Sohbet -22 Ocak 2010

SUNUCU: Hocam bugün nasıl başlayalım programımıza, biz mi soru soralım yoksa maillerimize mi cevap verelim yoksa siz mi bir şeyler söylemek istersiniz?

ADNAN OKTAR: Oktar Hocam’da güzel konular oluyor genelinde, bizde de var ama bir göreyim bakalım neler hazırladın.

OKTAR BABUNA: Bir balık var Hocam, çocukların köpük hazırlaması gibi baloncuklar hazırlayarak bunun içine yumurtalarını yerleştiriyor korunmaları için. Şimdi bitkilerin altına yerleştirecek özenle hazırladığı baloncukları. Yüzeye geliyor tıpkı çocukların böyle köpük üflemesi gibi ona benzetilmiş. Minicik minicik yerleştiriyor böyle yüzlercesine.

ADNAN OKTAR: Vay kerata vay, hakikaten de birbirine eşit miktarda yapıyor aynısını. İnci tanesi gibi.

OKTAR BABUNA: Tam dediğiniz gibi Hocam milimetrik, bozulmayacak gibi kolay kolay da patlamıyorlar, kalıcı oluyor bu şekilde. Bunları döllenmiş yumurtaları yerleştirmek için yapıyor. Birazdan onu da gösterecek.

ADNAN OKTAR: İnsana yaptırsan yaptıramazsın, balık aklı. Balığın aklını beğenmiyorlar değil mi yani insan zekasının yapabileceği bir şey değil bu. İnşaAllah. Sonra ne yapıyor şu an?

OKTAR BABUNA: Şimdi döllenmiş yumurtaları, döllenme esnasını gösteriyor diğer balıkla çiftleştikten sonra yumurtaları bakın döllenen yumurtalar dişiden gelenleri topluyor tek tek havada bunları ve bu köpüklere yerleştirecek, köpükler de bunların mikroptan korunmasını ve diğer balıklardan korunmasını sağlıyor böyle bu şekilde.

ADNAN OKTAR: Önce ağzına aldı hepsini yerleştirdi, sonra tek tek onların içine onları yerleştiriyor.

OKTAR BABUNA: Baloncukların içerisine. Onlardan da bakın yeni balıklar çıkıyor maşaAllah. Allah’ın yaratma sanatının bir diğer delili maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bak kaç aşamalı düşünüyor hayvan, balık denilince çok ilkel bir varlık akla gelir. Aklı hiç yok gibi biliniyor. Buradaki yetenek olağanüstü maşaAllah. Başka ne var?

OKTAR BABUNA: Hocam Kuran mucizeleri var. Kuran’da arının genetik koduna işaret var. Allah bir ayette şöyle buyuruyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten bunda bir ayet vardır.” Canlıların genetik şifresi olan DNA’lar kromozomların üzerinde yer almaktadır. Her canlıda biliyorsunuz ayrı sayıda biliyorsunuz kromozom var. Mesela insanda 46 tane var, arıda 16 tane var Hocam. Nahl Suresi arıya işaret eden Sure’nin de sure numarası 16, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Kromozom sayısı 16, hakikaten de sure numarası da 16, mucize . Evet.

OKTAR BABUNA: Kuran’da elementlere de işaretler var. Mesela Radon elementi ki bunun sol köşede atom numarasını da görüyoruz. 86 atom numarası. Kuran’ın indirilişinden tabii asırlar sonra bulunmuş. 1900 yılında atom numarası bulunuyor. Hadid Suresi’nin 22. ayetinde Radon elementinin sembolü olan Rn harfleri, aynı ayette bu elementin atom numarasına işaret edilmektedir. Ayetin başından Rn harflerine kadar geçen harf sayısı 86’dır. Rn elementinin atom numarası da 86’dır. Bakın Rn harfleri sadece burada geçiyor Kuran’da. Bu ayetin başından Rn harflerine kadar olan sayı da 86. Bu Radon elementinin atom numarasını veriyor.

ADNAN OKTAR: Kuran’da böyle binlerce şifre var. Bir tane, iki tane, on tane, yüz tane değil. Bu çok büyük bir mucizedir. Bilim ilerledikçe de bu mucizelerin sayısı gittikçe artıyor. MaşaAllah.

OKTAR BABUNA: Evet Hocam. Hatta bu arıyla ilgili ayette daha da mucizeler var. Sizin kitabınızdan söyleyeceğim şimdi İnşaAllah. Bu mesela balın şifa verdiği yeni bilimsel gelişmelerle biliniyor. Hakikaten arının balının hastalıkları tedavi edici etkileri var. İçinde belirli proteinleri taşıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor, vitaminler taşıyor ve bilinmedik etkileri de var. Ayrıca mikrop barındırmıyor. Mesela Çapa Tıp Fakültesi’nde, ben hatırlıyorum; çok eskiden ben görmedim o dönemleri ama ameliyat yaralarına bal sürülürmüş mikroptan korunması için. Mikroptan korurmuş o şekilde. Mikrop üreyemediği için balın içerisinde, ameliyat yarasında dururmuş ballar. Ayrıca burada “Rabbin balarısına vahyetti” ayetinde bu balarısı için geçen kelime sonradan bulunuyor ki dişiler için Arapçada kullanılan bir kelime. Hakikaten dişiler yapıyor bütün bal toplama işlemlerini. O da özel bir mucizesi Kuran’ın. 1400 sene önce bilinmediği dönemlerde...

ADNAN OKTAR: Erkek arılar yan gelip yatıyorlar. Öyle mi? O yaptıkları altıgen kutucuklar nedir?

OKTAR BABUNA: Hocam bu şimdi matematiksel olarak, bunlar arının petekleri içinde bal depoluyorlar, hakikaten araştırılmış matematiksel olarak, en etkili yani en az balmumu kullanarak en fazla balın depolanabileceği tek şekil altıgen. Beşgen değil, kare değil, üçgen değil, yuvarlak değil. Hepsinde boşluklar kalıyor veya fazla balmumu kullanılıyor. En etkili şekli kullanıyorlar. Ayrıca çok özel bir açıyla açılandırıyor bu peteği ki bal dökülmesin diye. Balın biliyorsunuz bir akışkanlığı vardır. Tek dökülmediği açı arıların yaptığı yaklaşık 0,3 derecelik bir açıyla açılandırıyorlar. Onlar dökülmüyor. Ayrıca arılar petekleri yapmaya, her biri yüzlerce binlerce arı değişik noktalardan başlıyor. Yani şöyle bir alan düşünün, her biri ayrı noktalardan başlıyor. Ortaya geldiklerinde bütün altıgenler eşit oluyor. Ve hiçbir yama olmuyor, boşluk kalmıyor. Mutlaka mükemmel olarak birleştiriyorlar.

ADNAN OKTAR: Tam ağız ağıza birleştiriyor.

OKTAR BABUNA: Yani hangi insana biz kalem verip altıgenler çizin, ortada birleşin dediğimiz zaman her biri eciş bücüş olur, farklı olur, eğri büğrü olur, hiçbir zaman da ortada tamamlanmaz. Fakat bunu milyonlarca yıldır, dünyanın her tarafında, eşit büyüklükte, aynı büyüklükte, altıgen, aynı açılandırmayla yapıyorlar maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Arının zeka ve yeteneği insandan kat kat kat kat fazla. Tabii, insana böyle bir imkan versen katiyen yapamaz böyle bir şeyi. Mesela bin tane insan düşünün arı boyutunda olsalar, hadi gidin bal toplayın, bir de buralara petek yapın desen, her türlü malzemeyi versen balın içine bulaşır kalırlar, hiçbir şey yapamazlar. Uçuşları ayrı bir kabiliyet gerektiriyor. İnsana mesela öyle kanat verilse gider betonlara bindirir, oraya buraya bir çarpar. Arabayı bile kullanamıyor insanlar o kadar alet edevat olduğu halde. Sırf kanatla müthiş eskivler yapıyor. Acayip uçuş tekniği var.

OKTAR BABUNA: Yüzlerce kere çırpabiliyor saniyede.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Evet, Oktar Hocam devam et sen.

OKTAR BABUNA: Kuran’da retina kelimesini oluşturan harfler geçiyor. Bakın, şeytandan Allah’a sığınırım, bir ayette Allah şöyle buyuruyor: “Kötü olarak işledikleri kendisine çekici-süslü kılınıp da onu güzel gören mi (Allah Katında kabul görecek)?" Bu Fatır Suresi’nin 8. ayeti. Kuran’da sadece burada retinayı oluşturan R, T, N, bakın Arapçasını görüyorsunuz, işaretlenmiş durumda. Bu harfler sadece burada geçiyor, retina kelimesini oluşturan harfler. Kuran’da retina kelimesini oluşturan harfler geçtiği bu ayette, ‘görmekten bahsedilmektedir. Bu da Kuran’ın ayrı mucizesi. Retinanın varlığı 1400 yıl önce kimse tarafından bilinmiyordu. 20. yüzyıl da ortaya çıkan ve görmenin oluşturduğu sinir tabakası oluşmuş. Sadece burada geçiyor ve sadece de bu ayette görmekten bahsediyor, bu bir mucize.

ADNAN OKTAR: Ömer Çelakıl’ın kitaplarından mı aldın?

OKTAR BABUNA: Evet.

ADNAN OKTAR: O çocuk maşaAllah pek mübarek bir insan. Yani bayağı Allah ona imkan tanıyor, bayağı yetenekli. Bak o, Habertürk’e çıkmıştı, çocuğa tavırlarını gördünüz. Yani çok saldırgan bir üslup vardı, ama çok abartılı saldırgan. Cübbeli çıktı, kakara kikiri böyle neşeli. Halbuki Ömer Çelakıl’ın hizmeti çok büyük çocuğun. Yani Kuran’ın zahir anlamıyla biz mükellefiz zaten, oruç var, namaz var, zekat var hepsi var. Ama Kuran’ın içindeki böyle Cenab-ı Allah’ın gizlediği sırları bulmak her insana nasip olmaz. Çok önemli bir şey bu. MaşaAllah. O yönden tebrik ediyorum. İnsanların onun üstüne gelmesinin nedeni de Kuran’a gerçekten güzel hizmet ediyor olması, yani bir kısım insanların bazı şahısların, bazı şahısların. O yönüyle de başarılı bir insan maşaAllah. Ama tabii başarı Allah’tandır inşaAllah. Oktar var mı başka göstereceğin şeyler?

