Deccal tarifinde yanılgıya düşen bir kısım Evanjeliklerin yanlış takiyye kavramı

Deccal tarifinde yanılgıya düşen bir kısım Evanjeliklerin yanlış takiyye kavramı

Burada bahsini ettiğimiz bir kısım Evanjeliklerin tehlike oluşturan yönleri; iyiyi, güzeli, barışı ve sevgiyi savunanlara deccal yakıştırması yapmalarıdır. Bu garip anlayışa göre, Hristiyan olmayan bir kişi veya topluluk potansiyel deccaldir ve eğer barışı, kardeşliği, dostluğu, sevgiyi savunursa, deccal olduğunun da ilanını yapmış olmaktadır. Evanjelikler, Kuran ve Tevrat'ta bildirilen "kurtarıcı Mehdi" tarifini de yanlış yorumlayarak deccal olarak algılamaktadırlar. Öne sürdükleri bu yanlış deccal anlayışı ile adeta insanlara "barışı savunmayın", "insanları kardeşliğe, güzelliğe, birliğe davet etmeyin", "dostluğa ve kardeşliğe davet edene şüphe ile bakın" düşüncesini aşılamaktadırlar. Aslında kendileri farkında olmasalar da hatta istemeseler de, deccalin isteğini yerine getirmekte, iyiyi kötü göstererek deccalin amacına hizmet etmektedirler.Bazı Evanjelik Hristiyanların, Müslümanlara yönelik yanlış inançlarından bir tanesi de takiyye konusunda yaptıkları açıklamalardır. Takiyye, "korunmak, saklanmak" anlamlarına gelen bir kelimedir. Kuran'da Nahl Suresi'nin 106. ayetinde, "Kim imanından sonra Allah'a (karşı) inkara sapıp da, -kalbi imanla tatmin bulmuş olduğu halde baskı altında zorlanan hariç- inkara göğüs açarsa, işte onların üstünde Allah'tan bir gazab vardır ve büyük azap onlarındır" açıklaması yer almaktadır. Bu ayette, iman etmiş olmasına rağmen baskı altında bulunan bir kişinin, kendi canının veya başkalarının canının tehdit altında olduğu bulunduğu zor durumdan kurtulabilmek için, geçici olarak imanını inkar edebilmesi anlatılmaktadır. Bir başka deyişle, canı, malı, ailesi veya ülkesi kesin ve muhtemel tehlikelerle karşı karşıya kaldığında kişinin geçici olarak takiyye yapması yani diliyle imanını inkar ettiğini söylemesi meşrudur. Takiyyenin bunun dışında bir anlamı yoktur.Her nedense hükmü bu kadar açık olan bir kavram, bazı Evanjelikler ve bazı İslam karşıtlarının farklı yorumlarına maruz kalmıştır. Bu kişiler, Kuran'da son derece açık izah edilmiş olan bu konuyu kendilerince, "barış yanlısı Müslümanların tüm hayatlarını bir yalan üstüne kurdukları ve bütün insanları aldatabilmek için bu yalanı savunarak yaşadıkları" şeklinde yorumlarlar. Aslında bu bir yorumlamadan öte, açıkça bir iftiradır. Bunu iddia eden kişiler Müslümanlara, "barışı savunuyorlar fakat eninde sonunda gerçek yüzlerini gösterip katliam yapacaklar" iddiasıyla iftira atmakta, diğer bazı İslam karşıtları da "barışı ve fikir ve inanç özgürlüğünü savunur gözüküyorlar, oysa bütün insanları zorla İslam'a çevirmeye çalışacaklar" diyerek konuyu saptırmaktadırlar. Bu açıkça bir yanlış, büyük bir yanılgıdır.Öncelikle gerçek Müslümanlar Allah'ın Kuran'da bildirdiğine kayıtsız-şartsız inanırlar ve uygularlar. Kuran'da bildirilen ise sevgi, barış, merhamet, affediciliktir. İslam dininin özü olan samimiyet ise kalbin ve sözün bir olmasıdır. Dolayısıyla müslümanlar Kuran dışında bir ahlak göstermekten şiddetle kaçınırlar. Allah'ın emirlerine uygun olarak her zaman barışın, sevginin, kardeşliğin, merhametin savunuculuğunu yaparlar.Takiyye, ayetten de anlaşılabildiği gibi baskı altındaki kişinin içinde bulunduğu durumdan kurtulabilmesi için diliyle imanını inkar ettiğini söylemesidir. Bir Müslümanın hayatında belki de hiç karşılaşmayacağı son derece özel bir durum için geçerli olan böylesine bir izahın, bir Müslümanın tüm hayatına mal edilebilecek şekle çevrilmesi şaşılacak bir olaydır. Bu yanlışlığa düşen kişiler gerçek İslamiyet'ten haberdar değildirler, Kuran'da bildirilen din ahlakının samimiyet, dürüstlük üzerine kurulu olduğunu bilmemektedirler. Müslüman, hayatını yalanla yaşamaz, bu haramdır. Müslüman tüm hayatını Müslümanlığın getirdiği dürüstlük ile yaşar. Sevgiyi ve barışı ise takiyye olsun diye değil, Kuran'da Allah'ın emri olduğu için savunur.Burada çok ciddi bir mantık bozukluğu vardır. Düşünün ki bir insan, Allah rızası için bütün hayatını barışa, kardeşliğe, insanları dost hale getirmeye adayacak ve sonrasında binbir güçlükle bir araya getirdiği ve sevgi birliği kurduğu insanları aniden katletmeye karar verecek. Öncelikle bu çok mantıksız ve sapkın bir bakış açısıdır. Bir insan eğer şeytani fikirliyse ve insanları katletmek istiyorsa, özellikle katliamların son derece yaygın olduğu günümüzde bunun için takiyye yapmasına gerek yoktur. Bu deccali ve şeytani fikrini zaten her şartta uygulayabilir. Nitekim dini kendilerince bir malzeme olarak kullanan deccal yanlıları kişilerin günümüzde bunu umarsızca uygulamakta olduklarını biliyoruz. Bu kişiler din adına ortaya çıkmakta, "dinin emri gereği" katil olduklarını iddia etmekte, büyük bir iftira ile dine ve dindarlara iftira atmakta ve yalan söylemektedirler. İşte asıl deccaliyet budur.