Göktaşları

Göktaşları

Bilindiği gibi evrende her an hareket halinde olan irili ufaklı milyonlarca göktaşı vardır. Bunların bir gezegen ya da yıldıza çarpması sonucunda oluşabilecek etkiyse, göktaşının büyüklüğüne göre değişmektedir.Bilim adamlarının bildirdiğine göre, her yıl 10 milyon tondan fazla göktaşı Dünyamıza düşmekte, ancak atmosfere girdiklerinde, sürtünmenin de etkisiyle, Dünya yüzeyine düşene kadar birçoğu kül olmaktadır. Bir başka deyişle atmosferin koruyucu etkisi sayesinde Dünyamız her gün yaşanması olası felaketlerden korunmaktadır. Ancak sonraki bölümlerde daha detaylı olarak üzerinde durulacağı gibi, bu göktaşlarının arasında Dünyamıza düşmesi durumunda yaşamın son bulmasına sebep olabilecek kadar büyük olanları da bulunmaktadır. Nitekim daha önce Dünya'ya düşen bazı göktaşlarının Dünya'nın jeolojik ve ekolojik yapısında, önemli değişikliklere neden olduğu bilinmektedir.Bunlardan biri 20. yy başında Sibirya'da Tunguska'ya düşen 60 km. çapında olduğu tahmin edilen göktaşıdır. Bu göktaşı 2000 km2'lik ormanı yok etmiş ve Hiroşima'ya atılan atom bombasının bin katı büyüklüğünde bir patlamaya neden olmuştur. Söz konusu bölgede hiç kimsenin yaşamaması mutlak bir felaketi engellemiştir. Tahminlere göre aynı taş, örneğin Eyfel Kulesinin tepesine düşmüş olsaydı, tam on milyon kişinin yok olmasına neden olacaktı.14Dünyaya derin şekilde etki edebilecek felaket ihtimallerinin ne derece büyük olduğunu gösteren Tunguska asteroidinin Dünya'ya çarpması ile gelişen olaylar şu şekilde olmuştur:

"30 Haziran 1908 gününün erken sabah saatlerinde Orta Sibirya göklerinde seyretmekte olan kocaman bir alev yumağı görüldü. Ufukta, temas ettiği yerde, büyük bir patlama oldu. 2000 kilometrekarelik bir ormanlık bölgeyi yerle bir etti ve temas etmesiyle binlerce ağacı yakması bir oldu. Yerkürenin çevresini iki kez dolaşan atmosferik şok yarattı. Ardından iki gün süreyle atmosfere öylesine incecik bir toz yayıldı ki, olay yerinden 10.000 km. ötede olan Londra sokaklarına düşen ışık parçaları altında gazete zor okunabiliyordu." 15O günün dehşetini yaşayan insanların karşılaştıkları bu felaketle ilgili açıklamaları bize olası felaketlerle ilgili ipuçları vermektedi:

"Evimin sundurmasında oturuyordum. Kahvaltı zamanıydı. Kuzeye doğru bakıyordum. Birden gökyüzü ikiye bölündü... Ve ormanın kuzey bölümünde gök ateşler içindeydi. O anda gömleğimin bir tarafı yanmaya başlamış gibi bir sıcaklık hissettim üzerimde... O anda gömleğimi çıkarıp fırlatmak istedim, ama o anda gökte bir gürültü koptu. Sundurmadan fırladığım birkaç metre ötede yere kapaklanmış buldum kendimi. Bir an kendimden geçmişim. Karım koşup beni kulübeye taşıdı. Gümbürtünün ardından gökten sanki yağan taşların sesleri ya da kurşun sesleri geldi. Yer sarsıldı. Yere kapaklandığımda taş çarpmasından korktuğum için başımı ellerimle örttüm. O anda gök yarıldığında kaynar gibi bir rüzgar, sanki patlayan bir toptan çıkmış gibi bir esinti kulübeleri taradı. Rüzgar tararken toprağın üzerinde de iz bırakıyordu." 16Kaldı ki bir sonraki dev göktaşının nereye düşeceği meçhuldür.Bilim adamlarına göre "Tunguska Asteroidi'nin" büyüklüğünde bir asteroid Dünya'ya her iki yüz yılda bir çarpmaktadır. Bu da böyle bir felaketin ne derece yakın olduğunu göstermektedir. Üstelik bu defa göktaşının isabet edeceği yerin, bir yaşam merkezi olmaması için de bir sebep yoktur. Bugün meydana gelecek böyle bir çarpışmanın etkileri konusunda bilim adamları oldukça endişelidir:

"Eğer bugün böyle bir çarpışma olacak olsa, özellikle o anın panik havası içinde, bir atom bombası patlamasıyla karıştırılabilir. Kuyruklu yıldızın çarpış etkisi ve alev yumağı, bir megatonluk nükleer bomba patlamasının tüm etkilerini yapabilir. Mantar biçiminde yükselen bulut da buna dahildir. Ancak şu farkla ki gamma ışınları ve radyoaktif döküntüye neden olmazdı." 17Bu boyutta bir kütlenin kalabalık bir şehire düşmesi milyonlarca insanın ölmesi anlamına gelmektedir. Denize düşmesi ihtimali de aynı oranda tehlike içermektedir. Asteroidin kütlesi ve hızı deniz üzerinde dev dalgalara sebep olacak ve meydana gelen tsunamiler deniz kenarındaki yerleşim alanlarındaki hayatı yok edecektir. İşin daha düşündürücü olan tarafı, verdiğimiz örnekten daha büyük asteroidlerin ve kuyruklu yıldızların Dünya'ya çarpma ihtimalinin oldukça yüksek olmasıdır. Daha büyük bir çarpmanın bir kıtanın tümünü yok etmesine ve atmosferin tümünü zehirle doldurmasına ise kaçınılmaz bir son olarak bakılmaktadır. Böyle bir ihtimalde, tüm Dünya'yı etkileyecek olan felaketi düşünmek bile yeterince ürkütücüdür. Göktaşlarına karşı dört koldan çare aranmasıyla beraber, bugüne kadar bulunan yöntemlerin yetersiz olduğunu da bilim adamları her fırsatta itiraf etmektedirler.

Göktaşı ve Kuyruklu Yıldız İhtimalleri

Bilim adamları uzayda tespit edilen göktaşlarının Dünya'ya çarpması ihtimalinin gün geçtikçe daha da güçlendiğini belirtmektedirler. Belfast'taki Queen's Üniversitesi'nden Astronom Alan Fitzsimmons, Dünya'ya çarpma doğrultusunda ilerleyen büyük göktaşlarının varlığı konusunda kesin deliller elde ettiklerini belirtmiştir ve düşüncelerini "Bunların bize çarpmalarını bekliyoruz. Çarpacaklarını biliyoruz. Bu sadece bir zaman sorunu." diyerek ifade etmiştir. 18Her yıl Dünya atmosferine giren 10.000 tondan fazla göktaşı, yine atmosfer sayesinde, bizim haberimiz bile olmadan, erimektedir. Ancak bu göktaşlarının atmosferde eritilemiyecek kadar büyük olanları da vardır.Kuşkusuz Walter Alvarez T. Rex and Creater of Doom (T. Rex ve Kıyamet Gününün Yaratıcısı) adlı kitabında kuyruklu yıldız veya göktaşının Dünya atmosferine girmesi durumunda olabilecek olayları şöyle anlatıyor:

"Bir kuyruklu yıldız kirli buzdan oluşan bir toptur ve Güneş'in sıcaklığından dolayı buharlaşarak gazlarını püskürtmektedir. Ve kıyamet gününü, titrek parıldayan bir yıldız haber verecek olabilir.... Bu yıldız gündüz bile görülecek, geceyi de apaydınlık kılacaktır. Bu olaya kuyruklu yıldız yerine bir asteroid de sebep olabilir." 19Bundan 65 milyon yıl önce bilim adamları tarafından Dünya'ya oldukça büyük bir cismin düştüğü saptanmış (bu cismin büyük ihtimalle kuyruklu yıldız olduğu tahmin edilmektedir) ve bu göktaşının yeryüzünde oldukça önemli etkilerinin olduğu belirtilmiştir. Bundan ve daha sonra da düştüğü tespit edilen diğer gök cisimlerinden yola çıkılarak, Dünya'ya böyle bir nesnenin çarpması sonucu oluşacak olan muhtemel olaylar tahmin edilebilmektedir.Bir kuyruklu yıldızın çarpmadan önce, hareketinden yaydığı enerji 100 milyar megatonluk TNT'ye eşittir. Bu miktar kuyruklu yıldızın 1 saniye içinde buharlaşmasına ve 40 km. derinlikte bir delik açmasına neden olur. Bir kıyas yapacak olursak, bir hidrojen bombası sadece bir megaton TNT'dir ve soğuk savaş esnasında dünyada bu tip silahlardan 10.000 adet vardı. Kuyruklu yıldızın gücü ise dünyanın tüm cephaneliğinden 10.000 kat daha fazla patlamaya eşittir.Kuran'da kıyamet günü çok büyük sarsıntıların olacağı, herşeyin yerle bir olacağı, denizlerin taşacağı bildirilmiştir. Kuyruklu yıldız veya büyük bir göktaşının Dünya'ya çarpma ihtimali, Kuran'da geçen bu olayların tek tek yaşanmasına neden olabilir. Sismik dalgalar yüzünden deniz altında dev heyelanlar oluşur; bunun sonucu tsunamiler(dev dalgalar)dir. Daha önce meydana gelen sismik dalgalarla gerçekleşen tsunamiler öylesine büyük olmuştur ki araştırmacılar bu tsunamilerin deniz dibinde kanallar açtığını belirtmektedirler.Nitekim yapılan araştırmalar yakın zamanlarda Mexico körfezi kıyılarına çarpan bir cismin etkisiyle oldukça büyük tsunamilerin oluştuğunu ortaya koymuştur. Florida'ya yönelen tsunami daha da yükselerek kıyıda büyük bir tehlike oluşturmuş ve ormanları yok etmiştir. Bugün belki pek çok insan, mutlaka karşılaşacakları ölümü ve kıyameti akıllarına dahi getirmeden yaşamaktadır. Oysa dünyaya böyle bir azabın çeşitli yollarla gelmemesi için hiçbir sebep yoktur. Örneğin yukarıda anlattığımız olaydan bir gün önce toprak son derece verimliyken, çarpma meydana geldikten birkaç saat sonra Mexico ve Amerika topraklarının büyük bir çoğunluğu tamamen çorak kalmıştır. 20Allah bizlere 14 asır öncesinden kıyamet gününde "göğün za'fa uğrayacağını" (Hakka Suresi, 16) "maden gibi eriyeceğini" (Mearic Suresi, 8) bildirmiştir. Bu olaylar kuyruklu yıldızın Dünya'ya çarpması veya dev bir göktaşının yeryüzüne düşmesi sonucunda ortaya çıkan manzara ile çok büyük benzerlikler göstermektedir.The Last Three Minutes (Son Üç Dakika) adlı kitabında Paul Davies Dünya'ya çarpacak bir kuyruklu yıldızın etkisini anlatırken, gökyüzünün yükseklerinden devasa bir ışık ışınının gökleri yakmaya başlayacağını ve maden gibi eriteceğini söylemektedir. Yine aynı bölümde Paul Davies, uzayın içinde oluşan vakumdan dolayı kaynayan gazın bir girdap oluşturacağını bildirmiştir. Bu açıklama Rahman Suresi'nde geçen bir ayet ile çok büyük benzerlikler göstermektedir:

Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş olarak kıpkırmızı bir gül gibi olduğu zaman. (Rahman Suresi, 37)Göğün eriyerek akması, erimiş yağ veya erimiş maden gibi, kızgın yoğun bir sıvıyı andırmaktadır. Yine böyle bir durumda göğün akkor haline geleceği, yani kızgın ve kırmızı bir renk alacağı bilinmektedir. Paul Davies'in bildirdiği gibi o gün kaynayan gaz girdap şeklini alabilir. Böyle bir şeyin kıpkırmızı bir güle ne derece benzeyeceği ise açıktır.Allah Kendi Katında belirlenmiş olan bir zamanda insanları kıyamet günüyle karşılaştıracak ve Kuran'da bildirdiği bütün olayları teker teker gerçekleştirecektir. Ancak anlatılanlardan da görüldüğü gibi kıyameti meydana getirecek olayların bu sebeplerden birisi veya tamamıyla aynı anda gerçekleşmesi de ihtimal dahilindedir.Buna benzer olaylar geçmişte de meydana gelmiştir. Hem göktaşları hem de kuyruklu yıldızlar Dünyamıza kimi zaman bölgesel, kimi zaman da daha geniş alanlara yayılan zararlar vermişlerdir. Bir sonraki karşılaşmanın ne zaman olacağını ise yalnızca Allah bilmektedir.Bilim adamları, 2028'de Dünya'nın çok yakınından geçecek olan göktaşının okyanusa düşme ihtimalinde Amerika ve Avrupa'nın sular altında kalacağını, karaya düşerse çok daha büyük felaketlerin yaşanacağını bildirmişlerdir. Göktaşının atmosfere girmesi depremlere ve yanardağ patlamalarına yol açacak, oluşan toz bulutları Dünya'yı karanlığa gömecektir. Astronomlar böyle bir göktaşının Dünya'ya yaklaşmasının bile oldukça büyük bir tehlike oluşturacağına dikkat çekmektedirler. 21Yine bilim adamları 1993 yılında Dünyamızın çok yakınından geçen Swift-Tuttle adında bir kuyruklu yıldızdan bahsetmektedir. Bu yıldız 2126 yılında tekrar beklenmektedir. Yapılan hesaplar bu yıldızın Dünya'ya çarpma ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu, sadece iki haftalık bir mesafe ile Dünya'ya teğet geçeceğini ortaya çıkarmıştır. Bu oldukça yakın bir mesafedir. Ve birçok bilim adamı bu yakın mesafeden dolayı büyük bir tedirginlik duymaktadır. Bu cisimlerin yörüngelerindeki düzensizlikler Güneş Sistemi içerisinde sürekli bir trafik meydana gelmesine sebep olmaktadır. Bu da elbette hem Dünya'nın hem de diğer gezegenlerin sürekli tehdit altında olması demektir. Uzmanlara göre er veya geç Swift-Tuttle veya onun gibi bir nesne Dünya'ya çarpacaktır. Bu objelerin bazıları tüm dünya'daki nükleer silahların toplamından daha fazla zarar meydana getirecek kapasitededir. Sadece bu olayın ne zaman olacağı belli değildir.Paul Davies "Kuyruklu yıldız çarptıktan sonra insanlık tarihinde ani ve örneksiz bir son meydana gelecektir" diyerek konunun önemini vurgulamakta ve "Meydana gelecek olan bir çarpmanın insanların soyunu tüketebileceğini" söylemektedir. 22The Last Three Minutes adlı kitabında konuya oldukça geniş yer veren Paul Davies, 21 Ağustos 2126 günü Swift-Tuttle'ın Dünya'ya çarpacağını ve bugünün Dünya'nın son günü olacağını vurgular. Yazarın anlattıklarıyla Allah'ın Kuran'da kıyamet günü olacağını bildirdiği olaylar birbirine son derece yakındır. Paul Davies'in o güne ait tasviri şu şekildedir:"21Ağustos 2126,Son GünYer: Dünya...Kuyruklu yıldız ufak başı ile şiddetli harap edici gücünü sanki saklıyor. Dünya'nın üzerine saatte 40.000 mil hızla, saniyede 10 trilyon tonluk buz ve kaya kütleleri geliyor. Sesin hızının 70 bin katında bir çarpma meydana gelecek...... Deniz seviyesinden itibaren (sıfır metreden itibaren) gökyüzü yarılarak açılır. Binlerce kilometre küplük hava infilak eder. Bir şehir genişliğinde sapsarı bir alev on beş saniye içerisinde Dünya'yı deşmeye başlar. Gezegen, yani Dünya, 10 bin depreme uğramış gibi sarsıntıya tutulur. Yer değiştiren bir hava dalgası dünya üzerinde ne varsa siler süpürür, tüm yapıları dümdüz eder. Yoluna çıkan herşeyi ezer geçer. Çarpmanın etkisiyle meydana gelen kratere dünyanın içindekiler dökülmeye başlar. Erimiş kayalardan oluşmuş bir duvar dalgalanarak, ağır hareketlerle çalkalanmaya başlar.Kraterin içerisinde trilyonlarca ton kaya buharlaşır. Bir kısmı havaya sıçrar ve çoğu uzaya doğru fırlar... Hala bir kısmı, yüzlerce, hatta binlerce mil uzaktan kıtanın yarısına inmek üzere yukarıdalar. Aşağıdaki herşeye büyük bir yokoluş getirecekler. Erimiş olan atıkların bir kısmı okyanusa akarak, devasa tsunamilerin meydana gelmesine sebep olur. Tozlu atıklar atmosfere yayılır ve Dünya'nın çevresini kaplayarak, güneş ışığının gelmesini engeller. Güneş ışığı yerine, milyarlarca meteorun parlaklığı ışık saçar. Bu ışık; yakıcı ısısı ile yeri kavurur." 23Bu tanım kuşkusuz hiç de uzak değildir. Buna neden olan sadece bir kuyruklu yıldızdır ve böyle bir kuyruklu yıldızın ne zaman Dünya'ya çarpacağı belli değildir. Kıyamet, insanlar her ne kadar kabul etmek istemeseler de, karşılarına hiç de uzak olmayan ihtimallerle çıkabilir. Kuran'da önemli bir gerçek haber verilmektedir. Ayette belirtildiği gibi kuşkusuz kıyamet saati gitgide insanlara yaklaşmaktadır:

Göklerin ve yerin gaybı Allah'a aittir. (Kıyamet) Saatin(in) emri de yalnızca (süratli) göz açıp kapama gibidir veya daha yakındır. Şüphesiz, Allah herşeye güç yetirendir. (Nahl Suresi, 77)

Karadelikler

Bugün pek çok galaksinin merkezinde dev kütleli karadelikler olduğu düşünülmektedir. Sahip oldukları korkunç çekim alanlarıyla, çevrelerinde bulunan herşeyi yutan bu kozmik anaforlar kendi ürettikleri ışınları dahi içlerine çekerler. Etraflarında bulunan herşeyi yuttukça, çekim güçleri artar. Kendilerinden kat kat büyük yıldızları, gezegenleri, daha küçük karadelikleri, hatta galaksileri dahi kendilerine çekebilirler. Bu nedenle bir karadelik gittikçe şişer, artık daha geniş bir alana etki ederek çevresinde bulunan herşeyi yutar.Dünya, evrende uçsuz bucaksız bir boşluk içinde süratle hareket etmektedir. Dolayısıyla Dünya'nın bu sonsuz boşluk içinde, böyle bir karadeliğin etki alanına girmesi de ihtimal dahilindedir.

Karadelik İhtimali

Karadelik herşeyi içine çeken, oldukça yoğun bir oluşumdur. Çekim gücü çok fazladır, bu yüzden karadeliklerin çekim alanlarına giren herhangi bir kütlenin bu çekimden kaçabilme ihtimali yoktur.Karadelik tıpkı bir elektrik süpürgesinin hortumu gibi çevresinde bulunan herşeyi içine çeker. Tonlarca ağırlıktaki kütlelere sahip olan gezegenler, uydular, göktaşları, hatta yıldızlar bile karadeliğin çekim gücüne karşı koyamazlar. Bir kere karadeliğin çekim alanına girdikten sonra, artık asla geriye dönüş yoktur.Peki karadelik, içine giren herşeyi neden çeker?Bilindiği gibi her cismin belli bir çekim kuvveti vardır. Buna Dünyanın çekim gücünü örnek verebiliriz. Bir taşı havaya attığınızda taş, atış hızına bağlı olarak bir müddet yol aldıktan sonra, yerin çekim kuvveti nedeniyle tekrar yere düşer. Bir cismin Dünya'nın çekim gücünden kurtulabilmesi için belli bir hızın üstüne çıkması gerekir ki, bu hıza "kaçış hızı" denir. Örneğin bir roketin bir müddet yükseldikten sonra tekrar düşmemesi için kaçış hızıyla hareket etmesi gerekir. Dünya'nın kaçış hızı saniyede 11,2 km'dir. Bu nedenle roketin uzaya gidebilmesi için saniyede 11,2 km'ik bir hızla hareket etmesi gerekir.Karadeliğin kaçış hızı ise ışık hızından fazladır. Yani karadeliğin çekim alanına giren bir cismin onun çekim gücünden kurtulabilmesi için ışık hızından fazla bir hızla karadelikten uzaklaşması gerekmektedir. Ancak hiçbir madde ışık hızını aşamayacağı için karadeliğin çekim alanından da kurtulamaz. Öyle ki saniyede 300.000 km. gibi yüksek bir hızla hareket eden ışık demetleri bile karadeliğin çekim gücüne karşı koyamazlar. Bu nedenle ışığı dahi yutan bu gök cisimleri, her zaman karanlıktır. İşte uzayda müthiş bir hızla ilerleyen Dünyamızın birgün böyle bir karadeliğin çekim alanına girmemesi için de hiçbir sebep yoktur.Nitekim ABD'li gökbilimciler, Güneş Sistemimizin de içinde yer aldığı Samanyolu galaksisinin merkezinde, her biri Güneş büyüklüğünde milyonlarca yıldızı yutabilecek kapasitede ve halen aktif olan iki tane karadelik belirlediklerini açıkladılar.Amerikan Astronomi Derneği yıllık toplantısında açıklanan bilimsel raporlara göre, karadeliklerden biri Samanyolunun tam merkezinde, Dünya'dan 26.000 ışık