7. Hz. İsa (As), "Bediüzzaman Hazretleri'nin Arkasında Namaz Kılıp Gitmiştir" İddiası Doğru Değildir. Hz. İsa (As)'In Hz. Mehdi (As)'In İmamlığında Namaz Kılışına Tüm Dünya Şahit Olacaktır

MEHMET ALİ KAYA HOCA'NIN "HZ. İSA GELMİŞ, KİMSE GÖRMEMİŞ VE BEDİÜZZAMAN'IN ARKASINDA GİZLİCE NAMAZ KILMIŞTIR" DİYE İFADE ETTİĞİ YANILGISI:

... Hz. İsa (as) herkesin huzurunda ona uyması şart ve lazım değildir. KİMSENİN GÖRMEDİĞİ BİR YERDE BİR CAMİDE GİZLİ OLARAK UYSA VE ARKASINDA NAMAZ KILSA, ALLAH'IN VAADİ YERİNE GELMİŞ OLUR... (Asırların Rehberleri Mücedditler, sf. 237)

Kıyamete yakın kendisine tabi olanların bu yanlış inanç ve kanaatlerinden (teslis) döndüğünü görmesi için tekrar dünyaya gönderecektir. Hristiyanların "kendi hakkında ve Allah hakkında inançlarının düzelmesine sebep olan KURAN-I KERİM'İN TEVHİD HAKİKATİNİ ANLATAN, "MEHDİ-İ ALİ RESUL OLAN BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ'YLE" GÖRÜŞÜR VE ARKASINDA NAMAZ KILAR. (Asırların Rehberleri Mücedditler, sf. 284)

Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne geliş hikmetlerinden biri, kendisinin Allah Katına yükseltilmesinin ardından bozulmaya uğrayan Hristiyanlık dinini hurafelerden arındırmak, sapkın teslis inancını tamamen ortadan kaldırmak ve tüm yeryüzüne tek bir din olarak İslam ahlakının hakim olmasına vesile olmaktır. Bu olayların hepsi dünyada yaşayan her bir insan tarafından açık ve net olarak görülecek, tüm bu gelişmelere yaşayan bütün insanlar şahitlik edecektir. Sahih hadis kitaplarında kapsamlı olarak detaylarıyla haber verilen bu müjdeli gelişmelerin hiçbiri yaşanmadan, Hz. İsa (as)'ı sadece bir avuç kişinin görmesiyle, İslam ahlakının dünyaya hakimiyeti gerçekleşmeden Hz. İsa (as)'ın dünyaya geldiğini ve gittiğini iddia etmek hem samimi bir tutum değildir, hem de Kuran'a ve sünnete uygun değildir.

Hadis-i şeriflerde Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne yeniden geldiğinde her türlü zulmün son bulacağı, adaletin ve barışın dünyaya yayılacağı kapsamlı olarak anlatılmıştır. Kuran ayetlerinde de Kitap Ehli'nden Hz. İsa (as)'a inanmayacak hiç kimse kalmayacağı, yani yeryüzüne İslam ahlakının tam hakim olacağı müjdelenmiştir.

Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün düşmanlıklar, boğuşmalar, hasetleşmeler muhakkak kaybolup gidecektir. (Sahih-i Müslim, 1/136)

Savaş (erbabı) da ağırlıklarını (silah ve malzemelerini) bırakacak. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)

Benliğime hakim olan zata yemin ederim ki, Meryem'in oğlunun adaletli bir hakem olarak size inmesi pek yakındır. O, Haç'ı kıracak (haça tapınmayı kaldıracak), domuzu öldürecek (domuz eti yemenin haram olduğunu bildirecek), cizyeyi kaldıracak; mal çoğalacak ki, kimse onu kabul etmeyecektir. (Sünen-i Tirmizi, 4/93)

HADİSTE HABER VERİLEN, HZ. İSA (AS)'IN HZ. MEHDİ (AS) ARKASINDA NAMAZ KILMASI DA TÜM DÜNYA İNSANLARININ GÖZLERİ ÖNÜNDE GERÇEKLEŞECEKTİR.

