, rahmetine uyması ve cennetini istemesidir ve mümin olmasıdır. Allah’ın tecellisini görmek için evlenilir, kalpler onunla şifa bulur. Onun yüzüne bakarsın, onun nuru senin yüzüne yansır. Allah kalpte de derin bir muhabbet meydana getirir. O zaman sarılmaktan da zevk alır insan, sevmekten zevk alır, onun eti kemiğinde olağanüstü bir güç meydana gelir. Yoksa et kemik kasaptaki et kemikle aynı insandaki et kemik; bir molekül farklılığı yok öyle, bir şey yok yani. Kadın için de aynı şekilde erkek o şekildedir. Mesela bakıyoruz evlenecek işte vücutça bir aksaklığı var mı ona bakıyorlar; o tamam. Okul tamam. İşine bakıyor, “ne kadar para kazanıyorsun aslanım” diyor. İlk üstünde durdukları konu o zaten, ne kadar para kazandığı. Yani darphane gibi, banka şubesi gibi görüyor adamı. Para çekilen bir yer gibi görüyor. İkinci olarak da işte yemeğe götüren, eğlendiren, gezdiren bir adam olarak görüyor. Şimdi adam önce bir banka şubesi vasfını kaybediyor, iflas ediyor. Zaten o zaman aşkının, muhabbetinin yüzde doksanı bir uçuyor gidiyor. Eskaza adama bir sakatlık gelirse büyük bir bölümü daha gidiyor. Onu gezdirmesi, tozdurması... bir de arabasına marabasına da bir şey olursa, evine barkına bir şey olursa zaten aşk, muhabbet tamamen gitmiş oluyor. Böyle olmaz. Doğrusu Allah rızası için sevmektir. Allah rızası için severse onda derin bir güzellik olur, derin bir hoşnutluk olur. Mümin erkeğin mümin kadından, mümin kadının da mümin erkekten şiddetli etkileneceğini Kuran’da görüyoruz. Mümin erkekler mümin kadınlara, diyor Allah, mümin kadınlar da mümin erkeklere, diyor. Allah o zaman tutku denen derin Allah aşkının tecelli ettiği bir güç meydana getirir. O zaman hayret edecek şekilde, insanın tarif edemediği, insanların bilmediği bir etkilenme moduna girer insan. Dolayısıyla dünyada onu bırakmak aklının ucundan geçmediği gibi ahirette de sonsuza kadar beraber olmak ister. Nitekim de ahirette beraber olurlar. İster arabası gitsin, ister evi gitsin o zaman fark etmez. Yine aynı sevgisi devam eder. Hatta daha da sevgisi şiddetlenir. Ama günümüzdeki sistemde aşkın muhabbetin kökeninde para var, şöhreti var, işi var, bu tarz. Biraz da tipi var. Tipine de bir şey oldu mu zaten konu kapanmış oluyor. Yani mesela bir genç kız güzel alıyor, Allah vermesin yüzüne herhangi bir şey sıçrıyor, yanıyor mesela yüzünün bir tarafı. Bitti. Önce çaktırmıyorlar ilk iki üç ay, hep usülünden bu, çok seviyorum seni. Ya diyor ne olduysa oldu kalbime bir burukluk geldi, diyor. Bir soğuma geldi, diyor. Ama bu olayla hiç alakası yok, diyor sahtekarca. Halbuki direkt onunla bağlantılı. Para da gitmiş. Bakın