OKTAR BABUNA: Kuran mucizesi var Hocam. Yine devam ediyor Fatır Suresi, aynı Sure’nin 19. ayetinde yani Fatır Suresi’nde “kör ve gören aynı olmaz” cümlesi geçiyor. Bilindiği gibi retina hasarları kalıcı körlüğe neden olur. Bakın Fatır Suresi 20. ayetinde Allah şöyle buyuruyor Şeytandan Allah’a sığınırım. “Karanlıklarla aydınlık aynı olmaz” ifadesi geçmektedir ki bu anlatım retinanın ışığa duyarlı hücrelerden oluşması bakımından çok manidar. Bu saydığımız ayetlerdeki görmeyle ile ilgili ifadeler tüm Kuran’da çok nadir geçmektedir. Dolayısıyla “retina” kelimesinin binlerce ayetin arasında sadece bu ayetlerle bir arada bulunması Allah’ın mucizelerinden biridir. Bakın retina kelimesi Fatır Suresi’nde geçiyor. Görmek ile ilgili olan “kör olanla gören bir değildir” ayeti ve “karanlıklarla aydınlık” da aynı Sure’de, Fatır Suresi 19 ve 20. ayetlerde geçiyor. Bir diğeri de Zirkonyum diye bir element daha var. Zirkonyum elementi de 1789 yılında bulunuyor Alman kimyager Martin Heinrich Klaproth tarafından. 18. yüzyılda bulunan bu elementin atom numarasına ve atom ağırlığına Kuran’da yüzyıllar öncesinden işaret edilmiştir. Hadid Suresi’nin 13. ayetinde Z ve R harflerinin ilk defa bir araya geldiği noktadan, ayetin başına kadar 40 harf bulunmaktadır. Zirkonyum’un bakın atom numarası 40. 40 harf var ayetin başından, Z ve R ilk defa geçiyor Kuran’da. Zirkonyum elementinin atom numarası da 40’tır. Ayrıca Z ve R harfinin ilk defa bir araya geldiği noktadan, ayetin sonuna kadar 91 harf yer almaktadır. Bu sayıda Zirkonyum elementinin atom ağırlığıdır. MaşaAllah. İki tane ayrı mucize. Ayrı ayrı maşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. O çocuğun böyle üstüne gittiler, böyle konuşturmayacaklar. Sen dediler, Kuran’dan şifreler mi çıkarıyorsun? Sen ne yapıyorsun, sapıttın mı? Niye sapıtsın, anormal olan ne var burada? Hiç terbiyeli tavır değil hareketleri. Ve niye kıskanıyorsunuz? Yani kendi bulamadı, kendi fark edemedi diye ağırına gidiyor. Çocuk ne diyor, yani bu farzdır buna inanalım, bununla ibadet edelim demiyor ki. Kuran’ın hükmü açıktır diyor. Kuran’a biz uyarız ama Kuran’da bu işaretler var diyor, bu harika diyor. Doğru. Ne panik oluyorsunuz? Adam 70 yıldan beri Kuran ile ilgileniyor, hiçbir şey fark edememiş Kuran’da. Öyle bir yetenek ortaya çıkınca da Allahualem biraz ağırlarına gidiyor. Ben niye fark edemedim de o fark etti gibisinden. Kendileri fark etseler, yani düşünemiyorum neler olacağını. Bu gibi şeylerde dürüst, samimi Müslümanlara tam destek sağlamak lazım. Yani, bazı insanlar susuyor seyrediyorlar. Yani neyini seyrediyorsun? İşte belli orada bir samimiyetsiz durum olduğu.

Neml Suresi var, 17. ayet “Hz. Süleyman’a cinlerden, insanlardan ve kuşlardan orduları toplandı ve bunlar bölükler halinde dağıtıldı.” Hz. Süleyman (as) bak ilk cinlerden bahsediyor. Cinler bir kere emrinde. Hz. Mehdi (as) Hz. Süleyman (as)’a benzeyecektir. O zaman onun da cinlerle bağlantısı olacak demektir. “İnsanlardan” diyor demek ki geniş bir insan kitlesi de Hz. Mehdi (as)’a tabi olacak, “ve kuşlardan”. İşte bu çok acayip, “ordular toplandı bunlar bölükler halinde toplandı.” Demek ki ahir zamanda kuşlara da etki edecek bir bilim dalı gelişecek. Yani onları yönlendirebilecek, onların seslerinden onları ayırt eden, onların çıkarttığı sesleri kullanarak onları yönlendirebilen bir teknoloji gelişecek. Ki şu anda da bu gelişiyor zaten. Ne diyor Hz. Süleyman (as); “Nihayet karınca vadisine geldiklerinde bir dişi karınca dedi ki: “Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza girin, Süleyman ve orduları, farkında olmaksızın sizi kırıp-geçmesin. (Süleyman) Bu sözü üzerine tebbesüm edip güldü ve dedi ki: “Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına kat.” Burada karıncalara dahi sevgi gösterdiği anlaşılıyor Hz. Süleyman (as)’ın. Bak “bu sözü üzerine tebbesüm edip güldü” diyor. Demek ki karıncalar o kadar boş varlıklar değil, arılar o kadar boş varlıklar değil. Fakat insanlar onun dilini bilmiyor. Yoksa onlar kendi aralarında haberleşiyorlar. Yani haberleştiklerini de görüyoruz. Evet yani detaylı olarak incelendiğinde, çünkü haberleşme olmadan zaten yani öyle binlerce hayvandan oluşan bir koloni haberleşme olmadan yönetilemez. Yani muazzam anarşi çıkar.

SUNUCU: Bir yiyecek gördükleri zaman mesela bir karınca, diğerlerine haber veriyorlar bir anda çoğalıyorlar yani.

ADNAN OKTAR: Tabii. Muazzam bir karmaşa çıkar. Bunlar da inşaAllah ahir zamanda ortaya çıkacak, buna işaret ediyor inşaAllah. Bak ayette diyor ki Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. “Vicdanları kabul ettiği halde”, vicdanen kabul ediyor, doğru diyor. Kuran’a, İslam’a insanlar birçok insan kanaat getirir. Bakın “zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler.” Zalimliğe eğimli olmalarından ve büyüklenme, enaniyet, kibir, büyüklük hissi dolayısıyla diyor “bunları inkar ettiler. Artık sen, bozguncuların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak” diyor Allah. Dünyada buna dikkatlice bakan, tarihe de bakan bunları görür inşaAllah. “Onu ve kavmini Allah’a bırakıp da Güneş’e secde etmektelerken buldum. Şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir.” Mesela Darwinistlere de şeytan yaptıklarını süslüyor. “Böylece onları doğru yoldan alıkoymuştur bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar.” Mesela Darwinistler de saplantı halinde olduğu için Allah hidayet vermiyor bir çoğuna. “Ki onlar göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran”, gökler de ve yerde saklı olan bunu daha önce de söylemiştik hem Hz. Mehdi (as)’a ve Hz. İsa (as)’a bakıyor. Çünkü Hz. Mesih (as) göklerde, Hz. Mehdi (as) yerde saklıdır inşaAllah.

Ankebut Suresi 60. “Kendi rızkını taşımayan nice canlı vardır ki, onu ve sizi rızıklandırır. O, işitendir, bilendir.” Mesela “kendi rızkını taşıyamayan” ağaçlar, mesela elma ağacı durduğu yerde duruyor. Allah’tan bekliyor, Allah ona yağmur yağdırıyor, topraktan da mineral veriyor, Güneş’ten de fotosentezini yapıyor adam, keyfi gıcır. Bir de ömrü de uzun bunların maşaAllah, 500 sene yaşayanı var, 600 sene yaşayanı var. O selviler şunlar bunlar kayın ağaçları. Kanuni devrini görenler var, Fatih Sultan Mehmet devrini görenler var. Bayağı keyifleri yerinde. Yaz, kış sorunları da yok, üşüme problemleri de yok. Yiyecek içecek problemleri de yok, bol bol meyveleri de oluyor. Yapraklarını istediği gibi açıyor, manzara seyretmek isterse daha da yükseklere çıkıyor daha tepeye, seyrediyor. İnşaAllah.

Rum Suresi var. Şeytandan Allah’a sığınırım.“Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. Yakın bir yerde. Ama onlar, yenilgilerinden sonra yeneceklerdir. Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün müminler sevineceklerdir.” Bu ayetlerin ebcedlerini açıklamış mıydık biz daha önce?

OKTAR BABUNA: Açıklamamıştınız Hocam.

ADNAN OKTAR: Açıklamadık, peki bu konuyu açıklayabilir misin?

OKTAR BABUNA: Tabii Hocam. Geleceğe yönelik bir bilgi veriliyor Kuran’da. Hakikaten bir savaş oluyor önce. Kaybediyorlar savaşı Romalılar Perslere karşı. Dolayısıyla onların kimse tekrar kısa zaman sonra savaşacağını tahmin edemeyecek durumdalar. Hem mağlup olmuşlar. Fakat Allah birkaç yıl içerisinde, 3 ile 9 yıl içerisinde tekrar savaş olacağını ve Romalıların kazanacağını bildiriyor. Hakikaten de tam ayette bildirildiği gibi 7 sene sonra yapılan bir savaşı kazanıyorlar. İkinci bir mucize daha var Kuran’ın içerisinde, "edna el-ard" kelimesi geçiyor Arapçada. Dünyadaki, yeryüzündeki en alçak yer demek. Hakikaten savaşın geçtiği yer, Lut Havzası. Lut Havzası yüzyıllar sonra, biliyorsunuz 20. yüzyılda yapılan teknik gözlemlerle ortaya kondu ki deniz seviyesine göre dünyanın en alçak noktası. Tam ayette bildirildiği gibi Allah onları hem savaştırıyor, çünkü geleceğe yönelik bir bilgi, Allah’ın gücü olduğu, kaderinde olduğu çok belli. Allah’ın dilediği zaman içerisinde ve Allah onları dünyanın en alçak yerine getiriyor ve orada savaş oldurtturuyor ve iki tane ayrı mucize bu şekilde Kuran’da da bildirilmiş oluyor, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Evet Rum Suresi yine, 56. ayet; “Kendilerine ilim ve iman verilenler ise, dediler ki: "Andolsun, siz Allah'ın Kitabı’nda (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız; işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz." Bak “Kendilerine ilim ve iman verilenler...” hem ilim var hem iman verilenler. Bu aynı zamanda Mehdi (as) ve talebelerine bakan da bir ayettir. “Andolsun” diyor, bak Cenab-ı Allah yemin ediyor, “siz Allah'ın Kitabı’nda (yazılı süre boyunca) diriliş gününe kadar yaşadınız;” yani kaderinizdeki süre kadar yaşadınız deniyor. “... işte bu dirilme günüdür. Ancak siz bilmiyordunuz." Ahirette, insanlar dirildiklerinde onlara hitap edilen açıklama bu. Ama ayette tabii yine bir ifade var mesela “işte bu dirilme günüdür.” “Kendilerine ilim ve iman verilenler...” yine 1956, Risale-i Nur’un serbest bırakılması tarihi ve münafıkane sistemin çökmesinin başlangıç tarihi, inşaAllah.