... Nihayet Meryem oğlu İsa Müslümanların (manevi) emiri (Hz. Mehdi) ona: Gel bize namaz kıldır, der. Bunun üzerine İSA: "HAYIR, ALLAH'IN BU ÜMMETE BİR İKRAMI OLARAK SİZİN BİR KISMINIZ DİĞER BİR KISIM ÜZERİNE EMİRLERSİNİZ" DER. (Hz. Mehdi'yi imamlığa geçirir.) (Sahih-i Müslim, c. 1, s. 209)

"Ya Resullullah! Peki o gün Araplar nerede olacak?" diye sordu: "Araplar o gün azdır ve büyük çoğunluğu Beytü'l-Makdis (Kudüs)'te bulunacaktır. İmamları (Mehdi) da salih bir şahıs (olacak)dır. Sonra imamları (Mescid-i Aksa'da) öne geçip onlara sabah namazını kıldıracağı sırada sabahleyin onların üzerine İsa bin Meryem (as) inecektir. Bunun üzerine İsa (as)'ın öne geçip cemaate namaz kıldırması için imam geri geri yürümeye başlayacak. Fakat İsa (as) elini omuzları arasına koyarak: "Öne geç de namaz kıldır. Çünkü kamet senin için getirildi" diyecektir. Bunun üzerine imamları onlara namaz kıldıracak..." (Sünen-i İbni Mace, Kitabü-l'fiten Tercemesi ve Şerhi- Kahraman Neşriyat, cilt 10, Mütercim: Haydar Hatipoğlu, Bab:33 s. 331-335)

HZ. İSA (AS), HZ. MEHDİ (AS)'IN VEZİRİ OLACAKTIR

İbni Ebi Şeybe, Musannef'inde, İbni Şirin'den tahric etti. Dedi ki: "MEHDİ BU ÜMMETTENDİR VE HZ. İSA'YA İMAM OLACAKTIR." (Celaleddin Suyuti'nin Tasnifinden Hadisler, Ahir Zaman Hz. Mehdisi'nin Alametleri, (Kitabül Burhan fi Alametil Hz. Mehdiyyil Muntazar), sf. 79)

Bilindiği gibi Hz. İsa (as) nazil olacak ve Deccal'i fikren yok edecek. Şurası da bir gerçektir ki, HZ. İSA, HZ. MEHDİ'DEN HAKİMİYETİ (Müslümanların manevi liderliğini) ALMAYACAK; ÇÜNKÜ LİDERLER (Müslümanların manevi önderleri) KUREYŞ'DENDİR. Madem insanlar arasında bu ikisi mevcut olacak, öyleyse HZ. İSA (AS) ONUN EMİRİ DEĞİL DE VEZİRİ OLACAKTIR. BU SEBEPLEDİR Kİ HZ. MEHDİ'NİN ARKASINDA NAMAZ KILACAK VE ONA TABİ OLACAKTIR. (Muhammed B. Resul Al-Hüseyni El Berzenci, 'Kıyamet Alametleri' Pamuk Yayınları, sf. 185)

Şerh'ül Mesabih 'de Resulullah (sav) Efendimiz Saadetle şöyle buyurmuşlardır: "MERYEM OĞLU İSA (AS) VALİ DEĞİL, VELİYYÜL MUVELLA'DIR (SELAHİYETLİ HAKİMDİR). YANİ O İMAMETİ KABUL ETMEZ. HZ. MEHDİ'Yİ VALİ YAPAR VE İMAMETİ'DE ONA TESLİM EDER." (Hanedan-ı Ehl-i Beyt, s. 498)