yılı, yani 9.6 trilyon km uzaklıkta bulunuyor. "Sagittarius A" (A-Star) adı verilen karadeliğin kapladığı hacim, bizim Güneş Sistemi büyüklüğünde, ancak kütlesi milyonlarca kez daha fazla. Hesaplamalara göre 2.6 milyar Güneş kütlesine eşit bu karadelik çevresindeki yıldızları saniyede 965 km'lik bir hızla kendisine doğru çekiyor. Bu kuşkusuz önemli bir gelişme ve aynı oranda da büyük bir tehlikedir. Samanyolu'nun tam ortasında böyle bir tehlikenin var olması, Dünya'yı tehdit eden karadelik tehlikesinin hangi boyutlarda olduğunu göstermektedir.Dünya'dan 40.000 ışık yılı ötedeki disk şeklindeki "Old Faithful" adlı ikinci karadelik ise çok daha büyük. Bu karadelik, çevresindeki yıldızları doymak bilmeyen bir canavar gibi devamlı olarak yutuyor.A-Star'ın saniyede 965 km. gibi yüksek bir hızla çevresindeki yıldızları çekmesi, bu karadeliğin bu yıldızları yuttuktan sonra çekim gücünün artacağını göstermektedir. Böylece çevresinde bulunan nesneleri daha büyük bir hızla çekmeye başlayarak, böyle bir sürecin sonucunda inanılmaz bir çekim gücüne sahip olacaktır.Daha önce anlattığımız gibi, karadelikler ışık demetlerini de yutarlar. Bundan dolayı en gelişmiş teleskoplar aracılığıyla, yakınına dahi gidilse görülmez, fark edilemezler. Bu sebeple onların keşfedilmesi ve varlığından emin olunabilmesi için birtakım çalışmaların ve ölçümlerin yapılması gerekmektedir. Bilim adamlarının tespit ettikleri karadeliklerin çeşitli ihtimaller üstüne yapılan ölçümler sonucu varlıkları ispatlanmıştır. Şu anda yapılan çalışmaların yetersizliği nedeniyle varlığı ispatlanmayan daha birçok karadeliğin mevcut olması ihtimali oldukça kuvvetlidir.Öyle ki, bugün birçok bilim adamı Güneş'in bir eşinin olduğunu ve bu yıldızın sonradan karadeliğe dönüşmüş olabileceğini belirtmektedirler. Bu tahminin nedeni de Samanyolundaki tüm yıldızların ikili, üçlü, beşli gruplar halinde bulunmalarıdır. Güneş'in yalnız bir yıldız olması birçok bilim adamına bir eşinin var olup, sonradan karadeliğe dönüşmüş olması ihtimalini düşündürüyor. Bu ihtimali güçlendiren deliller ise azımsanamıyacak kadar yüksek. Bu teori bugün araştırılıyor; fakat Güneş'in Dünyamızdan sadece 150 milyon km. uzakta olduğunu düşünürsek böyle bir ihtimalin Dünyamız için ne derece büyük bir tehlike arzettiği açıkça ortadadır. Kısaca bizim haberimizin olmadığı bir anda Dünyamızın, herhangi bir karadeliğin çekim alanına girmemesi için hiçbir sebep yoktur.Bugün birçok bilim adamı Dünya'nın muhtemel olarak karadelikler tarafından yutulmak suretiyle yok olacağını düşünmektedir. Dünya böyle bir karadeliğin içine girmese bile bir karadeliğin bulunduğumuz sistemin yakınından geçmesi de kuvvetli bir felaket ihtimalidir. Bir karadelik sessiz sedasız, Güneş Sistemi'ne yaklaştığında ne olur?Böyle bir gökcisminin bulunduğumuz sistemin yakınından geçmesi birçok gezegenin yörüngelerinden çıkmasına sebep olabilir. Elbette buna benzer birçok olay sonucunda Dünya'daki pek çok denge altüst olacaktır. Yüzlerce, binlerce asteroid böyle bir çekim kuvvetinden etkilenebilir. Bunlardan karadeliğe kendileri çekilenler olabileceği gibi, çekimden etkilenen yüzlerce ya da binlerce gökcismi de Dünya'ya düşebilir.