Böcekteki Tasarım

Böcekteki Tasarım

Milyonlarca böcek türünü tek tek inceleyecek olursak her birinin farklı bir yapıya sahip olduğunu görürüz. Sadece kanatları açısından bile, birbirine benzemeyen birçok çeşit vardır. Mesela kelebeğin kanatlarıyla sineğin kanatları tamamen farklı tasarıma sahiptir, aynı şekilde yusufçukla çekirge, hamamböceğiyle karınca, arıyla pire gibi, böcek olduğu halde, son derece farklı tasarıma sahip, henüz tam sayısı belirlenememiş milyonlarca böcek vardır. Böceklerin her birinin sahip olduğu özellikleri tek tek burada incelememiz mümkün değildir, ancak böceklerin yapılarındaki bazı ortak tasarımları inceleyebiliriz.

Dış kabuk

Daha önce de belirttiğimiz gibi, böcekler her türlü iklim koşulunda yaşayabilecek özelliklere sahiptirler. Bu özelliklerin başında vücutlarının dış yüzeyini saran kitin tabakası gelir. Böcekler, bir iskelete sahip değildirler. Bunun yerine vücutlarını bir zırh gibi saran dış iskelete sahiptirler. İşte bu zırhın ana maddesi kitindir. Kitin son derece hafif ve incedir. Bu nedenle böcekler onu taşımakta hiçbir zaman zorlanmazlar. Böceğin bedenini dışardan sarmasına karşın, iskelet işlevi görecek kadar sağlamdır. Ama aynı zamanda da son derece esnektir. Vücut içinden uçları kendine bağlı olan kasların kasılıp esnemesi ile hareket edebilir. Bu, böceklere hareketlerinde çabukluk kazandırdığı gibi, dışarıdan gelecek darbelerin etkisini de azaltır. Üzerindeki özel kaplama maddesi nedeniyle dışarıdan içeri su geçirmez. Vücut içindeki sıvıları da dışarı çıkarmaz.Sıcaktan hatta radyasyondan etkilenmez. Çoğu zaman etrafa tam uyum sağlayacak bir renktedir. Bazen de caydırıcılık sağlayacak kadar parlak olabilir.

Kitin maddesi, bilim adamları ve tasarımcıların yapay olarak üretmeyi hayal ettikleri bir maddedir. Özellikle Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren, kitin kullanılarak üretilebilecek malzemelerin ve araçların tasarımı yapılmıştır.

Uçuş sistemleri

Eldeki fosillere göre, böcekler en az 350 milyon yıldır uçmaktadırlar, hem de tüylere ve kaslara ihtiyaç duymadan. Elbette ki, kuşların nasıl uçtuğunu açıklayamayan evrimci bilim adamları için böceklerin nasıl uçtuğunu açıklamak daha da zor bir sorun haline gelmektedir. Fosil kayıtlarına göre, böcekler günümüzdeki halleriyle, bundan yaklaşık 350-400 milyon yıl önce, aniden ortaya çıkmaktadırlar. Evrim teorisi açısından bir diğer sorun ise bu böceklerin hiçbir değişim ve evrim geçirmeden günümüze kadar gelmiş olmalarıdır. Yani 400 milyon yıl önce yaşayan bir hamamböceği veya yusufçukla günümüzde yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur.

Böceklerin farklı uçma sistemleri ise diğer bir yaratılış örneğidir. Birçok böcek türü kuşlarınkinden de üstün uçuş becerilerine sahiptir. Kral kelebeği Kuzey Amerika’dan Orta Amerika’nın içlerine kadar uçabilir. Sinekler ve yusufçuklar ise havada asılı durabilirler. Böceklerin kanatları da farklı tasarımlara sahiptir. Kimi böceklerde iki, kimilerinde dört kanat vardır. Bazı böceklerin kanatları içeri katlanır ve üzerinde koruyucu bir kabuk vardır; bazıları zar kanatlı, kelebek gibi böcekler ise pul kanatlıdır. Her kanat türü kendi içinde ayrı bir mükemmellik sergilemektedir. Böceklerin kanat eklemi, mükemmel esneme özellikleri olan resilin adlı özel bir proteinden oluşmuştur. Hem doğal hem de suni kauçuktan çok daha üstün özellikleri bulunan bu madde, laboratuvarlarda kimya mühendislerince halen üretilmeye çalışılmaktadır. Resilin, esneme-bükülme yoluyla üzerine yüklenen tüm enerjiyi depolayan ve üzerine etki eden kuvvet kaldırıldığında bu enerjiyi tümüyle geri verebilen bir maddedir. Bu açıdan bakıldığında resilinin verimi %96 gibi çok yüksek bir değere ulaşmaktadır. Bu sayede kanadın yukarı kaldırılması sırasında harcanan enerjinin yaklaşık %85’i depolanmakta ve aşağı kanat hareketinde bu enerji yeniden kullanılmaktadır. Göğüs duvarları ve kaslar da bu enerji birikimine imkan tanıyacak özel bir yapıda yaratılmıştır. Bu sayede ortaya olağanüstü bir enerji çıkar ve kanatların saniyede 200 (balarısı) hatta 1.000 (tatarcık) kere titremesi mümkün olur.114

