Karıncalarla Ortak Yaşayan Hayvanlar

Karıncalarla Ortak Yaşayan Hayvanlar

Karıncalarla beraber yaşayan pek çok böcek türünün var olduğu ve aralarında 'simbiyotik' ilişkiler bulunduğu bir yüzyılı aşkın süredir biliniyor. Bunların çoğu bunu bir “yağmacı” olarak yapar. Diğer bölümü ise, yaşamlarının bir bölümünde veya tamamında karınca topluluğuna bağımlı halde yaşarlar. Bu karınca ziyaretçileri arasında çeşitli pislikböcekleri, keneler, asalaklar, sinekler ve yaban arıları vardır.

Bunların bir kısmı, karıncaların yuvalarında yaşayıp tüm sosyal haklardan faydalanabilirler. Bazı durumlarda ev sahiplerinin larvalarını ve yumurtalarını yemelerine rağmen, karıncalar misafirlerine inanılmaz derecede toleranslı davranır, saldırganları yuvaya kabul etmekle kalmayıp larvalarını sanki kendi genç nesilleriymiş gibi besler ve yetiştirirler.

Peki karıncalar böyle bir saldırganlığa neden izin veriyor ve nasıl oluyor da bu böcekler senelerce üstün bir savunma sistemine sahip olan karıncanın yuvasında rahatça kalabiliyorlar? Şimdi bu anlaşılmaz olayın aşamalarını inceleyelim.

Bilindiği gibi karınca kolonisinde karmaşık bir iletişim sistemi vardır. Bu sistem sayesinde karıncalar, kendi kolonilerine ait üyeleri, yabancılardan ayırdedebilirler. Bu ayırdedebilme bir “sosyal savunma sistemi” gibi işler. Ancak, yukarıda bahsettiğimiz ziyaretçiler çeşitli tekniklerle karınca yuvalarına girmeyi başarırlar. Bu da onların, karıncaların iletişim ve ayırdedebilme şifrelerini bir şekilde çözdüklerini göstermektedir. Diğer bir deyişle de, mekanik ve kimyasal metodlarla karıncaların dillerini konuşabilme yeteneğine sahip olduklarını...


Taklitçilik
Bir karıncanın başka bir karıncayla karşılaştığı zaman yaptığı tipik bir hareket vardır: Anteniyle karşısındaki karıncaya yavaşça dokunmak ve onun feromenini kontrol etmek. Sonra her iki karınca da yollarına devam ederler. Bu hareketi birbirlerini tanımak ve yabancı canlılardan korunmak için yaptıkları bilinmektedir.

İşçi karıncalar yuvalarında yaşayan böceklerle karşılaştıklarında da aynı hareketi yaparlar. Kimi zaman karşılarındakinin farklı biri olduğunu anlayarak onu derhal yuvadan atarlar. Ama kimi zaman da, karşılarındaki böceğe sanki bir karıncaymış muamelesi yaparlar. Bu kabullenme, bahsedilen böceklerin “kimyasal taklitçiliği” sayesinde gerçekleşebilmektedir.

Böceklerin bu taklitçiliği tamamen kimyasal olarak gerçekleştirdikleri, kesin kabul görmüştür. Çünkü karıncalar kendilerine fiziksel olarak çok benzeyen böcekleri, kimyasal açıdan yabancı bulduklarında hemen yuvadan dışarı atmışlardır. Oysa karıncalarla hiçbir benzerliği olmayan bir takım asalaklar, karınca yuvasının bir elemanı gibi kabul görmüşlerdir.44

Bu böcek türlerinin, karıncaların kimyasal özelliklerini nasıl öğrendiğini ve nasıl taklit ettiğini izah etmek ise çok güçtür. Böyle bir şey ancak bu feromenlerin böceklere bilinçli olarak eklenmiş olmalarıyla açıklanabilir. Bir böcek, milyonlarca yıl da yaşasa, bir kimyevi olayı çözemez ve uygulayamaz. Bu özelliği ona veren herşeyin Yaratıcısı olan Allah'tır.


44 Bert Hölldobler-Edward O.Wilson, The Ants, Harvard University Press, 1990, sf.512