Hz. İsa (as)'ın Allah'ın Oğlu Olmadığına Dair İncil'den Deliller

Hz. İsa (as)'ın Allah'ın Oğlu Olmadığına Dair İncil'den Deliller

Bazı Hristiyanlar Hz. İsa (as)'ın yalnızca bir kul olduğu gerçeğinin sadece Kuran ile haber verildiğini düşünüyor olabilirler. Oysa, Hristiyanların kendi kitapları İncil, Hz. İsa (as)'ın imtihan olan, dua eden, yemek yiyen, yorulduğunda uyuyan, Allah'a kulluk eden bir beşer olduğunu açıkça ve çeşitli şekillerde haber vermiştir. Üçleme yanlısı Hristiyanlar her ne kadar Müslümanların getirdiği üçleme karşıtı delillere karşı çıksalar da, Hz. İsa (as)'ın Allah'ın oğlu olmadığını kendi kitapları yani İncil söylemektedir. Telkinlerden ve önyargılardan arınmış her akıl ve her vicdan; İncil sözlerinin açık, yorumsuz, saf anlamlarının bu şekilde olduğunu hemen anlayacaktır.Hz. İsa (as)'ın Allah'ın oğlu olmadığına, onun yalnızca Allah'a kul olan bir beşer olduğuna dair İncil'den deliller şu şekildedir:

Hz. İsa (as)'ın doğumu, soyu, yakınları

Bilinen tarihi bilgilere göre Hz. İsa (as), Hz. Davud (as) soyundandır. Hz. İsa (as) halk arasında tanınan bir kişidir. Halk onun kimin soyundan geldiğini, nerede doğup büyüdüğünü bilmektedir. Hz. İsa (as)'ın ailesi de halk tarafından yakından tanınmaktadır. Dolayısıyla o da, tüm diğer insanlar gibi soyu ve doğumu belli olan bir beşerdir:

Eski çağlardan beri kutsal peygamberlerin ağzından bildirdiği gibi, kulu Davut'un soyundan bizim için güçlü bir kurtarıcı çıkardı; düşmanlarımızdan, bizden nefret edenlerin hepsinin elinden kurtuluşumuzu sağladı.  (Luka 1: 69-71)

İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih'in soyuyla ilgili kayıt şöyledir... (Matta 1: 1-2)

Önden giden ve arkadan gelen kalabalıklar şöyle bağırıyorlardı: "Davut oğluna hozana! Rab'bin adıyla gelene övgüler olsun, en yücelerde hozana!" İsa Kudüs'e girdiği zaman bütün kent, "Bu kimdir?" diyerek çalkalandı. Kalabalıklar, "Bu, Celile'nin Nasıra kentinden İsa Peygamber" diyordu.  (Matta 21: 9-11)

Meryem'in oğlu, Yakup, Yose, Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu? Kızkardeşleri burada, aramızda yaşamıyor mu?..  (Markos 6: 3)

Hz. İsa (as)'ın beşeri özellikleri

Hz. İsa (as)'ın bir beşer olması, üçlemeyi temelinden sarsan önemli bir konudur. Her ne kadar üçlü birlik savunucuları Hz. İsa (as)'ın yeryüzünde maddi bir varlık, yani bir beşer olarak tecelli ettiği, bu şekilde insanlara ulaştığı gibi sathi bir mantık sunsalar da, bu durum Hz. İsa (as)'ın her insan gibi beşeri özellikleri olmasının üçleme inancını tamamen ortadan kaldırdığı gerçeğini gidermemektedir. Melekler de insan şeklinde tecelli edebilirler. Fakat üstün yaratılışlarının bir tezahürü olarak yemek yeme, yorulunca dinlenme gibi ihtiyaçlardan uzaktırlar. Durum böyleyken -haşa- bir tanrının bu insani ihtiyaçlarla yeryüzünde var olduğunu iddia etmek çok vahimdir (Allah'ı tenzih ederiz).İncil'de Hz. İsa (as) ile ilgili verilen bilgilerden, bu kıymetli insanın "Allah'ın oğlu değil, Allah'ın mübarek bir elçisi olarak anlatıldığı" açıkça anlaşılmaktadır. Onun da her insan gibi bir hayat yaşadığı görülmektedir. O da diğer insanlar gibi doğmuş, bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerinden geçmiştir. Yemek yeme ihtiyacı hissettiğinde yanındaki havarileriyle birlikte Allah'a şükrederek yemek yemiş, uzun bir günün ardından her insan gibi yorulmuş ve uyuma ihtiyacı hissetmiştir. Bunun yanı sıra Hz. İsa (as)'ın yıkanmak, temizlenmek gibi fiziksel ihtiyaçlarının var olduğu İncil'de zikredilmektedir. Bütün bu insani özellikler üçleme iddiasını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Hz. İsa (as), bir kul, bir peygamber olması ve her insan gibi imtihana tabi olması sebebiyle beşeri özellikler ve ihtiyaçlarla yaratılmıştır. İhtiyaçların ve eksikliklerin ortadan kalktığı yer elbette ki yalnızca cennettir.Hz. İsa (as)'ın, iddia edilen ilahlık vasfını ortadan kaldıran, beşeri özellikleri ile ilgili İncil pasajlarından bazıları şu şekildedir:

İsa bilgice ve boyca gelişiyor, Allah ve insanlar önünde iyilik buluyordu. (Luka 2: 52)Onlarla sofrada otururken İsa ekmek aldı, şükretti ve ekmeği bölüp onlara verdi.  (Luka 24:30)Sevinçten hâlâ inanamayan, şaşkınlık içindeki öğrencilerine, "Sizde yiyecek bir şey var mı?" diye sordu. Kendisine bir parça kızarmış balık verdiler. İsa onu alıp gözlerinin önünde yedi. (Luka 24: 41-43)Mayasız Ekmek bayramının ilk günü öğrenciler İsa'nın yanına gelerek, "Fısıh yemeğini yemen için nerede hazırlık yapmamızı istersin?" diye sordular.  (Matta 26: 17)Daha sonra İsa, Levi'nin evinde yemek yerken...  (Markos 2: 15)İsa bundan sonra eve gitti. Yine öyle büyük bir kalabalık toplandı ki, İsa'yla öğrencileri yemek bile yiyemediler. (Markos 3: 20)Sofraya oturmuş yemek yerlerken İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim" dedi, "sizden biri, benimle yemek yiyen biri beni ele verecek."  (Markos 14: 18)Ferisilerden biri İsa'yı yemeğe çağırdı. O da Ferisi'nin evine gidip sofraya oturdu.  (Luka 7: 36)... İsa, yolculuktan yorulmuş olduğu için kuyunun yanına oturmuştu. Saat on iki sularıydı. Samiriyeli bir kadın su çekmeye geldi. İsa ona, "Bana su ver, içeyim" dedi. (Yuhanna 4: 6-7)İsa, kayığın uç tarafında bir yastığa yaslanmış uyuyordu... (Markos 4: 38)İsa onlara, "Gelin, tek başımıza tenha bir yere gidelim de biraz dinlenin" dedi. Gelen giden öyle çoktu ki, yemek yemeye bile vakit bulamıyorlardı.  (Markos 6: 31)...Yolculuktan yorulmuş olan İsa kuyunun yanına oturdu... (Yuhanna, 4: 4)

İncil'de Hz. İsa (as)'ın Allah tarafından denenmekte olan, imtihana tabi olan bir beşer olduğu açıkça ifade edilmektedir. Allah'ın imtihan ettiği, denemelerden geçirdiği bir beşerin Allah olması kuşkusuz ki imkansızdır (Allah'ı tenzih ederiz). Şeytanın saptırmak için uğraştığı bir insanın böyle bir vasfa sahip olması olanaksızdır. Allah, İncil'de Hz. İsa (as)'ın denenen, imtihana tabi olan ve Allah'a kulluk eden bir beşer olduğunu haber vermiştir:Hz. İsa (as)'ın da denemelerden geçmesi, imtihan olması, şeytanın onu da saptırmak için çabalaması