-Sinek kanadı (sağda).
Böceklerin kanat eklemlerinde bulunan resilin, esneme-bükülme ile sağlanan enerjiyi depo eder. Bunun sonucunda ortaya, saniyede 1.000 defa kanat çırpabilen böcekler çıkmaktadır.

Evrimciler, sadece gövdedeki bazı deri tabakalarının evrim geçirerek kanada dönüşmüş olabileceğini öne sürerler. Söz konusu iddianın zayıflığını bildiklerinden olsa gerek, bunu doğrulayabilecek fosil örneklerinin yetersiz olduğunu belirtmeyi de ihmal etmezler. Bu aşamada böcek uçuşunun nasıl evrimleştiğine dair çeşitli senaryolar üretilmiştir. Trakeal kuram adı verilen birinci senaryoya göre, suda yaşayan böceklerin göğüs trakelerinden karaya çıkınca kanatlar oluşmuştur. Bu teori ortaya atıldığı an, geçersizliği de ortaya konmuştur, çünkü solungaçlarda rastlanan kaslar, kanatlarda yoktur. Ayrıca, böceklerin kanatsız aşamadan, kanatlı aşamaya geçtiğini gösteren bir delil veya ara-geçiş formuna ait fosiller yoktur. Aksine fosil kayıtları ilkel böcek olmadığını, bilinen en eski böceklerin bile günümüzdeki gibi mükemmel uçuş sistemlerine sahip olduklarını göstermektedir. İkinci senaryo olan paranotal kuram ise, bazı vücut bölgelerinin genişlediği, düzleştiği ve zaman içinde kanat haline geldiğini savunur. Bu iddiaya göre böceklerin göğüs bölgesinin üç bölümünden sadece ikisi, evrimcilerin de bilmediği bir sebepten dolayı, bu gelişimi göstermiş ve böylece kanatlar oluşmuştur.

Bu senaryonun bir benzerini, evrimcilerin kuşların uçuşunu açıklamaya çalıştıkları senaryolarında da görmek mümkündür. Ancak iki senaryoyu da geçersiz ve mantıksız kılan ortak unsurlar vardır. Bunların içinde en önemlisi olan fosil kayıtları -bir önceki paragrafta da belirttiğimiz gibi- bu iddiaların tamamen tersini ispatlayan deliller sunmaktadır. İkinci olarak kanatların indirgenemez kompleksliğe sahip olmaları, yani ancak bir bütün halinde olarak işe yaramaları, evrimcilerin öne sürdükleri yarım kanat veya yeni yeni ortaya çıkan kanat teorilerini geçersiz kılmaktadır. Üçüncü olarak genetik açıdan canlıya yeni özellikler ekleyecek veya var olan özellikleri daha iyiye götürecek faydalı mutasyonlar yoktur. Bu sebeple eğer bir canlının DNA’sında, uçma sistemi önceden belirlenmemişse bu canlının DNA’sına rastlantısal mutasyonlarla, yeni ve faydalı bir bilgi eklemek mümkün değildir. Yani doğada kör tesadüflerle bilgi üreten bir akıl ve şuur yoktur. Kanat veya göz gibi bir organın oluşması için üstün güç sahibi bir Yaratıcıya ihtiyaç vardır. Ancak doğada böyle bir şuur yoktur. Zaten evrimci senaryolarda bu tür ayrıntılardan ziyade, senaryoyu hazırlayan kişinin hayal dünyası hikayeye asıl biçimini vermektedir. Bu hikayenin şekillenmesinde ise bilimsel veriler değil, ideolojik saplantılar ağır basmaktadır. Ünlü Fransız zoolog Pierre Paul Grassé “böceklerin kökeni konusunda tam bir karanlık içindeyiz”115 derken aslında bu gerçeği itiraf etmektedir.