dikkat edin bütün bu boşanma tarzı olayların altında hep bu teknik nedenler yatar. Hiçbirinde Allah aşkından kaynaklanan olay yoktur. Allah aşkıyla sevdi mi bir kere insan asla bıkmaz, bıkamaz çünkü şiddetli zevk alır. Yani kimsenin bilmediği özel bir zevk alır. Ama o gözle bakan; şimdi kocasına bakıyor, adamı banka şubesi gibi görüyor. O adamdan nefret eder, istediği kadar güzel görsün. Çünkü saygı duyamaz ki. Allah rızası için sevmediğini biliyor. Bir hayvan yani para getiren bir hayvan gibi görüyor. Bir ilkel mahluk gibi görüyor. Yani tabii bir banka kuryesi gibi adam, bankadan parayı alıp getiren bir şey gibi. Onu yedirip içirip gezdiren bir mahluk gibi görüyor. Dolayısıyla ona yaklaşması kadının, adeta kendini, etini bir anlamda satmış oluyor o kafada o mantıkta. Yani toptan kendini ona satmış gibi, bunun karşılığında. O yüzden de kadının kalbine Allah bir tiksinme duygusu veriyor. Mesela adam sarılıyor falan, böyle yarasa sarılmış gibi geliyor. Öpüyor kadını, kadın iliklerine kadar tiksinir, yani şiddetli bir tiksinme hissi meydana getirir Allah, elinde değildir, kurtulamaz kadın ondan. Mesela kadın erkeği öptüğünde erkek de aynı şekilde etkilenir helaliyse. Ama Kuran’a uymuyorsa, Kuran ahlakı yoksa, bundan kurtulamaz. Çünkü etin bir gücü yokki. Et aynı et, herkeste aynı et var. Kadında da aynı et var, erkekte de var, et farklılığı yok. Kadının da iki kolu var, erkeğin de iki kolu var, kadının da iki bacağı var, erkeğin de iki bacağı var, yani bir şey yok. Akılcı baktığımızda olaylara, farklı bir şey olmadığını görüyoruz. O zaman Allah’ın dediğinin doğru olduğunu, Allah bize fiilen yaşatarak gösteriyor. Eğer öyle olmasaydı, mesela kadınlar son derece güzel oluyor, artistler evleniyorlar. Bütün dünyanın beğendiği artist bir kadın mesela, çok gösterişli bir kadın. Artist bir erkekle evleniyor, o da çok gösterişli. İkisinde de para pul var. Ama şiddetli birbirlerinden nefret ederek kavga gürültü ayrılıyorlar. Ama hepsi ayrılıyor istisnasız. Anlaşanlar da sağlama bağlamışlar diyor ki, her gün için diyor beş bin dolar vereceksin diyor, yahut on bin, yüz bin dolar vereceksin diyor günlük. Boşanma durumunda diyor, malın yarısını vereceksin. Bir önden anlaşma var, sanki fabrika kuruluyor yani böyle. Öyle bir maddi anlaşma yapılmış. Zaten o maddi anlaşmaya göre o iki insanın birbirinden nefret etmemesi mümkün değil. Yani çünkü ticari anlaşma yapılmış, ortaklık şirket kurulmuş. Sevgide böyle bir anlaşma olur mu? Erkeğin bütün malı zaten karısınındır. Karısının her şeyi de onundur yani. Zaten ahiret arkadaşısınız siz nerden bu anlaşmaya gerek duyuyorsunuz, nedir bu yani?