[Hz. İsa (as):] "Denendiğim zamanlar benimle birlikte sabretmiş olanlar sizlersiniz." (Luka 22: 28)Sonra İblis İsa'yı yükseklere çıkararak bir anda ona dünyanın bütün ülkelerini gösterdi. Ona, "Bütün bunların yönetimini ve zenginliğini sana vereceğim" dedi. "Bunlar bana teslim edildi, ben de dilediğim kişiye veririm. Bana taparsan, hepsi senin olacak." İsa ona şu karşılığı verdi: "'Tanrın Rab'be tapacak, yalnız O'na kulluk edeceksin' diye yazılmıştır."  (Luka 4: 5-8)İblis, İsa'yı her bakımdan denedikten sonra bir süre için onun yanından ayrıldı.  (Luka 4: 13)

Hz. İsa (as)'ın babasız doğması üçleme iddiasına bir delil olamaz, Hz. Adem (as) hem annesiz hem de babasız doğmuştur

Üçleme yanlısı Hristiyanlar iddialarına delil olarak Hz. İsa (as)'ın babasız olarak mucizevi doğumunu öne sürerler. Oysa bu iddiayı kuvvetli bir delil sayarlarken Hz. Adem (as)'ın hem annesiz hem de babasız yaratılmış olduğunu düşünmezler. Hz. Adem (as) hiçbir sebep ve vesile olmaksızın Rabbimiz'in "Ol" emri ile cennette yaratılmıştır. Böyle bir yaratılma, daha da mucizevidir. Fakat buna rağmen hiçbir Hristiyan Hz. Adem (as)'a ilahlık atfetmemiştir. Dolayısıyla bazı Hristiyanların üçlemeye delil olarak öne sürdükleri bu mantık tümüyle geçersizdir. Asla ve asla Hz. İsa (as)'a yüklenmeye çalışılan ilahlık vasfını delillendirmemektedir.Hz. Adem (as)'ın yaratılışı, İncil ve Tevrat'ta şu şekilde geçmektedir:

Çünkü önce Adem, sonra Havva yaratıldı; (1. Timoteos 2: 13)RAB Tanrı Adem'i topraktan Yarattı ve burnuna yaşam soluğunu üfledi. Böylece Adem yaşayan varlık oldu.  (Yaratılış 2: 7)

İncil'de geçen "Allah'ın oğlu" ifadelerinin hiçbiri fiziksel anlamıyla alınmamıştır, sadece Hz. İsa (as)'a gerçek oğul anlamı yüklenmiştir

İncil'de pek çok yerde "Allah'ın oğlu" veya "Allah'ın oğulları" ifadeleri kullanılmaktadır. Daha sonra detayıyla anlatacağımız gibi Allah'ın oğlu kelimeleri, bir sevgi ve muhabbet ifadesidir. Bir insanın kutlu, güvenilir, sadık ve Allah'ın sevgili kulu olduğunun bir izahıdır. Dolayısıyla hiçbir şekilde gerçek –fiziksel– oğul anlamını taşımamaktadır. Nitekim bu izah İncil'de çok fazla yerde ve çok fazla kişiye hitaben kullanılmış fakat hiçbirinde bu açıklama fiziksel anlamda kabul edilmemiştir. "Ne mutlu barışı sağlayanlara! Çünkü onlara Tanrı oğulları denecek." (Matta 5: 9) izahında olduğu gibi, barışı sağlayanlar Allah'ın sevgili ve değerli kulları haline gelecektir. Bunu hiçbir Hristiyan gerçek oğul manasında anlamaz, buna farklı bir anlam yüklemez.Durum böyleyken İncil'de sadece Hz. İsa (as) için kullanılan "Allah'ın oğlu" ifadeleri fiziksel anlamında alınmıştır. Aynı izahlar geçmesine, farklı hiçbir kelime kullanılmamasına rağmen yalnızca Hz. İsa (as)'a gerçek oğul gibi bir sıfat atfedilmiştir. Bu durum, Allah'ın oğlu ifadesinin asıl manasından saptırıldığını ve kasıtlı olarak Hz. İsa (as)'a has özel bir anlam ile kullanıldığını göstermektedir. İncil'de Allah'ın oğlu veya oğulları izahının geçtiği bazı pasajlar şu şekildedir:

[Hz. İsa (as):] "Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak, Yüceler Yücesi'nin oğulları olacaksınız. Çünkü O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir."  (Luka 6: 35)

