İlkel Canlı Yalanını Çürüten Süngerler

İlkel Canlı Yalanını Çürüten Süngerler

Süngerler bitkiye benzemelerine rağmen, aslında çok hücreli "hayvanlardır". Büyümek için yeterince besin alabilecekleri bir bölgede, kendilerini sert bir zemine yapıştırıp yaşarlar. Bu nedenle kumluk ya da çamurlu bölgelerde süngerlere daha az rastlanır. Kendini kayalık zemine yapıştıran bir sünger, hareketli olmadığı için, bulunduğu yerde 24 saat boyunca deniz suyunu filtreden geçirerek beslenir. Süngerler, kendi hacimlerinin 20.000 katı kadar deniz suyunu pompalayarak süzebilirler.123 Bu olağanüstü bir miktardır; süngerlerin deniz suyunu süzme hızı ise, saatte 200 litreye varabilmektedir.124Süngerlerin bilimsel ismi "gözenek taşıyan" anlamına gelen Porifera'dır. Vücutları ufak deliklerle kaplıdır ve tıpkı minyatür elektrik süpürgeleri gibi hareket ederek, küçük deliklerden suyu içeri alıp, daha geniş deliklerden dışarı atarlar. Suda akıntılarla taşınan mikroskobik organik maddeler, diatom, bakteri, plankton gibi besinlerle birlikte oksijen, süngerin gözeneklerinden içeri alınır. Bu süzme işlemi öylesine yoğundur ki, çay fincanı büyüklüğündeki bir sünger, bir günde 5.000 litre suyu filtreleyebilir. Üstelik bunu yaparken son derece verimli çalışır: İçine çektiği sudaki bakterilerin %90'ını bünyesinde tutmayı başarır.

Süngerlerin büyük çoğunluğu, suyun dışında kısa bir süre bile kaldıklarında, havanın ve güneş ışığının etkisiyle ölürler. Rengarenk, canlı süngerler laboratuvara taşındıklarında önce renkleri solar, sonra da sulu çamur haline dönüşürler. Bu nedenle, süngerlerin kimliğini belirlemek için mikroskobik düzeyde analiz yapmak gerekir. Diğer taraftan süngerler, güneş ışığı ve havayla karşılaştıklarında ölseler bile, su içinde tekrar tomurcukları canlanır ve bunlardan yeni süngerler oluşabilir.Süngerlerin dünya çapında 5.000-6.000 türü tanımlanmış olmasına rağmen, bu sayının gerçekte en az üç katı olduğuna inanılmaktadır. Kayayı kaplayan ince renkli bir katman gibi saran türlerden, iri yelpaze, ağaç ya da varil gibi olanlara kadar görünümleri çok çeşitlidir. Kimileri yalnızca birkaç santimetre büyüklükte, kimileri de 2 metre kadardır. Süngerlere hemen hemen her derinlikte -kıyıların en sığ yerlerinden 8.600 metre derinliklere kadar- rastlamak mümkündür.

İlk süngerlerin yaklaşık 800 milyon yıl önce ortaya çıktıkları bilinmektedir.125 Süngerler de diğer tüm canlılar gibi fosil kayıtlarında aniden ve bugünkü görünümleri ile belirirler. Yüz milyonlarca yıldır değişmeden kalmış olan bu canlılar, Darwinistler tarafından sözde "en basit ve ilkel çok hücreli canlı grubu" olarak tanımlanırlar. Süngerlerin, pek çok canlıda olan kalp, beyin, ciğer gibi organlarının ve sinir sistemlerinin bulunmaması, bu canlıları Darwinistler için bir spekülasyon konusu haline getirmiştir. Oysa bu canlı hakkında yapılan tüm ilkel canlı spekülasyonları büyük bir aldatmacaya dayanmaktadır.Süngerlerin yapılarındaki detaylar, bilimsel araştırmalara yön verecek pek çok üstün özelliğe sahiptir. Önemleri ancak günümüzde anlaşılan süngerler oldukça kompleks özellikler barındırırlar. Bilim adamları halen süngerlerin nasıl olup da sindirim sistemleri, sinir sistemleri, beyinleri ve kasları olmadan nefes aldıklarını, besinleri sindirdiklerini ve kendilerini koruduklarını anlayamamışlardır. Hücre seviyesindeki yaşamsal faaliyetleri ise, sinir sistemi olmadığı halde mükemmel bir koordinasyon içinde gerçekleşmektedir.