Bediüzzaman Hazretleri de hadislere ve ayetlere dayanarak, Hz. İsa (as)'ın dünyaya nasıl bir dönemde geleceğini, hangi faaliyetlerde bulunacağını, dünyada ne gibi güzel değişikliklere vesile olacağını geniş bir şekilde açıklamıştır. Buna göre, önce Hz. Mehdi (as) kitaplar, yazılar, belgeseller gibi tüm ilmi araçlarla Darwinist ve materyalist fitneyi yani dinsizliği fikren büyük bir yenilgiye uğratacak. Samimi İsevilere, İncil'in Kuran'la mutabık yönlerini göstererek tebliğ yapacak ve onların İslam'a kalplerinin ısınmasına vesile olacak. Bu güzel gelişmeler olup, İslam ahlakının hakimiyetinin fikri zemini tam olarak gelişmişken Hz. İsa (as)'ın bizzat şahsı gelecek ve Hz. Mehdi (as)'la birlikte deccaliyeti tam etkisiz hale getirecek:

1. HZ. İSA (AS), MEHDİ (AS) DİNSİZLİK CEREYANINI GALEBE EDİP DAĞITMAK ÜZEREYKEN GELECEK

Dinsizlik cereyanına karşı ayrı ayrı iken mağlub olan İsevîlik ve İslâmiyet ittihad neticesinde, DİNSİZLİK CEREYANINA GALEBE EDİP DAĞITACAK İSTİDADINDA İKEN.... (Mektubat, 15. Mektup, sf. 78-80)

2. HZ. İSA (AS), İSEVİLİK DİNİ TASAFFİ EDİP HRİSTİYANLAR İSLAM'A DÖNMEK ÜZEREYKEN GELECEK

Âhirzamanda felsefe-i tabiiyenin (Darwinizmin) verdiği cereyan-ı küfrîye ve inkâr-ı Uluhiyete KARŞI İSEVÎLİK DİNİ TASAFFİ EDEREK VE HURAFATTAN TECERRÜD EDİP İSLÂMİYETE İNKILAB EDECEĞİ BİR SIRADA, nasıl ki İsevîlik şahs-ı manevîsi, vahy-i semavî kılıncıyla o müdhiş dinsizliğin şahs-ı manevîsini (fikren) öldürür; öyle de HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELÂM, İSEVÎLİK ŞAHS-I MANEVÎSİNİ TEMSİL EDEREK, DİNSİZLİĞİN ŞAHS-I MANEVÎSİNİ TEMSİL EDEN DECCAL'I (fikren) ÖLDÜRÜR... YANİ İNKÂR-I ULUHİYET FİKRİNİ ÖLDÜRECEK (fikren ortadan kaldıracak). (1. Mektup, sf. 7)

3. HZ. İSA (AS)'IN BİZZAT CİSMİ HAK DİNİN BAŞINA GEÇECEK

... ÂLEM-İ SEMAVATTA CİSM-İ BEŞERÎSİYLE BULUNAN ŞAHS-I İSA ALEYHİSSELÂM, O DİN-İ HAK CEREYANININ BAŞINA GEÇECEĞİNİ, bir Muhbir-i Sadık, bir Kadir-i Külli Şey'in va'dine istinad ederek haber vermiştir. (Mektubat, 15. Mektup, sf. 78-80)

4. İSEVİLER HZ. İSA (AS)'IN RİYASETİ YANİ ŞAHSININ ÖNDERLİĞİ ALTINDA OLACAK

O Deccal komitesini, HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELÂM'IN RİYASETİ ALTINDA (bizzat Hz. İsa (as)'ın şahsının yönetimi altında) (fikren) öldürecek ve dağıtacak; beşeri, inkâr-ı Uluhiyetten (Allah'ın varlığını inkar etmekten) kurtaracak. (29. Mektup, sf. 455)