-400 milyon yıl önce yaşayan böcekler günümüzdekilerden farksızdır. Bu canlılar, tüylere de kaslara da ihtiyaç duymadan bundan milyonlarca sene önce de uçmaktadırlar. Elbette bu gerçek, evrimciler için büyük bir sorundur.

Oysa sinek kanatlarındaki kusursuz yapı, her türlü “tesadüf” iddiasını geçersiz bırakmaktadır. Exeter Üniversitesi’nden Robin J. Wootton, Scientific American dergisinde yayınlanan makalesinde böceklerin uçuş becerilerini şu şekilde yorumluyor:

Böcekler bütün uçan makineler içinde en çevik ve en çok manevra kabiliyetine sahip olanlardandır… bazı böcekler -az kütle, gelişmiş sinir-duyu sistemleri ve kompleks kas yapısı sayesinde- hayret verici hava akrobasisi örnekleri sergilerler. Örneğin karasinekler hızlı uçuş sırasında yavaşlayıp havada asılı kalır, ters döner ve bu şekilde uçar, dikey dönüş yapar, yuvarlanır ve tavana iniş yapar; hepsi saniyeden az bir sürede gerçekleşir… Böcek kanatlarının işlevlerini ne kadar öğrenirsek, tasarımları da bize o kadar usta ve güzel görünmektedir. Daha önce yapılan yelken karşılaştırmaları şu an oldukça anlamsız gözüküyor. Kanatlar, mühendislerin anladığı terimlerle, yapılar ve mekanizmalar arasında aracı olan, kıvrılabilir yüzeyler olarak ortaya çıkıyorlar. Yapılar geleneksel olarak mümkün olduğunca az deformasyona sebep olacak şekilde, mekanizmalar ise, tüm parçaları önceden tahmin edilebilecek şekilde hareket ettirmek üzere tasarlanır. Böcek kanatları, havayı en iyi şekilde kullanabilmek ve belirli kuvvetlere tepki olarak ortaya çıkan belirli deformasyonlara imkan verebilmek üzere hassas bir şekilde biraraya gelmiş, çok çeşitli elastik özelliklere sahip parçalara sahiptir. Sinek kanatlarıyla boy ölçüşebilecek teknolojik bir yapı yok gibidir.116

Evrimcilerin diğer böceklere göre daha ilkel olarak niteledikleri yusufçuk böceğini incelediğimizde, iddiaların ne kadar bilim dışı ve ideolojik amaçlı olduğu daha iyi ortaya çıkacaktır. Yusufçuklar kanatlarını kendi üzerlerine katlayamazlar ve uçma kaslarının kanatları hareket ettirme şekli diğer böceklerinkinden farklıdır. Sırf bu özellikleri nedeniyle evrimciler yusufçukların “ilkel böcekler” olduğunu iddia ederler. Oysa “ilkel böcek” denen yusufçukların uçuş sistemi bir yaratılış harikasıdır. Dünyanın önde gelen helikopter firmaları bu uçuş sistemini taklit eden modeller üretmişlerdir. Doğa fotoğrafçısı Gillian Martin ise yusufçukları incelemek amacıyla 2 yıl süren bir çalışma yürütmüştür. Bu çalışma sonunda elde edilen bilgiler, bu canlıların son derece kompleks bir uçuş sistemine sahip olduklarını göstermektedir.

