Bediüzzaman’in Sözleri Açıktır; Tüm Bunların “Batıni Tefsir” Adı Altında Farklı Şekillerde Yorumlanması Gerektiği Mantığı, Bediüzzamanıin İzahlaıiyla Çelişmektedir

Bediüzzaman’in Sözleri Açıktır; Tüm Bunların “Batıni Tefsir” Adı Altında Farklı Şekillerde Yorumlanması Gerektiği Mantığı, Bediüzzamanıin İzahlaıiyla Çelişmektedir

Bir kimsenin Hz. Mehdi olabileceğinden bahsedebilmek için Bediüzzaman'ın yukarıda sayılan sözlerindeki tüm özelliklerin “tek bir şahıs” üzerinde görülmesi gerekmektedir. Bediüzzaman hayatını İslam ahlakının tebliğine adamış, bu doğrultuda çok büyük ve şerefli bir mücadele vermiştir. Ancak Hz. Mehdi'nin bu özelliklerine sahip olmamış, dünya çapında yerine getireceği görevleri yerine getirmemiştir.Bediüzzaman'ın sözleri ve Hz. Mehdi'ye dair henüz gerçekleşmemiş alametler, Bediüzzaman'ın Mehdi olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Ancak bu gerçek, zaman zaman çeşitli şekillerde tevil edilmeye çalışılmakta; Bediüzzaman'ın sözlerine gerçek anlamlarının dışında birtakım yorumlar eklenerek farklı düşünceler gündeme getirilebilmektedir. Hatta bu bakış açısı öyle bir dereceye gelebilmektedir ki, Bediüzzaman'a büyük bir sevgi ve saygı duyan kimseler dahi, Bediüzzaman’ın söylediklerinin anlaşılabilmesi için “risalelerdeki sözlerinin yeterli olmayacağını” öne sürebilmektedirler. Bu sözleri, yalnızca özel sırlara vakıf, özel tefsir gücü olan, özel yeteneklere ve hislere sahip bazı özel kişilerin “batıni tefsir” yaparak anlayabileceğini savunmaktadırlar. Oysa bu gibi iddialar, böylesine değerli bir müceddidin kaleme aldığı risalelerin tümünü şüpheli hale getirecek son derece tehlikeli girişimlerdir.Bediüzzaman’ın bizzat kendisi eserlerinde pek çok kez bu konunun önemini ifade etmiş; böylesi bir anlayışa karşı olduğu yönündeki fikirlerini beyan etmiştir. Eğer risalelerdeki metinlerin tefsire ihtiyacı varsa, bunu yine bu metinler üzerinde yapılacak ek açıklamalarla açıklamanın uygun olacağını belirtmiştir. Bu sözlerinden birinde “Bediüzzaman böyle bir tefsir anlayışına gidilecek olunursa, bunun nasıl suistimale açık hale geleceğini ve bu yolla risalelerde anlatılan hakikatlerin nasıl aslından uzaklaşıp değişeceğini” şöyle hatırlatmıştır:

Nur’un metni, izaha ihtiyacı olsa, ya satırın üstünde, ya kenarda hâşiyecikler (açıklamalar) yazılsa daha münasiptir (uygundur). Çünkü metin içine girse, teksir edilen nüshalar ayrı ayrı olur, tashih (düzeltme) lazım gelir. Hem SU-i İSTİ’MALE KAPI AÇILIR, MUARIZLAR (karşı çıkanlar) istifade ederler. Hem herkes senin gibi muhakkik (hakikati araştırıp inceleyip bulan) müdakkik (inceden inceye tetkik eden, en ufak gizli şeyleri bile görmeye çalışan) olmaz, YANLIŞ MANA VERİR, BİR KELİME İLAVE EDER, EHEMMİYETLİ BİR HAKİKATI KAYBETMEYE SEBEB OLUR. Ben tashihatımda (düzeltmelerimde) böyle zararlı ilaveleri çok gördüm... (Emirdağ Lâhikası Elyazma, s. 661)Yaşadığı yüzyılın müceddidi olan böyle mübarek bir şahsın, tüm dünya Müslümanlarını yakından ilgilendiren Mehdiyet konusundaki önemli açıklamalarının da batıni tefsir adı altında yanlış yorumlanmaması son derece önemlidir. Böyle bir bakış açısı, Risalelerin orijinal halinden uzaklaşmasına ve Müslümanların yanlış bilgilendirilmelerine neden olacaktır. Bu da, Bediüzzaman’ın hikmetli sözlerinin ve kıymetli açıklamalarının gereği gibi takdir edilememesine yol açacaktır.Bediüzzaman eserlerinde “Risale-i Nur’un her bir kitabı bir Said’dir. Siz hangi kitaba baksanız benimle karşı karşıya görüşmekten on defa ziyade hem faydalanır, hem hakiki bir surette benimle görüşmüş olursunuz. Risale-i Nur bana hiçbir ihtiyaç bırakmıyor.” (Emirdağ Lahikası, s. 159) şeklinde bildirmiştir. Demek ki risaleler, herhangi bir konuda Bediüzzaman'ın tüm kanaatlerini en açık ve doğru şekilde yansıtmaktadır. Mehdiyet konusunda da Bediüzzaman çok anlaşılır açıklamalarda bulunmuş, “kendisinin ya da onun şahsı manevisi olarak Risale-i Nur’un Mehdiyet vazifesini üstlenmemiş olduğunu; ahir zamanın “Büyük Mehdi”sinin, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ve risalelerde yüzlerce sayfa boyunca anlatılan özelliklere sahip olmasıyla tanınacağını” hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde izah etmiştir.