5. DECCALİ ETKİSİZ HALE GETİRECEK OLAN HZ. İSA (AS)'IN ŞAHSI OLACAK

Sihir ve manyetizma ve ispirtizma gibi istidracî hârikalarıyla kendini muhafaza eden ve herkesi teshir eden o dehşetli Deccal'ı (manen) öldürebilecek, mesleğini değiştirecek; ANCAK HÂRİKA VE MU'CİZATLI VE UMUMUN MAKBULÜ BİR ZÂT OLABİLİR Kİ: O ZÂT, EN ZİYADE ALÂKADAR VE EKSER İNSANLARIN PEYGAMBERİ OLAN HAZRET-İ İSA ALEYHİSSELÂM'DIR. (Şualar, 452)

6. HZ. MEHDİ (AS) SİYASETİ HZ. İSA (AS)'A BIRAKACAK

Gerçi hakikat noktasında ahir zamandaki gelecek BÜYÜK MEHDİ SİYASETİ TAM DİNDAR İSEVÎLERE BIRAKIP YALNIZ İSLÂMİYET HAKİKATLARINI İSBATA, İZHARA, İCRAYA ÇALIŞIR. (El Yazma Emirdağ Lahikası, s. 150)

•  Bu durumda eğer bazı Nur talebesi kardeşlerimizin yanlış yorumlarında olduğu gibi, Hz. İsa (as) hiç kimse görmeden gelip gittiyse, Hz. Mehdi (as)'ın siyaseti Hz. İsa (as)'a bırakması ne şekilde gerçekleşmiştir?

•  İseviler Hz. İsa (as)'ın riyaseti altında toplanacağına göre böyle bir toplanma Hz. İsa (as)'ı hiç görmeden nasıl mümkün olabilir?

•  Hz. İsa (as) dinsizlik cereyanı dağılmak üzereyken geleceğine göre, Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri döneminde küfrün dağılması söz konusu olmuş mudur?

•  Hz. İsa (as) geldiğinde yeryüzünü barış ve adalet kaplayacağına göre, Üstadımız döneminde tüm dünya böyle bir adalete ve barışa kavuşmuş mudur?

Bu sorulara samimi olarak cevap veren Nur talebesi kardeşlerimiz, Hz. İsa (as)'ın geldiğini, hiç kimse bilmeden bir camide Bediüzzaman Hazretleri'nin arkasında namaz kıldığını iddia etmenin ne kadar büyük bir yanlış olduğunu hemen göreceklerdir. Üstadımız çok zor koşullarda fikri mücadelesini devam ettirmiş, ama onun devrinde ne İsevilerle Müslümanların ittifakı olmuş ne de deccaliyet ve süfyaniyet son bulmuştur. Deccaliyet fitnesi tam Bediüzzaman Hazretleri'nin tarif ettiği şekilde daha da güç bularak yayılmış ve insanlığın %99.9'unu esir almıştır. Şimdi ise vakit, bu fitnenin Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) vesilesiyle son bulması vaktidir.

MEHMET ALİ KAYA'NIN, "HZ. MEHDİ (AS) 1920'LERDE FAALİYETE BAŞLAMIŞ, HZ. İSA (AS)'IN NEFESİ 1950'DE ONA KATILMIŞ, 1960'DAN SONRA HZ. İSA (AS)'I TEMSİL EDENLER GÖREVE DEVAM ETMİŞTİR" İDDİASININ YANLIŞLIĞI

1920'de Mehdi efkarıyla ve iman hakikatleriyle karşı mücadeleye başladı. 30 YIL SONRA HZ. İSA (AS)'IN NEFESİ OLAN DEMOKRASİ, 1950'DE İMDADA GELDİ. 1960'ta, 40 yıllık bir mücadeleden sonra Hz. Mehdi vefat etti. HZ. İSA'NIN EFKARINI TEMSİL EDENLER İSE 35 YIL DAHA MÜCADELEYE AHRARLAR- DEMOKRATLAR OLARAK, NUR TALEBELERİYLE BERABER DEVAM ETTİLER. 1995'TEN SONRA İSE, ARTIK GALİP DURUMA GELDİLER. (Asırların Rehberleri Mücedditler, Sf. 291)