Yusufçuğun vücudu, metalle kaplanmış izlenimi veren halkalı bir yapıya sahiptir. Buz mavisinden bordoya kadar çeşitli renklerdeki gövdenin üzerinde çaprazlama yerleşmiş iki çift kanat bulunur. Bu yapı sayesinde yusufçuk, çok iyi bir manevra yeteneğine sahiptir. Uçuşu hangi hızda ve hangi yönde olursa olsun, aniden durup ters yönde uçmaya başlayabilir veya havada sabit durup avına saldırmak için uygun bir pozisyon bekleyebilir. Bu durumda iken olduğu yerde kıvrak bir dönüş yaparak avına yönelebilir. Çok kısa bir zamanda, böcekler için şaşırtıcı sayılabilecek bir hıza; saatte 40 km’ye ulaşır, bu hızla avına çarpar.117 Çarpmanın şoku çok şiddetlidir. Yusufçuğun zırhı hem çok sağlam hem de çok esnektir. Zırhın esnek yapısı çarpmadan doğan enerjiyi emerek böceği rahatlatır, ama aynı şeyi avı için söylemek mümkün değildir. Yusufçuğun avı, çarpmanın yarattığı şok ile ya tamamen sersemler ya da ölür. Çarpışma sonrasında ise yusufçuğun en etkili silahları olan arka bacakları devreye girer. Uçuş sırasında arkaya doğru kıvrık olan bacaklar, hızla öne açılarak sersemlemiş olan avı havada yakalar. Artık sıra çelikten farksız olan alt çeneye gelmiştir. Av kısa sürede parçalanarak yenir.

Çok yüksek hızlarda uçarken ani manevralar yapabilen yusufçuğun görme yeteneği de kusursuzdur. Yusufçuk gözü, dünyanın en iyi böcek gözü olarak kabul edilir. Her birinde 30.000 kadar ayrı mercek bulunan bir çift göze sahiptir.118 İki yarım küreye benzeyen ve başının yarısı kadar yer kaplayan gözler, böceğe çok geniş bir görüş sahası sağlar. Yusufçuk gözleri sayesinde neredeyse arkasında olup bitenleri bile gözleyebilir.

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi, evrim teorisini savunanlar tarafından verilen örneklerin hiçbir anlamı yoktur. Yusufçuk da diğer böcekler gibi yaratılış harikası sistemlerle donatılmıştır. Bunların bir tanesi için bile ilkel terimini kullanmak ya feraset eksikliğinin ya da kasıtlı bir çarpıtmanın sonucudur. Elimizdeki en eski yusufçuk fosilleri ile bugün yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. Bu en eski fosillerden önce yaşamış hiçbir “yarım yusufçuk” veya “kanatları yeni yeni beliren yusufçuk” kalıntısı yoktur. Bu canlılar da, diğer türler gibi, bir anda ortaya çıkmış ve bugüne kadar değişmeden gelmişlerdir. Çeşitli böceklerde karşılaştığımız mükemmel uçuş sistemleri, hayali senaryoların değil, üstün bir aklın tasarımıyla ortaya çıkmış kompleks sistemlerdir. Tüm bu canlıları Allah yaratmış ve canlılar hiçbir “evrim” geçirmemişlerdir.

-Yusufçuk, sahip olduğu özel yapı sayesinde oldukça ilginç bir uçuş tekniğine sahiptir. Aniden durup ters yönde uçabilir, havada sabit asılı kalabilir. Evrimcileri şaşırtan bu yapı, üstün bir yaratılış harikasıdır.

-Yusufçukların uçuş sistemi müthiş bir komplekslik içerir. Dünyanın önde gelen helikopter firmaları, bu uçuş sistemini taklit eden modeller üretmişlerdir.


 

-Yusufçuğun gözleri, dünyanın en kompleks böcek gözü olarak kabul edilir.

-Yusufçuk, üstün uçuş tekniği sayesinde avını havada yakalar. Çelik gibi güçlü olan alt çene ise parçalama görevini üstlenir

Ayaklar

Böcekler sadece mükemmel uçuş veya son derece kompleks görme sistemlerine değil, tek tek incelendiğinde her biri ayrı bir tasarım harikası olan sayısız organ ve sisteme sahiptirler. Son günlerde, çok basit bir canlı olarak görülen karıncaların ayaklarını inceleyen bilim adamları hem mükemmel bir tasarımla hem de robot üreticilerine ilham verecek bir sistemle karşılaştılar. Massachusetts Üniversitesi biyologlarından Elizabeth Brainerd ve ekibi, Harvard ve Würzburg Üniversiteleri ile ortak olarak, karıncaların ve arıların nasıl olup da tavan gibi yüzeylerde ters ve dikey olarak yürüdüklerini araştırmış ve ilginç sonuçlara ulaşmışlardır. Cam yüzeylerde hızla ilerleyen arılar ve karıncalar kameraya çekilmiş ve bu böceklerin ayaklarında bulunan yapışkan organların diğer canlılardan farklı olduğu ortaya çıkmıştır. Örnek olarak bir tür kertenkele türü olan geko verilmiştir. Gekoların ayaklarındaki yapışkan yastıklar her adımın sonunda yapıştığı yüzeyden sıyrılmaktadır. Bu ise yavaş ve statik bir harekete yol açmaktadır. Böceklerin sahip oldukları sistem ise çok daha dinamik bir yapı sergilemektedir. Brainerd bu konuda şu yorumları yapmaktadır:

Karıncaların ve arıların ayakları hayret verici şekilde kompleks yapılardır. Mikroskopla incelendiğinde, her bir ayak boğanın boynuzlarına benzeyen bir çift pençeye sahiptir, bu pençelerin arasında yerleşmiş olarak, arolium adı verilen yapışkan ayak yastıkları vardır. Böcek bir yüzeyde koştuğu zaman pençeler yüzeyi yakalamaya çalışıyorlar. Eğer pençeler yüzeyi yakalayamazsa geri çekiliyorlar ve devreye yapışkan yastıklar giriyor. Ayak yastığı hızla açılıyor ve kanla şişiyor ve pençelerin arasından çıkarak yapışkan yastığın yüzeye yapışmasını sağlıyor. Daha sonra sönüyor ve geri katlanıyor. Bütün bu işlem sadece saniyenin on veya yüzde biri kadar bir sürede tamamlanıyor ve böcek hızla ilerlerken, şimşek gibi her adımda tekrarlanıyor. Ayrıca, ayak yastığı, ıslak bir kağıt parçasının pencere camına yapışması gibi, böceklerin yumuşak yüzeylere yapışmasını sağlayan bir sıvı salgılar. Aroliumun dinamik doğası, yüzeye bağlı olarak farklı yapışkanlık seviyeleri sağlamaktadır.119

-Robot üreticileri, canlıların üstün tasarımlarını örnek almaktadırlar. Günümüzde, karıncalar taklit edilerek yapılmış robotlar mevcuttur.

Dahası, araştırmacılar pençelerin hareketini kontrol eden tendonların sadece pençelerin geri çekilmesinden değil, ayak yastığını hareket ettirmekten de sorumlu olduğunu bulmuşlardır. Bu sistem, mekanik ve hidrolik sistemlerin birleşmesiyle ortaya çıkmış mükemmel bir tasarımdır. Robot üreticileri bu sistemi taklit ederek tıp alanında kullanılacak küçük robotların üretimi üzerinde çalışmalarını sürdürmektedirler.

-Gekolar, ayaklarında özel yapışkan yastıklara sahiptirler. Bu sayede söz konusu canlılar, tavan ve duvar yüzeylerinde rahatlıkla yürüyebilmektedir.

Anten

-Böcekler, haberleşmek için kimyasalları kullanır ve bunları antenleri sayesinde analiz ederler.

Böceklerin antenleri de özel bir tasarım sergiler. Bu canlılar çevrelerinde olup biten olaylardan antenleri sayesinde haberdar olurlar. Haberleşmek için kullandıkları kimyasallar, antenler tarafından yakalanır ve analiz edilir. Antenler kimi zaman dokungaç olarak değerlendirilse de asıl görevleri, böceğe hassas bir koku duyusu sağlamaktır. Antenin üzerinde çok sayıda koku siniri sıralanmıştır, bu sayede böcek, yiyecekleri koklar, karşı cinse ait, feromon adı verilen kimyasal habercileri veya koku taşıyan molekülleri tespit eder. Bu antenler karınca, balarısı gibi böceklerde, kimlik belirleme ve kimyasal iletişim için de kullanılır. Bu canlılar karşı tarafa antenleriyle dokunarak aldıkları kimyasal sinyalleri analiz eder ve karşı tarafın dost mu yoksa düşman mı olduğunu tespit ederler. Sivrisinekler, antenleriyle sesleri de yakalayabilirler. Ayrıca antenler estetik bir görüntünün oluşmasında da önemli bir role sahiptirler.

