Ya Göz Kapaklarımız Olmasaydı...

Ya Göz Kapaklarımız Olmasaydı...

Gözler vücudun dış dünyaya açılan pencereleridir. Bu pencerelerin korunması ve bakımı özel bir sistem sayesinde sağlanır. Göz kapakları, mükemmel bir şekilde işleyen bu sistemin en önemli parçalarından birisidir. Göz kapaklarının görevi, göz küresini korumakla birlikte "konjonktiva" (Göz küresini göz kapaklarıyla birleştiren ince zar) ve "kornea"yı (Gözün dış tabakasını) her an belli bir nem oranında tutmaktır. Göz kapaklarının iç kısmında bulunan konjonktiva adlı katmanın damarları, uykuda oksijen alamayan gözün dış tabakasını besler. Gözün şeffaf tabakası olan kornea görüntüyü engellememesi için damarlardan arındırılmıştır. Korneayı oluşturan hücreler gözlerimiz açıkken havadan oksijeni direkt alırken, uykuda ise göz kapaklarının hemen arkasındaki zengin damar ağı sayesinde beslenmeye devam ederler.
Gerektiği zaman göz yuvasının üstünü tamamen ve sıkıca örtebilen göz kapağının derisi, vücudun diğer kısımlarına göre çok daha incedir. Göz kapağı derisinin alt tabakası yağsız ve çok gevşektir. Eğer göz kapağının derisi kalın ve yağlı bir yapıya sahip olsaydı, gözlerin açılıp kapanması oldukça zor bir işlem olurdu.
Herkes gün içinde hiç farkında olmadan binlerce kez gözlerini kırpar. Bu hareket istem dışı olarak yapılır ve bu sayede gözler yoğun ışık temasından ve yabancı maddelerden korunur. İşlemin otomatik olarak yapılması da çoğu insanın farkında olmadığı bir nimettir.
Bu temizlenme otomatik olarak yapılmasaydı ne olurdu? Böyle bir durumda insan göz kırpmayı yalnızca gözünün içinde rahatsız edici miktarda toz ve yabancı madde biriktiğinde hatırlardı. Bu da gözün mikrop kapmasına neden olurdu. Gözler tamamen temizlenemediğinden puslu, bulanık bir görüntü meydana gelirdi. Göz kırpmak büyük bir külfet olur, insan gün boyunca sürekli göz kırpmayı unutmamaya konsantre olmak zorunda kalırdı.
Her birkaç saniyede bir göz kırpıldığında göz kapakları tıpkı araba camı silecekleri gibi gözleri göz yaşıyla yıkar. Uyku sırasında ise göz kapakları kapalı olduğu için gözler kurumaya karşı otomatik olarak korunur.

1. Levator göz kapağı superioris
2. Orbital septum
3. Göz kapağı çevresi
4. Göz kapağı kıkırdağı
5. Gözyaşı deliği
6. Kirpikler
7. Tarsal bezleri

Göz kapağının içinde bulunan bezler gözyaşı üretimi yaparlar. Her göz kırpmasında -ki bu her 5-10 saniyede bir istemsiz olarak meydana gelir- ve gözyaşı gözün tüm yüzeyine eşit olarak dağılır. Aynı zamanda bu bezlerden salgılanan yağ ile kirpikler de kaplanır. Bu kaplama sayesinde kirpikler yukarı doğru kıvrılarak, gözün görme alanını açar ve estetik bir görünüm kazanırlar. Bunların her biri elbette ki muhteşem detaylardır. Gözdeki mükemmel yapı herşeyin Rabbi olan Allah'ın yaratmasıdır.
Göz kapağı, kavisli göz yapısının üstüne kusursuz olarak oturan bir mekanizmadır. Bu mükemmel uyum sayesinde, göz kapağının açılıp kapanması esnasında gözün ön yüzeyinde temas edilmeyen hiçbir nokta kalmaz. Göz kapağı, gözü bu şekilde kusursuz olarak sarmasaydı, kalan boşluklardaki yabancı maddelerin temizlenmesi mümkün olmayacaktı.
Açılıp kapanma esnasında, göz kapağının içinde bulunan özel bir bezden (meibomius bezi) salgılanan yağlı bir salgı kapakların birbirlerine yapışmalarını engeller ve göz kapaklarının kaymasını kolaylaştırır.
Göz kapağının uyurken kapalı durması da çok önemlidir. Eğer göz kapağı uyurken kapanmasaydı, uyumak insan için son derece zor olacaktı. Uyuyabilmek için karanlık bir odaya ihtiyaç olacak, gündüzleri hiç uyunamayacaktı. Uyku esnasında açık kalan gözler ise her türlü dış etkiye karşı savunmasız kalacaklardı.
Göz kapaklarının önemini daha iyi anlamak için mevcut durumun tam tersini düşünelim. Eğer göz kapağı diye bir şey olmasaydı yeryüzündeki insanların tamamı çok kısa bir süre içinde kör olurdu. Gözün en dış tabakasını oluşturan kornea kuruyacak, göz kısa bir süre sonra görevini yapamamaya başlayacaktı. Göze girecek küçük bir toz tanesi bile zamanla büyük problemler yaratacak, göz hemen mikrop kapacaktı. En küçük darbelere karşı korumasız kalan göz her an kör olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktı.
Örneğin “lagoftalmi” adlı hastalıkta göz kapakları ya tamamen kapanamaz veya çok zor kapanır. Bu durumda korneanın nemlenmesi tehlikeye gireceğinden, korneada kuruma ve yeterince yıkanamadığı için de enfeksiyonlar görülür. Bu hastalığın uzun süre devam etmesi durumunda ise açıkta kalmaya bağlı olarak gözün dış tabakalarının soyulması, kornea ülserleri, gözün delinmesi ve körlüğe kadar ilerleyen sonuçlar kaçınılmazdır. Hastalar gözlerini antibiyotikli merhemlerle sürekli nemlendirmeli ve mikrop barındırmayacak halde tutmalıdırlar. Aksi takdirde sabaha kadar sürekli açık kalan göz, sabah uyanıldığında kurumuş ve her türlü toz ve kirle dolmuş bir hale gelir.