Önsöz:Bosna Hakkındaki İlk "Perde Arkası" Kitabı

Bosna-Hersek'te 1992-95 yılları arasında yaşanan savaş ve katliam, bütün dünyayı olduğu gibi Türkiye'yi de derinden etkiledi, "efkar-ı umumiye"nin odak noktası oldu. Bosna-Hersek'teki Müslümanların hem Osmanlı'nın tarihsel bir parçası hem de Türkiye halkının ezici çoğunluğunun din kardeşi oluşları, Türk toplumunun hassasiyetini doğal olarak daha da artırdı. Ve bu nedenle, özellikle de savaşın sürdüğü sıralarda, Bosna ile ilgili olarak Türkiye'de çok yazılıp-çizildi. Konferanslar, haber programları, dayanışma toplantıları, kitaplar, dergiler, Bosna'da yaşanan Sırp saldırganlığını ve Müslümanlara karşı uygulanan "etnik temizlik" programını konu edindiler.

Ancak, doğal olarak, Bosna'yı konu alan bu yayın ve etkinliklerin tamamına yakını, cephede ya da diplomasi koridorlarında yaşanmakta olan çıplak gelişmeleri konu ediniyorlardı. Her geçen gün yeni bir boyut kazanan savaş hakkında, olayın derinliklerine inen kapsamlı bir araştırma yapmak mümkün değildi çünkü. Gerçi hemen herkes tarafından hissedilen bir gerçek vardı ortada; Batı dünyası, ya da Batı içindeki birileri, Bosna'ya bilinçli olarak cephe alıyor ve dolaylı yoldan Sırplara destek veriyorlardı. "Çifte standart" gibi hafif terimler, bu tavrı açıklamaya yetmiyordu. Ama kimlerin neden Sırpların arkasında olduğu sorusuna açık bir cevap getirilemedi.

Biz ise baştan beridir, diğer bazı başka konularda olduğu gibi, Bosna'da yaşanan savaşın da önemli bir "perde arkası" olduğunu savunduk. Bu denli sistemli bir "etnik temizlik" operasyonunun, Batı dünyasına egemen olan iradeden, ya da en azından Batılı bazı güç odaklarından "yeşil ışık" almadan gerçekleştirilmiş olamayacağına işaret ettik. Bu ise, iddialı bir tezdi ve dolayısıyla ispatlanması için geniş bir araştırma ve zaman gerekiyordu. Elinizdeki kitap, bu nedenle, Bosna'daki savaşın—"barış" mı, ateşkes mi olduğu tartışılır bir anlaşma ile—sona ermesinden 1.5 yıl sonra yayınlanıyor. Ve, bildiğimiz kadarıyla, hem Türkiye'de hem de dünyada, "Bosna'daki savaşın perde arkasını" bu denli kapsamlı bir biçimde ele alan ilk kitap olma özelliğine sahip.

Neden Bosna-Hersek'le bu denli yakından ilgilendiğimiz sorusuna verilecek en önemli cevap ise, 1992-95 yılları arasında bu ülkedeki Müslümanlara yönelen Sırp saldırganlığının tümüyle "anti-İslami" bir kimlik ve niyet taşıyor olmasıdır. Bir başka deyişle, saldırı "Boşnak"lara değil, Müslüman kimliğinin kendisine yöneliktir ve dolayısıyla yeryüzündeki her Müslümanı ilgilendirir. Bosnalılar, Kuran'da tarif edilen "yalnızca; 'Rabbimiz Allah'tır' demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarılanlar" (Hac Suresi, 40) ayetine uygun bir biçimde saldırıya uğramışlardır. Bundan dolayı da, "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: 'Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla' diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?" (Nisa Suresi, 75) hükmü gereği, bu Müslümanların "müdafa-i hukuk"u için mücadele etmek, tüm diğer Müslümanların görevidir. Bu kitap, bu görevi, "düşman"ın maskesini indirmek yoluyla ifa etmek ve tüm Müslümanları da bu konuda hassasiyete çağırmak amacını gütmektedir.