58, “Andolsun, Biz bu Kuran’da insanlar için her örneği gösterdik.” Bakın şimdi Kuran’da demek ki her örnek varmış. Bu muhkem, açık ayet. Kuran’da her şey açıklanmıyor diyenler var da. Allah her şeyi açıklamış. Hadis ile de insanlar anlayamadığı yerleri daha geniş Peygamber Efendimiz (sav) şerh etmiştir. “Şüphesiz, sen onlara bir ayetle geldiğin zaman, o inkar edenler, mutlaka: "Siz ancak muptil olanlardan başkası değilsiniz (iptal edici olanlardan)” başkası değilsiniz derler.” Yani yerleşik düzenimizi, dinimizi, sistemimizi yok edensiniz diyorlar. Bunu ahir zamanda Mehdi (as)’a karşı çıkacak olan o azılı yobaz da söyleyecek. İstanbul’da çıkacak olan. Diyecek ki; siz yani Mehdi (as) ve talebeleri ancak muptilsiniz, iptal ediyorsunuz, bizim dinimizi ortadan kaldırıyorsunuz diyecek, Mehdi (as)’a. “’Başkası değilsiniz’ derler. İşte Allah, bilmeyenlerin kalplerini böyle mühürler” diyor Allah. “Öyleyse sen sabret;” demek ki, böyle münasebetsizler çıktığında Müslüman sabredecek. “Şüphesiz Allah'ın va'di haktır;” İslam ahlakı dünyaya hakim olacak, Mehdi (as) çıkacak, İsa (as) inecek Hz. Mesih (as) inşaAllah. “... kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe sürüklemesinler.” Yani it kopuk takımı, dinsizi, imansızı, yobazı, efendim işte falan çeşitli kesimden tipler, bak “kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-“ telaşlandırmasınlar diyor bir kere bak, bu muhkem ayet, farz. Demek ki telaşa kapılmak haram. Müslüman telaşa kapılmayacak. Telaşa kapılırsa harama girer, “hafifliğe sürüklemesin.” Gevşekliğe. Gevşeklik de haram. Muhkem ayet bunlar, açık, inşaAllah.

Sebe Suresi’nde Cenab-ı Allah, 17’de; “Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?” diyor Allah, 17. ayet. Yani şükretmeyen, Allah’a hamd etmeyen, Allah’ın verdiği nimetten hoşnut olmayan kişileri ben cezalandırırım diyor Allah. Nasıl yapıyor? Kıtlık yapıyor, ekonomik kriz meydana getiriyor. Ondan sonra betonları kazımaya başlıyorlar. Bak diyor ki Allah; “Böylelikle nankörlük etmeleri dolayısıyla”, 17; 7’ye dikkat. “... onları cezalandırdık. Biz (nimete) nankörlük edenden başkasını cezalandırır mıyız?” Dünyada geniş bir ekonomik kriz başladı. Ne zaman başladı? 2007 ve 2014’e kadar devam edecek dedim. IMF çıktı, resmi açıklamasında ne dedi?

OKTAR BABUNA: 2014’te sona erecek dedi, hiçbir teknik gerekçe göstermeden.

ADNAN OKTAR: Bir buçuk yıl sonra, bak benim açıklamamdan bir buçuk yıl sonra söyleyebildi IMF.

OKTAR BABUNA: Ondan sonra CIA Eski Başkanı Graham Fuller söyledi. Sonra Türkiye’den de söyleyenler oldu, Merkez Bankası Eski Başkanı, 2014 diye.

ADNAN OKTAR: Adamlara soruyoruz, neye dayandırıyorsunuz diyoruz. Kaynak yok. Kaynak ben.

OKTAR BABUNA: Zaten böyle 5 sene sonrasını öngörmek gibi şeyleri hiç yok. Teknik olarak da imkanı yok.

ADNAN OKTAR: Bak “Kendileriyle, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik” yakın, birbirine yakın. Mesela şimdi ne burada, İstanbul’da ilçeler şehir gibi, nereden baksalar birbirini görüyorlar, yakın iç içe. “... ve orada yürüme (imkanlarını) takdir ettik” geniş caddeler, yollar var. Aynı zamanda İstanbul’a bakan bir ayet. "Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın" (dedik).” Polis kameraları var, bilmem ne var. Normal dünyaya göre güvenli. Her türlü imkan var, güvenlik imkanları var. Ama güvenlik demek ki insanlar için büyük bir nimet ki; Allah “güvenlik içinde gezip dolaşın” diyor.

Sebe Suresi, 33; “Za'fa uğratılanlar” yani herhangi bir şekilde ekonomik gücü elinden alınan, sosyal güçleri elinden alınan şahıslar, “büyüklük taslayanlara: Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz” Şimdi ne oluyor dünyanın birçok yerinde, Allah’ı inkar ederse adamı modern insan olarak görüyorlar. “Çok modern adam” diyorlar, dine, imana karşıysa. Allah’tan, dinden bahsedince, sen kardeşim delirdin mi, sen ne biçim konuşuyorsun ya diyorlar, kaçıncı yıldayız diyor. Ama onu ona Allah söyletiyor o anda. Yani onun o muhalif üslubunu da Allah söyletiyor. Bu çok önemli. Ondan haberi yok ve beyninin içinde şu kadarcık yerde yaşıyor adam. Orada söylüyor bunu, ondan da haberi yok. "Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah'ı inkar etmemizi” bak, hileli düzenler, hileli düzen nedir; Darwinizm’dir, materyalizmdir. Çünkü oyun, yalan. İspat ettik ve yerle bir oldu biliyorsunuz. “... ve O'na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz" yani madde yarattı deyin, atom yarattı diyeceksiniz, bu şekilde. “... dediler. Azabı gördüklerinde pişmanlıklarını saklarlar;” bakın enaniyeti görüyor musun? Ahirette cehenneme gitmiş adam, orada da pişmanlığını saklıyor, sezdirmemeye çalışıyor, azgınlığa bak. “Biz de inkar edenlerin boyunlarına halkalar geçirdik.” Enaniyetten kafaları böyle dimdik kalıyor. “Onlar, yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse,” mesela Mehdi (as) veyahut Mesih (as), “mutlaka, oranın refah içinde şımaran önde gelenleri”, paradan puldan sapıtmış tipler, “gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir”, yani biz ne yaratılışa inanıyoruz ne Kuran’a inanıyoruz diyorlar haşa, ne de Allah’a inanıyoruz demişlerdir diyor. Demek ki Mehdi (as) da böyle tiplerle karşılaşacak, Mesih (as) da karşılaşacak. Peygamberimiz (sav) de karşılaştı, bütün Peygamberler karşılaştılar. Çok normal bu, Allah bunu bu şekilde yarattığını belirtiyor. Bakın mutlaka diyor çünkü Allah, kanun haline gelmiş. Allah kanun yaratmış. “Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderdikse”, 34, otuz dört de İstanbul’un kodudur biliyorsunuz, “... mutlaka, oranın refah içinde şımaran önde gelenleri, gerçekten biz, sizin kendisiyle gönderildiğiniz şeyi tanımıyoruz demişlerdir”. Ne Mehdi (as)’a inanırız biz diyorlar, ne Mesih (as)’ın gelişine inanırız, öyle bir şey yok. Veyahut yüzyıllar sonra gelecek diyen tipler de oluyor veyahut gelip geçmiştir diyenler oluyor yahut hiç yoktur diyenler var. “Ve biz, mallar ve evlatlar bakımından da çoğunluktayız.” Ya diyor, senin malın yok, Mehdi’nin malı yok, çocuğu da yok ama diyorlar ki ona karşılık, “ve biz mallar ve evlatlar bakımından daha çoğunluktayız”, bizde bol diyor. “Ve bir azaba uğratılacak da değiliz demişlerdir”. Yani herhangi bir azaba duçar olamayacağız, zaten Allah diyor kuluna azap yapar mı diyor. Var öyle tipler var, kokoş teyzeler oluyor bazen. Böyle oksit sarı saçlı, tırnaklar böyle kartal tırnağı gibi, gevrek sesli, zaten böyle sesleri de erkek sesi gibi oluyor, kokoş muhabbeti yapıyorlar kendi aralarında kahve içerken. cennet, cehennem hakkında böyle ahkam tarzı konuşmalar yapıyorlar. Ben diyor, cehenneme inanmıyorum diyor. Niye ki diyorlar? Allah diyor, kuluna azap eder mi diyor. Sen ahlaksızlık yapıyorken, yapıyorsun, azap niye olmuyor o zaman? Ahlaksızlık serbestse, azap da serbest tabii ki. Değil mi, azap da ona göre onun karşılığı. İnşaAllah.

OKTAR BABUNA: Allah’ın adaleti tam inşaAllah. Hocam, sure otuz dördüncü sure miydi? Demin okuduğunuz ayet de otuz dörttü, otuz dördüncü surenin otuz dördüncü ayetiydi, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Sebe Suresi, tabii bak, otuz dördüncü ayet. Aferin Oktar, maşaAllah. Otuz dördün otuz dördü, tabii. Sebe, demek ki İstanbul’a işaret var, inşaAllah. “De ki, şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğine genişletir yayar”. Kimi insanı isterse zengin eder. Değil mi, bize de soruyorlar, nereden geliyor para pul, Allah gönderiyor, Hz. Süleyman (as)’a kim verdi, Hz. İbrahim (as)’a kim verdi? Allah verdi. Bize de Allah veriyor, neden öyle düşünüyorsun, mühim olan helalinden kazanıyor olmak. “Şüphesiz benim Rabbim rızkı dilediğine genişletir yayar, kısar da”. Ekonomik kriz de olur, kısar da. “Ancak insanların çoğu bilmiyorlar. Bizim Katımızda, sizi Bize yaklaştıracak olan ne mallarınız ne evlatlarınızdır.” Mesela, Mehdi (as)’ın ne malı var, ne evladı var. “Ancak iman edip, salih amellerde bulunanlar başka”. Samimi, salih samimi demektir. İman ediyor, samimi eylemlerde, tavırlarda bulunuyor. İşte onlar, onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafat vardır. Yani cennet kastediliyor ve Allah’ın rızası kastediliyor. “Onlar, yüksek köşklerinde güven içindedirler”, bakın, görüyor musun? İlk verilen nimet güven. Mesela biriyle karşılaştığında, arkadaş olmak istediğinde ilk aranan şey güven. Güven olmadı mı mümkün değil. Her şey yapmacık, ne sevgi oluyor, ne dostluk olur, ne arkadaşlık olur, ne vefa, ne sadakat, ne muhabbet, ne derinlik, ne aşk, ne tutku, hiçbir şey olmaz. Onun için Allah bak, en hayati noktaya dikkat çekmiş. “Yüksek köşklerinde güven içindedirler”, insanların en çok aradığı şey budur. Allah onun için dünyayı güvensiz yaratmıştır. Tabii biz Allah’a dayanarak güveniyoruz. Fakat sebepler aleminde her yerde bir tehlike var. Mesela ne bileyim, suya elini sokuyorsun, adamı elektrik çarpabiliyor, ilaç içiyor adam zehirleniyor. Sokağa çıkıyor, anarşist, teröristle karşılaşabiliyor, kafasını eğiyor beyin kanaması oluyor. Bir şeye kızıyor beyin kanaması oluyor, yahut kalbi duruyor. Veyahut, hiç, durduk yere kanser gelişiyor. Umulmadık kanser türleri var. Mesela, damakta kanser gelişiyor, kulakta gelişiyor. Gözde ayrı oluşuyor, beyinde ayrı kanser türü var, kanda ayrı. Tabii kasta var, pankreas, hepsinin ayrı, karaciğer kanseri ayrı, mide kanseri ayrı, akciğer kanseri ayrı. Kemik, böbrek, işte adam dese ki ben bunları kontrol ettirsem, o da bir kurtuluş değil. Çünkü ne kadar kontrol ettirirse ettirsin, her gün kontrol ettirmesi gerekiyor. Ettirse de yine kurtulamıyorlar. Tabii, bütün ömrü hastanede geçmesi gerekir zaten, hastane kapısından çıkmaması lazım. Sürekli alet edevatla taranması gerekiyor. Ondan da ayrı yine kanser oluyor bu sefer. Dolayısıyla dünyada o anlamda güven ortamı yoktur fakat biz Allah’a güvendiğimiz için güven içinde oluruz. En büyük güvence Allah’tır, bir tane güvence vardır.

