Hz. İsa Ölmemiştir

Hz. İsa Ölmemiştir


Allah'ın mübarek elçilerinden biri olan Hz. İsa (as)'ın ölmediği ve öldürülmediği Kuran'da iman edenlere haber verilmiş bir müjdedir. Bu gerçeği daha iyi anlayabilmek için Hz. İsa (as)'ın durumunun haber verildiği ayetlerin detaylı olarak incelenmesi yerinde olacaktır.Kuran'da, Hz. İsa (as)'ın öldürülmediği ve Allah Katına yükseltildiğini haber veren ayetlerin başında Al-i İmran Suresi'nin 55. ayeti ve Nisa Suresi'nin 157-158. ayetleri gelmektedir. Bu ayetlerde yer alan ifadeler kelime kelime incelendiğinde, Rabbimiz'in çok önemli bir gerçeği haber verdiği görülür. Buna göre, Hz. İsa ölmemiş ve öldürülmemiş, diri olarak Allah Katına yükseltilmiştir. Ayetlerde işaret edilen bir başka gerçek ise; Allah Katında diri olan Hz. İsa (as)'ın, kıyametten önceki son dönemde yeniden yeryüzüne döneceğidir. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Hz. İsa (as)'ın ikinci kez dünyaya gelişinin Kuran'dan ve hadis-i şeriflerden delilleri detaylı olarak açıklanacaktır.Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde, Allah'ın Hz. İsa (as)'ı "vefat ettireceği", inkarcılardan koruyacağı ve onu Kendi Katına yükselteceği haber verilmektedir. Ayetin tefsirinden çıkan mana, -pek çok İslam alimi ve müfessirinin ortak görüşüyle- Hz. İsa (as)'ın ölmemiş olduğudur. Ayette şu şekilde bildirilmiştir:

Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim (müteveffiyke), seni Kendime yükselteceğim (rafiuke), seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Bana'dır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim." (Al-i İmran Suresi, 55)Bu ayette öncelikli olarak üzerinde durulması gereken kısım, "seni Ben vefat ettireceğim" cümlesidir. Ayette yer alan "vefat ettirmek" kelimelerinin anlamları incelendiğinde ortaya önemli bir gerçek çıkmaktadır. "Vefat ettirmek" Türkçede kullanılan ölüm anlamından farklı anlamlara gelmektedir.Türkçe meallerde öldürme ya da vefat ettirme olarak çevrilen kelime, Arapçada "vefea" kökünden türemiş olan teveffa fiilidir ve bu fiiil ölüm manasına değil, "canın alınması", "teslim alınması" manalarına gelmektedir. İnsanın canının alınmasının ise her zaman ölüm anlamına gelmediği yine Kuran'da bize bildirilmektedir. Örneğin "teveffa" kelimesinin geçtiği bir ayette insanın ölümünden değil, uykuda canının alınmasından bahsedilmektedir:

Allah, ölecekleri (mevt) zaman canlarını alır (teveffa); ölmeyeni de uykusunda (canını alır) (lem temut). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı (el mevte) verilmiş olanı tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir... (Zümer Suresi, 42)

