Deccale asıl hizmet edenler sevgiyi, barışı, şefkati yasaklayanlardır

Deccale asıl hizmet edenler sevgiyi, barışı, şefkati yasaklayanlardır

"Barışı savunanlar takiyye yapıyor" diyen bir mantığa göre, Hristiyan olmayan bütün barış yanlıları deccal ilan edilmelidir. Bütün sevgi taraftarlarına deccal olarak bakılmalıdır. İnsanların din, dil, ırk, kültür, milliyet ayırımı olmadan bir araya gelmelerini isteyen herkes deccaldir. Şefkati savunan deccaldir. Dostluğu savunan deccaldir. Kısacası, Kuran'da, Tevrat'da ve İncil'de Allah'ın övdüğü bütün güzel ahlak özelliklerini bir Müslümanın yapması bir nevi yasaklanmıştır. Çünkü bir Müslüman eğer güzel ahlak gösterirse, barışı, sevgiyi ayakta tutarsa, o zaman söz konusu Evanjeliklerin deccal tarifine girmektedir. Dolayısıyla dünyada birlik, kardeşlik ve dinler arası ittifak oluşturmaya çalışan gerçek Müslümanlar ile bir Evanjelikin dost olabilmesi imkansız görülür. Çünkü dostluk isteyenin deccal olduğu düşünülür, dostluk istemeyenin de düşman. Bu garip mantık, güzel ahlaklı olmayı adeta yasaklamaktadır.Bu düşünce dünyayı felakete götürmeye yeterlidir. Bu düşüncede dünyada barış kalmaz, merhamet, affedicilik kalmaz. Böyle bir anlayışta dünya barışının olması, insanların sevgi ile bir araya gelmeleri imkansızdır çünkü dünyanın %23'ünü oluşturan dev bir kesimin, deccalin taraftarları olduğuna inanılmaktadır. Deccalin taraftarları ile ittifak mümkün olmayacağına göre, Müslümanlardan her daim uzak durmak, onların barış çağrılarına kanmamak, kardeşlik, dostluk, birlik ve beraberlikten bahsediyorlarsa buna inanmamak gerektiği düşünülür. İşte bir kısım Evanjeliklerin öne sürdüğü ve binlerce insanı peşlerinden sürükledikleri çarpık ve son derece tehlikeli mantık budur.Bu konudaki önemli örneklerden biri de kendilerini Müslüman gibi gösteren bir kısım radikallerin Musevilere yönelik sapkın iddialarıdır. Onlar da, yukarıda tarifini yaptığımız sapkın bakış açısını, Müslümanlar üzerinde, Musevilere uygulatmaya çalışmışlardır. Onların telkinine göre Musevilerden nefret edilmeli, onlarla asla dost olunmamalıdır. Söz konusu radikaller bu konuda çok ciddi çalışmalarda bulunmalarına rağmen biz KURAN'A UYAN GERÇEK DİNDARLAR OLARAK Musevilere yönelik böyle bir bakış açısının olmaması gerektiğini çok iyi biliriz. Bizim karşılaştığımız Tevrat'ın özlü hükümlerine uyan Museviler, "biz dünyaya barış getirmek istiyoruz, Tevrat bize bunu anlatıyor" dediklerinde biz yalnızca buna inanırız. Çünkü onlar da, tıpkı bizim yaptığımız gibi, dinin özünü, yani barışı ve sevgiyi savunmaktadırlar.Aynı durum Hristiyanlar için de geçerlidir. Müslüman olduğunu iddia eden bir kişi, Hz. İsa (as)'ın gelişini beklediğini söyleyen bir Hristiyanın aslında takiyye yaptığına, yakın bir zamanda gelip kendisini kesip doğrayacağına inanabilir. Aslında bir kısım Hristiyanların Müslümanlara yönelik şu anki bakış açılarına bakıldığında, böyle bir vehme kapılmak da son derece kolaydır. Fakat hiçbir gerçek Müslüman, gerçek bir Hristiyandan bunu beklemez. Bunu takiyye olarak değerlendirmez. İncil'e uyan gerçek bir Hristiyanın gerçekte sevgi ve şefkat dolu olduğunu bilir. Dolayısıyla "güzel olanı savunuyor demek ki deccal" şeklindeki bakış açısı, hem olağanüstü mantıksız, hem son derece sapkın, hem de Allah'ın yarattığı gerçek din anlakının tam anlamıyla dışında bir iddiadır.Bir kısım Evanjelikler bu iddialarıyla, aslında günümüzde devam etmekte olan ve bütün insanlığa felaket, huzursuzluk ve dehşet getirmiş olan savaş ve çatışma ortamını bir nevi desteklemektedirler. Büyük bir kısmı bunun farkında olmayabilirler ama yaptıkları tahribat büyüktür. İnsanlara, asla barışın gelmeyeceği telkinini vermekte, kitle katliamlarının, dehşet senaryolarının devam edeceğini söylemektedirler. Yepyeni korku toplumları oluşturmakta ve bu toplumları İncil'in özünden tamamen uzak, nefret ve kin dolu yapılanmalar haline getirmektedirler. Bunu, İncil'e ve Hristiyanlığa hizmet zannetmekte, aslında bu yöntem ile –bilerek ya da bilmeyerek- günümüzde tüm dünyaya hakim olmuş olan deccali sisteme hizmet etmektedirler. İşte bu yüzden söz konusu kişilerin, bir gelenek haline getirilen ve bazı kesimler tarafından körü körüne inanılan bu iddianın ne kadar büyük bir tehlike olduğunun bir an önce farkına varmaları gerekmektedir.