38. ayet, “Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar, işte onlar azabın içine getirilmişlerdir.” “Ayetlerimizi etkisiz bırakmak için çaba harcayanlar”, yani Kuran’ın etkisini ortadan kaldırmaya çalışanlar.

Sebe Suresi 46, “Sahibiniz olan elçide hiçbir delilik yoktur. o yalnızca şiddetli bir azabın öncesinde uyarandır”. Mehdi (as) da ne diyor, değil mi, şiddetli bir azabın öncesinde insanları uyarıyor. “Sahibiniz” yani aynı zamanda Mehdi (as)’a da bakıyor. Sahib-ül zamandır Mehdi (as). Yani “zamanın sahibi” lakabıdır. Muhtemelen Mehdi (as)’a da çeşitli iftiralar atılacak. Hapse konulacak, iftiralar atılacak, birçok eziyet görecek inşaAllah.

Fatır Suresi “Ey insanlar, hiç şüphesiz Allah'ın va'di haktır;” İslam ahlakı dünyaya hakim olacak, ayet var, kesin. “Öyleyse dünya hayatı sizi aldatmasın” yani dünyanın çıkarı, çoluk çocuk, yemek içmek şu bu aldatmasın. “... ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın.” Bakın bu çok önemli; bir kısım yobazlar çıkacak diyecek ki Allah’ın vaadi yok, İslam ahlakı hakim olmayacak, İslamiyet artık geçti diyecekler yani öyle bir şey yok. Birtakım sahtekarlar, artık ümit kesin diyecekler. Bırakın diyecekler, inşaAllah. Ve bunu Allah ve din adına söyleyecekler. Kuran’da zaten İslam ahlakının hakimiyetinden bahsetmiyor sen nereden çıkarıyorsun diyecek. Allah’ın vaadini inkar edecek birçok ayet olduğu halde “ve aldatıcılar Allah ile sizi Allah’ın adını kullanarak sizi aldatmasın.” Mesela İstanbul’da çıkacak olan o yobaz da o şekilde yapacaktır. Allah ile aldatacaktır insanları ve klasik yalancı olacaktır yani abartılı şekilde. Allah onun yalancı olduğunu insanlara gösterecektir. Yani “Ya Rabbi ben anlamadım” demeyecek insanlar yani yalancı olduğunu bütün şiddeti ile bütün açıklığı ile göreceklerdir o İstanbul’daki azılı yobazın eylemlerini. Ahir zamanda geleceği vaat edilmiş mühim bir şahıstır, ahir zaman şahsıdır inşaAllah. Efendim “aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah'ın adını kullanarak) aldatmasın” ayetin birinci kısmı 2015’i veriyor, ikinci kısmı da 1997 tarihini veriyor. Net, çok açık, bilenler baksınlar inşaAllah yani bu ebced ilmini bilenler baksınlar. Tam harfi harfine normalde mümkün değildir, 3918 işte 7921 çok acayip sayılar çıkar. Ama bak ahir zaman ve Mehdi (as)’a bakan ayetler olduğunda tam ilgili tarih çıkıyor. Bu çok büyük bir mucize. “Ey insanlar, siz Allah'a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız;” siz fakirsiniz diyor Allah, çünkü biz görüntüden ibaret varlıklarız, bizim bir şeyimiz yok, her şey Allah’a ait. “Allah ise, Ganiy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır” inşaAllah. Yani ebcedine baktığımızda bazen bu ayetler Abdülhamit dönemini veriyor, Abdülhamit’in tahta çıktığı tarihi veriyor, maşaAllah. “Dileyecek olsa sizi giderir yok eder ve yepyeni bir halk getirir.” Yani mesela yepyeni kimler Mehdi (as) ve talebeleri, Mesih (as) ve talebeleri. 17. ayette “bu Allah’a göre güç değildir” diyor. Sanki 2017’ye bakıyor gibi inşaAllah.

Efendim, yine Fatır Suresi: “Kör olanla gören bir değildir” 19. Deccale bakan bir ayettir aynı zamanda. Mesih deccal, ileride gelecek Mesih deccal kördür. “... gören bir değil” yani Mehdi (as) ile deccal bir değildir. Mehdi (as)’ın basireti de feraseti de çok açıktır ama deccal; gözü kördür, kalp gözü de kördür. Bir gözü de kördür. “Karanlıklarla aydınlık” yani zulümatla, dinsizlikle aydınlık, ışık, nur olan İslam “aynı değildir.” “Gölgeyle sıcaklık da diri olanlarla ölüler de bir değildir.” Müslümanlar diridir, Allah’a inanmayanlar da ölüdür. Allah Kuran’da öyle söylüyor. “Onları siz canlı zannedersiniz onlar ölüdürler” diyor. Çünkü kulakları vardır işitmez, gözleri vardır görmez, siz görüyor zannedersiniz, işitiyor zannedersiniz öyle değildir diyor Allah. “Gerçekten Allah dilediğine işittirir, sen ise kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.” Ölü onlar zaten diyor Allah kabirde diyor. Yani ölmüş adam; yaşıyor ama. Yani “insan zombi” olarak geziyor. Onu bilmiyor. Yani bakıyor olması, nefes alıyor olmasından dolayı, konuşuyor olmasından dolayı onu yaşıyor zannediyor. Halbuki ruhu alınmış. Birçok insan ayakta yürürken ruhu alınır bilemezsin. Eve gelir normal yemeğini yer; ölmüştür adam. Yani yaşıyor zannedersin. O kabirdedir zaten adam. Fakat bedeni yaşar. İkinci bende yaşar. Yani nasılsın dersin, iyiyim der teşekkür ederim. İşte gittik, gezdik, geldik falan der. Hiç ummadığı anda insanın Allah ruhunu alır. Mesela tam böyle Allah’a, dine, mukaddesata bir söz söylerken ensesinden birden tuttuğuyla cehennemin içine sokarlar. Yani o neye uğradığını şaşırır. Ama sokaktan yine gelir evine oturur. Yani bedeni görünür ailesine. Ölü olarak ama ölü bedeni. Yani onların mezarı ayakta oluyor. Anlatabildim mi? Yani ölmüş oluyor ama mezarı ayakta olmuş oluyor. Bak “kabirlerde olanlara işittirecek değilsin.” Birine hitap var burada. “Sen yalnızca bir uyarıcısın.” Peygamberimiz (sav)’e hitap olmakla beraber Mehdi (as)’a işaret var. Nerden anlıyoruz? “Şüphesiz” diyor Allah, “Biz seni hak ile bir müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” 1983 ebcedi, net. Yani kalıp gibi tam. “Hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.” 2026, İslam ahlakının tam hakimiyet tarihini veriyor. Bakın “hiçbir ümmet yoktur ki içinde bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.” Arapça bilenler açsın baksınlar nettir, hiç yani milimi milimine tam bu tarihi veriyor.

33. ayette Fatır Suresi, “Adn cennetleri onlarındır, oraya girerler. Orada altından bilezikler ve incilerle süslenirler.” Bayanlar muazzam süslü olurlar; altın bilezikler, inciler inşaAllah. “... ve orada onların elbiseleri ipektendir.” Böyle pırıl pırıl parlayacak elbiseleri. Ama dünyanın ipeği, dünyanın incisi, altınıyla hiç ilişkisi yok. Orada görecekler, nefes kesicidir. “Derler ki bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamd olsun.” Dünyada herkes çayı açık gelir ona üzülür, köpeği sessizleşir ona üzülür, balığın kuyruğu ne bileyim ayrılır ona üzülür. Mesela balıkta bazen mantar oluşuyor ona üzülüyor. Durduk yere; “falanca acaba bana küstü mü” diyor. Yani insan çok pimpiriklidir. Daha da olmazsa cildine bakıyor. “Ya” diyor, “bu kanser mi acaba” diyor. Hiç alakasız bir yerde küçücük bir ben buluyor. Diyor, “çarpıntı oldu acaba kalbim mi duracak, bir şey mi oldu?” diyor. Yani aranır insan, genelde böyle bir şeyi vardır. Bu ahirette yok. “Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamd olsun” diyor Cenab-ı Allah. Bir daha olmuyor ahirette hiç yok. Büyük bir beladır bu dünyada insanlara. Tevekkül etmezse sürünür. Daha da olmazsa başkası adına sürünüyor. Çocuğuna, kardeşine, arkadaşının adına. Onlar adına üzülüyor. Mesela yarım saat gecikiyor. Diyor teröristler mi kaçırdı acaba, diyor. Elektrik mi çarptı, araba mı vurdu? Karakolları aramaya başlıyor. Panik yani sürekli. Bak cehennem ehli için diyor Cenab-ı Allah: “Cehennem içinde onlar şöyle çığlık atarlar” diyor. Çığlıkla konuşuyorlar yani feryat ediyorlar. “Rabbimiz bizi çıkar yaptığımızdan başka salih bir amelde bulunalım.” Yeniden Müslüman olup İslam’ı yaşayalım. Bizi geri gönder diyorlar dünyaya. “Size orada (dünyada) öğüt alabilecek olanın öğüt alabileceği kadar ömür vermedik mi?” diyor Allah. Yani 60-70 sene ne yaptınız diyor Cenab-ı Allah. Yani bol bol vakit verilmiş. “Size uyaran da gelmişti.” Mehdi (as) da gelmişti, Mesih (as) da gelmişti. Hz. Muhammed (sav) de geldi, Hz. Musa (as) da geldi, İshak (as), Yakup (as), Harun (as), Yahya (as) hepsi geldi. “Öyleyse azabı tadın artık zalimler için bir yardımcı yoktur” diyor Allah. Haberim yoktu, yok. Haberleri var inşaAllah.

