Yaratılan Her Şeyde, "Düşünebilen Bir Topluluk İçin Ayetler Vardır" (Nahl Suresi, 11)

Yaratılan Her Şeyde,

Ellerimizin, hücrelerimizin, DNA, protein, enzim gibi yapıların; çeşit çeşit yaratılmış canlıların, kuşların uçmasının, balıkların yüzmesinin, yaprakların fotosentez yapmasının, göklerin, yıldızların, gezegenlerin, Güneş'in, Ay'ın, ağaçların baharda yeşermesinin, canlıların kış uykusuna yatmalarının, günlerin 24 saat olmasının, yağmurların, karların, kısacası görüp bildiğimiz, duyduğumuz, varlığından haberdar olduğumuz her şeyin bir amacı vardır. Bütün bunları düşünmeden, varlıklarının hikmetini anlamadan, onları görüp geçerek yaşamak kolaydır. İşte bazı insanları diğerlerinden ayıran en derin fark, kolaya tabi olmamaları, yaratılan her şey üzerine derin derin düşünmeleridir. Allah, Kuran'da da İncil'de de derin düşünme özelliğinin iman edenlere has bir özellik olduğunu belirtmiştir.Eğer insan düşünmezse, kendisinin de bu hayatın da yaratılış amacını anlamaz. Eğer düşünmezse, nereden geldiğini, sorumluluklarının ne olduğunu ve nereye gideceğini bilmeden, hayatını boş, amaçsız ve gayesiz geçirebilir. Fakat insan, diğer canlılardan farklı olarak akla, vicdana, düşünme ve muhakeme etme yeteneğine sahiptir. Dolayısıyla önemli bir yükümlülüğü vardır. Nasıl ve ne için yaratıldığını düşünmek, Yaratan'ı anlamak ve O'na karşı sorumluluklarını yerine getirmekle yükümlüdür. İnsan, bu yükümlülüğünü gözardı ederek de yaşayabilir. Bu onun seçimidir. İşte insanlar, yaptıkları bu seçim ile birbirlerinden ayrılırlar. İman edenleri, akledenleri ve ahirette kazançlı çıkacak olanları diğerlerinden ayıran en büyük fark Yaratılış delilleri ve ayetler üzerinde derin düşünmeleri ve Yaratıcımızı gereği gibi anlayabilmeleridir.Nitekim İncil'de ve Tevrat'ta da derin düşünmenin önemine dikkat çekilmektedir:

... Düşünmüyor musunuz? Anlamıyor musunuz? Yüreğiniz öylesine mi katılaştı?  (Markos, 8:17)

Dediklerimi iyi düşün. Rab sana her konuda anlayış verecektir.  (Pavlus'tan Timoteos'a 2. Mektup, 2:7)

Kardeşlerim, aldığınız çağrıyı düşünün...  (Pavlus'tan Korintlilere 1. Mektup, 1:26)

... Gökteki değerlerin [Allah'ın Katında değerli olan şeylerin] ardından gidin.... Yeryüzündeki değil, gökteki [Allah'ın Katı'ndaki] değerleri düşünün...  (Pavlus'tan Koloselilere Mektup, 3:1-2)

Rab'bin işleri büyüktür, onlardan zevk alanlar hep onları düşünür.  (Mezmurlar, 111:2)

Böylece bütün bunları düşünüp taşındım ve şu sonuca vardım: Doğrular, bilgeler ve yaptıkları herşey Allah'ın elindedir… (Vaiz, 9:1)

… huzurunda, düşündükçe korkarım O'ndan. (Eyüp, 23:15)

Yatağıma uzanınca Seni anarım, gece boyunca derin derin Seni düşünürüm.  (Mezmurlar, 63:6)

Ancak zevkini Rab'bin Yasası'ndan alır ve gece gündüz onun üzerinde derin derin düşünür.  (Mezmurlar, 1:2)


Önderler toplanıp beni kötüleseler bile, ben kulun Senin kurallarını derin derin düşüneceğim. Öğütlerin benim zevkimdir, bana akıl verirler.  (Mezmurlar, 119:23-24)
Rab'bin işlerini anacağım, Evet, geçmişteki harikalarını anacağım. Yaptıkları üzerinde derin derin düşüneceğim, bütün işlerinin üzerinde dikkatle duracağım. (Mezmurlar, 77:11-12)

Ne kadar severim Yasanı! Bütün gün düşünürüm onun üzerinde. Buyrukların beni düşmanlarımdan bilge kılar, çünkü her zaman aklımdadır onlar. Bütün öğretmenlerimden daha akıllıyım, çünkü öğütlerin üzerinde düşünüyorum.  (Mezmurlar, 119:97-99)

Allah'ın yaptığını düşün: O'nun eğrilttiğini kim doğrultabilir? İyi günde mutlu ol, ama kötü günde dikkatle düşün… (Vaiz, 7:13-14)

Dinle, Eyüp, dur da düşün Allah'ın şaşılası işlerini.  (Eyüp, 37:14)