SUNUCU: Demek ki anlaşmayı yapan insanlar da kendilerine biraz sanırım güvenmiyorlar hani benden bir şey kaynaklanabilir, ondan da kaynaklanabilir. İki taraf da birbirlerine çok güvenmiyorlar.

ADNAN OKTAR: Çok değil de hiç güvenmiyorlar. Adam sağlama alıyor yani o kadar çok maddesi var ki bir tane, iki tane, on tane değil. Her durumu sağlama bağlamış. Bu nefretin ve güvensizliğin ifadesi. İnsan güvenmediği bir insandan nefret etmez mi? Rahatsız olmaz mı? Onun yanında huzur duyabilir mi bir insan güvenmeden? Ne canına güvenebilir, ne malına güvenebilir. O yüzden sürekli birbirlerine kuşku ile bakıyorlar. Mesela diyor ki benim üzerime evini yaptırsana diyor. Adamın tüyleri diken diken oluyor. Tamam diyor, bu benim başımın belası diyor, bir oyun oynayacak bana diyor. Nitekim kadın -ben biliyorum tanıdıklarım da var- evi üstüne yaptırtıyor, on gün sonra boşanma davası açıyor kadın. Açtılar birçok vaka var. Yani o güveni kazanıyor önce, kendince onu kafalıyor halk tabiriyle. Evi de üstüne geçirttiriyor, adamın bir tane evi oluyor zaten. Ya evin içini tamamen boşaltıp kaçıyor kadın. Yani o kadar çoktur ki ev soygunları var çok yaygın, kamyonu dayıyorlar, evi boşaltmış. Sırf benim duyduğum en az yüz tane vaka vardır benim yakınlarımdan duyduğum, sırf kendi yakınlarımdan duyduğum. Bu zaten adet olmuş, çok makul görülüyor ev boşaltma. Bu, sıfır güvenden kaynaklanıyor. Kardeşim güven yoksa niye evleniyorsun, güven yoksa niye arkadaş oldun, niye dostum dedin? Niye sevgiden, aşktan, muhabbetten bahsediyorsun, niye yalan söylüyorsun? Aşk, tutku olur mu güven olmadan, derinlik olur mu? Aşk ve tutku yoksa etten, kemikten sen ne istiyorsun? O zaman et insanı tiksindirir, başka bir şey yapmaz. İğrenir insan etten. Çünkü insanda bir şey yok ki bağırsağı var, kalbi var, midesi var, derisini kaldırsan altından kan çıkar. Bir şey yok insanda. İnsan zavallı bir varlıktır. Kendine bakmazsa perişan duruma geçer. Her sabah ne eziyetlerden geçer insanlar kadın olsun erkek olsun. Ne nefsani zorluklardan geçer imtihan olarak, ne acizliklerini görür. İnsanın her yeri bir acizlikle dolu. Burnu ayrı bir acizdir, kulağı ayrı bir acizdir, ağzı acizdir, vücudunun her yeri acizdir. Böyle bir varlık Allah aşkıyla sevilmiyorsa meydana gelecek şey tiksintinin dışında bir şey olamaz. İnsanın elinde değil, gayri irade tiksinir. Allah öyle yaratmıştır. Allah aşkıyla insan sevilecek gibidir. Allah aşkıyla sevdiğinde o bambaşka bir varlığa dönüşür o zaman. Allah’ın nuruyla karşılaşırsın. Allah Cemal ismiyle tecelli eder, derin bir aşkla derin bir tutkuyla seversin. Ruh tam tatmin olur o zaman. Allah diyor karşılıklı rahatlamanız için size eşler yarattık. Öyle rahatlar, yoksa hayvani bir rahatlama değil o, onun rahatlatıcı bir vasfı yoktur. Rahatlama, manevi rahatlama kastediliyor. Onlar gözlerinden birbirlerine nur akıtır, sevgi ve