Yasin Suresi gelmiş. Şeytandan Allah’a sığınırım. Bu da çok sırlı bir suredir. “Babaları uyarılmamış böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için gönderildin.” Şimdi de mesela bu devirde insanların babaları uyarılmamıştır. Bizden bir evvelki nesil Darwinist’ti zaten, bütün dünyada öyle. Türkiye bir tek sağlamdır bu konuda. Bir evvelki nesil Darwinizm’in tırpanından geçtiler. Yani babalarımız bir evvelki nesil. Bak “babaları uyarılmamış böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için gönderildin.” “And olsun onların çoğu üzerine o söz hak olmuştur artık inanmazlar.” Yani Allah onların hükmünü vermiş artık Allah. “gerçekten biz onların boyunlarına çenelerine kadar dayanan halkalar geçirdik bu yüzden başları yukarı kalkıktır.” Yani enaniyet ve kibirden kafa neredeyse geriye yapışacak. “Sen ancak zikre (Kuran’a) uyanı ve gayb ile Rahman olan Allah’a karşı içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele.” Allah korkusu hepsinin başı. Allah’tan korkuyorsa diyor Cenab-ı Allah, korkarsa sen onu uyarabilirsin diyor. “Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin)". Ayrıca Mehdi (as)’a bakan bir ayet inşaAllah. “(Kuran) Güçlü ve üstün olan, esirgeyen (Allah')ın indirmesidir.”

Şeytandan Allah’a sığınırım. Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. “Yasîn. Andolsun hikmetli Kuran'a,” Allah yemin ediyor Kuran’a. “Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin” aynı zamanda Mehdi (as)’a bakan bir ayet. Peygamberimiz (sav)’e bakıyor birinci anlamı. İkinci anlamı Mehdi (as)’a ve Mesih (as)’a bakıyor. “Dosdoğru yol üzerindesin” aynı zamanda Mehdi (as)’a bakıyor. “Güçlü ve üstün olan, esirgeyen (Allah')ın indirmesidir” Allah’ın indirmesidir, “Babaları uyarılmamış, böylece kendileri de gafil kalmış bir kavmi uyarman için (gönderildin).”

Mesela Saffat Suresi’nde diyor ki Cenab-ı Allah 12. ayette “Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın;” Allah’ın yaratmasına şaşırdın, onların inkarına da şaşırdın, nasıl inkar ettiklerine hayret ediyorsun diyor. “Onlar ise alay edip duruyorlar” diyor, maymun gibi şempanze gibi heyecanlanıyorlar. “Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar. Bu, açıkça bir büyüden başkası değildir" dediler” diyor ayet "Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz? Veya önceki atalarımız da mı?" yani geçmiş ceddimiz de mi diriltilecek diyor. "De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş” olarak diyor Allah, boynunuzu da bükeceğim diyor Allah, o şekilde de dirilteceğim diyor. “İşte o, yalnızca bir tek çığlıktan ibarettir; artık kendileri (diriltilmiş olarak) bakıp duruyorlar.” Birden ayağa kalkacaklar diyor hepsi. Şaşırıyorlar, bizi diyorlar bu yattığımız yerden kim kaldırdı; uyuduklarını zannediyorlar. Yani ölümden kalkışta ölürken dirildiğini anlamıyor o, normal yaşadığını fakat bir uyku, bir baygınlık geçirdiğini zannediyor, onun için durumu anlamaya çalışıyor, burası neresi diyor, bu ne diyor. Bir noktaya doğru dikili bir şeye doğru diyor koşmaya başlar diyor Allah, koşarlar diyor; yani oradan bir haber, oranın ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar gittikleri yerin. Bir çağırıcıya uyarlar diyor; hepsi oraya doğru koşuyorlar. Oraya gidince olayı anlıyorlar. Eyvah diyorlar, kastedilen din günü bu demek ki diyorlar. Bakın ilk başta anlamıyor, bizi kim kaldırdı buradan diyorlar, şaşırıyorlar, sonra anlıyorlar.

SUNUCU: Öldükleri anda, peki biliyorlar mı öldüklerini?

ADNAN OKTAR: Öldüğü anda bilir tabii, öldüğü anda biliyor. Dirilirken anlamıyor. Yani baygınlık geçirdiğini zannediyor. Bakın “derler ki, eyvahlar bize” diyor “bu din günüdür.” Bakıp duruyorlar. Sonra durumu anladıktan sonra yani ahirete geldiklerini anlıyorlar. Bakın önce çıkaramıyor; onlar bir yere ışınlandıklarını veya dünyanın bir yerine götürüldüklerini, çöl gibi bir yere götürüldüklerini, yani onlara bir şeyler yapıldığını zannediyorlar, durumu kavramaya çalışıyorlar. “Eyvahlar bize, bu din günüdür”, anlıyorlar ahirete geldiklerini. “Bu sizin yalanladığınız ayırma günüdür.” İşte Allah onlara hatırlatıyor, ayırma günüdür. “Zulmedenleri, eşlerini ve taptıklarını biraraya getirip toplayın.” Zulmedenleri, eşleri, karıları da beraber, kocası karısı beraber. Çünkü ona da yapışmış şekilde geziyor çünkü meraklısı, Allah onu da beraber alıyor. “Ve taptıklarını bir araya getirip toplayın.” Taptıkları da beraber yanlarında. İnşaAllah. Allah’tan başka taptıklarını artık onları cehennem yoluna yöneltip götürür. Cehennemin tarafına yönelmeye başlıyorlar bu sefer, cehennemi de tanımıyorlar daha önce, sonra cehennemle de karşılaşacaklar. Safha safha. Ve onları durdurup tutuklayın çünkü sorguya çekileceklerdir. Ayrıca bir de çökertiliyorlar, diz üstü götürülüyor, yere çökmüş yüzüstü götürülüyorlar. Aşağılamak için, aşağılanmaları için inşaAllah.

SUNUCU: Hocam nasıl yapalım gelen mailler var okumamı ister misiniz onları? Bir tanesini okuyorum. “Hocam birkaç gündür İran’daki karışıklıkları televizyondan izliyorum. Bir TV kanalında Ahmedinejad’ın bu olaylardan sonra istifa etmesi bekleniyor gibi bir açıklama yapıldı. Hocam siz bir röportajınızda İran’da da iddia edilen Ergenekon’un yapılandığını söylemiştiniz. Acaba Ahmedinejad Hz. Mehdi (as)’ın gelmesini beklediği için ve Hz. Mehdi (as) taraftarı olduğunu söylediği için İran’da olduğu iddia edilen Ergenekon, özel karışıklık çıkartıp onun istifa etmesini mi sağlamaya çalışıyorlar? Sizin bu konudaki fikirlerinizi merak ediyorum.” Fahri Aktürk Hatay’dan.

ADNAN OKTAR: Şimdi bu konu güzel, önemli bir soru. Ben Ahmedinejad’la bir bağlantım oluyor. Yani onun Büyükelçilikte görevli arkadaşları var bağlantı kurduğum. Bakın dedim ki, İran’da Darwinist tehlike var dedim. Bunun üstüne gidelim, dedim. Anti-Darwinist faaliyetler yapalım, dedim. Hatta orada bir müze kuralım, dedim. Yok dediler, İran sağlam, Darwinist tehlike yok dediler. Peki bu ne, bu ne, bu komünist ayaklanma işte. Komünist, Darwinist, materyalistlerin çıkarttığı ayaklanma. Yok onlar Müslüman çocukları, dediler. Kardeşim yani nerenin Müslüman çocuğu. Yani bir insan komünist yöntemler kullanıyorsa, kepazelik çıkartıyorsa, kan döküyorsa, rezalet çıkarıyorsa bu Müslüman’ın yapacağı bir şey midir? Anarşiyle, terörle olur mu? Sen vatandaş olarak beğenmiyorsan, gidersin sandıkta oyunu kullanırsın alaşağı edersin istemediğin biri varsa. Ama halk onu istiyorsa sana ne, niye kepazelik çıkarıyorsun? Bir kere İran’daki kardeşlerimiz İran’daki komünistlerin, faşistlerin, iddia edilen Ergenekon örgütü üyelerinin ve masonların gücünü kabul edecekler ve bu tehlikeye karşı anti-Darwinist, anti-materyalist, anti-komünist faaliyet yapacaklar, yapamıyorlarsa bize müsaade edecekler biz yapacağız. Bu bir. İkincisi, bak Mehdiliği daha gündeme getirin, dedim. Dediler ki, fazla da getirirsek bizi eleştiriyorlar. Kardeşim biz eleştiri için mi dünyadayız, bizi ne ilgilendirir eleştiri? Açık açık söyleyin, ne korkuyorsunuz yani? O bereketten istifade edemiyorlar o zaman. Çok önemli Mehdiliğin gündemde tutulması, Mesih (as)’ın gelişinin gündemde tutulması ve Darwinizm’in yerle bir edilmesi. Ama şu an anlamışlardır benim kanaatim. Ama çok geçmeden inşaAllah iyi kavrarlar, çok iyi anlarlar. Ama Ahmedinejad istifa edecek adam değildir, ben bilirim, yani böyle bir konu olmaz. Yani olaylar da yatışır, bir sorun çıkmaz. Fakat bu Allah’tan bir uyarı, çünkü geleneksel anlatımla İran’da dini, İslam’ı geliştiremezler. Yani İslam bir süre sonra geriye doğru gider bu mantıkla. Çünkü biraz Cübbeli’nin mantığını andıran üslupları da var. Yani metafizik bir Mehdi (as) anlayışları var. Mesela hiç olmayacak bir Mehdi (as) beklentileri var. Yani asla gelmeyecek bir Mehdi (as) beklentileri var. Gelecek olan Mehdi (as)’ı değil de, asla gelmeyecek olan Mehdi (as)’ı anlatıyorlar. Yani gelmiş olan Mehdi (as)’ı anlatmıyorlar. Hadislere tam mutabık olan, hadislerde tam tarif edilen Mehdi’yi anlatmıyorlar. Bu hatadan dönecekler inşaAllah. Bu İran’a bir uyarı ve inşaAllah sonunda da çok güzel olacak inşaAllah. Yani eski klasik yöntemlerle cahil kitleler bir süre devam edebilir, bazı cahil kitleler. Ama bir süre sonra adam Avrupa’da eğitim görüyor, İngiltere’de eğitim görüyor, geliyor Darwinist, metaryalist eğitimden geçiyor. Daha hala oturup eski izahlar, böyle mitolojiyi andıran garip izahlarla imanı muhafaza edemez. Çünkü onlarda da var aynı şekilde; bir deccal çıkacak işte 300 metre olacak boyu, aynı Cübbeli’nin izahları. Eşek havalanacak diyorlar ayaklarıyla falan beraber, kuyruğuyla falan, anırarak eşek göğe çıkacakmış. Kulakları da 30 metre böyle kanat gibi açacakmış kulakları eşek Atlas Okyanusu’nun ortasında, Cübbeli’nin sözü. Bu zaten deccal, bekliyormuş 1000 küsur yıldan beri zincirlenmiş vaziyette, oraya alçak iniş yapacakmış deccalin eşeği anırarak. Deccali alıp kafasının üstüne koyacakmış, eşeğin kafasının üstüne binecekmiş deccal, oradan da İstanbul’a buraya gelecekmiş. Kadıköy’de falan üstümüzde eşek uçacak 300 metrelik eşek. Yani etmeyin, çatmayın, yapmayın, bunlara ne oldu böyle anlamıyorum yani. Burada kastedilen uçaktır. Deccalin çünkü bağırır sesini duyar herkes diyor. Şark-garb ehli, bütün dünya duyar, diyor. 300 metrelik eşek bağırsa Londra’da adam nasıl duysun bunu? Yani İstanbul’dan eşek bağıracakmış ta Londra’da duyacakmış, olacak iş mi şu? Adetullah’a aykırı, akla, fikre, mantığa, Kuran’a aykırı. Hiç böyle bir şeye rastlanmamış. Yani ne inciler, ne izahlar böyle, akla hayale gelmedik izahlar. İyilik yapıyorum diye kötülük yapmış oluyorlar, zarar veriyorlar. Yani müteşabih olduğu belli bunun. Bakırdan diyor, bakırdan kürsü vardır diyor. Demir, bakır kullanılan ne olur? Uçak olur. 30 metre kanat gibi açılmış bir şey nedir havada uçan? Uçaktır, belli ki uçak yani. Gökten konuşabildiğine göre yerle bağlantıda, kuleyle konuşuyor, bu da ahir zamanın teknolojisine işaret ediyor. Bunu böyle akılalmaz izahlar şeklinde anlatırsanız insanların imanı çöker veya münafık kitleler oluşur. Onun için inşaAllah böyle şeyler vesile olur da olaya daha doğru daha akılcı bakarlar inşaAllah.

