"Hz. İsa (as)'ın İlah Olduğuna İnanırsanız, Cennete Gidersiniz" Mantığı Büyük Bir Tehlikedir

Şu anda Evanjeliklerin ve diğer üçlemeyi savunan Hristiyan mezheplerinden büyük bir bölümünün ahiret anlayışı son derece hatalıdır. Böyle bir inançta Allah için ilmi mücadeleye ihtiyaç yoktur. Ateizm, Darwinizm ve komünizm gibi dinsiz akımlarla mücadeleye gerek yoktur. Böyle bir inançta ibadete de gerek yoktur. Kişi zaten kendi inancına göre Allah'ın rızasını çoktan kazandığını düşünür. Haftada bir kere kiliseye gitmesi yeterlidir. Kimisi bunu bile gerekli görmemektedir. Böyle bir inançta Allah adına güçlük çekmek diye bir kavram yoktur. Söz konusu kişi zaten güçlükle karşılaşacağı ortamlara ve konulara girmez. Böyle bir ortamda insanın nefsi ile çatışan, nefsini ezmesi ve eğitmesi gereken, Allah için fedakarlık yapmasını gerektiren, Allah'a karşı sabır, vefa, kararlılık ve azim gibi temel iman özelliklerini göstermesi gereken hemen hiçbir olay yoktur. Kişi, dünyada dünyayı yaşar; nefsine, ailesine, yaşamına ters gelen hiçbir şeyle karşılaşmaz; zulüm yapsa da, günaha girse de cennetlik olduğunu düşünür. Çünkü Hz. İsa (as)'ın ilah olduğuna inanıyordur. Böyle bir din anlayışında da bu yeterli görülür.Burada elbette bir kısım Hristiyanları ayrı tutmak gerekir. Tabi ki tüm Hristiyanlar bu inançta değildir. Bu tanım, üçleme iddiasını savunan ve yanlış bir cennet anlayışına sahip olan birtakım Hristiyanlara yöneliktir.Böylesine yanlış bir din anlayışında adalet sistemi yoktur. Zulüm yapan ile Allah için iyilik yapan arasında bir ayrım bulunmaz. Çünkü insanlar arasındaki tek ayrım üçleme inancını kabul edip etmemek üzerinedir. Bir insan hayatı boyunca Allah için çile çekse, iyilik yapsa, tüm yaşamı Allah adına fedakarlıklarla geçse bile üçlemeyi reddettiği anda, bu inanca göre cehenneme gidecektir.Samimi Hristiyan kardeşlerimize çağrımız şudur:Her hak dine zaman içinde bidatler dahil edilmiştir. Her hak dini bozmaya çalışmış çeşitli odaklar olmuştur. Hristiyanlığa da söz konusu bidatleri dahil edenler, gerçek dindarlar değildir. Dolayısıyla bunlara körü körüne uymak sonunda ciddi bir pişmanlığı getirebilir. Samimi Hıristiyanlar da doğru olan yolu, Allah'ı tanıyarak; hak olan İncil sözlerine uyarak; vicdanlarına, akıllarına ve imanlarına başvurarak bulmalıdırlar.Dindar olmak için Allah korkusu gerekir. Allah sevgisinden kaynaklanan derin Allah korkusu ile ibadetler zevkle ve tavizsiz yapılır, zorluklara güzel bir sabırla sabredilir, yaşanan her an Allah için yaşanır. Dindar olan kişinin hayatı değişir. Gerçek dindar, Allah ile beraber yaşar. İşte bu nedenle hayatı insanların çoğunluğundan farklıdır. Elbette dindar bir kişi de dünya nimetlerinden en güzel şekilde faydalanır, fakat dünyadan beklentisi yoktur. Zorluklar, çetin olaylar, felaketler onu üzmez; çünkü iyilikler gibi her zorluğun da Allah'tan geldiğini bilir. Zorluklara daha fazla şükreder, zorluklarla daha fazla güçlenir. Bu gerçek İncil'de de şöyle bildirilmiştir:

Kardeşlerim, çeşitli denemelerle yüz yüze geldiğinizde bunu büyük sevinçle karşılayın. Çünkü bilirsiniz ki, imanınızın sınanması dayanma gücünü yaratır. Dayanma gücü de, hiçbir eksiği olmayan, olgun, kamil kişiler olmanızı sağlasın.  (Yakup'un Mektubu, 1:2-4)