* Dalgaların etkisiyle yerinden kopan bir süngerin kalan parçasından, zamanla yeni bir sünger oluşabilir. Aynı şekilde kopup ayrılmış olan parça da başka bir yere yapışıp yepyeni bir sünger olarak gelişebilir.
* Serin ve tuzlu sularda yaşayan süngerler hareketsiz olduklarından, kendi yakınlarına gelen yiyecekleri hidrolik sistemlerinin yardımıyla sudan süzerler. Süngerler, besin elde etmek için suyu bir kanal sistemi yoluyla pompalamaları gerektiğini bilir gibi hareket ederler. Bu muhteşem mekanizma, Yüce Rabbimiz tarafından süngerler için özel olarak yaratılmıştır.
* Sünger herhangi bir zarar gördüğünde o bölgeyi onarmak için yeni dokular yapmak yerine, zarar gören alana doğru hücrelerini hareket ettirir. Süngerler bu yeteneklerini biçim değiştirmek, kayalıklarda yer edinmek ve yayılmak için kullanırlar.

Resimde kabuklu bir süngerin gözenekli iç yapısı görülmektedir. Darwinistler tarafından en ilkel çok hücreli hayvan olarak tanıtılan süngerler, kompleks hücresel sistemleri, iskeletlerinin oluşumundaki ince ve simetrik düzen, benzersiz kimyasal üretimleri, pompalama ve süzme yetenekleri ile bilim adamlarını şaşırtan özelliklerle donatılmışlardır. Bu olağanüstü sistemler, Yüce Rabbimiz'in eşsiz sanatından hayranlık uyandırıcı birer örnektir.

1600'lü yıllarda İngiliz bitki bilimciler, süngerler hakkında, "Sünger diye adlandırdığımız ve deniz köpüğünün oyduğu bazı maddelerden bilimsel yayınlarda söz etmek çok fazla yer kaplayacağı gibi, okuyuculara da pek katkısı olmaz" diyorlardı. Ancak bugün, süngerler birçok bilimsel araştırmaya konu olmakta; özellikle de tıp ve teknoloji dünyasına ışık tutarak bilim adamlarına ilham vermektedir.Burada zaman zaman gündeme getirilen önemli bir bilgiyi tekrar hatırlatmakta yarar vardır: Darwinistler, bir canlı üzerinde "ilkel" demagojisi yapıp dururken, henüz daha tek bir proteinin dahi nasıl oluştuğunu açıklayamamaktadırlar. Süngerin sahip olduğu tek bir protein, Darwinistlerin tüm bilgilerini, tüm yeteneklerini ve tüm iddialarını ezip giderecek kompleksliktedir. Müthiş komplekslikteki hücrenin kendisi değil yalnızca hücrenin içindeki tek bir protein seviyesinde Darwinistlerin "ilkel" iddiası bitmiş bulunmaktadır. 150 yıldır laboratuvarlarda büyük bir heves ile yürütülen ve uğruna milyonlarca dolar harcanan tek bir protein üretme çalışmalarının başarısızlığı, Darwinistlerin "tüm canlılık tesadüfen meydana geldi" açıklamalarını tamamen yıkıma uğratmıştır. İşte bu sebeple, Darwinistlerin insanları aldatmak için kullandıkları "ilkel" izahları ile karşılaşıldığında, ilkel yakıştırması yaptıkları canlının tek bir proteinini açıklamaktan dahi aciz kaldıklarını mutlaka hatırlamak gerekmektedir. 

1. Osculum (delik)
2. Merkezi boşluk
3. Yaka hücre

4. Spikül (dikenimsi yapılar)
5. Ostia (gözenek)
6. Kamçı

7. Yaka hücre

Süngerin filtre sistemi "oscula" adı verilen büyük delikler ve bunların iç duvarlarını kaplayan, "ostia" adı verilen küçük gözeneklerden oluşur. Çizimde süngerin gözeneklerini oluşturan "yaka hücreleri"nin kamçılı yapıları görülmektedir. Hücrelerin yapısındaki detaylar, filtreleme sistemini en mükemmel şekilde çalıştıracak özelliklerle yaratılmıştır. Bu eşsiz sistem tamamen süngere özgüdür ve bu canlıları sürekli olarak koruyup kollayan Yüce Rabbimiz tarafından yoktan var edilmiştir.

İlerleyen sayfalarda detayları anlatılacak olan veorganik bir beyne dahi sahip olmayan süngerler, fabrikada üstün teknoloji ve bilgi ile üretilen bir filtreden çok daha üstün bir teknoloji sergilemektedir. Yüce Rabbimiz'in yaratma sanatının örneklerinden biri olan süngerler Yaratılış'ın apaçık delillerindendir. Yüce Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurur:

Ben gerçekten, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun, alnından yakalayıp-denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerinedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır.) (Hud Suresi, 56)

123 http://sci.ege.edu.tr/~sukatar/sungerler.htm
124 http://www.aad.gov.au/default.asp?casid=5942
125 Sally Morgan, Pauline Lalor, Ocean Life, PRC Publishing, 2001, London, s. 23.