muhabbet akıtır, onun varlığından bile rahatlar. Yani evde görür, bütün sinirleri yatışır, sesinden, konuşmasından, yürüyüşünden, kokusundan varlığından bütün vücut azaları yatışır. Allah insanlara öyle özel bir güç yaratmıştır. Yoksa hayvani değildir, yani öyle olsa atlar, eşekler de gayet sakinleşirler öyle bir konu yok. Kuran’ın kastettiği bu değildir. O Rahmani rahatlama kastediliyor. Durulur insan. Yani Allah aşkının fiili yaşanması yani görünür bir varlıkta yaşanması apayrı bir şeydir. Allah’ı aşkla severiz fakat Allah tecelli etti mi çok çok güzeldir. Cennette de tecelli ediyor. Allah’ın tecellisidir insanın eşi. Bu olmadıktan sonra boşanmalar da olur. Evli bile olsa sürünme tarzı evlilikler vardır. Güya evli. O ona iltifatlar ediyor, sahte iltifatlar, o ona iltifatlar ediyor. Ben sokakta görüyorum, el ele tutuşmuş yaz ayında. Arkadan elini tutmuş omzuna atmış, deve gibi herif o sıcakta kafasını yaslamış. Sırf gösteriş. Yani bir kere o pozisyonda gitmek, kilometrelerce yürümek çok rahatsız edici bir şeydir. Yani sokağa gösteriş ve ona gösteriş yapacağım diye birbirlerine iyice gıcık olacakları bir sistem kuruyorlar. Yani daha da gıcık olacak. Her on dakikada bir telefonla aramalar. Her yarım saatte bir aramalar. Güya sevgi gösteriyor. Seviyorsan güven, güvenmiyorsan niye evlendin? Kontrol ediyor acaba bir şey mi yapıyor, zina mı yapıyor, gayrimeşru bir şeye mi gitti acaba. O da ona güvenemiyor, takip ediyorlar birbirlerini. Bir kadına mı gitti acaba? Kardeşim niye evleniyorsun bu durumda, güvenmiyorsan. Nerden çıktı sevgi, niye yalan söylüyorsun seviyorum diye. Güvenmeden sevgi olur mu? Adam hafiye tutuyor özel, takip ettiriyor, ne yapıyor ne ediyor falan diye. Ve bunu da bir erdem gibi anlatıyorlar, iftihar ediyor. Bunun iftihar edilecek bir yanı yok. Allah dünyada sana cehennem azabı çektiriyor demektir. Onun için Allah sadece gerçek müminlere imanlı müminlere derin tutkuyu ve sevgiyi vermiştir. Çıkar için olanlarda mutlaka Allah azap verir ve acı verir. Yani elinde olmaz mutlaka Allah tiksindirir. O ondan tiksinir, o ondan tiksinir. Birbirlerini sevmeye uğraşırken daha da beter tiksiniyorlar. Çünkü sevdiğini göstermek için biraz oyun oynaması, tiyatro oynaması gerekiyor, o da ona tiyatro oynaması gerekiyor, karşılıklı bir tiyatro. İki tarafı da normalin üzerinde çok çok daha fazla kızdırır. Nefreti daha da şiddetlendirir, yapılan iltifatlar öfkeyi daha da derinleştirir. Çünkü samimi değil. Samimi bir iltifat, samimi bir sevgi bambaşkadır. Onun gözdeki bakışı, sesteki üslubu, sesteki tonu, vurgusunu bir kadın çok rahat anlar. Bir kadının da candan sevgisini eğer akıllıysa mümin bir erkek çok rahat anlar. Bunu göremediğinde ruh, beden buna karşı kasılır ve isyan eder. Bunun sonucunda işte bu boşanmalar oluyor, kökeni budur olayın, özetle. İnşaAllah. Oktar Hocam neler anlatmak istiyorsun?