SUNUCU: Herkese hayırlı akşamlar dilemişler öncelikle. “Adnan Hocam bizim lisede bazı arkadaşlarım var diyor, Allah’a inandıklarını ama dine inanmadıklarını, bazıları da Allah’a hiç inanmadıklarını, bazıları da Budist vs. putperest dinlere mensup olduklarını söylüyorlar. Ancak Hocam bu kişilerle karşılıklı konuşulduğunda hiçbir bilgiye sahip olmadıkları hemen anlaşılıyor. Kendilerine bazı yabancı sanatçıları örnek alıyorlar. Hocam bu arkadaşlarıma doğru yolu göstermek için neler yapabilirim?” diyor Burcu Değirmenci.

ADNAN OKTAR: Burcu maşaAllah çok yamanmış. Doğru söylüyor tabii. Özellikle büyük şehirlerdeki bazı liselerde, bazı yerlerde, bazı gruplarda ateist olmak modernlik gibi görünüyor veyahut Allah’a inanıp dine inanmamak. Veyahut hakikaten Doğu dinlerine inanmak işte Budizm şu bu falan. Bu biraz tabii özentilikten kaynaklanıyor. Bir kısmı çok özür dilerim züppelikten kaynaklanıyor. Bir kısmı zır cahillikten, bir kısmı normal cahillikten, bir kısmı aşağılık kompleksinden ve görgüsüzlükten kaynaklanıyor. Yani Allah’ın varlığı apaçıktır. Bütün modern bilimi savunan bilim adamlarının hepsi Allah’a inanırlar. Darwinistlerin de büyük bölümü Allah’a inanıyorlar fakat tabii nasıl bir inançları var onu bilmiyorum, anlamıyorum. Özetle, bilimi kendisine Kuran yolunda rehber edinen bir kişi, Allah’a bütün can-ı gönülle, kalbinin bütün derinlikleriyle iman eder. İkinci bir ihtimal asla olmaz. Dolayısıyla televole kültüründen böyle bedavacılıktan, promosyoncu kafadan sıyrılırsa bir kısım insanlar, gerçekleri bütün açıklığı ile bütün netliği ile görürler. Bir kere evrim diye bir şey yok, bunu iyice kavramaları lazım. Evrimin olmadığını yani bir proteinin oluşması için başka bir proteine ihtiyaç varsa olay kilitlenmiştir. Mümkün değildir. 300 milyonun üzerinde de fosil varsa yaratılışı ispat eden, konu bir de oradan kilitlenmiştir. Tek bir tane Darwinizm’i destekleyecek fosil yoksa konu daha da tepeden kilitlenmiştir. Dolayısıyla bu kadar kolay bilgilere ulaşamayan insanlarda inanç sorunu oluyor. Ama biz işte internetten, bilgisayardan birçok yerden halkımıza milletimize ulaştık. Bugün Türkiye’de Allah’a inananların oranı üniversite tespiti, bakın üniversite araştırması, % 99 Darwinizm’e inanmıyorlar. Bizim yaptığımız imani faaliyetler Türkiye’de siyasete etki etti, ekonomiye etki etti, her yere etki etti. Yani bütün Türkiye’yi değiştirdi.

SUNUCU: Hocam diyorlar ki; “soğuk iklimlerde yaşayan kuşların örneğin penguenlerin soğuk suya veya buza basmalarına rağmen neden üşümediklerini merak ettim” diyor. www.hayvanlaralemi.net sitenize girip baktım diyor. “Özellikle ayaklarında ısı kaybını en aza indiren bir dolaşım olduğunu toplardamarların atardamarların etrafını bir ağ gibi sardığını ve atardamarları sürekli ısıttığını okudum” diyor. “Hocam her şeyi tesadüf mantığına oturtmaya çalışan evrimcilere verilebilecek en güzel örnek. Allah her detayı büyük bir hikmetle yaratmış maşaAllah.” diyor Aslı Akın, Üsküdar.

ADNAN OKTAR: Şimdi aslında bu açıklamalar oluyor ama bu açıklamalar bunun için doyurucu değil. Şimdi -30 derecede, -40 derecede bir insan orada gezse ne olur bir insan? Yani en ala damar sistemi gelişse yine donar, hiçbir şey dayanmaz ona. Hayır dokunur dokunmaz anında donar yani, -40 derece, -50 derece neredeyse.

SUNUCU: “Değerli Hocam maddenin aslı ile anlattığınız konu beni çok derinden etkiledi, aklımdaki birçok soru işaretine cevap oldu. Ancak anlayamadığım cinlerin bu boyutun neresinde oldukları, yani onlar bizim gibi kendimizi gördüğümüz gibi mi görüyorlar? Yoksa daha farklı mı görüyorlar?” Fatih Kaşıkçı, Samsun.

ADNAN OKTAR: Cinler mesela şu an burada var cin, her yerde var. Ama insanlara hiçbir şekilde musallat olmazlar. Geçen günler bizim bir konu vardı onu sordum, maşaAllah kalıp gibi cevap verdiler. Hakikaten tam dedikleri gibi çıktı. Dedim bizim bir meselemiz vardı, o nedir dedim, gidin bir öğrenin gelin dedim. Gidip geldiler böyle tapu gibi bir açıklama yaptılar. Çok net yaklaşık 10 kişi falan vardı. 10 kişinin yanında söyledi böyle, sorduktan 2 gün sonra haberini aldık. Aynısı ile doğru net cevap verdi yani böyle. Ama gerçekten gerekli konu olursa, yoksa öbürlerine cevap vermiyor. Yani çok önemli bir konu olursa cevap veriyor hayati bir konu olursa. Mesela bizim bir kız arkadaşımızı kaçırmışlardı. Her safhasını söyledi cin. Mesela şu an dedi, minübüsle dedi, hakikaten minübüsle götürmüşler. Eli kolu bağlı dedi, ağzı da bantlı dedi, şu an araba değiştirdiler dedi. O da doğru çıktı; araba değiştirmişler. Şimdi metruk bir eve götürdüler, dedi. O da doğru çıktı. Zaten cinin verdiği bilgi ile yakalattık. Jandarma yakaladı tabii, yani yoksa nereden haberimiz olacak yani.

SUNUCU: Devam edelim mi? “Hocam, öğrendiğim kadarıyla Araf Suresi 63. ayette geçen “içinizden size bir uyarıp korkutucak bir adam” sözünün ebced hesabı 2011 yapıyor. Sizin Hz. Mehdi (as) ile ilgili verdiğiniz tarihlerle uyuşması beni çok heyecanlandırdı. Bu konu da yorumlarınızı merak ediyorum Hocam.” Zehra Kılıçoğlu, Fransa.

ADNAN OKTAR: Artık Fransa alıyor değil mi uydu oraları? MaşaAllah. “İçinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam…” sözünün ebcedi 2011 yapıyor. Araf Suresi 63. Araf Suresi sırlarla dolu bir suredir. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Sakınıp rahmete kavuşmanız için içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile” Peygamberimiz (sav) kastediliyor ama ahir zamana bakan yönüyle, 2011 Mehdi (as)’a bakıyor. “Kavminin önde gelenlerinden inkar edenler dediler ki;” 66. ayette “gerçekte biz seni bir akıl hastası olarak görüyoruz” diyorlar “ve biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.” Yalancılıkla itham ediyorlar. Ve akıl hastası olduğunu iddia ediyorlar Peygamber Efendimiz (sav)’in. Mehdi (as) da aynı olaylarla karşılaşacaktır. Hud (as) diyor ki; “Ey kavmim bende akıl yetersizliği yok” Ben akıl hastası değilim diyor. “Ama ben gerçekten alemlerin Rabbinden bir elçiyim” dedi” diyor. Hatta Araf Suresi dedim ya çok sırlarla dolu, mesela, “size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum” Kuran’ı tebliğ ediyorum, ebcedi 2029’dur. İslam ahlakının hakimiyet tarihidir inşaAllah.

SUNUCU: “Selamun aleykum Adnan Hocam.”

ADNAN OKTAR: Aleykum selam.

SUNUCU: “Ben Azerbaycan’dan yazıyorum. Sizi çok seviyoruz. Siz Allah’ın bizler için gönderdiği bir kurtuluşsunuz. Ben İran’la serhet olan bölgede yaşıyorum. Buradaki mümin kardeşlerimin Hz. Mehdi (as)’ın gelişi hakkındaki düşüncelerini mistik tarzda yani sizin yorumlarınızla behre edilen gençlere öneriniz ne olabilir? Önceden teşekkür ederim. Sizi çok seviyoruz Adnan Hocam, Allah sizi korusun inşaAllah. İlahe Aliyeva.”