CEVAP 1. HZ. MEHDİ (AS)'IN İLMİ MÜCADELEYE BAŞLADIĞI TARİH 1920 DEĞİL, HİCRİ 1400 YANİ 1979'DUR

Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur'da yüzlerce sayfa Mehdiyeti anlatmış, ancak tek bir satırında dahi Hz. Mehdi (as)'ın kendisi olduğunu veya kendi yaşadığı dönemde Mehdi (as)'ın faaliyette olduğunu söylememiştir. Bu kanaatte olan kişileri, "bu bir sehiv ve iltibas" yani hata ve yanılmadır diye uyarmıştır:

Risale-i Nur'un şahs-ı manevisini haklı olarak HZ. MEHDİ TELAKKİ EDİYORLAR (şahsi bir görüş olarak kabul ediyorlar). O şahs-ı manevinin de bir mümessili (temsilcisi), Nur şakirdlerinin (talebelerinin) tesanüdünden (dayanışmasından) gelen bir şahs-ı manevisi ve o şahs-ı maneviden bir nevi mümessili (temsilcisi) olan BİÇARE TERCÜMANINI ZANNETTİKLERİNDEN, BAZEN O İSMİ (Hz. Mehdi ismini) ONA VERİYORLAR. Gerçi bu, BİR İLTİBAS (karıştırma) BİR SEHİVDİR (hatadır, yanılmadır)... (Emirdağ Lahikası, s. 266)

Son derece kapsamlı olarak da Hz. Mehdi (as)'ın Hicri 1400'de göreve başlayacağını açıklamıştır:

1. İstikbal-i dünyeviyede 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ (Hz. Mehdi (as)'ı) asırlarında karib (yakın) zannetmişler. (Sözler, s. 318)

2. Hakiki beklenilen ve BİR ASIR SONRA gelecek o zat (Hz. Mehdi (as)) dahi bu zamanda gelse... (Kastamonu Lahikası, s. 61-62)

3. Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lâmlar" ve "mim" ikişer sayılsa, BUNDAN BİR ASIR SONRA zulümatı dağıtacak zâtlar ise, Hazreti Mehdi'nin şakirdleri olabilir. (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.132)

Bediüzzaman Hazretleri Birinci Şua'da yer alan bu açıklamasında Tevbe Suresi'nin 32. ayetinin ebced hesabının, şeddeli lamlar ve mim ikişer sayılarak yapılmasından bahsetmektedir. Ayetin, "Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor" cümlesinde yer alan şeddeli lamlar ve mim ikişer sayıldığında ayetin ebced değeri 1910 yapmaktadır. Yani, Üstadımız bundan bir asır sonra ifadesiyle MİLADİ 1910'DAN BİR ASIR SONRA demektedir. 1910'dan bir asır yani 100 yıl sonrası ise 2010'dur.

4. Yetmiş birde (hicri 1371'de – miladi 1952) fecr-i sâdıkı başladı veya başlayacak. Eğer bu fecr-i kâzip de olsa, OTUZ-KIRK SENE (Hicri 1401/H. 1411 – Miladi 1981/M. 1991) SONRA FECR-İ SÂDIK ÇIKACAK. (Hutbeyi Şamiye, Sf. 27)

Üstadımız, Hicri 1371'de Fecri Kazibin, yani İslam aleminin aydınlanmasının başladığını söylüyor. Hicri 1371'den 30 ve 40 sene sonra, yani Hicri 1401 ve Hicri 1411'de asıl aydınlanmanın güç kazanacağını bildiriyor. Burada Üstadımız açık ve net tarihler veriyor, Hz. Mehdi (as)'ın Hicri 1400'lerde faaliyette olduğunu söylüyor.

