Karıncalarda Oto-Organizasyon

Karıncalarda Oto-Organizasyon

Karıncalar dünyasında bir şef veya plan-program yoktur. En  önemlisi de, daha önce söylediğimiz gibi emir-komuta zincirinin olmamasıdır. Müthiş gelişmiş bir oto-organizasyon sayesinde bu toplumdaki en karmaşık görevler bile hiç aksamadan yerine getirilir. Şöyle bir örnek verebiliriz:

Kolonide yiyecek sıkıntısı başgösterdiğinde, işçi karıncalar hemen “besleyici” karıncalara dönüşürler ve yedek midelerindeki besin maddeleriyle diğerlerini beslemeye başlarlar. Kolonide besin fazlası söz konusu olduğunda ise, hemen bu kimliklerinden sıyrılıp, yeniden işçi karıncalar haline dönüşürler.

Burada gösterilen fedakarlık gerçekten de ileri bir seviyededir. İnsanlar dünya üzerindeki açlık tehlikesiyle mücadelede bir türlü başarı elde edemezken, karıncalar bu işe pratik bir çözüm bulmuşlardır: Yiyecekleri dahil herşeyi paylaşmak. Evet bu gerçek bir fedakarlık örneğidir. Hiç bir karşılık beklemeden, yediği yiyeceğe kadar herşeyini karşısındaki karıncanın varlığını sürdürebilmesi için hiç düşünmeden verebilmek, evrim teorisinin açıklayamadığı, doğadaki fedakarlık örneklerinden sadece biridir. Karıncalara bu fedakarlığı ilham eden Yüce Allah'tır. Bir ayette tüm canlıların rızkını verenin Allah olduğu şöyle bildirilmektedir:

Yeryüzünde hiç bir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır. (Hud Suresi, 6)

Karıncalarda aşırı nüfus diye bir problem de söz konusu değildir. Bugün insanoğlunun metropolleri, göçler, altyapı eksiklikleri, kaynakların yanlış kullanımı ve işsizlik nedeniyle yaşanmaz hale gelirken, karıncalar 50 milyon nüfusu barındıran yeraltı kentlerini müthiş bir düzen içinde hiç bir şeyin eksikliğini hissetmeden yönetebilirler. Her karınca çevresindeki koşullarda meydana gelen değişikliklere anında uyum gösterir. Böyle bir şeyin gerçekleşebilmesi için, karıncaların kesinlikle fiziksel ve psikolojik anlamda özel olarak programlanmış olmaları gerekmektedir. Son derece iyi organize olmuş bu sistemin oluşması için, mutlaka karıncaları yönlendiren, hepsine kendi işini yapmasını ilham eden, onlara emir veren bir “irade sahibi”ne ihtiyaç vardır. Aksi takdirde bir düzen değil, büyük bir  karmaşa ortaya çıkacaktır. İşte bu “irade sahibi”, herşeyin sahibi olan, herşeye gücü yeten, bütün canlıları yönlendiren, yapmaları gereken şeyleri ilham ile emreden Yüce Allah’tır.

karınca yuvası inşaası 

Yuva yapımının ilk aşamasında, koloni üyeleri, ince bir giriş deliği açtıktan sonra bu deliğin ilerisini bir bölmeler labirenti haline dönüştürürler. Bu bölmelerin çoğunda bakteri bahçeleri mevcuttur. Bu bahçeler genelde yüzeye yakın olan bölmelerde yer almaktadırlar. Daha derinde ve daha geniş olan bölmelerde ise bitki artıklarının çürümüş halleri vardır. Bu deliklerin (odaların) bazıları, değişik bir şekilde organik maddelerden ziyade toprak içermektedir. Sanki zararlı atıkları örtmek için gerekli olan bir katman hazırlanmış gibi... Sıcak hava bu istenmeyen bölmelerden yukarıya doğru yükselir. Serin, bol oksijenli hava yuvanın içinde itilir ve yuvanın üstüne kadar çıkar. Bu sistem havalandırma ve yol açma için kullanılır. Bu delikli ve mağarasal tünellerin çevresi yuvanın girişinden 7.5 metre genişlikteki bir kemer gibidir. Bu metropol, herhangi bir mimari ve zirai eğitim almamış olan karıncalar tarafından inşa edilmektedir.


Karıncaların herhangi bir şahsi çıkar gözetmeksizin durmadan çabalamaları, onların belirli bir “denetleyici” tarafından ilham ile hareket ettirildiklerinin ispatıdır. Nuh Suresi'nde herşeyin sahibinin ve denetleyicisinin Allah olduğu, her canlının O'nun  ilhamıyla hareket ettiği şöyle bildirilir:

Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır. (Hud Suresi, 56)