Bu ayette "vefat ettirme" olarak tercüme edilen kelime ile, Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde kullanılan kelime aynıdır, yani her iki ayette de "yeteveffa" kelimesi geçmektedir. İnsanın, gece içinde bulunduğu durum ölüm olmadığına göre yukarıdaki ayette kullanılan "teveffakum" kelimesi ölüme işaret etmemekte, "geceleyin canlarınızı alan" anlamına gelmektedir. Eğer "teveffa" kelimesi ölüm anlamında kullanılacaksa, o zaman tüm insanların her gece uyuyarak geçirdikleri vakitte biyolojik olarak öldüklerini söylemek gerekecektir. Bu durumda Hz. İsa (as)'ın da hayatı boyunca uyuduğu her gece öldüğünü, diğer bir deyişle binlerce kere öldüğünü iddia etmek gerekir ki, bu akla ve mantığa aykırıdır.Uykunun bir tür vefat olarak değerlendirildiğini, ancak bununla biyolojik ölümün kast edilmediğini gösteren örneklerden biri de Peygamber Efendimiz (sav)'in uykusundan kalktığı zaman "Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah'a hamdolsun" dediğini bildiren hadis-i şeriftir.18 Hiç şüphesiz, Hz. Muhammed (sav) bu hikmetli sözüyle, uyunduğu zaman biyojik manada ölüm gerçekleştiğine değil, uyuyan insanın bizim anladığımızdan farklı bir anlamda "canının alındığına" dikkat çekmiştir. Ünlü İslam alimi ve müfessir İbn Kesir de, Al-i İmran Suresi'nin tefsirini yaparken, diğer pek çok delil ile birlikte söz konusu hadis-i şerifi kullanmıştır. İbn Kesir'in tefsirinde, "teveffa" kelimesinin uykuya işaret ettiği, aynı kelimenin diğer ayetlerde ne şekilde yer aldığı gösterilerek açıklanır. Bu açıklamaların ardından, İbn Kesir, İbn Ebu Hatim'den rivayet edilen bir hadisi de kullanarak kanaatini şöyle ifade eder:

İbn Ebu Hatim diyor ki; "Bize babam... Hasan'dan rivayet etti ki, o, 'Seni vefat ettireceğim..." ayeti hakkında şu açıklamada bulunmuştur: Burası, 'Seni uyku ölümü ile öldüreceğim, yani uyutacağım' anlamındadır ki, Allah Teala Hz. İsa (as)'ı uykuda iken göğe kaldırmıştır... Cenab-ı Hak, Hz. İsa'yı şüphe götürmeyen bir gerçek olarak, uyku ile vefat ettirdikten sonra göğe çekmiş ve o dönemde kendisine eziyet eden Yahudilerin eziyetlerinden kurtarmıştır.19İslam alimlerinden Muhammed Zahid el-Kevseri ise, "teveffa" kelimesinin anlamını incelerken, ayette bu kelimenin ölüm manası taşımadığını ifade etmiş ve Zümer Suresi'nin 42. ayetinde geçen "mevt" kelimesine dikkat çekmiştir:

Eğer Hz. İsa ölmüş olsaydı (ki bu doğru değildir),"Allah ölüm vakti gelen nefisleri vefat ettirir."(Zümer Suresi, 42) mealindeki ayette yer alan ve ölüm anlamına gelen "mevt" kelimesi bildirilmezdi... Şayet iddia edildiği gibi Allah-u Teala adi ölümü (biyolojik anlamda ölümü) bildirmiş olsaydı, bu açıkça haber verilirdi. Madem ki Allah, Yahudilerin Hz. İsa (as)'ı öldürmediğinden, vefattan ve göğe yükselmekten bahsetmektedir, o halde burada normal ölümün dışında bir mana düşünülmelidir.20

Arapça metindeki "müteveffi" kelimesi, "teslim almak" ve "can almak" anlamlarına gelen 'teveffa" kelimesinden gelir; fakat burada mecazi anlamda kulanılmıştır. Burada "görevden alma" anlamına  gelmektedir.22Kevseri ile aynı dönemde yaşamış olan Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi ise, Zümer Suresi'nin 42. ayetini delil olarak göstererek, "Şayet teveffa kelimesini, "öldürme" anlamında alsaydık, ruhların da ölmesi gerekmektedir." yorumunu yapmaktadır.21 Nitekim İslam alimi Mevdudi'nin Kuran tefsirinde de, Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde geçen (Maide Suresi'nin 117. ayetinde de aynı kelime kullanılmaktadır) "müteveffi" kelimesi için şu açıklamada bulunulmaktadır:İslam tarihinin ilk müfessirlerinden biri olarak kabul edilen Maturidi de, ayette Hz. İsa (as)'ın bilinen biyolojik anlamda ölümünden bahsedilmediğini ifade etmiştir:

Ayette kast edilen şey, ölüm anlamındaki vefat değil, bedenin dünyadan alınması anlamındaki vefattır.23

İslam alimleri, teveffa kelimesinin ayette geçen hali olan "müteveffiyke" kelimesini yorumlarken Hz. İsa (as)'ın ölmediği, Allah Katına yükseltildiği ve kıyametten önce yeryüzüne tekrar döneceği konusunda ittifak sağlamışlardır. Örneğin, ünlü tefsir alimi Taberi, "müteveffiyke" kelimesinin "yerden almak" manasında kullanıldığını ifade eder ve ayeti şu şekilde açıklar:

Bize göre en sıhhatli görüş bu kelimeyi "kabzetmek", "yerden çekmek" manasında almaktır. Buna göre ayetin anlamı; "seni yerden alıp, göklere çekerim" şeklinde olur. Ayetin devamı da, ahir zamanda inkarcılara karşı olan galibiyete dikkat çekmekle bu fikri teyid eder mahiyettedir.24Bu açıklamanın devamında Taberi, "müteveffiyke" kelimesinin anlamı ile ilgili diğer yorumlara da yer vermektedir. Kelimenin bir tür uyku olarak açıklanması da, İslam alimleri arasında kabul gören bir yorumdur. Mısırlı alim Halil Herras, Hasan Basri'ye göre bu ifadeden maksadın "Ben seni uyutup, uyku halindeyken kaldırıp Katıma yükselteceğim" olduğunu ifade eder. Celaluddin es-Suyuti ise tefsirinde, sahih hadislere dayanarak Hz. İsa (as)'ın ölmediğini açıklar ve şöyle der:

Osmanlı'nın son dönem İslam alimlerinden Mehmed Vehbi de, bu ayeti aşağıdaki şekilde tefsir ederek; Hz. İsa (as)'ın ölmediğini ve öldürülmediğini ifade etmiştir:O halde Hz. İsa göğe çıkarıldı ve kıyametten önce gelecektir.25

Ey İsa, Ben seni uykuyla uyutarak mahall-i bereket ve kerametim olan sema cihetine kaldırıp, Yahudilerin şerrinden kurtaracağım ve kafirlerin fena fiillerini senden temizleyerek, onların içinden çıkarıp kötülüklerden kurtaracağım.26

Al-i İmran Suresi'nin 55. ayetinde Hz. İsa (as)'ın ölmediğine işaret edildiğini ifade eden İslam alimlerinden biri de İbn Teymiyye'dir. İbn Teymiyye, ayette kast edilen mananın "bir tür uyku ölümü" olabileceğini açıklarken şu yorumu yapar:

Bu ayet, Hz. İsa (as)'ın ölümünün kast edilmediğine delildir... Ayette geçen, "et-teveffi" sözü, beden olmaksızın sadece ruhun veya ikisinin ölümünü, ancak başka bir karineyle (konuyu bu anlamda açıklayan başka bir delilin varlığı ile) gerektirir. Bundan maksat uyku ölümü de olabilir. (Enam Suresi, 60. ayette olduğu gibi.) Ayetin son bölümündeki "inkar edenlerden seni tertemiz ayıracağım." sözü de bu şekildedir. Hz. İsa (as)'ın vücudu ruhundan ayrılmış olsaydı, onun vücududu da diğer peygamberler gibi yerde olurdu.27

Elmalılı Hamdi Yazır ise, tefsirinde bu ayetten anlaşılan anlamın, 'Hz. İsa (as)'ın ölmediği, Allah Katında diri olduğu' şeklinde bildirir:

... Bizce bu tefsir ve inancın özeti şu demek olur: Allah'tan bir kelime olan ve Ruhu'l-Kudüs ile teyid edilmiş bulunan Mesih İsa'nın ruhu henüz kabzedilmemiştir. Ruhunun eceli gelmemiştir. Kelime daha Allah'a dönmemiştir. Onun daha dünyada göreceği işler vardır.28

