VI. Bölüm:Yeniden Yapılanma Dönemi


Fransa Kralı IV. Philippe'in Tapınakçıları ortadan kaldırmak üzere harekete geçtiği dönemde tarikat, yok edilmesi neredeyse imkansız bir hale gelmişti. Fransa'daki mahkemeler ahtapotun sadece bir kolunu kesmişti; diğer kollar yaşamaya devam ediyordu. Şövalyelerin yoğun bir şekilde bulunduğu İspanya, Portekiz, İngiltere, Almanya, Rodos, Kıbrıs gibi Philippe'in kontrolü dışındaki bölgelerde ciddi bir baskıya veya takibata uğramamışlardı. Bunun çeşitli sebepleri vardı: Fransa'yla siyasi rekabet, Papa'nın Fransa Kralı'nın etkisi altında olduğuna dair inanç, Tapınakçılarla kurulmuş olan hassas maddi ve siyasi ilişkiler, farklı kiliseler ve tarikatlar arasındaki çekişmeler ve en önemlisi, şövalyelerin yaptıkları hazırlıklar, Philippe'in ve Papa'nın başlattığı operasyonun diğer ülkelerde gereği gibi neticelenmesini engellemişti.

Şövalyeler Fransa'da aldıkları darbeyi kısa sürede telafi edecek yeni bir yapılanmanın temellerini atmakta zorlanmadılar. Gizlilik unsuru bundan sonra daha ön plana çıktı; bütün işlemlerinde ketumiyete, sembolizme ve gizliliğe yöneldiler.
Göstermelik mahkemeler sözde tövbe eden biraderleri aklamış, büyük bir kısmı da farklı tarikatlara girerek kendilerini kurtarmayı başarmışlardı. Almanya, Macaristan gibi ülkelerde tarikat neredeyse tamamen suçsuz bulunmuştu. Ancak, herşeye rağmen, çok rahat oldukları da söylenemezdi. Çünkü Kilise, ne kadar itibar kaybetmiş olsa da hala belirli bir siyasi güce sahipti. Diğer taraftan, etkin bir tarikat olan Hospitaller de Tapınakçıların mallarını ele geçirmek için acele ediyorlardı. Neticede, şartların ağırlığı karşısında Tapınakçılar yeraltına çekilmeye karar verdiler.
Şövalyeler, yıllar boyunca geliştirip güçlendirdikleri organizasyon sayesinde, Fransa'da aldıkları darbeyi kısa sürede telafi edecek yeni bir yapılanmanın temellerini atmakta zorlanmadılar. Bu olay tarikat için yeni bir tecrübeydi. Gizlilik unsuru bundan sonra daha ön plana çıktı; göz önünde yürüttükleri mücadeleyi yeraltına çekerek haberleşme dahil olmak üzere bütün işlemlerinde ketumiyete, sembolizme ve gizliliğe yöneldiler. Yeni bir yapılanma sürecine giren Tapınakçıların bu dönemdeki konumlarını özetlemek gerekirse:

Tapınakçılar, Almanya'da 'Gül-Haç' örgütünün temellerini attılar.
- Finans konusunda halen dönemin en büyük gücü konumundadırlar. Kara paraya ulaşmanın yöntemlerini bilen ve tefecilerle iş birliği yapan şövalyeler, bir kısım gayrimenkullerini ve Kilise'nin sağladığı ayrıcalıklarla elde ettikleri gelirleri kaybetmiş olsalar bile, Fransa dışında, finansal ilişkilerini hala sürdürmekte ve hazinelerini korumaktadırlar.
- Alanlarında uzmanlaşmış yönetici kademesindeki şövalyelerin büyük bir kısmı görevinin başındadır. Fransa'da sadece 620 kişiyle sınırlı kalan kayıplar, 20 bin (belki çok daha fazla) kişilik tarikata fazla bir etki yapmamıştır; organizasyon yerli yerinde durmaktadır.
- Tarikat, sadece bankacılık değil, gemicilik, inşaat, ticaret, madencilik gibi sektörlerde de dönemin en güçlü organizasyonunu elinde tutmakta ve çok deneyimli bir kadroyu yönetmektedir.
- Şövalyeler, mevkileri sayesinde bütün önemli devlet ve Kilise sırlarına vakıftırlar ve gerektiğinde kendi çıkarları için bunları kullanmaktadırlar. Yeraltına çekildikleri için, önceki bölümlerde incelediğimiz mafya yöntemlerini, artık daha rahat uygulayabilmektedirler.

Tapınakçılar İngiltere'de de masonluk örgütünü kurdular.
Görüldüğü gibi, Kilise'nin resmi belgelerinde ortadan kalkmış gibi görünseler de, Tapınakçılar aslında bütün güçleriyle varlıklarını sürdürüyorlardı. Ancak bu sefer daha sinsi, daha gizli, daha karanlık, daha organize ve daha tehlikeli bir hale gelmişlerdi. Önceki dönemde canlı bir düşman olarak ortada dolaşan şövalyeler, şimdi izlerini kaybettirmiş, yeni kılıklara ve kimliklere bürünmüş, gizli organizasyonlar kurarak intikam ve hakimiyet planları yapmaya başlamışlardı.
Bu aşamada Tapınakçılar iki farklı yöntem benimsediler: Birincisi, İskoçya, Portekiz, Almanya, Hollanda gibi siyasi otoriteyi kontrol edebildikleri ülkelerde, farklı bir kimlik altında ama yine Kilise ve krallığa bağlı kalarak faaliyetlere devam etmek ve böylece ticari ve siyasi imtiyazlar elde ederek güçlerini artırmaktı. Bu girişim büyük bir başarıya ulaştı: Deniz ticareti ve buna bağlı sömürgecilik faaliyetlerini söz konusu ülkelerde doruk noktasına çıkardılar. Sömürge şirketleri sayesinde Avrupa ticaretinde büyük bir güç haline geldiler. Özellikle borsalarda sömürgelerden gelen mallarla ilgili olarak yaptıkları spekülasyonlarla, köle ticaretiyle ve korsanlıkla karanlık sermayelerini artırmaya devam ettiler.
Tapınakçıların ikinci yöntemi ise, hem ideolojilerini yayabilecekleri hem içinde rahatça gizlenebilecekleri hem de yeni üye kaynağı olarak kullanabilecekleri örgütler kurmaktı. Bu amaçla Almanya'da 'Gül-Haç', İngiltere'de masonluk örgütünün temellerini atarak tarikatı kısa sürede güçlü bir yeraltı organizasyonuna dönüştürdüler.