1371 + 30 = 1401 = 1981

1371 + 40 = 1411 = 1991

5. Evet şimdi olmasa da (Hicri 1371'DEN) 30-40 SENE SONRA fen ve hakiki marifet (hüner, sanat , ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi) ve medeniyetin mehasini (iyi ve faydalı yönlerini) o üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatını verip (gerekli ihtiyacını karşılayıp) o dokuz manileri mağlup edip dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını (gerçekleri araştırma eğilimi) ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi (insan sevgisini) o dokuz düşman taifesinin cephesine göndermiş, inşaAllah YARIM ASIR SONRA onları darmadağın edecek. (Hutbeyi Şamiye, Sf. 30)

Üstadımız, Hicri 1371'den hem 30-40 sene sonra hem de yarım asır sonra yani 50 yıl sonra diyerek Hz. Mehdi (as)'ın hangi tarihte görev başında olacağını söylüyor? Hicri 1400'lerde.

1371 + 30 = 1401 = 1981

1371 + 40 = 1411 = 1991

1371 + 50 = 1421 = 2001

6. Bediüzzaman Hazretleri Emirdağ Lahikası'nı 1949 yılında kaleme almış ve kendisinden 100 sene yani BİR ASIR SONRA gelecek olan Hz. Mehdi (as), talebeleri ve o dönemdeki insanlara şöyle seslenmiştir:

O vakit ona karşı matbu kitapta böyle cevap vermiş:

Herkese dünya terakkî dünyası olsun; yalnız bizim için mi tedennî dünyasıdır? Öyle mi? İşte, ben de sizinle konuşmayacağım. Şu tarafa dönüyorum; müstakbeldeki insanlarla konuşacağım:EY YÜZDEN tâ üç yüz seneden SONRAKİ YÜKSEK ASRIN ARKASINDA GİZLENMİŞ, SÂKİTÂNE BENİM SÖZÜMÜ DİNLEYEN VE BİR NAZAR-I HAFİYY-İ GAYBÎ (gizli bir bakış ile gayba bakarak) İLE BENİ TEMÂŞÂ (seyreden) EDEN SAİD, HAMZA, ÖMER, OSMAN, YUSUF, AHMED, V.S. SİZE HİTAP EDİYORUM.  TARİH DENİLEN MÂZİ DERELERİNDEN SİZİN YÜKSEK İSTİKBALİNİZE (geleceğinize) UZANAN TELSİZ TELGRAFLA SİZİNLE KONUŞUYORUM. NE YAPAYIM, ACELE ETTİM, KIŞTA GELDİM. SİZ İNŞAALLAH CENNET-ÂSÂ (cennet gibi) BİR BAHARDA GELİRSİNİZ. ŞİMDİ EKİLEN NUR TOHUMLARI ZEMİNİNİZDE ÇİÇEK AÇACAKLAR. Sizden şunu rica ederim ki, mâzi kıt'asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini, mezartaşı denilen, kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız. "EY YÜZ SENE SONRA GELENLER! 'ŞU KALENİN BAŞINDA BİR MEDRESE-İ NURİYE ÇİÇEĞİNİ YAPINIZ. CİSMEN DİRİLMEMİŞ, FAKAT RUHEN BÂKİ VE GENİŞ BİR HEYETTE YAŞAYAN MEDRESETÜ'Z-ZEHRAYI CİSMANÎ BİR SURETTE BİNA EDİNİZ" DEMEKTİR. Zaten Eski Said ekser hayatı o medresenin hayaliyle gitmiş ve o matbu risalenin 147'nci sayfadan tâ 157'nci sayfaya kadar medresetü'z-zehranın tesisine ve faydalarına dair ehemmiyetli hakikatleri yazmış. (Emirdağ Lahikası, Sayfa 343, 344)

7. FAKAT O İLERİDE GELECEK ACİB ŞAHSIN bir hizmetkârı ve ona yer hazır edecek bir dümdârı (ordunun geriden gelen emniyet kuvveti) ve o büyük kumandanın pîşdâr (öncü) bir neferi (askeri) olduğumu zannediyorum. (Barla Lahikası, sf. 162)