Böceklerin hassas antenleri, haberleşmek için kullandıkları kimyasalları, bir robot gibi tasarlanmış vücutları, her türlü koşulda yaşamalarını sağlayan dayanıklı yapıları, savunma ve saldırı amaçlı kullandıkları zehirleri, diğer canlılarla girdikleri ortak yaşam şekilleri, kelebek gibi kimi böceklerin sahip oldukları estetik doku, metamorfoz, avlanma ve kamuflaj taktikleri gibi sayısız özellik tek tek incelendiğinde, ortaya çok geniş ve karmaşık bir tablo çıkmaktadır. Kütüphane dolusu kitaplara konu olan bu özellikler, aslında böcekler hakkında bilebildiğimiz kısıtlı bilginin sonucu ortaya çıkmıştır. Daha keşfedilmemiş veya incelenmemiş milyonlarca böcek vardır ve bunların her biri ayrı bir tasarımla donatılmıştır. Bilinen ve en çok araştırılmış olan böcekler ise insana hayret vermeye yetecek sayısız özelliklere sahiptirler.

-Arılar, antenleri sayesinde birbirleriyle kimyasal bir iletişim kurabilmektedirler.

Örneğin en çok incelenenlerden arı, karınca ve termit gibi böcekler, süper-organizma olarak adlandırılmaktadırlar. Bu böcekler son derece gelişmiş bir sosyal sisteme sahiptirler. Çeşitli salgıları kullanarak kimyasal haberleşme sistemini kullanırlar. Oluşturdukları kolonilerde organizasyon ve iş bölümü yaparlar. Gökdelenlerle kıyaslanabilecek yuvalar, mükemmel petekler inşa edebilirler. Kimi karınca türleri tarımla, terzicilikle, kimi arılar çömlekçilikle uğraşırlar. Arılar bal ve balmumu üretirler. Kimi böcekler metamorfoz geçirirler. Bir önceki aşamada ağaç yaprakları yiyen bir tırtıl, ikinci aşamada karşımıza rengarenk bir kelebek olarak çıkar. İpekböcekleri en değerli ipliklerin üreticisidirler. Çekirgeler, pireler, bütün rekorları kıran sıçramalar yaparlar. Ateş böcekleri kendi ışıklarını, en ekonomik şekilde üretirler. Bazı böcekler, bitkilerle veya diğer böceklerle ortak yaşam sürerler. Böcekler hız, uçuş, sıçrama, koşma rekorlarını kıracak özellikler sergilerler. Burada sadece çok küçük bir kısmı sayılan böceklerin farklı özellikleri, mükemmel formları ve büyük bir çeşitlilikte karşımıza çıkmaları durumunda, böceklerin kökenini genel olarak açıklayamayan evrimciler, bu özel tasarımlar karşısında ise bilinen eski açıklamalarını tekrarlamaktan öteye gidememektedirler.

Böceklerin İlginç Davranışları

-Canlıların arasındaki kusursuz iş bölümü, kullandıkları salgılar sayesinde geliştirdikleri sosyal sistem ile oluşmuştur. Hatasız işleyen bu sistemle termitler dev yuvalar inşa etmekte, arılar son derece geometrik petekler oluşturmakta, karıncalar hiç yorulmadan yuvalarına yaprak taşımaktadırlar.

Böcek davranışları, evrim mekanizmaları açısından incelendiğinde, daha anlamlı bir hale gelmektedir. Bu davranış şekilleri, sahip oldukları özelliklerle evrimin temel mekanizmalarını geçersiz kılmaktadırlar. Bu tür davranışların en gelişmişi, bir önceki bölümde kısaca değindiğimiz gibi sosyal bir organizma olarak yaşayan böceklerde görülür. Evrimciler açısından bu davranışlar arasında belirli bir köprü kurmak mümkün değildir. Bu yüzden her davranış ayrı olarak incelenir ve evrim teorisi çerçevesinde mantıklı bir şekilde izah edilmeye çalışılır. Bu tür bir açıklama ise her davranış için yeni bir evrim hikayesi anlamına gelmektedir. Tanınmış evrimcilerden Prof. Dr. Ali Demirsoy bu hikaye yöntemini şu şekilde yorumlamaktadır:

Canlının yaşam sürecinin her evresinde, doğa koşullarıyla ve yaşadığı ortamdaki diğer canlılarla ilgili olarak kendi türüne özgü birçok davranış görülür… Tüm bu davranışlar belirli fiziksel ve biyolojik kurallara dayandırılabilir. Fakat tümünün tam bir açıklaması bugünkü biyoloji bilgimiz ile olanaksızdır.120

Hayvan davranışlarını bilimsel olarak araştırmak, bu davranışlara sebep olan her türlü fiziksel, kimyasal, biyolojik etkenleri keşfetmek ve bunları somut delillerle ortaya koymak bilimin hedefidir. Ancak, bu davranışları somut delillere dayanmadan, evrim şemasının bir yerine oturtmaya çalışmak bilimin değil, evrim inancının ve ideolojisinin bir uygulamasıdır.

