Risale-i Nur'u Bir Programı Olarak Neşr ve Tatbik Edecek (Yazma ve Dağıtma Yoluyla Yayacak ve Uygulayacak):

Risale-i Nur'u Bir Programı Olarak Neşr ve Tatbik Edecek (Yazma ve Dağıtma Yoluyla Yayacak ve Uygulayacak):

Bediüzzaman eserlerinde, Hz. Mehdi'den önceki yüzyılın müceddidi olması sebebiyle kendisini “Hz. Mehdi’nin bir öncüsü”, “ona zemin hazırlayan bir askeri” olarak tanımlamıştır. Yine bir sözünde de, “kendisinin ektiği tohumların Hz. Mehdi tarafından geliştirileceğini ve bu mübarek şahıs vesilesiyle bu tohumların sümbülleneceğini” anlatarak, Hz. Mehdi'nin gelişinden önce yaptığı çalışmalarla ona “bir ön hazırlık” yaptığını anlatmaktadır. Bediüzzaman bu sözünde de Risale-i Nur Külliyatı’nın Hz. Mehdi’nin tebliğinde kullanacağı bir ön hazırlık olduğunu belirtmiştir. Bediüzzaman, ortaya çıktığında Hz. Mehdi’nin, Risaleleri hazır yazılmış olarak bulacağını ve imanı kurtarma vazifesinde Risaleler'den faydalanacağını belirtmiştir. Bediüzzaman bu sözleriyle kendisinin Hz. Mehdi olmadığını, Hz. Mehdi'nin “KENDİSİNDEN SONRAKİ DÖNEMDE GELECEK BİR ŞAHIS OLDUĞUNU” bir kez daha açıklığa kavuşturmuştur.

O ZATIN İKİNCİ VAZİFESİ, ŞERİATI (Kuran ahlakının esaslarını ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini) İCRA VE TATBİK ETMEKTİR (uygulamak ve yerine getirmektir). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)Bediüzzaman, bu sözünde de Hz. Mehdi'nin ikinci görevinin Kuran ahlakının esaslarının tam olarak yaşanmasına vesile olmak olduğunu açıklamaktadır:

O:

Bediüzzaman sözlerinde sık sık tekrarladığı bu kelime ile, ahir zamanda ortaya çıkacak olan Hz. Mehdi'nin “manevi bir önder” değil, bizzat müminlerin başına geçerek, onları hidayete yöneltecek “BİR ŞAHIS” olduğunu belirtmektedir.Bediüzzaman ayrıca burada “onlar” gibi çoğul bir topluluğu ifade eden bir kelime de kullanmamış, Hz. Mehdi'nin “TEK BİR KİŞİ” olduğunu ifade eden “O” sözcüğüne yer vermiştir. Bediüzzaman bu açıklamalarıyla, Hz. Mehdi'nin bir şahsı manevi olmadığı konusundaki kesin kanaatlerini delilleriyle birlikte ortaya koymuştur.

Zatın:

Bediüzzaman buradaki “TEK BİR KİŞİ” kelimesiyle, aynı cümle içerisinde Hz. Mehdi'nin “BİR ŞAHIS” olduğu konusuna açıklık getiren ikinci bir vurgulama daha yapmıştır. Bediüzzaman, Bediüzzaman bu kadar çok tekrarladığı bu sözüyle, Hz. Mehdi’nin kesinlikle “manevi bir varlık” olmadığını açıklamış ve Müslümanların bu kutlu “TEK BİR KİŞİ” hakkında en doğru şekilde bilgilenmelerini sağlamıştır.

O ZATIN üçüncü vazifesi, HİLAFET-İ İSLAMİYE’Yİ (İslam halifeliğini) İTTİHAD-I İSLAM’A BİNA EDEREK (İslam birliği üzerine kurarak),İSEVİ RUHANİLERİYLE (dindar Hıristiyanlarla ve Hıristiyan alimleriyle) İTTİFAK EDİP (iş birliği ve dayanışma içerisine girerek) DİN-İ İSLAM’A (İslam dinine) HİZMET ETMEKTİR. BU VAZİFE, PEK BÜYÜK BİR SALTANAT ve KUVVET ve MİLYONLAR FEDAKARLARLA (MİLYONLARIN FEDAKARANE KATILIMIYLA) TATBİK EDİLEBİLİR (yerine getirilebilir). (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 9)Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin bir başka görevinin de İslam toplumunu birleştirmek ve Hıristiyan alemiyle ittifak etmek olduğunu bildirmiştir:

O:

Bediüzzaman, bu sözünde “6. KEZ” “O” zamirini kullanmış ve Hz. Mehdi'nin “BİR ŞAHIS” olduğunu bir kez daha tekrarlamıştır. Eğer Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin “manevi bir isim” ya da “birçok insandan oluşan bir topluluk” olduğunu düşünseydi, elbette ki tüm bu iddiaları reddedecek açıklıkta bir kelime kullanmaz, Hz. Mehdi'den “O ZAT” sözleriyle bahsetmezdi. Çok açıktır ki Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin "ŞAHIS" olduğunu belirtmiş ve aksi yöndeki tüm düşüncelerin geçersizliğini ortaya koymuştur.

Zatın:

Bediüzzaman, “KİŞİ, KİMSE YA DA ŞAHIS” anlamına gelen “TEK BİR KİŞİ” kelimesini bu sözlerinde de “5. KEZ” tekrarlamış ve Hz. Mehdi’nin tüm dünya Müslümanlarının liderliğin üstlenecek “üstün vasıflı BİR İNSAN” olduğunu yeniden vurgulamıştır.

TA AHİR ZAMANDA, HAYATIN GENİŞ DAİRESİNDE (dünya çapında) ASIL SAHİPLERİ, YANİ MEHDİ VE ŞAKİRTLERİ (talebeleri) CENAB-I HAKK’IN İZNİYLE GELİR , O DAİREYİ GENİŞLETİR ve O TOHUMLAR SÜMBÜLLENİR. BİZLER DE KABRİMİZDE SEYREDİP ALLAH’A ŞÜKREDERİZ.(Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 138)Bediüzzaman, Hz. Mehdi'nin ahir zamanda ortaya çıkacağını haber vermektedir. Bediüzzaman, Hz. Mehdi ve talebelerini Risale-i Nur'un asıl sahipleri olarak nitelendirmekte, Risale-i Nur'un başlattığı hizmeti bu mübarek şahsın tamamlayacağını müjdelemektedir: