Kilisenin oluşturduğu "dini dogma" ve Hristiyanlara yükletilen buna uyma mecburiyeti

Kilisenin oluşturduğu

* "Dogma" kelimesinin dini bir anlam kazanması, teslisçi Hristiyanlar tarafından gerçekleştirilmiştir.*Dini dogma kısaca şu demektir: "Hristiyan inanç doktrini sadece ve sadece Papalık veya Kilise otoritesi tarafından formüle edilebilir ve ona o şekliyle inanılması şarttır."Bir başka deyişle, bir Hristiyanın, dini gereği neye inanıp neye inanmayacağına kutsal kitaba dayanarak karar vermesi mümkün değildir. Onun neye inanıp neye inanmayacağını Kilise belirler.*Örneğin bir insan, "ben üçlemeyi reddediyorum ve Allah'ın Bir ve Tek Yaratıcı olduğuna, Hz. İsa (as)'ın ise onun oğlu değil peygamberi olduğuna inanıyorum" derse, o artık Hristiyan değildir. Her ne kadar okuduğu kutsal kitaptan, yaptığı araştırmalardan bunu anlamış; aklı, vicdanı, derin kavrama ve düşünme yeteneği gereğince böyle doğru bir sonuca varmış olsa da Kilise'ye göre Hristiyan kabul edilmemektedir.*Bir kişinin "Hristiyan" kabul edilebilmesi için vicdani, ilmi ve akli tecrübelerinin gösterdiği doğruya gözlerini kapaması ve Kilise'nin zorunlu kıldığı şekilde baba, oğul ve kutsal ruh olarak tanımlanan üçlü birlik inancını benimsemesi gerekmektedir.*Bu inanç şeklini Kilise bu şekilde formüle etmiştir ve o şekliyle inanmak bir Hristiyan için zorunludur.*İşte dini dogma ya da bir başka deyişle dini dayatma budur.*Bu, şu anda Hristiyanların büyük bölümünün asla reddedilemez hükmüyle kabul ettikleri üçleme inancına bu derece sahip çıkmalarının tek sebebini oluşturur. Kilise ve Papalık, Roma İmparatorluğunun yapısına göre şekillendiğinden, üçleme inancının kaynağı da Kilise olmuştur. İncil'in değişikliğe uğradığını kabul etmek veya üçlemeyi reddetmek işte bu sebeple "dinden çıkmak" olarak kabul edilmektedir.*Oysa "dinden çıkmayı" gerektirdiği iddia edilen bu hükümlerin hepsi Hz. İsa (as)'dan yüzyıllar sonra ortaya çıkan, Kilise'nin ortaya attığı uygulamalardır. Birçok Hristiyan kardeşimizin bundan haberleri bile yoktur.Açıkça anlaşılabileceği gibi tarihte Papalık ve Kilise, daima kutsal kitabın üzerinde bir otoriteye sahip olmuştur. Hatta kutsal kitaba dönüş anlamı taşıyan reform ve Protestanlık hareketlerine rağmen bu böyledir.