Her Şeye Gücü Yeten Rab diyor ki, "Size Baba olacağım, siz de oğullarım, kızlarım olacaksınız."  (Korintlilere 2. Mektup 6: 18)Burada ayrıca belirtmek gerekir ki, kutsal metinlerde Hz. İsa (as)'ın insanoğlu olarak nitelendirilmesi 80 defa geçmektedir. Üçleme yanlısı Hristiyanlar bu ifadeyi çeşitli şekillerde tevil etmeye çalışsalar da, insanoğlu ifadesi Hz. İsa (as)'ın ana dili olan Aramice'de barnaşa yani "insan" anlamına gelen özel bir deyimdir. Dolayısıyla insanoğlu deyimi bu dilde insan kelimesi ise eşanlamlıdır.  (Prof. Dr. Mehmet Bayrakdar, Bir Hristiyan Dogması Teslis, Ankara Okulu Yayınları, Eylül 2007, s. 168)

İncil'de geçen "Baba" hitabı yine mecazi anlamdadır ve tüm insanlığa seslenilmektedir


İncil'de "baba" hitabının kullanıldığı ve mecazi anlamı oldukça açık olan pasajlardan bazıları şu şekildedir:
İncil'de oğul kelimesinin yanı sıra "Baba" kelimesi de kullanılmaktadır. Buradaki Baba ifadesi, koruyuculuk, sevgi ve şefkat anlamlarına gelmekte, buradaki hitap ile Allah'ın ruhunu taşıyan, cennetle müjdelenen ve Allah'a manen yakın kişiler hedeflenmekte ve elbette kelimenin gerçek anlamı hiçbir şekilde kastedilmemektedir. Fakat teslisçiler, İncil'de anlamı bu kadar açık olan bir kelimeyi söz konusu İncil pasajlarında mecazi anlamı ile alırken, Hz. İsa (as)'a hitab olan pasajlarda Hz. İsa (as)'ın biyolojik babası olarak almaktadırlar. Bu, açık bir yanlış yönlendirme, anlamı net olan bu konuda açıkça bir saptırmacadır.

Öyle ki, verdiğiniz sadaka gizli kalsın. Gizlice yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir... Çünkü Babanız nelere gereksinmeniz olduğunu siz daha O'ndan dilemeden önce bilir.  (Matta 6:4, 8)

"Doğruluğunuzu insanların gözü önünde gösteriş amacıyla sergilemekten kaçının. Yoksa göklerdeki Babanız'dan ödül alamazsınız.  (Matta 6: 1)

Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Babanız'a dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir. (Matta 6: 6)

İncil'deki "Tanrı'nın çocukları" ifadesi de yine mecazi bir anlam taşımaktadır

İncil'de pek çok pasajda yer alan "Tanrı'nın çocukları" ifadesi ile iman edenler kastedilmekte ve manevi ve mecazi bir yakınlığa işaret edilmektedir. Bu insanların kutlu, Allah Katında değerli, Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış olduğu umulan kişiler oldukları vurgulanmaktadır. Burada hiçbir şekilde ilahlık vasfı söz konusu değildir. İncil'deki "baba", "oğul" ve "Tanrı'nın oğulları" ifadelerine önyargısız bakan herkes sözlerin mecazi anlam taşıdığını, Allah'ın yakınlığını, şefkatini, sevgisini ve koruyuculuğunu göstermek için özellikle bu ifadelerin kullanılmış olduğunu rahatlıkla anlayabilir. İncil'de sıkça kullanılan bu sözlerin, Hz. İsa (as) söz konusu olduğunda neden farklı yorumlandığı ise anlaşılamamaktadır. Anlam elbette değişmemekte, aynı mecazi anlam kullanılmakta, fakat teslisçiler kasıtlı olarak bu şekilde yorumlamaktadırlar.İncil'de "Tanrı'nın çocukları ifadelerinin geçtiği çeşitli pasajlar şu şekildedir:

Kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi. (Yuhanna, 1:12)

Sevgili kardeşlerim, daha şimdiden Tanrı'nın çocuklarıyız, ama ne olacağımız henüz bize gösterilmedi. Ancak, Mesih göründüğü zaman ona benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü onu olduğu gibi göreceğiz.  (Yuhanna'nın 1. Mektubu, 3:2)

Tanrı'yı sevip buyruklarını yerine getirmekle, Tanrı'nın çocuklarını sevdiğimizi anlarız. (Yuhanna, 5:2)

Baba ifadesinin mecazi anlam içermesine bir örnek Hz. İbrahim (as) için kullanılmasıdır

İncil'de Hz. İbrahim (as), iman edenlerin "babası" olarak tanıtılmaktadır. Açıktır ki, burada da baba kelimesi mecazi bir anlamda kullanılmış, bu ifade ile Hz. İbrahim (as)'ın liderliğine, koruyuculuğuna, kendisini izleyenlere yol gösterdiğine vurgu yapılmıştır.

