Tevrat'ı Doğrulayıcı Olarak Gönderilmiş Olan İncil'in Tevhid İnancını da Doğrulaması Gerekir

Tevrat'ı Doğrulayıcı Olarak Gönderilmiş Olan İncil'in Tevhid İnancını da Doğrulaması Gerekir

Üçleme taraftarı bir Hristiyan, ilk anda yukarıdaki tarihi belgelere dayanan açıklamaları ve bu konudaki yorumları kendince doğru kabul etmeyebilir. Fakat bu, şu anki İncillerin 27 farklı İncil arasından seçilmiş olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.
Hristiyanlığın hak kitabı olarak 4 ayrı İncil Konsil kararı ile belirlenmiştir. Bu açık bir gerçektir. Bu 4 İncil arasındaki çelişki ve farklılıklar da inkar edilemeyecek boyutlardadır. Dolayısıyla samimi bir Hristiyan, Kilise'nin dogmatik kararlarını bir kenara bırakarak, aklı ve vicdanı ile düşünmeli, bunları "tek bir kelimesi bile değiştirilmemiş" kitaplar olarak kabul etme konusunda biraz düşünmelidir. Tek bir kelimesi bile değiştirilmemiş olduğu iddia edilen söz konusu kitaplar, bizzat Kilise'nin kendisi tarafından defalarca değişikliğe uğratılmıştır. Bu, Hristiyan tarihi kaynaklarının belirttiği bir durumdur. Günümüz İncil baskılarında yer alan eski İncil nüshalarındaki açıklamalara dair dipnotlar bile, bunu anlamak için yeterlidir.Burada önemle değinilmesi gereken bir başka konu da, Hz. İsa (as) ve havarilerden sonra, teslis inancının yer aldığı 4 İncil kabul edilene kadar geçen 3 asır boyunca yaşamış olan Hristiyanların durumudur. Bu kişiler her ne kadar tüm samimiyetleriyle Hz. İsa (as)'a ve İncil'e tabi olmuş olsalar da, Kilise'nin dayattığı dogmaya göre, dinden çıkmış hükmündedirler. Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir? Uyarıcısı gelmiş bir hak din ve onun kutsal kitabı mevcutken, insanların o koskoca dönemde gerçekleri bilmeden yaşadıklarını kim iddia edebilir? Allah kuşkusuz ki böyle bir şeye izin vermez.Dolayısıyla şüphelenilmesi gereken, ilk el yazmalarının bulunduğu, İncil'in orijinal dili olan Aramice'nin hali hazırda kullanıldığı, dolayısıyla en azından çoğaltma ve çeviri hatalarının yer almadığı 4. asırdan önceki dönem değil, sonraki dönem olmalıdır. Havarilerden hemen sonraki dönem, çok büyük olasılıkla Hz. İsa (as)'ın yazdırmış olduğu İncil'in [Hz. İsa (as)'ın kendisine gelen vahyi kendi döneminde yazdırmış olması kuvvetle muhtemeldir] gerçek nüshalarının bulunduğu ve uygulandığı dönemdir. Museviliğin devamı olan tevhid inancı bu nedenle o dönemde varlığını korumuştur. Nitekim İncil, Kuran'da da belirtildiği gibi, Tevrat'ı doğrulayıcı olarak gönderilmiştir. Dolayısıyla sahih İncil'de, Museviliğin temel itikadı olan tevhid inancının da doğrulanmış olması gerekmektedir. Kuran'da Rabbimiz şu şekilde bildirir:

Onların (peygamberleri) ardından yanlarındaki Tevrat'ı doğrulayıcı olarak Meryem oğlu İsa'yı gönderdik ve ona içinde hidayet ve nur bulunan, önündeki Tevrat'ı doğrulayan ve muttakiler için yol gösterici ve öğüt olan İncil'i verdik. (Maide Suresi, 46)

Bazı Hristiyanlar, Hz. İsa (as)'dan sonra havarilerin üçleme inancını yaydıklarını, hatta bu uğurda öldüklerini iddia etmektedirler. Oysa bu bir saptırmacadır. Hz. İsa (as)'ın yanında bulunan gerçek havarilerin hiçbiri hiçbir şekilde üçleme inancını savunmamışlardır, savunmaları da mümkün değildir. (Üçleme inancını yaygınlaştırdığı bilinen tek kişi Pavlus'tur ve bugün pek çok Hristiyan teolog ve Hristiyan kaynağın teyid ettiği gibi Pavlus, Hz. İsa (as) ile hiç görüşmemiş, hatta onun zamanında ona karşı çıkmış olan bir kişidir.) Hz. İsa (as) ve havariler, İncil'in vahyinden önce tıpkı diğer tüm ilk Hristiyanlar gibi Museviydiler ve İsrail kavimlerine mensuptular. İlk Hristiyanlarda ise asla teslis inancı yoktu. Onlar, Tevrat'ı doğrulayan olarak gönderilen kitaplarında, Tevrat'ta açıkça haber verilmiş olan tevhid inancını buldular. Gariptir ki bugün Hristiyanlar onlara "Yahudi Hristiyanlar" diyerek kendilerinden saymamaktadırlar. Sanki Hz. İsa (as), kendisine vahiy gelmeden önce bir Musevi ve aynı zamanda İsrailoğullarından birisi değilmiş gibi.Dolayısıyla 4. asırdan önceki dönem, Musevi tevhid dininin bir devamı olan, büyük ihtimalle İncil'in aslı ile hükmedilen bundan dolayı da tevhid inancının hakim olduğu bir dönemdir. Bütün bunlardan yola çıkarak, Roma İmparatorluğunun hakim olduğu, putperestliğin ve putperest üçleme inancının İmparatorluk ile birlikte dünyaya yayıldığı ve İncil'in orijinal dili olan Aramice'nin unutulup Yunanca'nın kullanılmaya başlandığı, siyasi kavgaların, iç çatışmaların ve din savaşlarının hüküm sürdüğü 4. asırdan sonraki dönem, bidatler ve Hristiyanlığa getirilen yeni hükümler açısından şüphe ile bakılması gereken dönemdir. Dolayısıyla yukarıda verdiğimiz tarihi bilgiler, bu bakımdan iyi değerlerdirilmelidir.