OKTAR BABUNA: Estağfurullah, güzel canlılar vardı, uygun olur mu Hocam gösterelim mi?

ADNAN OKTAR: Güzel canlılar, bakalım. Ben bunları yiyeceğim abisi, bu ikisini de. Böyle kardeşlerin birbiriyle muhabbeti çok sevimli. Bir de birbirlerine çok düşkünler, o onu yalıyor, o onu yalıyor. Bir ortak düşman oldu mu pırr ikisi birden kaçıyorlar. Aynı yere kaçıyorlar. İşte bak Allah’ın güzel bir tecellisi, maşaAllah. Göbeğinde güzel bir renk, tepesine Allah özel bir süs koymuş güzellik olsun diye, gaga şeker, yüzü de çok masum. Bir de tertemiz bakın, en kirli yerde geziyor, en karmaşık yerde tozlu pis yerde, pırıl pırıl maşaAllah. Bu herifler bambaşka bir alem yani bir de bu keratalar sinirliler de. Çok anlamlı yüzü maşaAllah. Hoppala, bir de oyuncak köpeği de var. Kazağı falan da var, adam giyinmiş kışlık, maşaAllah güzel de bakıyorlar. Severim ben onun güzel canını, yeni olduğu için bak tabii tertemiz, bir de annesi falan bacakları falan çok zarif maşaAllah. Hani evrim vardı? Bakın bir yerinde siyah varsa, tam öbür tarafında da var, öbür tarafında da vernikli pırıl pırıl. Önce o kanatları çekiyor, altta asıl kanatlar gıcır gıcır. Bir açıyor, anında jet uçağı gibi uçuşa hazır. Normalde hiç ummazsın, burada kanadı varmış gibi görünmüyor. Sulu boya ile boyanmış gibi, şekerler. Akşamları iyi konser veriyor bunlar, crak crak. MaşaAllah. Bak bak bak bir şey görmüşler herhalde hepsi birden aynı dikkat kesilmişler, dehşet içinde bakıyorlar. MaşaAllah, çok asiller. MaşaAllah hepsinde Altın Oran. Ya buna sarılıp yatacaksın karda, çok iyi olur. Yesin abisi onu, o tatlı canını, o minik canını, o kuzu canını. Yalnız bunları kapalı yaşatmak doğru değil, yazık çok sinirli oluyorlar. O zaman da çok yıpratıyor yani besleyenler varsa, en güzeli bunları ormana bırakmak. Çünkü sinirlendi mi hem hırlıyor, hem böyle garip sesler çıkartıyor. Onların ünlü bir çat çat sesi var böyle, hem çok öfkeliler hem kabadayılar böyle. Yani pek tavsiye etmem. Bir de havaya, suya her şeye sinirleniyorlar. Bu kutup tilkisi mi? MaşaAllah şahane güzel. Hazret banyo mu yapıyor burada? Bir de bir kalıp da sabun vereceğim buna böyle, ne ala. Anneleri bunları çok iyi besliyor maşaAllah bayağı sıhhatli oluyorlar. Bak görüyor musun gagalarındaki süslerin güzelliğini. Orada kırmızılar var, tam karşısında da kırmızılar var. Orada bir beyaz varsa tam karşısında da beyaz var. Kardeşim mutasyon bir çizgi getirdi diyorsun, karşıda niye oluyor peki? Oraya da mı mutasyon oldu? Buraya bir mutasyon oldu, oraya da mı mutasyon oldu? Oraya oldu, bir tane de oraya oldu diyor. Bırak artık bu kadar yani insaf. Bak renklerdeki güzelliğe bak, göz alıcı ve son derece mükemmel maşaAllah. Bak rengin muhteşemliğine bak. Tabii Cenab-ı Allah cennette hanımların kıyafetlerinin nasıl olacağını da bize gösteriyor. Doğal kıyafetler. Yani rahatça Allah bir anda oluşturacak kıyafetleri, Allah onlara bir anda bir kıyafet oluşturuyor. Ne kadar kolay. Rengi de kolay, şekli de kolay. Bir anda oluşturuyor Allah. Bak iki ahbap çavuş. Bak bunlar hep ahir zaman alametleri. Daha önce de söylemiştim Hz. Mehdi (as) devrinde vahşi hayvanların birbirlerine karşı saldırganlıkları kalkacak, diyor Peygamberimiz (sav). Hz. Mehdi (as) devrinin özelliğidir. Tevrat’ta da geçiyor. Yani bütün yabani hayvanlar birbirleriyle iyi geçinmeye başlayacaklar. Ve bu başladı şu an. Yani yüzlerce fotoğraf var. Bunu görüyoruz.

SUNUCU: Kediyle köpek de birbirine en düşman hayvanlardır. Böyle kuzu kuzu yatıyorlar.