Bu nedenle vaat, Tanrı'nın lütfuna dayanmak ve İbrahim'in bütün soyu için güvence altına alınmak üzere imana bağlı kılınmıştır. İbrahim'in soyu yalnız Kutsal Yasa'ya bağlı olanlar değil, aynı zamanda İbrahim'in imanına sahip olanlardır. "Seni birçok ulusun babası yaptım" diye yazılmış olduğu gibi İbrahim, iman ettiği Tanrı'nın -ölülere yaşam veren, var olmayanı buyruğuyla var eden Tanrı'nın- gözünde hepimizin babasıdır.  (Romalılar, 4:16)

"Bizim babamız İbrahim'dir" diye karşılık verdiler. İsa, "İbrahim'in çocukları olsaydınız, İbrahim'in yaptıklarını yapardınız" dedi.  (Yuhanna, 8:39)

İncil'de "Yaratan yerine yaratılana, ölümsüz Allah yerine ölümlü insana kulluk etmek" kınanmıştır

İncil'de bu konuda geçen pasajlar çok önemlidir. Dönemin insanlarının, Yaratan yerine yaratılana yani ölümlü bir insana taptıklarını, onu ilah edindiklerini izah eder. İşte bu, teslisçi Hristiyanların şu an içinde bulundukları durumdur. Onlar da bir beşeri ilah edinerek, yaratılan bir kulu kendilerince yaratıcı ilan etmişlerdir. Allah onları İncil'de uyarmıştır:

Tanrı'yı bildikleri halde O'nu Tanrı olarak yüceltmediler, O'na şükretmediler. Tersine, düşüncelerinde budalalığa düştüler; anlayışsız yüreklerini karanlık bürüdü. Akıllı olduklarını ileri sürerken akılsız olup çıktılar. Ölümsüz Tanrı'nın yüceliği yerine ölümlü insana, kuşlara, dört ayaklılara, sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler. Bu yüzden Tanrı, birbirlerinin bedenlerini aşağılasınlar diye, onları yüreklerinin tutkuları içinde ahlaksızlığa teslim etti. Tanrı'yla ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan'ın yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Tanrı sonsuza dek övülmeye layıktır! Amin. (Romalılar, 1:21-25)

Hz. İsa (as)'ın "Allah Birdir" demesi

Allah Birdir. Hz. İsa (as), İncil'de bunu açıkça söylemektedir. İncil'de Allah'ın Bir ve Tek olduğu, yalnızca O'na kulluk edilmesi ve O'na şirk koşmadan iman edilmesi gerektiği pek çok pasajda çok açık şekilde belirtilmiştir. (İncil'de Allah'ın Birliği ile ilgili pasajların tamamını ilerleyen sayfalarda bulabilirsiniz.) Bu sözlerde, ne üçlü birlikten, ne de üç ayrı tanrının tek bir tanrı anlamına geldiğinden, ne de özde tek fakat varlıkta üç gibi mantık dışı izahlardan bahsedilmemektedir. Yalnızca "Allah Bir" denilmektedir. İncil ayetlerinde kesin olan gerçek, O'ndan başka İlah olmadığıdır. Bunu görmek öylesine kolaydır ki bu kadar fazla Hristiyanın İncil pasajlarındaki açık ifadelerine rağmen karmaşa içindeki bir üçleme inancını geliştirmeleri gerçekten şaşılacak bir şeydir.