Yasa Kitabı'nda yazılanları dilinden düşürme. Tümünü özenle yerine getirmek için gece gündüz onu düşün. O zaman başarılı olacak ve amacına ulaşacaksın. (Yeşu, 1:8)

Geçmiş günleri anıyor, bütün yaptıklarını derin derin düşünüyor, Ellerinin işine bakıp dalıyorum. Ellerimi Sana açıyorum, canım kurak toprak gibi Sana susamış.  (Mezmurlar, 143:5-6)

Yalnız Rab'den korkun, O'na bağlılıkla ve bütün yüreğinizle kulluk edin. O'nun sizler için ne görkemli işler yaptığını bir düşünün!  (1. Samuel, 12:24)

Senin buyruklarından zevk alıyor, onları seviyorum. Saygı ve sevgi duyuyorum buyruklarına, derin derin düşünüyorum kurallarını. (Mezmurlar, 119:47-48)

Yaptıkların kuşaktan kuşağa şükranla anılacak, güçlü işlerin duyurulacak. Düşüneceğim harika işlerini; insanlar büyüklüğünü, yüce görkemini konuşacak.  (Mezmurlar, 145:4-5)Yüce Allah, Kuran'da da, Kendisi'ne yönelip iman edenlerin, Yaratılış delilleri üzerinde düşünen insanlar olduklarını ve böylelikle Allah'ın üstün kudretini gereği gibi takdir edebildiklerini haber vermiştir:

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)

Gerçek bir dindar olabilmek için derin düşünmek önemlidir. Gerçek dinin sathi ve düşünmeden yaşanması mümkün değildir. Derin düşünmek, iman ehli Müslümanların da, Musevilerin de, Hristiyanların da çok yoğun odaklanmaları gereken bir iman şartıdır. Ancak derin düşünüldüğünde Allah'ın büyüklüğünün ve yüceliğinin derinlemesine farkına varılabilir ve ancak o zaman Kutsal kitaplardaki sahih ve derin sözlerin batıni ve manevi anlamları çözülebilir. Din, yalnızca öğretilen ve ezbere yaşanan bir hayat şekli değildir.


Allah'ın varlığını derin düşünmenin gerekliliğini Hristiyan kardeşlerimize anlatmamızın özel bir sebebi var. Bu sebep, Kilise'nin Hristiyanlara öğütlediği "düşünmeme" doktrininin ne kadar yanlış olduğunu gösterebilmektir.


Vatikan Konsilinin Kararı, "Üçleme Konusu Akıl ve Mantıktan Uzak Bir Sırdır, Düşünmenize Gerek Yok"

Hatırlamak gerekirse, 4. yüzyıldan itibaren ardı arkası kesilmeyen ve sayısız konsil ile gündeme getirilerek sonuçlandırılmaya çalışılan üçleme konusu, en son, 1868-1870 yılları arasında düzenlenen Birinci Vatikan konsilinde, ardı arkası kesilmeyen tartışmalara son vermek amacıyla şöyle sonuçlandırılmıştır: "Üçleme, bir akıl ve mantık konusu değildir, dolayısıyla bir sır olarak kalmalıdır".Kilisenin düşünmeme yönündeki fetvasının tek sebebi teslisin büyük bir yanlış olmasından kaynaklanmaktadır. Allah kuşkusuz ki her uydurma ve batıl şeyi mantıksızlıklarla, tutarsızlıklarla, çelişkilerle ve yenilgilerle yaratır. Teslis de bu şekildedir. Bu tutarsızlıkların farkında olan Kilise, bu sebeple yine dogma geleneğini devam ettirmiştir. Çünkü Hristiyanlığın başlangıcından itibaren biraz aklını ve mantığını kullanan ve bu sebeple resmi makamlarca sapık addedilen Hristiyanlar, bütün bu tutarsızlıkların ve mantıksızlıkların farkında olmuşlardır. Ya teslisi tamamen reddetmişlerdir ya da başka türlü anlamış ve değiştirmişlerdir. Dolayısıyla Kilise, düşünüp akıl kullanıldığında, dayattığı üçleme inancına karşı gelecek güruhların ortaya çıkacağının farkındadır.Kilise'nin belirlediği bir dogma daha, Hz. İsa (as)'ın peygamber olarak yeryüzüne gönderilişinden yaklaşık 1900 yıl sonra, iman şartı olarak Hristiyanlığa eklenmiş durumdadır. Kilisenin bu kararına uyan Hristiyanlar, şu anda teslis konusunu, üzerinde hiç düşünülmemesi gereken bir iman sırrı olarak kabul etmekte sakınca görmemekte, hatta bunu açıkça savunmaktadırlar.