Zaman sona ererken açığa çıkarılmaya hazır olan kurtuluşa kavuşasınız diye iman sayesinde Allah'ın gücüyle korunuyorsunuz. Bu nedenle şimdi kısa bir süre çeşitli denemeler sonucu acı çekmeniz gerekiyorsa da, sevinçle coşmaktasınız. Böylelikle içtenliği kanıtlanan imanınız... size övgü, yücelik, onur kazandıracak. İmanınız, ateşle arıtıldığı halde yok olup giden altından daha değerlidir. Mesih'i görmemiş olsanız da [Allah rızası için] onu seviyorsunuz. Şu anda onu görmediğiniz halde ona [Allah'ın bir Peygamberi olarak] iman ediyor, sözle anlatılmaz yüce bir sevinçle coşuyorsunuz. Çünkü imanınızın sonucu olarak canlarınızın kurtuluşuna erişiyorsunuz.  (Petrus'un 1. Mektubu, 1:5-9)Allah'ı seven bir insan işte bu yüzden Allah için her an her şeyi yapabilecek güçtedir. Allah sevgisinde azim, kararlılık, sebat ve güzel ahlak vardır. Allah sevgisi, fedakarlık gerektirir. Dolayısıyla cenneti hak etmek çaba ister. Allah'ı razı etmek; Allah için yaşamak, imtihana sebat göstermek ve gerektiğinde dünyevi her şeyden, başta can ve maldan Allah için feragat etmek ile mümkün olur.

"Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki [ahiretteki] ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan Peygamberlere de böyle zulmettiler."  (Matta, 5:11-12)

Hristiyan, Musevi ya da Müslüman olsun, ahirette mahzun olmayacak olanlar; Allah'a Bir ve Tek olarak iman edenler ve salih amellerde bulunanlardır. Kuran ayetlerinde bu gerçek bildirilmiştir:

Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 62)Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır. (Maide Suresi, 69)

Eğer samimi Hristiyanlar, üçleme inancının getirdiği anlayışa uyarak, haşa Hz. İsa (as)'ın ilah olduğuna inanmanın kendilerine cennet kapılarını açacağına inanmaya devam ederlerse, bu onlara sonsuz ahiret hayatlarında hiç beklemedikleri bir pişmanlık getirebilir. İşte bu nedenle üçleme yanılgısı içindeki Hıristiyanlar, bu kitap boyunca belirtilen uyarıları dikkate almalı, Allah'ın gerçek dindarlar için belirlediği iman şartlarını ve razı olduğu hayat şeklini gözden geçirmeli ve gerçek imanın nasıl olması gerektiğini mutlaka anlamaya çalışmalıdırlar. Elbette gerçek imanın en büyük şartı, kitabın başında da belirtmiş olduğumuz gibi, TEK OLAN ALLAH'A iman etmektir.Şunu hatırlatmak gerekir: Burada yapılan hatırlatma, yalnızca Hristiyan kardeşlerimizin iyiliği içindir. Böyle bir hatırlatma görülebileceği gibi başka kimsenin menfaatine değildir. Herkes ahirette kendi yaptıklarından sorumludur. Fakat Kuran'da Müslümanlar üzerine yüklenen "iyiliği emretme ve kötülükten menetme" emri gereği burada bu hatırlatmaların yapılması bir ibadettir.Bu kitapta bazı Hristiyan kardeşlerimiz belki de hayatlarında hiç duymadıkları gerçekleri okumaktadırlar. Hz. İsa (as) zuhur ettiğinde, o mübarek peygamberimiz de Hristiyan kardeşlerimize içine düştükleri bu büyük yanılgıları, Hıristiyanlığın içine dahil edilen bidatleri anlatacaktır. Çünkü bütün bunlar, İncil'i ve Tevrat'ı tasdik etmek ve tamamlamak üzere gönderilmiş ve dolayısıyla Hristiyanların da, Musevilerin de kutsal kitabı olan Kuran'da yazmaktadır. Bu kitapta birçok örnekle de gösterdiğimiz gibi, Kuran ayetleri ile mutabık olan pek çok İncil pasajı da bunları doğrulamaktadır. Dolayısıyla Hristiyan kardeşlerimiz, akla ve vicdana uygun olanı yapmalıdırlar. Bu değerli dönemi ciddi bir çaba harcayarak, dünyada zulmün, kargaşanın, acıların ve zorlukların yerine barış, kardeşlik ve sevginin yerleşmesi için çalışarak geçirmelidirler. Ahirette güzel bir karşılığı ancak bu şekilde alabileceklerini de unutmamalıdırlar.