Onların tartışmalarını dinleyen ve İsa'nın onlara güzel yanıt verdiğini gören bir din bilgini yaklaşıp ona, "Buyrukların en önemlisi hangisidir?" diye sordu. İsa şöyle karşılık verdi: "[Allah'ın buyruklarının] en önemlisi şudur: 'Dinle, ey İsrail! Allah'ımız Rab tek Rab'dir… Din bilgini İsa'ya, "İyi söyledin, öğretmenim" dedi. "'Allah tektir ve O'ndan başkası yoktur' demekle doğruyu söyledin."  (Markos, 12:28-32)Kurtarıcımız Tek Allah'a yücelik olsun...  (Yahuda'nın Mektubu, 1: 24)Sen Allah'ın Bir olduğuna inanıyorsun, iyi ediyorsun. Cinler bile buna inanıyor ve [Allah korkusuyla] titriyorlar!  (Yakup'un Mektubu, 2: 19)

Hz. İsa (as)'ın Allah'tan korkmayı emretmesi

İncil'e göre Hz. İsa (as) kendisinden değil, yalnızca Allah'tan korkulmasını öğütlemektedir. Bazı Hristiyanlar konunun üçlü birlik olduğunu dolayısıyla Hz. İsa (as)'ın bu emir ile kendisini de kastediyor olduğunu iddia edebilirler. Elbette ki bu karmaşa, ancak üçleme savunucularının ortaya koyacağı ve insanları yanıltmak için kullanabilecekleri bir mantıktır. Vicdanı güçlü hiç kimse bu saptırmacaya kanmamalıdır. Ayetin anlamı kesin ve açıktır. Hz. İsa (as) hiç kimseyi kendisine tapmaya çağırmamakta, hatta aksine yalnızca Tek İlah olan Allah'a yönlendirmektedir.

[Hz. İsa (as):] "Bedeni öldüren, ama canı öldüremeyenlerden korkmayın. Canı da bedeni de Cehennemde mahvedebilen Allah'tan korkun."  (Matta, 10:28)

Hz. İsa (as)'ın Allah'ı sevmeyi emretmesi

Yine İncil'de Hz. İsa (as), insanları sürekli olarak Tek Allah'a yöneltmekte ve O'na sevgi duymalarını istemektedir.

İsa şöyle karşılık verdi: "En önemlisi şudur: 'Dinle, ey İsrail! Allah'ımız Rab tek Rab'dir. Allah'ın Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün gücünle seveceksin.'"  (Markos, 12:29-30)

Hz. İsa (as)'ın Allah'a yalvarmayı emretmesi

Üçleme yanlılarına göre, dua edilmesi gereken kişi Hz. İsa (as)'dır. Ve şu anda üçleme savunucusu Hristiyanlar uygulama olarak da Hz. İsa (as)'a dua etmektedirler. Oysa İncil'de, Hz. İsa (as)'ın kendi ağzından duanın Allah'a yapılması gerektiği söylenmektedir. Hükümde hiçbir karmaşa yoktur, Hz. İsa (as), hiçbir yerde Allah'a yakarmak için insanların kendisine yönelmeleri gerektiğini söylememektedir. Doğrudan Allah'a yalvarmalarını öğütlemektedir. Dua etmek için aracılar olduğu, Hz. İsa (as) olmaksızın duanın Allah'a ulaşmayacağı gibi karmaşık ve derme çatma fikirler ancak teslisçilerin uydurmasıdır. Kalp ve mantık gözü ile bakan bir insan için İncil pasajları son derece açıktır.

O zaman İsa öğrencilerine, "Ürün bol, ama işçi az" dedi, "Bu nedenle ürünün sahibi Rab'be yalvarın, ürününü kaldıracak işçiler göndersin."  (Matta, 9:37-38)


Hz. İsa (as)'ın yalnızca Allah'a kulluk edilmesini söylemesi

Hz. İsa (as) İncil'de insanları, kendisine değil Allah'a kulluk etmeye çağırmaktadır. Hz. İsa (as)'ın bu izahlarında aslında kendisini kastettiği gibi zorlama bir anlam arayanlar, yine üçlemeyi İncil'e dahil etmeye çalışanlardır. Ayet açıktır; Hz. İsa (as), tıpkı Hz. İbrahim (as), Hz. Musa (as) ve Hz. Muhammed (sav) gibi Allah'ın sevgili peygamberi olarak kendisine gönderilen tebilğ görevini yapmakta ve insanları Allah'a kulluk etmeye çağırmaktadır.