Bu arada belirtmek gerekir ki, bu kitapta ortaya konan çalışma, daha önce de diğer bazı kitaplarımızda kısmen ortaya konmuş, en son olarak Yeni Masonik Düzen: Dünyanın 500 Yıllık Gerçek Tarihi ve Dünya Düzeninin Gizli Yöneticileri adlı kitabımızda kısmen ele alınmıştı. Bu kitap, önceden temeli atılan ve söz konusu önceki çalışmalarımızda kısa da olsa değinilen bir tezin olgunlaşmış son halidir.

Yine belirtmek gerekir ki, kitapta hiçbir zaman ülke içindeki tek bir kişiyi ya da kurumu hedef almak ya da "hedef göstermek" gibi bir amaç güdülmemiştir. Bosna-Hersek hakkındaki düşüncelerini ortaya döktüğümüz bazı medya temsilcilerinin adları, sahip oldukları ideolojinin ya da misyonun eleştirilebilmesi için anılmışlardır.

Bu kitabın yayına hazırlandığı sıralarda, Sırbistan lideri Slobodan Milo§evi¡ büyük bir halk muhalefeti ile karşı karşıyaydı. 1996 Kasımı'nda yapılan ve muhalefetin başarısı ile sonuçlanan yerel seçimler, Milo§evi¡ tarafından iptal edilmişti ve buna isyan eden muhalefet de 11 haftadır Belgrad sokaklarını aşındırıyordu. Bu tablodan ileriye doğru yapılacak bir projeksiyon, Milo§evi¡'in iktidarının çok da uzun sürmeyeceğine işaret etmektedir. Ancak akılda tutulması gereken önemli bir nokta, Sırbistan'daki "muhalefet"in Milo§evi¡'ten herhangi bir reel farkı olmadığıdır. Muhalefet hareketinin en önemli lideri Vuk Dra§kovi¡, 1980'lerin başında şoven Sırp milliyetçiliğini ve onun anti-İslami komplekslerini Milo§evi¡'ten de önce seslendiren kişidir. Aynı şekilde muhalefetin ikinci önemli lideri görünümündeki Zoran Cinci¡ de, Çetnik ideolojisinin önde gelen savunucularındandır. Dolayısıyla, Belgrad'daki muhtemel bir iktidar değişikliğinin, kitap boyunca inceleyeceğimiz milliyetçi/masonik iktidar odağında bir değişiklik yapması olası gözükmemektedir. Yine aynı nedenle, Milo§evi¡'in muhtemel düşüşü, kendisini 80'li yılların başından bu yana destekleyen Batılı güç merkezlerinin stratejik hesaplarında da ciddi bir karmaşa yaratmayacaktır. Kukla liderlerin düşmesi, yerlerine yenileri bulunduğu sürece, hiçbir zaman büyük bir sorun olmamıştır zaten.

Son olarak, elinizde tuttuğunuz kitabın, Bosna-Hersek ya da Sırp milliyetçiliği hakkında yazılmış olan başka herhangi bir kitaptan son derece farklı olduğunu vurgulamak gerekir. Kitap, Bosna-Hersek'in ya da Sırbistan'ın tarihini anlatmak gibi bir amaç gütmemektedir; yalnızca Müslümanlara yönelen Sırp saldırganlığının perde arkasını ve bunun büyük kısmını oluşturan uluslararası bağlantılarını araştırmak için yazılmıştır. Bu nedenle, kitaptan kesintisiz ve homojen bir tarih anlatımı beklemek doğru olmaz. Tarihin bazı dönemleri üzerinde yoğun biçimde durulmuş, bazıları ise kısaca geçilmiştir.

Ve temel amaç, başta da belirttiğimiz gibi, Sırp saldırganlığının arkasındaki gerçekleri ortaya dökerek, Bosna hakkındaki bilinç ve hassasiyeti artırmak ve böylece yalnızca Müslüman oldukları için baskı ve katliama tabi tutulan Bosnalı Müslümanlara destek verebilmektir. Savaş boyunca kahramanca yürüttükleri mücadele, tüm Müslümanların olduğu gibi, bizim de mücadelemizdir. Ve umulur ki, aynı saldırganlıkla bir kez daha yüz yüze geldiklerinde, tüm İslam dünyasından, daha da büyük, bilinçli ve somut bir destek bulacaklardır.