Görüldüğü gibi bu ayette, "vefat" kelimesi Türkçede yaygın olarak kullanıldığı gibi ölüm anlamı taşımamaktadır. Ayette bildirilen "... seni Ben vefat ettireceğim... " cümlesiyle, Hz. İsa (as)'ın uykudakine benzer bir duruma sokularak, Allah Katına yükseltildiği haber verilmektedir. Hz. İsa ölmemiş, sadece Allah'ın takdiriyle bu boyuttan ayrılmıştır. (En doğrusunu Allah bilir.)

Nisa Suresi, 157. ve 158. Ayetlerinin Açıklaması

Hz. İsa (as)'ı öldürmek için harekete geçenlerin başarıya ulaşamadıklarını açıkça ifade eden ayetlerden biri de, Nisa Suresi'nin 157. ayetidir. Bu ayetin, sonraki ayetle birarada incelenmesi gerekmektedir. Ayetlerde, inkarcıların Hz. İsa (as)'ı öldürmedikleri ve asmadıkları, ancak onlara öyle gösterildiği, Allah'ın Hz. İsa'yı Kendi Katına yükselttiği bildirilmektedir:

Ve: "Biz, Allah'ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa'yı gerçekten öldürdük" (katelna) demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler (ma katelehu) ve onu asmadılar (ma salebe). Ama onlara (onun) benzeri gösterildi (şubbihe). Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiçbir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler (ma katelehu). (Nisa Suresi, 157)

Hayır; Allah onu Kendine yükseltti. Allah üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 158)Bu ayetlerde yer alan delilleri detaylı olarak ele almadan önce, bir konuyu açıklamak yerinde olacaktır. Ayetlerde "ma salebe" kelimeleriyle haber verilen ve Kuran meallerinde "asmadılar" olarak geçen kelimenin sözlük anlamına bakıldığında çok önemli bir bilgi edinilir. Bu kelimenin kökü olan "salebe" fiili, asmak ve idam etmek anlamlarının yanı sıra "haçlamak, çarmıha germek" anlamları da taşımaktadır. Bu durumda, Hıristiyanlık inancının temel unsurlarından biri olan Hz. İsa (as)'ın çarmıha gerildiği inancının da hiçbir şekilde doğru olmadığı birkez daha anlaşılmaktadır.

18. Buhari, Kitabu'd Deavat 6312; İbni Sinni, Fi Amelli'l Yevm ve'l Leyle, no. 647, 856, 857, 885; Muhammed Halil Herras; Hz. İsa Gelecek mi?, Isparta 2002, s. 919. İbn Kesir, Tefsiru'l Kur'ani'l Azim, Cilt I, s. 573-57620. Zahid Kevseri, Nazratün Abire fi Mezaimi men Yünkiru Nüzule İsa kable'l-Ahire, Mısır, 1980, s. 34-3721. Mustafa Sabri, Mevfikü'l Akl ve'l İlm ve'l Alim min Rabbi-l Alemin ve İbadihi'l Mürselin, Beyrut, 1992, IV, s. 177-17922. Mevdudi, Tefhimu'l Kuran, Cilt I, s. 230-23123. Maturidi, Tev'vilatü'l Kurani'l Metaun, Beyrut, s. 6724. Taberi Tefsiri, Cilt III, 290-125. Suyuti, ed-Dürrül Mensur, Cilt II, 225-726. Mehmed Vehbi, Hulasatü'l Beyan-ı fi Tefsiri'l Kuran, İstanbul, 1979, II, s. 613.27. İbn Teymiyye, Mecnuu Fetava, der. Abdurrahman b. Muhammed b. Kasım el-Asımi en Necdi, Riyad, 1991, IV, s. 322-32328. Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Din Kuran Dili, Cilt II, s. 1112-1113