ADNAN OKTAR: Şu mazlumluğa bakın, bir de öksüz bir havası var gibisinden. Değil mi insan acıyor yani. MaşaAllah. Sırıtıyor mu, bana mı öyle geliyor, bu tebessüm ediyor. MaşaAllah. Mavi çok yakışmış gözlere bak muhteşem güzel maşaAllah. MaşaAllah Hz. Süleyman (as) zamanında da Kuran’da da geçiyor. Hz. Süleyman (as) da böyle atlar yağız atlar getiriyor. Hz. Süleyman (as) boyunlarını ve bacaklarını okşadı diyor, atların diyor. Ayette hayvan sevgisini Allah burada vurguluyor. Bak boyunlarını ve bacaklarını okşadı, diyor. Toz perdesinin arkasından yanına çağırdı diyor. Muhtemelen Arap atı, saf kan Arap atları inşaAllah. Burun da plastikten gibi. Bak mesela bu göbişi yavaş yavaş okşayacaksın ablası böyle. Ceylan maşaAllah çok çok güzel. Ceylan mı geyik mi o? Geyik değil mi evet. Böyle cambazlığı çok seviyorlar bunlar. Hiç umulmadık yerlerde yürümek böyle. Allah çok yetenekli yaratıyor. Mesela normalde bir insana öyle yürü desen, tepe taklak aşağı gider. Bakış, safatorikliğin en aşırı aşaması yani. Bayağı güzel görünüşü maşaAllah. Bak pırıl pırıl maşaAllah, tertemiz. Ne kadar kirli olursa olsun, nerde olursa olsun, Allah Tahir ismi ile tecelli ediyor maşaAllah. O da banyo sefası yapıyor herhalde. MaşaAllah, at Kuran’da övülen bir hayvan. O çok önemli yani, at güzelliği anlatılmış. Muhtemelen Hz. Mehdi (as)’ın devrinde de olacağı anlaşılıyor inşaAllah. Hz. Mehdi (as) de böyle hayvanlara çok düşkün olacak, onları sevecek. Hatta diyor Peygamberimiz (sav); “gökteki kuşlar, denizdeki balıklar bile ondan memnun kalacaklar” diyor. Yani Mehdi (as)’ın şefkatinden, korumasından memnun kalacaklar, diyor maşaAllah. Fıstıkları doldurmuş yanağına, biliyorsun önce dolduruyor, sonra yiyor, depoluyor. Sonra sakin sakin onları yiyor teker teker. MaşaAllah, bak ne kadar güzel tam pastel renkler, çok iç açıcı maşaAllah. Cennette de, cennette Allah hep cennet kuşlarından bahsediyor. Rengarenk binlerce çeşit kuş olacak inşaAllah cennette, cennet kuşları. Cennet etinden bahsediyor Cenab-ı Allah. Fakat cennet kuşları özellikle üzerinde durulan hayvanlardan. Ama cennet hayvanları, her türlü hayvan cennette var. Bir de bu dünyada olup da özlediğimiz hayvanlar varsa, onları da göreceğiz inşaAllah cennette. İnşaAllah. Bak o kendi renginden belki haberi bile yok ama muhteşem güzel bir renk, maşaAllah. Bak maşaAllah görüyor musun güzelliği, pırıl pırıl vernikli gibi maşaAllah. MaşaAllah, bunun da renkleri çok şaşırtıcı, maşaAllah. Binlerce yıl, milyonlarca yıldan beri aynılar. Alıyoruz, bakıyoruz fosilleri, aynılar. İnsanları, hayret ettim nasıl kandırdılar bunca sene. Yani 150 seneden beri kandırıyorlar. Daha yeni “dur” dedik olaya. Özellikle bu 2009’da bunların sonu geldi. Ama 2010, 2011, 2012’lere kadar bunlar direnirler zannediyorum. Ama daha da fazla direneceklerini zannetmiyorum. Çünkü o kadar aşikar hale geldi ki artık utanıyorlar. Utandıkları için de şu an Darwinizm ile ilgili artık yalan söyleyemiyorlar. Artık Hürriyet’te, Milliyet’te şurada burada falan dikkat ederseniz Darwinistlerin hiçbir yalanına rastlayamıyoruz ve rastlayamayacağız gibi de görünüyor inşaAllah. MaşaAllah bunun da renkleri çok çok güzel. Bu sık rastlanan bir kuş cinsi maşaAllah. Ama şu çok orijinal maşaAllah, çok çok şaşırtıcı. Tam renk cümbüşü. İşte bunlar nasıl tesadüfen oldu diye Cenab-ı Allah soracak ahirette, anlatın diyecek. Tabii anlatamayacaklar. Çünkü tesadüflerle anlatıyorlar, meyveleri, sebzeleri, çiçekleri, insanları her şeyi tesadüfle anlatıyorlar. Cenab-ı Allah da onlara bunu tam anlamıyla anlatın diye soracak. Anlatamayınca da zalim olduklarını kabul etmiş olacaklar inşaAllah. Bakın burada da kelebekleri görüyor musunuz? Bir yerde bir süs varsa aynısı karşıda da var, orada bir süs varsa aynısı karşıda var. Allah’ın simetrideki sanatı bu. Ama ayrıca bir de bunun üstüne Altın Oran da var. Civcivle arkadaş olmuş ufaklık. Bunların gagasını ısırmak çok zevkli oluyor, böyle hafiften. İnsanın dilini yemeğe başlıyor, maşaAllah. Bunlar da yeni doğmuşlar herhalde, yakın doğmuşlar. Bunlar da yavru iken çok çok güzel oluyorlar. Karamelimi gördün değil mi benim?