Vatikan'da 2. Vatikan konsilinin 50. yıldönümü kutlamaları

Şu anda teslisin, üzerinde düşünülmemesi, çözülmek için uğraşılmaması, anlaşılmadan uyulması gereken bir sır olduğuna inanan çok fazla sayıda Hristiyan bulunmaktadır. Onları düşünmemeye teşvik eden bir dinleri olduğunu zannetmekte, Allah'ı anlamadan yaşamlarını devam ettirebileceklerini sanmaktadırlar. Bunu çoğu zaman açıkça söylemezler. Fakat buradaki "anlaşılamazlığın" normal olduğunu, her şeyi anlamaya muktedir olmadığımızı, dolayısıyla düşünüp bulmaya uğraşmanın da bir fayda sağlamayacağını ifade etmekten de çekinmezler.Elbette her şeyi anlamaya muktedir olarak yaratılmadık. Fakat Allah bize Kendi Kudretini açıkça sergilediğini ve bunun da imanla düşünerek anlaşılacağını bildirmiştir. Bizi Yaratan Yüce Kudreti anlamak, bizim üzerimize bir yükümlülüktür. Bir insan, kendisini yaratan Allah'ı tanımadan, kime nasıl ibadet, kime nasıl dua edeceğini bilmeden nasıl bir din anlayışına sahip olabilir? Yaratılıştaki sırları nasıl keşfeder, ahireti nasıl anlayabilir? Allah'ın her an kendisini duyan ve gören olduğunu nasıl kavrayabilir? Dindar olmak için düşünmek, Allah'ı anlamak, Allah'ın büyüklüğünü takdir edebilmek şarttır. Bu, imanda derinleşmenin en önemli unsurlarından biridir.Teslisi savunan hangi Hristiyan ile karşılaşırsanız karşılaşın, kendisine teslis konusunda sorulan sorulara mutlaka son derece tutarsız, anlaşılmaz, garip mantıklar sunan karmakarışık cevaplar verecektir. Dahası her bir Hristiyan üçlemeyi farklı anlatacaktır. Çünkü teslis konusunda ne anlattıklarının genellikle kendileri de farkında değildirler. Teslisi aklen ve mantıken izah etmeye çalışan Hristiyanlar, bir şekilde teslis olarak tarif ettikleri şeyin de dışına çıkmaktadırlar. Kimileri anlamaya çalışmakta, fakat onlar da başaramamaktadır. Kimileri bir mantık kurmaya çalışmakta, bunu da formüllerle izah etmeye çalışmaktadırlar. Büyük bir kesim ise vazgeçmiştir. Kilise'nin kendilerine dayattığı şekilde "düşünmemeyi" tercih etmekte, soranlara da bu konunun bir sır olduğunu dolayısıyla üzerinde düşünmekle sorumlu olmadığımızı söylemektedirler.Elbette düşünmeyince herşey çok kolaydır. O zaman sorumluluklar da zahiren ortadan kalkar. Düşünmeye gerek duymayan bir insan, anlaşılmayan bir Allah'ın (Allah'ı tenzih ederiz) nasıl yarattığını, nasıl yarattıklarına hakim olduğunu, Allah'a karşı sorumluluklarını, Allah'a nasıl hesap vereceğini düşünmeye de gerek duymayacaktır. O zaman hayat son derece basitleşir. Nitekim şu anda Hristiyanların büyük bir kısmı bu şekilde yaşamaktadır. Bu elbette bir kısım Müslümanlar ve Museviler için de geçerlidir. Fakat özellikle teslis konusunda Hristiyanlara verilen telkin, onları tümüyle Allah ve yarattıkları hakkında derin düşünmekten engellediği için, onlar için bu durum daha tehlikeli boyutlardadır. Pek çoğu yalnızca Pazar günleri kiliseye gitmek ve Hz. İsa (as)'ın Allah'ın oğlu olduğuna inanmakla Allah'ın rızasını ve cennetini hak edebileceklerini düşünmektedirler. Bu da Hristiyanların büyük bölümünü farkında olmaksızın şirk içinde yaşamaya; dünya ehli olmaya; helal-haram kavramlarına bağımlı olmamaya; Allah'ın rızasını kazanmak için dua etmek ve kiliseye gitmek dışında hiçbir şey yapmamaya; ateizm, Darwinizm, komünizm, materyalizm, terörizm gibi Allah inancına karşı geliştirilmiş akım ve ideolojilere karşı mücadelede bulunmamaya; dünyada dindarlara, zavallı insanlara yöneltilen saldırılardan uzak yaşamaya ve bütün dünyaya gözlerini kapatarak yalnızca kendi evlerinin içindeki küçük dünyada yaşamlarını sürdürmeye yöneltmektedir. Elbette istisnalar vardır. Fakat Hristiyanların büyük bir bölümünün bu durumda olduğu, inkar veya itiraz edilecek bir durum değildir. Herhangi bir Hristiyan, dünya çapında hakim olan ortalama Hristiyan yaşam şeklinin temelde böyle olduğunu çok iyi bilir. İşte düşünmeden yaşamanın getirdiği dindarlık böyle bir dindarlık olur o zaman. Söz konusu Hristiyanların böyle bir din anlayışının tehlikelerini görmeleri gerekir.