Hz. İsa (as) Ölmemiştir

Hz. İsa (as) Ölmemiştir

Söz konusu iddiayı temelinden ortadan kaldıran bir başka önemli gerçek ise, yukarıda detaylı anlatmış olduğumuz gibi, Hz. İsa (as)'ın ölmediği gerçeğidir. Hz. İsa (as) Allah'ın Katına yükseltilmiştir. Bedeni ve ruhu ile diridir ve uyku halinde göğe alınıp korunmuştur. Bu gerçek, tek başına, "Hz. İsa (as)'ın günahların kefareti için öldüğü" iddiasını temelinden ortadan kaldırmaktadır.

Kendilerince, Hz. İsa (as)'ın ölümünün günahlarına kefaret olduğunu zannederek günahlardan gereği gibi sakınmayanlar, Allah'ın haramları konusunda rahat davrananlar ya da tabi oldukları dinin yükümlülüklerine uymanın o kadar da önemli olmadığını zannedenler büyük bir yanılgı içine düşerler. Tüm insanlar gibi onların da her ameli yazılmaktadır. Yaptıkları her şey, ahirette mutlaka karşılarına çıkacaktır.

Günahlar Ölümle Değil Tevbe ve Pişmanlık ile Temizlenir

Dünya üzerinde insanları var eden, onlar için bir kader belirleyen ve bir imtihan ortamı yaratan Yüce Allah'tır. Allah elbette kullarını en iyi bilendir. Dünyadaki imtihanın gereği olarak onlar için denenecekleri vesileler ve olaylar da yaratmıştır.İnsan ise, yaratılışı itibariyle aciz ve cahildir. Kolaylıkla hataya düşebilir, yanlış yapabilir, doğruyu bildiği halde unutabilir, Allah'tan çok korktuğu halde istemeden hata işleyebilir. Çünkü insan dünyada imtihan olmaktadır. Hatalarından ders çıkarmakta, acizliğini görmekte, günahlarından tevbe etmektedir. Nihayetinde bütün bunlar vicdanlı bir insan için Allah'a daha fazla yönelmeye vesile olmaktadır.Bu Rabbimiz'in dünyada yarattığı imtihan ortamının gereğidir. Yüce Allah dünyada böyle bir sistemi yaratırken, kullarına "bağışlayan ve esirgeyen" olduğunu haber vermiş ve onlara tevbe kapılarını açmıştır. Allah, merhametlilerin en merhametlisidir. İnsan, bilerek veya bilmeyerek bir hata işlediğinde, büyük veya küçük bir günaha girdiğinde pişman olup Allah'a tevbe etme, bağışlanma isteme ayrıcalığına sahiptir.Her türlü günahın karşılığının ölüm olduğunu iddia etmek Allah'ın çok merhametli, çok esirgeyen ve tevbeleri kabul eden vasfını anlamamak, takdir edememektir. Bu iddia, insanın dünyada yaşama ve var olma amacına tamamen ters düşmektedir. Böylesine bir iddia aynı zamanda, Allah'ın adaletine, imtihanın gereğine aykırıdır. Eğer tüm insanların işlediği günahların karşılığı ölüm olsaydı ve eğer Yüce Allah Kendi lütfundan insanları bağışlayıp esirgemeseydi, tüm dünyanın fesata uğrayacağını Allah Kuran bir ayetinde şöyle bildirmiştir:

Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler, ne de öne alınabilirler. (Nahl Suresi, 61)

Yine Kuran'da Allah'ın üstün fazlı, rahmeti ve tevbeleri kabul eden olması dolayısıyla insanlara nimet bahşedilmiş olduğu da bildirmektedir:

Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten tevbeleri kabul eden hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 10)Eğer Allah'ın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 20)

Allah'ın tevbeleri kabul eden ve bağışlayan olması İncil'de de bildirilmiştir. Söz konusu Hristiyan kardeşlerimizin İncil'de geçen bu doğru ve hak hükümlere dikkatlerini vermeleri son derece önemlidir:

... [Allah'ın] lütfunun zenginliği sayesinde... kurtuluşa, suçlarımızın bağışlanmasına kavuştuk.  (Pavlus'tan Efeslilere Mektup, 1:7-8)Bunları dinledikten sonra yatıştılar. Allah'ı yücelterek şöyle dediler: "Demek ki Allah, tövbe etme ve yaşama kavuşma fırsatını öteki uluslara da vermiştir."  (Elçilerin İşleri, 11:18)O [Allah] bizi karanlığın hükümranlığından kurtar[masıyla]... kurtuluşa, günahlarımızın bağışına sahibiz.  (Pavlus'tan Koloselilere Mektup, 1:13-14)Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Allah günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır.  (Yuhanna'nın 1. Mektubu, 1:9)İmanla edilen dua hastayı iyileştirecek ve Rab onu ayağa kaldıracaktır. Eğer hasta günah işlemişse, günahları bağışlanacaktır.  (Yakup'un Mektubu, 5:15)'Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, Sen de bizim suçlarımızı bağışla. Doğru yoldan sapmamıza izin verme. Bizi kötü olandan kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik sonsuzlara dek Senindir! Amin.' Başkalarının suçlarını bağışlarsanız, Allah da sizin suçlarınızı bağışlar. Ama siz başkalarının suçlarını bağışlamazsanız, Allah da sizin suçlarınızı bağışlamaz.  (Matta, 6:12-15)İsa onlara, "Dua ederken şöyle söyleyin" dedi: "Allah, Adın kutsal kılınsın... Günahlarımızı bağışla. Çünkü biz de bize karşı suç işleyen herkesi bağışlıyoruz. Doğru yoldan sapmamıza izin verme."  (Luka, 11:2-4)Başkasını yargılamayın, siz de yargılanmazsınız. Suçlu çıkarmayın, siz de suçlu çıkarılmazsınız. Başkasını bağışlayın, siz de bağışlanırsınız. Verin, size verilecektir. İyice bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.  (Luka, 6:37-38)Öyleyse, günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Allah'a dönün. Öyle ki, Rab size yenilenme fırsatları versin...  (Elçilerin İşleri, 3:19-20)Bu kötülüğünden tövbe et ve Rab'be yalvar, yüreğindeki bu düşünce belki bağışlanır.  (Elçilerin İşleri, 8:22)

Allah bize bağışlanma dileme lütfunu vermişken, bize tevbe kapılarını açmışken, affeden, seven ve tevbeleri kabul eden olduğunu bildirmişken, her türlü günahın ölümle karşılık göreceğini savunmanın ve bunun Allah'ın hükmü olduğunu iddia etmenin sorumluluğu büyük olabilir. Ayrıca bu, İncil'de geçen Allah'ın bağışlayan ve tevbeleri kabul eden sıfatıyla da tamamen çelişmektedir. Samimi Hristiyanların, Hristiyanlığa bu inancın ne amaçla dahil edildiğini çok iyi düşünmeleri ve vicdanlarıyla karar vermeleri önemlidir.


Tüm Hristiyanlar, Hristiyanlığın bir sevgi dini olduğunu iddia eder ve sevgi adına hareket ederler. Hristiyanlık, Allah'ın gönderdiği hak bir din olduğu için elbette bu doğrudur ve bu, diğer tüm hak dinler için de geçerlidir. Yüce Allah kullarından sevgi ister ve gerçek sevgi ancak Allah'ı gerçekten sevmekle –Rabbimiz'in tüm emir ve yasaklarını titizlikle korumakla- mümkün olur.