SUNUCU: Karamel çok güzeldi maşaAllah, nasıl da usluydu?

ADNAN OKTAR: Mayıştı burada, yatmaya başladı. Önce kısa bir seyretti burada dinledi ablasını dinledi falan bir de bana şöyle bir bakış attı falan.

SUNUCU: Küçük değil mi Hocam, daha küçük.

ADNAN OKTAR: Küçük çok küçük daha, izbandut gibi oluyor onlar. Ama tip çok şeker yani o gözün yüzün basıklığı, zaten sevimli daha da artırıyor sevimliliğini.

Bakın diyor ki Cenab-ı Allah. Ahirette Allah insanlara diyor ki, “kendi kitabını oku, bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter” diyor , şeytandan Allah’a sığınırım. “Kendi kitabını oku.” İnsanların eline kendi hayatını anlatan bir şey verilecek, bir kutu gibi bir şey. Bütün bilgiler onun içinde kodlu olacak. Hatta şaşırıyor diyor ki, “bu nasıl bir şey ki” diyor, “hiçbir şeyi bırakmamış” diyor, “her şeyi yazıp dökmüş” diyor. Çocukluğundan itibaren bütün bilgiler var. İnşaAllah. Bak “Kendi kitabını oku” diyor. Yani kendisi bizzat kendini izleyebiliyor “bugün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter”. “Kim hidayete ererse” 15. ayet, “kendi nefsi için hidayete erer” yani kim mehdilik yaparsa ki Hadi, Mehdi aynı. Kelime kökleri. Yani hidayete ererse veya hidayete erdirirse insanları vesile olursa, “kim de saparsa kendi aleyhine sapar, hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez.” Var ya bazı tipler oluyor ben senin günahını yüklenirim sen şunu yap, bunu yap. Bilmiyorum duyuyorsunuzdur; günahın benim boynuma derler. Bak diyor ki Allah diyor ki; “Hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez.” “Biz bir elçi gönderinceye kadar hiçbir topluluğa azab edecek değiliz.” Yani Mehdi (as) mutlaka gelecek anlamına geliyor aynı zamanda ahir zamanda, inşaAllah. “Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun varlık ve güç sahibi önde gelenlerine emrederiz böylelikle onda bozgunculuk çıkarırlar.” Ateist masonları, iti kopuğu. Şımarma, malda şımarma olur, keyiften şımarma olur. Bak burada Kuran çok açık izah ediyor. “Varlık ve güç sahibi önde gelenlerine emrederiz.” Yani Allah onlara o sapma emrini de Ben veriririm, diyor. Yani diyorlar ya insanlar; kendi kendimize karar veriyoruz. Öyle değil. “Böylelikle onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da onu kökünden darmadağın ederiz.” 16. ayet. 1400 ile 1500 arasında. 16’yı daha bitmeden 1545 inşaAllah. Bakın 45, çok manidar bir rakamdır. 45, 46 olsa 50’ye artık sarkmış demektir o sayı. Yani mesela 45 tam orta. 50’ye sarkmış demektir bir nevi 50 olur. Onun için Cenab-ı Allah 1545’te Allahualem Kıyamet’i koparıyor, 46’ya varmadan. "Umulur ki Rabbiniz size merhamet eder fakat siz bozgunculuğa dönerseniz Biz de sizi cezalandırmaya döneriz. Biz cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık.” Yani siz iyi olursanız diyor Allah, Ben size iyilik yaparım. Ama kötülüğe dönerseniz, Ben de size karşılığını veririm, diyor Allah. “İnsan hayra dua ettiği gibi şerre de dua eder” belasını da arar Allah diyor. Yani iyiliğini de ister ama, belasını da arar. İnsan pek acelecidir, diyor Allah. Bir de ayette var, “insan aceleden yaratıldı” diyor. Yani bir şeyi hemen olup bitsin isterler. “Artık sen, onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak.” Mehdi (as)’a karşı da ahir zamanda hileli düzen kuracaklardır. Allah diyor; “onların kurdukları hileli düzenin sonuna bir bak.” Sonu nasıl olacak; tam bir bozgunla bitecek. Mehdiyet, İslam ahlakı dünyaya hakim olacak, Türk İslam Birliği kurulacak. Biz de sevinç içerisinde o mutluluğu yaşayacağız, inşaAllah.