Bu eserinde Üstadımız, Hz. Mehdi (as)'ın ileride geleceğini açık bir şekilde ifade etmiştir. Said Nursi Hazretleri "Barla Lahikası"nı 1926 yılında kaleme almıştır, yani bu sözleriyle bu tarihten çok ilerideki bir dönemden, kendisinden sonraki asırdan bahsetmektedir. Kendisinin Hz. Mehdi (as)'ın öncüsü ve ona zemin hazırlayan bir hizmetkarı olduğunu söyleyerek bir diğer yönden de kendisinin ahir zamanın büyük Mehdisi olmadığını, ancak ona zemin hazırlayan, onun zuhurundan önce ona öncülük eden bir yardımcısı olduğunu açıkça söylemektedir.

8. TÂ AHİR ZAMANDA, hayatın geniş dairesinde, asıl sahipleri, yani Mehdî ve şakirdleri Cenab-ı Hakkın izniyle gelir, o daireyi genişlettirirve o tohumlar sümbüllenir. Bizler de kabrimizde seyredip Allah'a şükrederiz. (Kastamonu Lahikası, Sayfa 72)

Üstadımız, Kastamonu Lahikası'nı 1936 yılında hazırlamıştır. Bu eserinde "ta ahir zamanda...." ifadesiyle Risale-i Nur'un asıl sahipleri olarak nitelendirdiği Hz. Mehdi (as) ve talebelerinin kendisinden çok daha sonraki bir vakitte, yani kendisinden sonraki yüzyılda geleceklerini ifade etmiştir.

Görüldüğü gibi, Üstadımız Risale-i Nur'da yüzlerce sayfa Hz. Mehdi (as)'ı anlatmışken, defalarca, ayrı ayrı Hz. Mehdi (as) Hicri 1400'de gelecek demişken, Risale-i Nur'da "Hz. Mehdi (as)'ın gelişi, zamanı belli değildir" demek samimi bir davranış değildir.

Nitekim Hicri 1400'ün başlamasıyla birlikte de Peygamber Efendimiz (sav)'in haber verdiği Hz. Mehdi (as)'ın geliş alametlerin hepsi arka arkaya gerçekleşmiştir. Peygamberimiz (sav), bu alametlerin teşbih tanelerinin ardı ardına gelmesi gibi birbirini takip edeceğini söylemiştir. Şu anda 1432 yılında bulunuyoruz. 1400'den 1432'ye kadar geçen 32 yıl içinde Resulullah (sav)'in haber verdiği yaklaşık 650 alamet birebir çıkmıştır. Bu da bir kez daha Bediüzzaman Hazretleri'nin de söylediği gibi Hz. Mehdi (as)'ın şu an görevde olduğunun delilidir. Peygamberimiz (sav)'in haber verdiği ve birebir gerçekleşen bu yüzlerce alametten bazıları şunlardır:

  • - Afganistan'ın işgal edilmesi 1979
  • - Kabe baskını ve Kabe'de kan akıtılması 1979
  • - İstanbul'da gerçekleşen gemi patlaması 1979
  • - İran – Irak Savaşı 1980-1988
  • - Şam ve Mısır meliklerinin öldürülmesi – 1981
  • - Ramazan ayında, Ay ve Güneş tutulmalarının olması – 1981 ve 1982
  • - Halley kuyruklı yıldızının geçişi – 1986
  • - Sistemlerin değişmesi (komünizmin yıkılması) – 1989
  • - Azerbaycan'ın işgali – 1990
  • - Tozlu dumanlı bir fitnenin görülmesi – 2001 İkiz Kulelere yapılan saldırı
  • - Irak'ın işgali – 2003
  • - Çölde bir ordunun kaybolması- 2003 Irak ordusunun kaybolması
  • - Bağdat'ın alevlerle yanması – 2003
  • - Kufe Mescidi'nin bombalanması - 2004
  • - İki kuyruklu Lulin yıldızının çıkması – 2009
  • - Arap ülkelerinde değişim hareketlerinin başlaması – 2010
  • - Haresta'da çatışmalar olması - 2011