ADNAN OKTAR: MaşaAllah, Azeriler çok şahane insanlar maşaAllah. Çok seviyorum onları, hepsine selam ediyorum buradan. Bizi çünkü her akşam seyrediyorlar maşaAllah onlar. Orada geç vakit olmasına rağmen. Daha ileri onların saati buraya göre daha ileri, buna rağmen seyrediyorlar. Allah hidayet nasip etsin, sağlık sıhhat nasip etsin. Mehdiliği tabii hiçbir şekilde gelmeyecek Mehdi (as) şekline getirip tarif etmek Mehdiliğe karşı yapılmış bir zulümdür. Mehdiyete karşı yapılmış bir zulüm. Sakın bunu yapmasınlar. Çünkü gerçek Mehdi (as)’ı örten bir üslup olur bu. Yani mesela diyor ki; “Mehdi (as) avucuna bakar ve bütün talebelerini görür ve dünyanın her yerini görür” diyor. Kardeşim ipod, telefonlar bunlar ahir zamanın teknolojisine bakıyor. İnsan etine bakıp da avucunun için bakıp görüntü görmeyeceği belli. Mesela diyor ki; “insanlar oturduğu yerde”, Şii kaynaklarıdır bu aynı zamanda bunlar Şii kardeşlerimizden. Mehdiyet konusunda insanların yanlış yönlendirilmesi sonucunda Allah esirgesin Mehdiyete zarar vermeleri mevzubahis olur. Yani ahir zamanın teknolojisini o kadar belirten o kadar detaylı açıklayan zahlar var ki hayret içinde kalıyoruz. Mesela diyor, “Mehdi (as) insanlar evlerindeyken karşılarında zuhur eder” diyor ve “her insan” diyor “kendi evinde Mehdi (as)’ı seyreder ve dinler” diyor. Bu ne olabilir sence? Yani Mehdi (as)’ı herkesin kendi evinde seyretmesi, dinlemesi nasıl olur? Televizyonla olur, başka olur yani. Onlar diyor ki yok öyle değil diyorlar, Mehdi (as) herkesin evinde görünecek. Kardeşim, televizyon olduğu apaçık belli. Dünyanın her yerinde görülmesi açık. Mesela “sesini herkes duyar”, “yattığı yerde duyar” diyor. Mehdi (as) gelmişse gerçekten, adam yatar mı onun yanında? Demek ki dinliyor. Yani radyo, radyoya işaret ediyor, televizyona işaret ediyor. Bunu böyle akılalmaz şekillere sokarsanız, Mehdiyete zarar vermiş olursunuz. Mesela “gökyüzünde melekler falanca kişi Mehdi (as)’dır diye söyleyecektir” diyor. Halbuki ayette böyle bir şeyin olmayacağı açıklanıyor. Peygamberden, kafirler diyor ki, “eğer doğruysan bize melekleri getir” diyorlar. Allah diyor ki “o melekler gelirse diyor onlara göz açtırılmaz o zaman” diyor. Böyle bir şey olmaz diyor Allah ayette. Bütün peygamberlerden istiyorlar hepsinden aşağı yukarı. Şimdi bunlar da Mehdi (as)’dan istiyorlar. Diyorlar ki, sen o zaman diyorlar melek getir de görelim diyecekler yani güya hazırlık yapıyorlar. Öyle bir şey olursa onlara zaten göz açtırılmaz o zaman; Kuran ayeti var. Dolayısıyla Mehdiyetle ilgili izahları çarpıtmak müteşabih olanları anlamadığı halde insanlara garip şekilde sunmak insanları imansızlığa iter ve Mehdiyete de zarar verir. Bilmiyorsa susacak, bilenlerden öğrenecek.

Allah diyor ayette şeytandan Allah’a sığınırım; “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bilenlerden sorunuz” diyor Allah. Bilenlerden soracaklar. Bu konuda en emin kaynak Said Nursi’nin Risale-i Nur Külliyatı’dır. Mükemmel izah etmiştir ahir zaman olaylarını. O büyük müceddid o büyük müctehid. Cübbeli de onun tırnağının içinde toz olmayacağı halde oturuyor Bediüzzaman’ı eleştirmeye kalkıyor. Akılalmaz cahil, akılalmaz cahil. “Hıristiyanlık dini” diyor “tasaffi edecek” diyor Said Nursi; yani hak din İslam’a benzeyecek bir akış içerisine girecek, diyor. Olur mu böyle şey, diyor. Neye göre olur mu? Cübbeli’nin aklına göre. Kuran’da Cenab-ı Allah ne diyor? Şeytandan Allah’a sığınırım. “Gelin diyor, şu kelimeye gelelim. Allah Bir’dir diyelim” diyor Ehli Kitaba, Hıristiyanlara; bu tasaffi. Üçleme inancından “Allah Bir’dir”e gelelim, diyor. Yani Allah üçtür demesiyle “Allah Bir’dir” demesi arasında fark yok mu bir insanın? Çok büyük fark var. Yani La İlahe İllallah, diyor adam. Çok büyük bir beladan kurtulmuş oluyor önce. Tabii ki tasaffi edecek bunu Kuran söylüyor. Ama tasaffi etmek ayrıdır, hak din ayrıdır. Hak din İslam’dır. Allah Müslüman olmalarını, Kuran’a uymalarını söylüyor. Ama tasaffi etmesi, saflaşması güzel bir şeydir. Yani bir puta tapanın puttan vazgeçip ben tek bir Allah’a inanıyorum demesi bir üstünlüktür. Yani herhangi bir put. Taş puta tapanlar diyorum veyahut üçleme inancında olan bir insanın da üçlemeden ben vazgeçtim tek bir Allah’a inanıyorum demesi tasaffidir, güzel bir şey bu. Bunu Kuran söylüyor. Biliyor musun hangi ayette?

OKTAR BABUNA: Evet Hocam, inşaAllah. Al-i İmran Suresi’nin 64. ayetinde Allah şöyle buyuruyor, şeytandan Allah’a sığınırım. "De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten Müslümanlarız."

ADNAN OKTAR: Bak burada, La İlahe İllallah sadece burada savunuyor, değil mi ayette Cenab-ı Allah? Muhammeden Resulullah deyin, demiyor. Önce bir La İlahe İllallah dedirtiyor Cenab-ı Allah. Bu tasaffidir, saflaşmadır. Yine Hıristiyan kalıyor adam. Ama La İlahe İllallah diyor. Ve rahiplerinizi, işte alimlerinizi de Rabler edinmeyin yani onları da putlaştırmayın, tek bir Allah’a inanın diyor. Cübbeli, bu ayeti bilmediği için Bediüzzaman Hazretleri’ne böyle garip bir mantıkla yaklaşıyor ve cahilliğini ortaya koyuyor. Hadis bilgisinin olmadığını gördük geçen günler. Yok, dedi. İspat ettim. Açıkça kütüphaneden gerekli belgeleri, bilgileri , getirdik, gösterdik ve ondan sonra sustu. Bu da ilgili ayettir, bu da tam cevaptır. Ne zaman yalan söylerse hemen cevabını veriyorum. Dünyanın ömrünün 7000 yıl olmasıyla ilgili de “öyle bir hadis yoktur” dedi. Sonra ispat ettim, gösterdim Suyuti’den. Evet vardır, dedi. Arapçasıyla da söyledi. Kardeşim, bilmiyorsan niye ortaya çıkıyorsun? Niye yalan söylüyorsun? Ben senin yalanını düzeltmesem birçok insanı kandıracaksın demek ki. Ben düzeltmesem ne olacaktı? Çıktı Habertürk’e, böyle bir hadis yok dedi. Milyonlarca insanı kandırdı ve insanlar yanlış bilgilenecekti. Ben doğrusunu söyledikten sonra doğrusunu anlattı ama, insanlar duymadılar. Tabii, birçok insan duymadı. O yüzden tahribatını önlemeye çalışıyorum ben Cübbeli’nin. O da zannediyor ki ben herhalde böyle bir muhalif tavır içerisindeyim. Benim şahsıyla bir alıp veremediğim yok. Zavallı garibanın teki yani ben ne yapacağım yani. Hayır tanıyıp bildiğim biri de değil yani ayrıca, öyle bilirim de yani öylesine yani benim o ehemmiyet verdiğim bir insan değil. Tamam, Müslüman kardeşimiz Allah hidayet versin, yine tabii cahil falan ama herhalükarda Müslüman. Ama bu hatalarıyla çok büyük tahribat yapıyor. Hayır kendine de yapıyor, etrafına da yapıyor tahribatı. Biz de düzeltmeye çalışıyoruz. Bakın Bediüzzaman’ı tanımadığı için; oku bir kitaplarını, Kuran’ı oku, ilgili ayete bir bak. Nereye böyle söylüyorsun sen? Tasaffinin olduğunu Kuran gösteriyor, işte apaçık ayet. Ve Üstad demiyor ki “Hıristiyanlar tasaffi edecek ve Hıristiyan olarak kalacak” demiyor ki.

SUNUCU: Hocam arkadaşlarımız kısa bir VTR hazırlamışlar. (VTR - Cübbeli’nin dünyanın ömrü ile ilgili yanlış açıklaması)

ADNAN OKTAR: Şimdi bak, bir var diyor bir yok diyor, bir var diyor bir yok diyor. Eğer biz bunu düzeltmezsek işte bu, bu şekilde kalacak. Hayır bir tane, iki tane, on tane, yüz tane değil. Bakıyorum konuşmalarına, inceliyorum, akılalmaz hatalar var. Kuran’la tam anlamı ile çelişen, hadis ile tam anlamı ile çelişen yüzlerce hatası var. Nasıl bu kadar pervasız oluyor, nasıl bunları anlatabiliyor? Ben hayret ediyorum. Yani ferahlığına, rahatlığına hayret ediyorum. Etrafındaki insanlar onu uyarmalı değil mi; “Hocam, bir tane değil, iki tane değil, dört tane değil, biraz kendine gel şöyle bir” değil mi, “konuşurken biraz düşünerek konuş” demeleri gerekir. Ki diyorlardır inşaAllah. Allah hidayet versin, Allah aklını fikrini artırsın.

(VTR - Cübbeli’nin saygıdan uzak konuşmaları ve haşa sipariş ile ölme duası iddiası.)

ADNAN OKTAR: Bakın, görüyorsunuz; konuşmaları Kuran’la tam çelişiyor. Bakın, Kuran ayetlerini de verdik, onun söyledikleri de ortada. Kuran’la tam anlamıyla zıt olmasına rağmen bunu rahatça söyleyebiliyor ve etrafındaki insanlar da bunu uyarmıyorlar herhalde. Ama inşaAllah bundan sonra umuyorum uyarırlar. Çünkü birçok insanın -Allah esirgesin-imanını kaybetmesine, harama girmesine sebep oluyor gibi görünüyor ve çok büyük tehlikeye atıyor, manevi tehlikeye atıyor etrafındaki insanları. İnşaAllah bundan sonra Kuran’a uygun mu, hadise uygun mu diye düşünerek konuşur. Eğer bilmiyorsa da susar inşaAllah, öyle dua edelim artık inşaAllah. Bakın, açtım herhangi bir sayfayı. Diyor ki: “Cübbeli Ahmet’in müteşabih hadisleri yorumlama tarzı gerçekten çok ilginç. Akılla, mantıkla, Adetullah ile uyuşan yönleri çok sınırlı” diyor. “Üstad Bediüzzaman Hazretleri, bir kısım zahiri ulemalar, hadislerin dış anlamına bakarak hüküm veren alimler, o rivayet ve hadislerin zahirine, dış anlamlarına bakıp şüpheye düşmüşlerdir. Veya sıhhatini, doğruluğunu hurafe gibi, masallarda anlatılacak gerçek dışı bir şey gibi yanlış görüp, inkar edip veya hurafevari bir mana verip adeta muhal bir sureti yani adeta imkansız, aklın, vicdanın kanaat ve karar verme özelliğini ortadan kaldıracak özellikte bir şahsı bekler bir tarzda anlattıkları için avam-ı Müslimine, Müslümanlara zarar veriyorlar” diyor Said Nursi. Bakın, aynı benim anlattığım konu. Açar açmaz o çıktı. “MaşaAllah, sanki Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu günleri görmüş gibi isabetli tespitlerde bulunmuş. Merak ediyorum, acaba Cübbeli Ahmet bu sözlerden kendisine pay çıkarıyor mu” diyor. İnşaAllah çıkarır. Önce bu şahsın yapacağı şey Risale-i Nur Külliyatı’nı baştan sona bir okumak. Bilmediği şahıs hakkında söz söylemesi yakışık almaz. İnşaAllah. Evet, var mı Oktar anlatacağın bir şey?

