Sünger Gözeneklerinin, Mikroskop Altında Ortaya Çıkan İncelikleri

Sünger Gözeneklerinin, Mikroskop Altında Ortaya Çıkan İncelikleri
SÜNGERLER NASIL BESLENİR ?

A. Suyun Giriş Yeri
1. Tüp Şekilli Gövde
2. Gözenekler

Süngerler, üzerlerindeki ostia adı verilen yüzlerce gözenekten suyu emerek beslenirler. Süngerin içindeki yakalayıcı hücreler, suda akıntı meydana getirecek şekilde küçük pompalar gibi hareket ederler. Su, hücrelerin içine ulaşınca, bu hücreler besini ayrıştırırlar. Filtre edilmiş olan su ise, osculum denilen bir kapıdan dışarı atılır.


Süngerin dış delikleri, dallanıp budaklanan geçit ve kanallarla adeta bir labirenti andırır. Ancak bu labirent çok profesyonel bir filtre makinesi gibi çalışır. Süngerlerin içindeki kanallar sistemi, büyük delikler ve bunların iç duvarlarını kaplayan küçük gözeneklerden oluşur. Süngerin yüzeyindeki büyük deliklerden giren su, gözeneklerden geçerken, içerdiği besin maddeleri özel hücreler tarafından süzülüp alınır. Besinler alındıktan sonra kalan su, çok sayıdaki boşaltıcı delikten dışarıya atılır. Aslında bu birkaç cümleyle ifade edildiği kadar kolay bir işlem değildir. Bu görevi genel hatlarıyla şöyle tarif edebiliriz. Bunu eğer bir insan yapacak olsa, bir kişinin musluğundan akan sudaki bakterileri ayıracak şekilde, suyu mikroskobik düzeyde filtrelemesi gerekse; bunun için kapsamlı bir teknoloji kullanması, akıl yürütmesi, ilmi bilgileri değerlendirmesi ve çeşitli deneme yanılma yöntemlerine başvurması gerekirdi. Üstelik bu göreve, 24 saat boyunca dinlenmeden vakit ayırması ve sonucunda bakterilerin %90'ını yakalaması gerekirdi. Aynı zamanda hiç masraf yapmaması, çevreyi kirletmemesi gerektiği gibi koşulların da eklendiği düşünülürse, süngerlerin filtrelemedeki başarısı daha iyi anlaşılacaktır.Süngeri diğer hayvanlardan ayıran, vücutlarındaki "yaka hücreleri" denilen özel hücreler tarafından oluşturulan odacıklardır. Süngerin kanalları içerisindeki odaları oluşturan bu özel hücreler, "flagellum" adı verilen yapışkan, tüyümsü birer kamçıya sahiptirler. Kamçılı yaka hücreleri iki amaca hizmet ederler: Birincisi kamçılarıyla yaptıkları küçük darbelerle, oksijen ve besin maddeleri taşıyan suyu süngere doğru yöneltirler. Kamçının ileri geri hareketi, sudaki atıkları ve karbondioksidi dışarı püskürtürken, besin ve oksijeni içeri pompalar. İkincisi, yaka hücrelerinin yapışkan halkaları, su ile gelen küçük besin parçalarını yakalar. 10 cm boyunda ve 2 cm kalınlığında bir süngerin 2 milyonu aşkın yaka hücresi vardır ve bu sünger kanallarından günde 110 litre su pompalanabilir.Bu hücreler sudaki bakteri, küçük yosun ve organik atıkları yuttuktan sonra, bunları besin torbacığı denilen hücrelere geçirirler. "Arkeosit" denilen bir başka tür hücre ise, sindirilen besinleri diğer hücrelere iletir. Tüm hücreler arasında yoğun bir oksijen ve karbondioksit değişimi mevcuttur. Bilim adamlarına göre süngerler büyük parçaların yanı sıra bakteri gibi küçük parçacıkları da yakalayıp sindirebildiklerinden dolayı, yeryüzündeki en verimli süzme yöntemine sahiplerdir.Süngerin gövdesi ise "spikül" denilen, küçük iğne benzeri sivri uzantılarla kaplıdır. Sünger iskeletinin en önemli unsurlarından biri olan spiküller, kalker, silis ve keratin bileşiminden oluşurlar. "Spongin" denilen proteinli bir madde de, spikülleri bir ağ gibi örerek iskeleti oluşturur. Kimi süngerlerde iskelet yapısı bağımsız duran spiküllerden oluşurken, kimilerinde bu uzantılar uçlarından birbirleriyle kaynaşmış, sağlam bir kafes şeklindedir. Bir çok sünger yalnızca iskeletlerinin mikroskobik incelemesi sonunda tanımlanabilir; fotoğraftan tanınmaları ise zordur.
Diğer taraftan süngerlerin "arkeosit" adı verilen özel hücreleri, gerektiğinde herhangi bir başka hücreye dönüşebilirler. Asli görevleri filtrelenen besinleri diğer hücrelere taşımak olmasına rağmen, gerektiğinde süngerin içinde ilerleyerek, iskelet oluşumuna yardım ederler. Yalnızca bu kadarla kalmayıp, yumurtaların üretimini ve süngerin çevredeki değişimlere kimyasal ve fizyolojik tepkiler vermesini de sağlarlar. Örneğin, kimi hücreler şişerek ya da karşı harekette bulunarak süngere gelen su akımını düzenlerler.Süngerin kendi kendine ya da tesadüfi etkilerle, böylesine verimli çalışan bir filtreleme sistemine sahip olması kuşkusuz ki mümkün değildir. Bir beyni dahi olmayan süngerlerin, kendi kendilerine suyun içindeki mikroskobik canlılarla beslenmeyi düşünmeleri; bunu mümkün kılacak şekilde hücrelerine özel şekil vermeleri; bunları bir koordinasyon içinde düzenlemeleri elbette ki söz konusu olamaz. (Buradaki beyni dahi olmayan canlı örneği, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için verilmektedir. Canlının beyninin olup olmaması bu üstün özellikleri gerçekleştirebilmesine bir açıklama sunmaz. Çünkü tüm canlılar, gerçekleştirdikleri her işi Allah'ın ilhamıyla yaparlar.) Sünger, teknoloji harikası bir fonksiyona sahipse; bu, yapısındaki her detayın belli bir amaca yönelik, yerli yerinde, en ideal şekil ve özellikte yaratılması dolayısıyladır. Süngeri, besinini sağlayacak muhteşem özelliklerle yaratan, Kuran'da bildirildiği gibi, "Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allah'tır." (Zariyat Suresi, 58)

1. Tropik bölgelerde yaşayan vazo şeklindeki kireçli süngerler
2. Tropik okyanusların derinliklerinde yaşayan cam süngerleri
3. Süngerlerin %90'ını oluşturan demosüngerler