Allah Hz. İbrahim (as)'ın Soyuna Hakimiyet Vaat Etmektedir

Allah Hz. İbrahim (as)'ın Soyuna Hakimiyet Vaat Etmektedir

Allah, hakimiyetini gerçekleştirmek için Hz. İbrahim (as) soyunun iki kolundan gelen son temsilcileri korumuştur. Ahir zamanda emrinin gerçekleşmesi için İmam el-Mehdi (as) ve Hz. İsa (as)'ı biraraya getirecektir. Kuran'da ve Peygamber Efendimiz (sav)'in hadislerinde bildirilen bu hakimiyet dönemi, Tevrat'ta Hz. İbrahim (as)'ın soyundan gelen bir topluluğa vaat edilmekte ve şöyle bildirilmektedir:

Seni ziyadesiyle mübarek kılacağım; senin zürriyetini, göklerin yıldızları gibi, deniz kenarında olan kum gibi ziyadesiyle çoğaltacağım; senin zürriyetin düşmanlarının kapısına hakim olacaktır ve zürriyetin aracılığıyla yeryüzündeki bütün milletler mübarek kılınacaklar; çünkü sözümü dinledin. (Yaratılış, 22:17-18)

Ve Rab Abram'a (İbrahim'e) dedi ki:... seni büyük millet edeceğim ve seni mübarek kılacağım ve senin adını büyük edeceğim ve bereket ol ve seni mübarek kılanları mübarek kılacağım ve sana lanet edene lanet edeceğim ve yeryüzünün bütün kabileleri sende mübarek olacaktır. (Yaratılış, 12:1-3)

Soyunu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. Bu ülkelerin tümünü onlara vereceğim. Yeryüzündeki bütün uluslar senin soyun aracılığıyla kutsanacak. (Yaratılış, 26:4)

Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla kutsanacak. (Yaratılış, 28:14)
Allah buyurdu:... Andolsun ki tüm yeryüzü Allah'ın celali ile dolacaktır. (Sayılar, 14:21)
Tevrat'ta dünyanın son döneminde, Allah'a gönülden iman edenlerin yeryüzünde sorumluluk ve liderlik sahibi olacaklarını, din ahlakının yeryüzüne hakim olacağını anlatan bölümlerden bir kısmı şu şekildedir:

Alçak gönüllülere gelince yeryüzünün varisi olacaklar... Kötülerin bilekleri kırılacak ve Allah doğruların dayanağıdır. Allah salihlerin günlerini biliyor ve onların mirası ebedi olacaktır. (Mezmurlar, 37:11, 17-18)

Yeryüzünün dört bucağı anımsayıp Rab'be dönecek, ulusların bütün soyları O'nun önünde yere kapanacak. Çünkü egemenlik Rab'bindir... (Mezmurlar, 22:27-28)

Çünkü kötülerin kökü kazınacak, ama Rab'be umut bağlayanlar ülkeyi miras alacak. Yakında kötünün sonu gelecek, yerini arasan da bulunmayacak. Ama alçakgönüllüler ülkeyi miras alacak, derin bir huzurun zevkini tadacak... (Mezmurlar, 37:9-11)

Çünkü kötülerin gücü kırılacak, ama doğrulara Rab destek olacak... kötüler yıkıma uğrayacak; Rab'bin düşmanları kır çiçekleri gibi kuruyup gidecek, duman gibi dağılıp yok olacak. (Mezmurlar, 37:17-20)

Rab'be umut bağla, O'nun yolunu tut... Ama başkaldıranların hepsi yok olacak... Doğruların kurtuluşu Rab'den gelir... Rab onlara yardım eder, kurtarır onları, kötülerin elinden alıp özgür kılar, çünkü kendisine sığınırlar. (Mezmurlar, 37:34, 39-40)Bu pasajlardan da açıkça anlaşılacağı üzere, Tevrat'ta haber verilen hakimiyet belirli bir grubun veya soyun diğer toplumlar üzerinde güç ve iktidar sahibi olması değil, Allah'a samimi imanın ve tüm insanlara emrettiği gerçek din ahlakının yeryüzüne hakim olmasıdır. Bununla birlikte Tevrat'ta iman sahibi Musevilerle ilgili övgü ifadeleri, Tevrat'ın indirildiği dönemde yaşayan samimi müminlere haber verilen müjdelerdir. Dolayısıyla Tevrat'ta Beni İsrail'e vadedilen hakimiyetle ilgili pasajların, samimi Allah inancını esas almadan, sadece belirli bir ulusun üstünlüğü olarak yorumlanması doğru bir yaklaşım olmayacaktır.


Kim, Allah'ın ona, dünyada ve ahirette kesin olarak yardım etmeyeceğini sanıyorsa, göğe bir araç uzatsın sonra kesiversin de bir bakıversin,
kurduğu düzen, onun öfkesini giderebilecek mi?
(Hac Suresi, 15)İşte Biz onu (Kur'an'ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir.
(Hac Suresi, 16)

Nitekim İslamiyet'te ve Musevilikte var olan "din ahlakının hakimiyeti" kavramı da, yeryüzünde din ahlakının yaşanmamasından kaynaklanan kötülük ve zorlukların, din ahlakının yaşanmaya başlaması ile ortadan kalkması ve güzel ahlakın yaygınlaşmasıdır. Müslümanların temennisi, Yüce Rabbimiz'in emrettiği ahlakın yani yardımlaşmanın, adaletin, dürüstlüğün, sadakatin, tevazunun, affediciliğin, merhametin, insanlar arasındaki ilişkilerde esas olması; herkesin Allah'ın rızasını kazanmak için en güzel ahlakı göstermekte yarıştığı bir ortamın tesis edilmesidir. Böyle bir ortamın sağlanması, hiç şüphesiz bu erdemlerin eksikliğinden kaynaklanan her türlü sorunu ortadan kaldıracaktır. Bu anlayışa sahip olan Müslümanların amacı güç ve iktidar sahibi olmak değil; Allah kendilerine böyle bir nimet lütfederse, bu nimeti din ahlakını daha çok yaymak için en iyi şekilde kullanmaktır. Müminlerin bu güzel özelliği bir Kuran ayetinde şu şekilde haber verilmiştir:

Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, marufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41)