(Sayısı 650'yi bulan tüm alametleri görmek için www.hazretimehdi.com sitesini ziyaret ediniz)

CEVAP 2. "1950-1960 ARASINDA HZ. İSA (AS)'IN NEFESİ KURTULUŞA VESİLE OLDU" İDDİASI DOĞRU DEĞİLDİR. ÜSTADIMIZ O YILLARDA DA AĞIR BASKILARA MARUZ KALMIŞTIR

Mehmet Ali Kaya, kitabında 1950'de Hz. İsa (as)'ın nefesinin yardıma geldiğini ve büyük bir kurtuluşun yaşandığını iddia etmektedir. 1950'lerde Türkiye'de Demokrat Parti iktidarıyla birlikte güzel bazı gelişmeler yaşandığı bir gerçektir, ama bu, hadislerde müjdelenen İslam aleminin ve dünyanın kurtuluşu değildir. Üstelik bu dönemde dahi Bediüzzaman Hazretleri üzerindeki ağır baskılar tüm şiddetiyle devam etmiştir. Dolayısıyla Mehmet Ali Kaya'nın dile getirdiği kurtuluş gerçekçi değildir ve böyle bir olay yaşanmamıştır. Peygamberimiz (sav)'in hadislerde haber verdiği ve Hz. Mehdi (as)'ın vesile olacağı kurtuluş ise dünyanın her bir köşesine bereketi yansıyacak, tüm insanlar tarafından görülecek, tüm insanlara huzur ve güvenlik verecek gerçek bir kurtuluştur.

ÜSTADIMIZ BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİ'NİN  1950-1960 YILLARI ARASINDA MARUZ KALDIĞI BASKILAR

  1. 1926 yılından itibaren sürgün hayatı yaşayan Bediüzzaman Hazretleri'nin 1950 ve 1960 yılları arasında da (vefatına kadar) sürgün hayatı devam etmiştir. Bu yıllar arasında sürgün cezası kaldırılmamıştır.
  2. Bediüzzaman Hazretleri'ne 1951'de Emirdağ'da, bundan hemen bir yıl sonra da İstanbul'da, Gençlik Rehberi adlı kitabı nedeniyle birer dava daha açılmıştır.
  3. 23 Ağustos 1953 tarihinde bir dava daha açılmıştır.
  4. 1951'de Şapka Kanununa muhalefet gerekçesiyle Emirdağ'da mahkemeye verildi.
  5. 1952'de Afyon Mahkemesi'nde davası devam ediyordu.
  6. 1952'de Samsun'da Büyük Cihad gazetesinin yayını sebebiyle dava açıldı.
  7. 1953'de Isparta'da hakkında yeni bir dava açıldı ve Isparta'ya gitti.
  8. Ocak 1960'ta Ankara'ya girmesi polis tarafından engellenmiş ve Bediüzzaman Hazretleri buradan Isparta'ya gitmiştir.
  9. 6 Ocak 1960 günü saat 10:30 sularında Konya'ya gitmek üzere hareket etti. Konya'da giriş çıkışlar kapatıldı ve polisler tarafından takip edildi. Kardeşinin ve Mevlana'nın türbesini ziyaret ettikten sonra Konya'dan ayrıldı.
  10. Bu dönemde ağır hasta olan 83 yaşındaki Said Nursi Hazretleri, daha sonra talebeleriyle birlikte Urfa'ya gitmiştir. Burada, yürüyemeyecek kadar rahatsız olan Üstadımız'ın yerleştiği otele gelen polisler, dönemin İçişleri Bakanı'nın emriyle Bediüzzaman'ı Isparta'ya geri götürmeye çalışmışlardır. Vefat ettiğinde dahi dönemin İç İşleri Bakanı Namık Gedik –haşa- çöp arabasıyla taşınmasını emretmiştir