İsa ona şu karşılığı verdi: "'Allah'ın olan Rab'be tap, yalnız O'na kulluk et' diye yazılmıştır."  (Luka, 4:8, Matta, 4:10)


Hz. İsa (as)'ın Allah'a iman edilmesini emretmesi

Hz. İsa (as) İncil'de, yine kendisine indirilen peygamberlik görevini yapmakta ve insanları Allah'a imana davet etmektedir.

İsa onlara şöyle karşılık verdi: "Tanrı'ya iman edin."  (Markos, 11:22)

Hz. İsa (as)'ın, herşeyin Allah rızası için yapılmasını öğütlemesi

Hz. İsa (as), İncil'de insanları kendi rızasına değil Tek olan Allah'ın rızasına yöneltmektedir. Demek ki rızası aranacak olan Hz. İsa (as)'ın kendisi değil Yüce Allah'tır.

Sonuç olarak, ne yer ne içerseniz, ne yaparsanız, herşeyi Allah'ın yüceliği için yapın.  (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup, 10:31)

Günü kutlayan, Rab için kutlar. Herşeyi yiyen, Allah'a şükrederek bunu Rab için yer. Bazı şeyleri yemeyen de Rab için yemez ve Allah'a şükreder. Hiçbirimiz kendimiz için yaşamayız, hiçbirimiz de kendimiz için ölmeyiz. Yaşarsak, Rab için yaşarız; ölürsek, Rab için ölürüz.  (Pavlus'tan Romalılara Mektup, 14:6-8)

Rab'den miras ödülünü alacağınızı bilerek, her ne yaparsanız, insanlar için değil, Rab için candan yapın...  (Pavlus'tan Koloselilere Mektup, 3:23-24)


Hz. İsa (as), tüm insanlar gibi bir kuldur. İncil'de pek çok pasajda Hz. İsa (as)'ın bir insan olduğuna ve Allah'a kulluk vazifelerini yerine getirdiğine dair ifadeler yer almaktadır. Dolayısıyla, Hz. İsa (as)'a atfedilen -Haşa- İlahlık vasfını İncil pasajları ortadan kaldırmaktadır.

Hz. İsa (as)'ın insanları, Allah'ı övmeye ve yüceltmeye teşvik etmesi

Hz. İsa (as), etrafındaki insanları her zaman, tek övülecek ve yüceltilecek olan Yüce Rabbimiz Allah'a yönlendirmiş ve O'nu yüceltip övmeye teşvik etmiştir. İncil pasajlarında Hz. İsa (as) kendisini kastetmemektedir. Böyle bir yorum pasajların içinde hiçbir yerde yoktur. Hz. İsa (as), sahip olduğu ilmin kendisinden değil Allah'tan olduğunu söylemekte ve doğrudan Yüce Rabbimiz Allah'a insanları yönlendirmektedir.

Yahudiler şaşırdılar. "Bu adam hiç öğrenim görmediği halde, nasıl bu kadar bilgili olabilir?" dediler. İsa onlara, "Benim öğretim benim değil, beni Gönderenindir" diye karşılık verdi. "Eğer bir kimse Allah'ın isteğini yerine getirmek istiyorsa, bu öğretinin Allah'tan mı olduğunu, yoksa kendiliğimden mi konuştuğumu bilecektir. Kendiliğinden konuşan kendini yüceltmek ister, ama kendisini Göndereni yüceltmek isteyen doğrudur ve O'nda haksızlık yoktur."  (Yuhanna, 7:15-18)

İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz çöküp ona, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "... iyi olan tek biri var, O da Allah'tır."  (Markos, 10:17-18)


Hz. İsa (as) İncil'de Allah'ın bir kulu olduğunu, bir peygamber olarak gönderildiğini ve peygamberlik vasfının gereği olarak da Allah'ın kendisine emrettiklerini uygulamakla sorumlu olduğunu belirtmektedir. Kendinden bir şey yapmadığını ve Kendisini gönderen Yüce Allah'ın buyruklarını yerine getirdiğini söylemektedir.