OKTAR BABUNA: Eğer uygun görürseniz, bir ağaç türü var. Bu ağaç türü diğer ağaçları boğarak yok ediyor ve kendisi kalıyor sonuçta. Değişik bir incir türü bu ormanlarda. Bir ağacın etrafına geldiği zaman, onun etrafında böyle sarmaşık gibi kök salmaya başlıyor. Bakın görüyorsunuz burada başladı. Köklerini toprağa doğru uzatıyor. Bunlar toprağa ulaştığı zaman kalınlaşıp büyümeye başlıyorlar. Bakın, burada kökü uzuyor aşağıya, toprağı bulunca topraktan beslenmeye başlıyor ve ağacın etrafında bu gördüğünüz bölümler sonradan oluşmuş diğer bir ağacın etrafındaki bölümler. Büyüyerek, bakın gördüğünüz gibi ikinci bir ağaç oluyor, ortadaki ağacı çürüterek yok ediyor. Onun Güneşini kesiyor, beslenmesini elinden alıyor bu şekilde ve daha sonra diğer çürüyen ağaç da yok olduğu için ortası da boş kalıyor. Fakat son derece dayanıklı. Yani bu onun dayanıklılığını azaltmıyor ortadaki ağacın yok olması. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Bayağı güzel. Evet, başka var mı?

OKTAR BABUNA: Güzel canlılar var Hocam eğer uygun görürseniz.

ADNAN OKTAR: Göster, göreyim. Ekmek, yemek bedava, ondan sonra birbirleri ile kapışıyorlar. MaşaAllah. Allah’ın bunları böyle bu kadar tatlı yaratması Kendisini düşündürmek için. Bir de çok masum, efendi ve tertemiz oluyorlar maşaAllah. Bak o da öyle, gıcır-gıcır maşaAllah. O burun ısırmalık zaten, çilek niyetine yiyeceksin onun burnunu böyle. Bak, masumluk, safiyet, temizlik değil mi, maşaAllah. O iki kardeş birbirine sarılmış yatıyorlar. Cennette bunlar tam anlamıyla akıllıdır, yani insan gibi. Gel dersin gelir, git dersin gider, tabii, bir şey söylersin yapar. Normal konuşursun, cevap verir. Mimikleri de çok insani ve çok çok güzel olacak inşaAllah ahirette. Ahirette her şey akıllı, bir tek hayvanlar değil. Bitkiler, ağaçlar, eşya her şey akıllıdır. Her yerde Allah’ın tecellisi vardır, inşaAllah. Dünyada da böyledir. Bunlar ailece gezintiye mi çıkmışlar? Yanlış mı görüyorum ben, maşaAllah. O dilleri falan kırt diye ısırmak gerekiyor bunların, burun ve dillerini. Aile boyu fotoğraf mı çektirmişler bunlar? Tabii bunlara çok iyi bakmak lazım, çok itina göstermek lazım. Çok nazik varlıklar, maşaAllah. Bu eşek sıpası çok çok tatlı bir hayvan. Bunlar ben anlatamam bunların tatlılığını. Gözleri çok aşırı güzel oluyor bunların. Çok şekerler. Eşek de yazık, çok zavallı hayvanlar mesela eşek hayvanları aşağılıyorlar eşek diye. Halbuki hem çok çalışkan hayvan, hem çok mazlum, hem çok yumuşak başlı garibanın teki yani, bayağı güzel bakışları falan. MaşaAllah bunlar da iki kardeş hatıra fotoğrafı çektirmişler. Bu da tarz yapmış gördüğüm kadarıyla. Bu sincap ne yapıyor; bir şeyler yapıyor, yemek mi yiyiyor? Allah gücünü göstermek için böyle milyonlarca varlık yaratıyor. Anlamadım diyenler ahirette bunu açıklayacaklar, inşaAllah. Yani nasıl anlamadıysa, açıklayacak, izah edecek inşaAllah. Severim onun beyazlığını ben güzelimin. Burun da plastikten yapılmış gibi, maşaAllah. Çok estetik bu hayvanlar maşaAllah. Koşmaları falan da çok mükemmel bunların, görünüşleri değil mi, çok çok mükemmel. Tavşan, bunlar yazık ağzı var dili yok bunların. Kimseye de saldırmaz bunlar gariplerim böyle en mazlumlarındandır bunlar. Bak, yüzündeki ifadenin güzelliğine bak, maşaAllah. Çok anlamlı oluyor yüzleri hepsinin. MaşaAllah. Şefkat hissini çok tahrik eden yönleri var, Allah öyle yaratmış. Yani şefkati şiddetli derinden tahrik eden bir yön maşaAllah. Bak, suluboya ile boyamış gibi bu da maşaAllah. Mesela lacivertin, sarının en güzel renkleri. Bir de şeyi de böyle, rengin derinliği de kadife gücünde, tonunda müthiş güzel görünüyor o zaman. Haliyle o renk insanın gözünü besliyor adeta. Yani herhangi mesela yağlıboyanın bir etkisi olmuyor insanda. Ama bunların üzerinde muazzam bir etki gücü var, çok hayret verici bir gücü var. Bak, mavişlere bak sen. Ama böyle poz vermeleri de çok şaşırtıcı, maşaAllah. MaşaAllah. Tam bu ahir zaman alameti, normalde köpek kedi boğuşurlar, kapışırlar. Her yerde uysallaşmaya başlayan, Mehdi (as) devrinde böyle olacağı, yani vahşi hayvanların birbirleriyle iyi geçineceği belirtiliyor. Hakikaten bunlar da başladı. Mehdi (as) devrinin bir özelliğidir. Evet. Kuzular, çok tatlı varlıklardır, maşaAllah. Hz. İsa (as)’ın da bir lakabıdır biliyorsunuz kuzu. Evet. İnşaAllah. Bunlara böyle bir şey salladın mı artık gözler onunla beraber gidip geliyor böyle. MaşaAllah. Baksana, Allah ne kadar simetrik, düzgün. Hepsine bak, hepsi süslü. Alınlarının iki tarafından. Renklerde simetri var. Her şeyde simetri var maşaAllah. Hepsi Altın Oran ile yaratılıyor. MaşaAllah. Bu yakışıklı da burnunu kuma batırmış herhalde bir şeyler yapışmış. MaşaAllah. Gürbüz, hepsi de gürbüz ama maşaAllah. Yavruları muhteşem güzel oluyor zürafaların. Kendileri de çok zarif hayvanlar ve çok muhteşem görünüşleri. İnsanı hipnotize ediyor adeta görünüşleri, bayağı güzel. MaşaAllah.

Sen bir sayfa aç, bana ver bakayım. “O zatın ikinci vazifesi, İslamiyeti icra ve tatbik etmektir. Birinci vazife maddi kuvvete değil, belki kuvvetli itikat,” Mehdi (as) çok kuvvetli itikada sahip olacak, iman. İhlas, samimi olacak ve sadakat; davasına, Allah’a, Kitaba sadık olacak. “olduğu halde,” bak Mehdi (as)’ın üç özelliğini vermiş Said Nursi, “olduğu halde bu ikinci vazife gayet büyük maddi bir kuvvet ve hakimiyet lazım ki, o ikinci vazife tatbik edilebilsin.” Mehdi (as)’ın ikinci üçüncü dördüncü bütün vazifelerini Said Nursi saymıştır. İkinci vazifesini belirtiyor. Bir kısım kardeşlerimiz biliyorsun Mehdi (as)’ın vazifelerini dörde bölmüşler, üçe bölmüşler. 1. Mehdi Ali, 2. Mehdi Ali, 3. Mehdi Ali diye. Akıllarına sığdıramayınca, bambaşka şekillere sokmaya kalkıyorlar, dine yine zarar veriyorlar. En güzeli, bilmeyenin susması, doğru olanı budur inşaAllah.

Evet, Kuran’dan bir ayet daha okuyayım inşaAllah, bismillah. “Şüphesiz o” Hz. Mesih (as), “Kıyamet saati için bir ilimdir, bir alamettir.” inişi, “öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın.” Yani Mesih (as)’ın inişinden dolayı da ayet ona da işaret ediyor. “... kuşkuya kapılmayın” ebcedi kaç; 2026, maşaAllah.

Zuhruf Suresi 61. “Şeytan” deccal, “sakın sizi Allah’ın yolundan alıkoymasın. Gerçekten o, sizin için açıkça bir düşmandır. İsa (Mesih), açık belgelerle gelince, dedi ki: "Ben size bir hikmetle geldim” İnşaAllah bekliyoruz, gel. Allah’ın izniyle, Mübarek. “ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de.” Katolikliği, Ortodoksluğu, Protestanlığı hepsini ortadan kaldıracak. Bak ihtilafa düştükleri, "Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının ve bana itaat edin" diyor. Tabii, gözümüzün nuru, bir tanemiz, bekliyoruz inşaAllah. Ayetin benim anlattığım bu ikinci işari anlamıdır. İnşaAllah. Bak, "Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru yol budur." Tek Allah’a inanın, diyecek geldiğinde de. Üçleme yok, putları kırın, yanlış hareket etmeyin, tek Allah var, ben de Allah’ın peygamberiyim, diyecek. Kuran ona işaret ediyor. “Sonra, içlerinden birtakım fırkalar ihtilafa düştü...” İşte Ortodoksluk, Protestanlık, Katoliklik. “Artık, acı bir günün azabından vay o zulmetmiş olanlara” diyor. Hz. Mesih (as)’in izahına rağmen itiraz yok. İnşaAllah. Kabul edecekler inşaAllah. Son sözüm, milletçe iyi olalım inşaAllah.

SUNUCU: İnşaAllah, inşaAllah. Sevgili seyircilerimiz, programımız burada bitiyor. Hoşça kalın, sevgi ile kalın.