Darwin dönemindeki cehalet ve günümüz Darwinistlerinin şok edici durumu

Darwin dönemindeki cehalet ve günümüz Darwinistlerinin şok edici durumu

Biyoelektriğin varlığı Nil nehrinde yaşayan elektrik çarpan balıklar nedeniyle eski çağlardan beri biliniyordu. 18. yüzyılda Galvani ve Volta'nın, kurbağalarda ve diğer hayvanlarda kas kasılması ile elektrik arasındaki ilişkiyi ortaya çıkaran deneyleri, bu yöndeki bilgilerin artmasına sebep olmuştur. Fakat elektrikli balıkların dünyası hakkında daha net bilgiler, ancak Darwin'den yüzyıl kadar sonra elde edilebildi. Cambridge Üniversitesi'nde İngiliz zoolog Hans Werner Lissman, 20. yüzyılın ikinci yarısında elektrik algı özelliğini ilk ortaya çıkaran kişi olarak tanınmaktadır. Darwin'den 100 yıl sonra Lissman bu elektrikli organlar için, "evrimsel geçmişleri... hala tatmin edici bir cevap bekliyor"184 diye belirtmektedir. O zamandan bu zamana bu sözde "evrimsel geçmiş" cevapsız kalmıştır çünkü canlıların tamamen büyük bir sahtekarlığa dayanan böyle bir evrimsel geçmişleri yoktur.

Zayıf elektrik akımının amacı ve faydası, Darwin döneminin cehaleti içinde anlaşılamamıştır. 1950'lere gelindiğinde bile hala, zayıf elektrik akımlarının önemi henüz tespit edilememiştir. Daha önce Darwin'in ifadelerinden de anladığımız gibi, canlılardaki söz konusu sistemlerin tamamı işe yaramaz ve fonksiyonsuz zannedilmekteydi. Darwin döneminin cehaleti içinde, evrim iddialarıyla asla açıklanamayacak muhteşem komplekslikteki yapılar, evrimciler tarafından kısaca faydasız olarak kabul ediliyor ve böylelikle evrim için baş ağrıtıcı bir zorluk olmaktan çıkıyordu. Bu bakımdan ele alındığında, günümüz Darwinistlerinin durumu Darwin'den çok daha şok edicidir. Çünkü onlar, canlı yapılarındaki komplekslikleri ve faydaları çok iyi bildikleri halde, Darwin'le aynı yanılgıyı savunmaktadırlar.Nitekim tüm diğer yapılarda olduğu gibi, Darwin'in faydasız olarak gördüğü zayıf elektrik akımının da, ilerleyen yıllarda son derece karmaşık bir yön bulma sistemi için kullanıldığı, bir algı olarak fonksiyona ve ileri teknoloji ürünü bir çalışma prensibine sahip olduğu anlaşıldı. Prof. Howard Hughes, zayıf elektrik organlarının evrim teorisini nasıl açmaza sürüklediğine Sensory Exotica (Olağandışı Duyular) adlı kitabında şöyle yer vermektedir:Birbiriyle yakından bağlantılı görünmeyen türlerde zayıf elektrikli organların bulunması, özellikle Charles Darwin için bir endişe konusuydu. Evrim teorisi için bu konuyu tümüyle bir problem olarak görüyordu. Peki sorun nereden kaynaklanıyordu? Evet, aslında iki ayrı problem söz konusuydu. Birincisi zayıf elektrik akımının çok açık biçimde işe yaramayacağıydı. Oysa güçlü bir elektrik deşarjı elbette büyük bir evrimsel avantaj sağlayacaktı. Şu durumda, ne tür bir ayıklanma, baskısı hissedilemeyecek seviyede zayıf bir elektrik akımı üreten bir organın evrimleşmesine yol açmış olabilirdi? Ne de olsa Darwin'in evrim teorisinin temel prensiplerinden birisi dünyanın zorlu bir mücadele alanı olduğu ve ancak çevrelerine en iyi adapte olmuş, en "uygun" olanların hayatta kalacağı ve bu şekilde "hayatta kalma mücadelesinde kayrılmış ırkların" yaşamlarına devam edeceğiydi. Anatomiye ait tüm özelliklerin ve uzmanlıkların var olmalarının ardında buna benzer bir neden, bir amaç aramalıydı. Buna benzer "zayıf" bir elektriksel organ ise esrarengizdi... Güçlü elektrik akımı üreten türlerdeki bu organların savunma görevi yaptığını söyledi, fakat bu problem üzerinde düşünen herkes gibi Darwin de zayıf elektrik akımı üreten türlerin varlığı nedeniyle tökezlemişti."185Gerçekte Darwin'in zorluklarının sonu yoktur. Özellikle bilimin gelişmesi ve keşiflerin artması ile günümüz Darwinistlerinin karşı karşıya kaldığı zorluklar ise içinden çıkılamaz durumdadır. Çünkü deniz altındaki her canlı, kusursuzca yaratıldıklarını gösteren göz kamaştırıcı özelliklerle donatılmıştır. Balığın elektrik enerjisi üretmesi, bunu silah olarak kullanması ya da bundan bir algı olarak faydalanması, gerçekten büyük bir yaratılış mucizesidir. Beyin ve sinir sistemi ile birlikte işlev görebilen elektrik algısı, birbirine bağımlı son derece kompleks bir düzen gerektirir. Dolayısıyla bu sistemin kökenini "aşama aşama" gelişmelerle açıklamak mümkün değildir. Çünkü balığın elektrik sistemi bütün parçalarıyla var olup, tam olarak işlemediği sürece, ona hiçbir avantaj sağlamayacak ve hatta belki de kendisi için de zararlı olacaktır. Bir başka deyişle, bu sistemin her parçası aynı anda kusursuz bir şekilde var olduğu ve mükemmel çalıştığı sürece faydalı olacaktır.Kuşkusuz ki bir yerde planlı bir yapı, bir eser varsa, bu eseri var edenin varlığından her zaman emin oluruz. Ancak, Darwinistler bu açık gerçeği kabul etmek istemediklerinden her şeyin başıboş kör tesadüfler sonucunda meydana geldiği gibi son derece saçma ve bilim karşıtı bir iddiayı öne sürmekten çekinmezler. Çünkü onların amacı, her şeyin Yaratıcısı olan Yüce Rabbimiz'in Yüce ve mutlak varlığını inkar edebilmek, bilimsellik ardına sığınarak kendi sapkın sistemlerini insanlar arasında yaygınlaştırabilmektir. Oysa Darwinizm, bilimle hiçbir ilgisi olmayan, bilimin tüm dallarının kesin olarak reddettiği, tesadüfleri sahte ilah edinmiş tarihin en büyük kitle aldatmacasıdır. (Allah'ı tenzih ederiz.)Böylesine üstün yeteneklere sahip olarak yaratılan bu balıklara bakıp, onların tesadüf eseri var olduklarını söylemek en başta akıl ve mantıkla çelişir. Bu ve benzeri bakış açısındaki kişilerin durumu Kuran'da "Vicdanları kabul ettiği halde, zulüm ve büyüklenme dolayısıyla bunları inkar ettiler..." (Neml Suresi, 14) ayeti ile bildirmektedir.184 Howard C. Hughes, Sensory Exotica, Bradford Book, MIT Press, İngiltere, 2001, s. 207-208. (Lissman, 1958, s.156)
185 Howard C. Hughes, Sensory Exotica, Bradford Book, MIT Press, İngiltere, 2001, s. 206.