Hz. İsa (as)'ın, Allah'a itaat ettiğini açıklaması

Sonsuz güç sahibi bir İlah ancak Kuran'ın "....O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117) ayetinde bildirildiği gibi, yarattıklarına hükmeder. Hz. İsa(as) da bu gerçeği bilen ve Allah'a itaat eden bir kuldur.Dikkat edilirse hemen her sözünde Hz. İsa (as), kendisini yaratan Allah'ın büyüklüğünü övmekte ve O'nun emirlerini yerine getirdiğini belirtmektedir. Dolayısıyla Hz. İsa (as)'ın bu konudaki İncil'de yer alan sözlerinde de üçlemeyi destekleyecek hiçbir izah yoktur.

[Hz. İsa (as):] "... kendi isteğimi değil, beni Gönderenin [Allah'ın] isteğini yerine getirmek için geldim." (Yuhanna, 6:38)

[Hz. İsa (as):] "Ben kendiliğimden hiçbir şey yapamam. İşittiğim gibi yargılarım ve benim yargım adildir. Çünkü amacım kendi istediğimi değil, beni Gönderenin [Allah'ın] istediğini yapmaktır."  (Yuhanna, 5:30)

Hz. İsa (as)'ın, mucizeleri Allah'ın izniyle gerçekleştirdiğini söylemesi

Tek Hakim elbette Allah'tır. Ve her şeyin Hakimi Allah kuşkusuz bir peygamber olarak gönderdiği Hz. İsa (as)'ın da Hakimidir. Hz. İsa (as), yaptığı herşeyi Rabbimiz'in izni ile yaptığını elbette bilmektedir. Nitekim İncil sözlerinin çok büyük bir bölümünde Hz. İsa (as)'ın bunu bilerek konuştuğu, Allah'ı yücelttiği ve insanları Allah'a yönelttiği açıkça görülmektedir.

... İsa, Rab'bin gücü sayesinde hastaları iyileştiriyordu.  (Luka, 5:17)

İsa, Allah'ın herşeyi kendi ellerine verdiğini ve Allah'tan gelmiş olup yine Allah'a gittiğini biliyordu. (Yuhanna, 13:3)Bir kısım Hristiyanlar, İncil'de geçen bu izahları da şu şekilde tevil edebilirler: "Hz. İsa (as) hem insan hem de tanrı vasfı gösteriyordu. Dolayısıyla insan vasıfları göstermesi normaldir". Böyle bir tevil, üçleme inancının temelindeki derin mantık çöküntüsünü anlatmaktadır. İnsan özellikleri gösteren, dünya hayatının gereği olarak acizliklerle yaratılmış bir varlık, nasıl ilah olabilir? Böylesine bir iddia, Allah'ı sevdiğini iddia eden insanlar tarafından nasıl kabul edilebilir?Allah yücedir, dünyadaki eksiklikleri bir imtihan olarak yaratandır, fakat Kendisi tüm eksikliklerden münezzehtir. Daha önce defalarca üzerinde durduğumuz ve kitabın ilerleyen sayfalarında da duracağımız gibi sorun, Allah'ın yüceliğini gereği gibi anlamama, Allah'ı takdir edememe sorunudur.Burada, İncil'e dayanarak verilen tüm açıklamalar, Hz. İsa (as)'ın Allah'a sadık ve itaatli bir kul ve beşer olduğunu açıkça göstermektedir. İncil'de kesin olarak bildirilen bu ifadeler, zaman içinde üçleme mantıksızlığının süzgecinden geçirilmiş, İncil sözleri karmakarışık yorumlarla üçleme inancına uygun hale getirilmeye çalışılmıştır. Oysa bu aldatıcı telkini almamış bir kişi, İncil'e baktığında, Hz. İsa (as)'ın insan ve kul olarak vasfını kolaylıkla anlayabilir. Böyle bir kişi, üçleme iddiasının ne kadar zorlama bir izah olduğunu da rahatça görebilir. Hatta böylesine açık izahlardan üçleme gibi bir mantığın çıkmasına da oldukça şaşıracaktır. Demek ki açık bir zihin ve önyargısız bir bakış açısı ile bakıldığında, her Hristiyan İncil'de hiçbir şekilde üçleme inancına dair hiçbir şey olmadığını, dahası yukarıdaki İncil sözlerinden de anlaşılabileceği gibi, aksine bu inancı ortadan kaldıracak ifadelerin yer aldığını görecektir.