SUNUCU: Aramızın ardından, Hocam isterseniz bir soru daha soralım size. “Sevgili Hocam. Maide Suresi 35. ayetinde “Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakının ve O’na vesile arayın. O’nun yolunda cehd edin. Umulur ki kurtuluşa eresiniz” diye Allah bildiriyor. Hocam ayette geçen vesile arama nasıl olmalıdır? Düşünürken, ibadet ederken, yaşarken nasıl vesileler arayabiliriz?” Esat Manisalı, Bilecik’ten soruyu yöneltmiş.

ADNAN OKTAR: Mürşit aramak. Bilim bunun içinde. Yani bilenlerden sormak ama en güzeli tabii düşünmek, bilim yöntemiyle bunu elde etmek. Mesela insanın yaratılışı. Nasıl araştırıyoruz; paleontolojiden delillere bakıyoruz, insanın yaratılışı hakkında geniş bilgi edinebiliyoruz. Veyahut hücre bilimi veyahut daha detaylı araştırmalar yapan bilim dallarından Allah’ın sanatını görüyoruz. Çünkü Cenab-ı Allah diyor ki şeytandan Allah’a sığınırım, “ancak ilim sahipleri Allah’tan gereği gibi korkarlar” diyor. Bilimle meşgul olan insanlar Allah korkusunu çok iyi yaşayabiliyorlar. Çünkü detayları görebiliyorlar. Ama cahil insan çok dar görür yani mesela çok 360 derece ise görüş alanı bir insanın, cahil insan 10 derecesini görebiliyor, 20 derecesini görebiliyor ama alim olan insan mesela 280 derece bazı insanlar da 360 derece görebiliyor. Kuran’ın kastettikleri bunlar; yani inşaAllah sebebe sarılma, bilimle Allah’ın sanatını keşfedip Allah’a hayranlığımızı, Allah’tan korkumuzu artırmak.

SUNUCU: Hocam programımızın sonuna geldik. Çok teşekkür ediyorum değerli bilgileriniz için.

ADNAN OKTAR: İnşaAllah. Allah en kısa zamanda görüşmek nasip etsin. Sağlık sıhhat nasip etsin hepimize.