Halbuki örnekleri incelediğimizde, böcek davranışlarının diğer canlılarda olduğu gibi tesadüfi bir mekanizmanın, kademeli bir evrimin sonucu olarak değil,üstün bir yaratılışın eseri olarak, bir bütün halinde ortaya çıktığı kolayca anlaşılacaktır.

-Karıncalar, yuvalarının belli bölgelerinde mantar yetiştirmek için tarım faaliyeti yaparlar, terzilik yaparak yapraklardan yuva dikerler ve birbirleri ile tüm haberleşmelerini antenleri sayesinde gerçekleştirirler.

Böcek davranışlarının en ilginç olanlarına, bu tür süper organizma kolonilerinde rastlarız. Büyük bir karınca kolonisi tek bir vücut gibi çalışabilmektedir. Koloni içinde tam bir düzen ve disiplin hakimdir. Karıncalar feromon adlı kimyasalları kullanarak antenleriyle haberleşirler. Bilim adamları iki farklı tür feromon olduğunu düşünmektedirler. Birincisi genel etkilere ikincisi ise alarm gibi anlık etkilere sahiptir. Bir koloni diğerinden, kendine has kokusu sayesinde ayrılır.

Koloni içinde her karıncanın belirli bir görevi vardır. Doğumdan itibaren herkes kendi görevini eksiksiz olarak yerine getirmek için uğraşır. Bu üstün organizasyonun en ilginç özelliklerinden biri de karıncaların fedakar davranışlarıdır. Tehlike veya savaş sırasında her bir karınca hiç düşünmeden canını feda etmeye hazırdır. Yaralanan veya vücudundan parça kopan karıncalar bile geri dönüp kaçmazlar. Bazı karıncalar birer canlı bomba haline dönüşerek asit keselerini şişirir ve düşmanın ortasında kendilerini patlatırlar. Bu ilginç özelliklerin yanı sıra karıncaların bazıları diğer kolonilerin pupa halindeki yavrularını çalar ve onları köle olarak kullanırlar. Yuvaların belirli bölgelerinde mantar yetiştirebilmek için tarım faaliyeti yaparlar, öz sularını içtikleri bazı böcekleri yetiştirerek hayvancılık yaparlar. Bitkiler veya diğer hayvanlarla ortak yaşam (simbiyoz) ilişkisine girerler. Terzicilik yaparak yapraklardan yuva dikerler.

Arı ve termit kolonileri de kendilerine özgü davranışlar sergilerler. Balarıları mimari becerilerini sergileyen mükemmel petekler inşa ederler. Kimyasal haberleşmenin yanı sıra, arı dansı adı verilen bir yöntemi kullanarak iletişim kurabilirler. Karıncalarda görülen savunma ve fedakarlık onlarda da vardır. Böceklerin karmaşık ilişkileri sadece bu kadar türle sınırlı değildir. Hangi böceği incelersek inceleyelim, farklı bir davranışla veya değişik bir sistemle karşılaşmak mümkündür. Karıncalar diğer böcekleri esir alırken, bazı böcekler de koloni halinde yaşayan böcekleri veya onların kokularını taklit ederek yuvada parazit olarak yaşamaktadırlar. Bazı böcekler diğerlerinin besinlerini çalarak yaşarlar.

Bu örnekleri artırmak mümkündür. Bu örneklerle birlikte bir gerçek tüm açıklığıyla ortada durmaktadır. Yüz milyonlarca yıldır hayatta olan, ilk yaratıldığı şekli ve özellikleriyle hiç değişmeden günümüze kadar ulaşan böcekler evrim teorisini hezimete uğratmaktadır. Bu gerçeği daha iyi kavramak için böcek davranışlarını evrim teorisinin mekanizmalarıyla karşılaştırmak yeterli olacaktır.